Öğrenmenin Sonu Yok mudur?

Fakat “inanmak” statik bir kelimeye dönüştürülürse bir adım ötesi yoktur. İnanmak kendi odasına çekilmiş, hayatla irtibatını kesmiştir artık. İnancın eyleme taalluk eden tarafları hayattan bir karşılık bulamayınca kitaplarda, konferanslarda ve gece yarılarına kadar süren tartışmalarda kendine bir yaşam alanı bulmaya çalışacaktır. Hüseyin AKIN Şair-Yazar İnsan adına hayat denen pratik yaşamdan kovmak istediği şeyleri yazıya konu edip tanımların insafına terk eder. Yaşanan şeyler mevzubahis olmaktan çıkmış fiil halini almıştır. Bir kavramı ya da mefhumu doğru düzgün bir yere yerleştirememişseniz onun yersiz yurtsuzluğunu tescilleyip evsizleştirmekten başka çareniz kalmamış demektir. Sözgelimi bugün “iktisat” diye bir kelimeyi çarşıda pazarda dolaştırıp serbestçe kamuya açabilirken “İslam iktisadı” ya da “İslam’da İktisat”…

Okumaya devam edin Öğrenmenin Sonu Yok mudur?

Üniversite, QUO Vadis?

Genel kabule göre bildiğimiz anlamda ilk üniversiteler İslam medeniyetinin altın çağlarında ortaya çıkıyor. Kaynaklar 859’da kurulan Karaviyyîn (Fas) medresesini en eski üniversite olarak kabul ediyor. 970’de Kahire’de kurulan Ezher, diploma veya icazet, adı ne olursa olsun yeterlik belgesi veren ilk üniversite sayılıyor. Kemal KAHRAMAN Dr., Tarihçi Başlığın izaha muhtaç olduğunun farkındayım. Üniversite de işte böyle bir şeydir. Uzmanları açıklamadıkça kolay kolay anlaşılmaz. Esasen herkesin aynı şeyleri anlamadığı bir kurumdan söz ediyoruz. Akademisyenleri bir araya toplasanız bir tarif üzerinde uzlaşabileceklerini pek sanmıyorum. Ama bu durum kelime ve kurum üzerinde düşünmemizi engellemiyor, aksine kolaylaştırıyor. Kelime olarak Latince “universitas”a dayandığı, “öğrenciler ve öğretmenler topluluğu” anlamına geldiği söyleniyor. Bir…

Okumaya devam edin Üniversite, QUO Vadis?

Üniversitenin Unutulan Misyonu

Türk üniversitesi, “1933 Reformu”yla bütün terminolojisi ve yapısı ile birlikte olduğu gibi Batı’dan transfer edilmiştir. 1933’te “İstanbul Darülfünunu” ilga edildi, İstanbul Üniversitesi kuruldu. Durmuş GÜNAY Prof. Dr., Maltepe Üni. Öğretim Üyesi I.GİRİŞ Üniversitenin unutulan misyonu, “kültür”dür. Bu argüman, üniversite ‎tarihimizde iki olay ile açıklanmaya çalışılacaktır. Birincisi, üniversitenin ‎misyonları sayılırken kültür misyonunun bulunmamasıdır. İkincisi ise “33-‎Üniversite Reformu”dur. ‎ Burada, bakışımızı yükseköğretim alanı ile sınırlayacağız. Günümüzde, ‎üniver-sitenin üç misyonu olduğu dile getirilmektedir; araştırma, eğitim-‎öğretim, topluma katkı misyonu. Aşağı yukarı çeyrek yüzyıl önce, “topluma ‎katkı” yerine “kamu hizmeti” misyonu deniliyordu. Günümüzden yarım ‎yüzyıl kadar önce ise “kamu hizmeti” yerine “topluma danışmanlık” misyonu ‎denilmekteydi. Eğitim-öğretim misyonu ile araştırma misyonu…

Okumaya devam edin Üniversitenin Unutulan Misyonu

Üniversiteler ve Acil Değişim İhtiyacı

Son yıllarda dünyada da ülkemizde de üniversitenin ciddi meydan okumalarla karşı karşıya kaldığı görülmektedir. Yaşanan değişim ve gelişmeler ciddi bir yenilenme ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Nihat ERDOĞMUŞ Prof. Dr., Yıldız Teknik Üni. İİBF, İşletme Bölümü Üniversiteler eğitim, araştırma ve topluma katkı işlevlerini yerine getiren kurumlardır.  Üniversiteler eğitim yoluyla mesleki, entelektüel ve sosyal bilgi ve beceri kazandırmakta, araştırma yoluyla bilgi üretmekte, ürettikleri bilgi ve yetiştirdikleri insan kaynağı ile ekonomik ve toplumsal fayda ortaya koymaktadır. Üniversitelerin misyonuna göre bu işlevler ve ağırlıklar farklılaşabilmektedir. Evrensel nitelikleri, sahip oldukları beşerî sermaye ve bilgi üretme kapasiteleri ile üniversiteler yüksek bir nitelik ve kapasiteye sahiptir. Bilimsel yaklaşımları ve uzun vadeli bakışları ile…

Okumaya devam edin Üniversiteler ve Acil Değişim İhtiyacı

Üniversitede Kalite: Sorunlar ve Öneriler

İster üçlü isterse en son yapıldığı üzere tekli olarak ifade edilsin, üniversitenin amacının bihakkın yerine getirilip getirmediği, yerine getirmiyorsa nedenleri ve çözüm yolları üzerinde ciddiyetle durulması gereken hususlardır. Mehmet Ali YURDUSEV Prof. Dr., Manisa Celal Bayar Üniversitesi Üniversitelerin genellikle üç temel amacının olduğu yaygın bir şekilde kabul edilmektedir; eğitim-öğretim, bilimsel araştırma ve topluma katkı. Her üçlü tasnifi Hristiyan inancındaki teslis ilkesine benzetmek doğru değilse de yukarıda bahsettiğim üçlü tasnifi tevhide icra etmek mümkündür diye düşünüyorum.  Kur'an-ı Kerim'de insanın boşuna yaratılmadığını belirtildiğine göre (Mü’minun suresi 115. ayet veya Kıyamet suresi 36. ayet) insanlığın her yapıp etmesinin bir anlamı, bir amacı olmalıdır. Dolayısıyla yukarıda belirtilen üç amaca…

Okumaya devam edin Üniversitede Kalite: Sorunlar ve Öneriler

Türkiye’de Yükseköğretim ve Uluslararası Öğrenciler

Türkiye mezunlarının bir kısmı, kendi ülkelerinde siyaset ve ekonomide önemli pozisyonlara gelmişlerdir. Bakan, milletvekili, belediye başkanı, iş adamı veya yüksek rütbeli subay olan mezunlarımız bulunmaktadır ve bunlar ülkemiz adına önemli kazanımlardır. Mehmet ÇEVİK İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürü Giriş Öğretim amacıyla kendi ülkesinden farklı bir ülkeye giden öğrencilere, yabancı öğrenci veya uluslararası öğrenci adı verilmektedir. Yabancı kelimesi kısmen de olsa bir olumsuzluk algısı taşıdığı için biz “uluslararası öğrenci” ifadesini tercih etmekteyiz. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de uluslararası öğrencilerin sayısı her geçen yıl artmaktadır. Ekonomik, sosyal, siyasal, insani, vb. yönleri bulunan uluslararası öğrenci konusunu iyi yönetebilen ülkeler bu sayede büyük faydalar sağlayabilmektedirler.…

Okumaya devam edin Türkiye’de Yükseköğretim ve Uluslararası Öğrenciler

“Felsefesiz İlâhiyat” mümkün müdür?

Düşüncenin tarih boyunca nasıl bir yol izlediği tartışma konusudur. Felsefe, erostan logosa geçiştir tespitinden hareketle düşüncenin dinden mitolojiye, mitolojiden felsefeye, felsefeden de bilime doğru bir yol izlediği kabul edilmektedir. Hüseyin AYDOĞDU Doç. Dr., Erzurum Teknik Üni. Edebiyat Fak. Felsefe Bölümü Bu çalışmada ilâhiyatta felsefe eğitiminin ve öğretiminin yapısı ve niteliğinden ziyade felsefenin ilâhiyatta, ilimde ve hayatımızda niçin olması gerektiği üzerinde durulacaktır. Problem, özellikle hakikat ve hikmet kavramları, hakikati temsil eden dört büyük düşünce sistemi olan dini düşünce, mitsel düşünce, felsefi düşünce ve bilimsel düşünce bağlamında, din-felsefe ilişkisi ile ilim ve felsefenin kurumsallaşmasının gerekliliği üzerinden tartışılacaktır. “‘Felsefesiz ilâhiyat’ mümkün müdür?” sorusu yeni bir soru olmayıp, geçmişten…

Okumaya devam edin “Felsefesiz İlâhiyat” mümkün müdür?

Üniversitenin Yeri

Üniversite özerk bir kurumdur. Kendi içinde belirli kriterlere göre karar alır. Hangi müfredatı takip edeceğini, hocalara hangi şartlarda kadro vereceğini, kendi kurduğu jüri ve komisyonlarla belirler. Ensar GÜL Maltepe Üni. Üniversite bize yabancı bir kurum. Otuz beş sene tartıştıktan ve geçici olarak açılıp kapandıktan sonra ilk üniversitemiz Darülfünun, 1900 yılında ancak kurulabildi. Darülfünun, Cumhuriyet döneminde İstanbul Üniversitesi olarak yoluna devam etti.  Gerçi İstanbul Üniversitesi’nin kuruluşu 1453’ü bulsa da 1453 yılında kurulan üniversite değil, Fatih Medresesi’ydi ve medreseler Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile kapatıldı. 18. yüzyılda Batıdaki bilim ve teknoloji alanındaki gelişmelerin sonuçları askeri alana yansımış ve yeni eğitim kurumlarına olan ihtiyacı ortaya çıkarmıştı. İlk önce Mühendishane-i…

Okumaya devam edin Üniversitenin Yeri

Kurumsallaşmanın İlme Çizdiği Sınırlar

Almancada bir tabir var. Üniversitelerde bu sözü sıkça duyuyorduk. Yalnızca bir alanda kendisini geliştiren ve o dalda uzmanlaşarak hayatın tümüne yalnızca bu zaviyeden bakanlara 'Fachidiot' yani bir dalın aptalı anlamında bir isim verilir. Mucahid YILDIZ Yaklaşık kırk yıl önce, yüksek tahsil görmek gayesiyle gurbet yoluna revan olmuştum. O zamanki adıyla İstanbul Üniversitesi Basın-Yayın Yüksekokulu'nda başladığım yüksek tahsilime Avusturya'da devam edecektim. İstanbul'da üniversiteye başladıktan bir yıl sonra Yeni Devir gazetesinde çalışmaya başladım. Hâlâ çıkıyor mu, bilmiyorum. Üç aylık bir çalışmadan sonra gazete idaresiyle aramızda anlaşmazlıklar olunca Milli Gazete’ye geçerek, o zamanki tabiriyle sayfa sekreterliği, bugün editörlük denilen işime devam ettim. Bir süre sonra, bazılarımızın hatırlayacağı gibi…

Okumaya devam edin Kurumsallaşmanın İlme Çizdiği Sınırlar

EPİSTEMOLOJİK BAĞIMSIZLIK İÇİN YENİ BİR EĞİTİM PARADİGMASI İHTİYACI

Fikir oluşturma sürecinin ilk ve en önemli basamağıdır bilgi. İnsan evvela bilgi edinir. Daha sonra edindiği bilgileri akıl yardımıyla “ilişkilendirerek(bağ kurarak)” fikir haline getirir. Bilinçli eylemler ve yorumlar bu fikirler doğrultusunda hayat bulur. Kamil Ergenç Eğitimci-Yazar Eğitim, modern sosyal bilimciler tarafından genel olarak, davranış değiştirme süreci olarak tanımlanır. Bu sürecin başarıya ulaşabilmesi için, kişinin bile isteye sürece dâhil olması gerektiği ifade edilir. İcbara dayalı eğitim süreçlerinin zahiren bazı davranış değişikliklerine vesile olduğundan söz edilebilirse de, icbar ortadan kalktığında tekrar eski hale dönme durumu ihtimal dâhilinde olduğundan, içselleştirilmiş davranış değişikliğinden söz edilemez. Otoriter/cebri/müstebit/despotik yönetim biçim(ler)inin cari olduğu toplumlardaki öz bilinç yoksunluğunun en önemli sebebi de budur. …

Okumaya devam edin EPİSTEMOLOJİK BAĞIMSIZLIK İÇİN YENİ BİR EĞİTİM PARADİGMASI İHTİYACI