Çağları Aşan Muhalled Bir Eser: İhyâ

Gazzâlî’nin bu kitabı, diğer birçok kitabı gibi bir rehber eşliğinde, gözetiminde okunması gereken kült bir eserdir. Yazarın ele aldığı konuları, özellikle kelâmla ilgili olanları anlamak için belli bir birikim, bilgi ve kavrayış sahibi olmayı gerektirmektedir. 

Mustafa ÖZEL

Prof. Dr., FSMVÜ, İslami İlimler Fakültesi


Yazarıyla özdeşleşen, hatta yazarının önüne geçen eserler vardır. Sâdi-yi Şîrâzî’nin Bostân ve Gülistân’ı, İmam Birgivî’nin et-Tarîkatü’l-Muhammediyye’si, Şeyh Gâlib’in Hüsn-ü Aşk’ı gibi. Ebû Hâmid Muhammed el-Gazzâlî’nin (ö. 505/1111) İhyâü Ulûmiddîn’i de, bu eserlerdendir, hatta en önde gelenlerdendir. Gazzâlî’nin son dönem eserlerinden biri olan kitap, İslam dünyasının ve buna bağlı olarak İslami ilimlerin içinde bulunduğu duruma bir tepki olarak tecdid, ıslah ve ihya gayesiyle yazılmıştır. Yazarının samimiyeti, ihlâsı ve hasbiliği bu kitabı mezhepler, meşrepler üstü bir konuma ve yere getirmiştir. Aynı şey İmam Nevevî’nin Riyâzüssâlihîn’i için de çok rahat bir şekilde söylenebilir.

Gazzâlî kitabı yazış gerekçesini önsözünde açıklamaktadır. Âlimlerin ilimden uzaklaşmaları, dünyevî konulara dalmaları, ahireti önemsememeleri gibi sebepler, onu bu kitabı yazmaya sevk etmiştir. Amacını da şöyle belirtmiştir: “Dînî ilimleri yaşatmak, ilk imâmların yollarını açıklamak, İslâm büyükleri ve Peygamberimiz katında faydalı olan ilimleri anlatmak için bu kitâbı yazmayı mühim bir vazife bildim.”1 İhyâ’nın ilk konusunun ilim olması, kendisinin bu konuda ne kadar ciddi olduğunun göstergesi olarak görülmelidir. Kitap altı yılda yazılmıştır (h. 489-495). İhyâ’nın bu gerekçe ve amaçlarla yazılmış olması, Gazzâlî’nin Huccetülislâm ve Müceddid olarak adlandırılmasına yol açmıştır. Yaptıkları ve günümüze olan etkisi dikkate alındığında, onun gerçekten “dinî bir müceddid” olduğu gönül rahatlığıyla söylenebileceği belirtilmiştir.2

İhyâ, dört ciltten/bölümden meydana gelmektedir. Her bir bölümün altında da onar ayrı konu bulunmaktadır. İlk Bölüm İbâdât (İbadetler), İkinci Bölüm Âdât (Toplumsal konular; aile, devlet, toplum, iktisat vb.), Üçüncü Bölüm Mühlikât (İnsanı helake götüren davranışlar), Dördüncü Bölüm Münciyât’tır (İnsanı kurtuluşa götüren davranışlar). Yazar konuları anlatırken sırasıyla ayetlere, hadislere, sahabî ve onlardan sonra gelen büyük zevatın sözlerine yer vermiştir.

Gazzâlî’nin İhyâ’da ele aldığı konular, ilk kez onun tarafından ele alınmamıştır. Ona gelinceye kadar ibadet, kelâm, ahlâk, tasavvuf gibi eserin muhtevasını oluşturan konularda muhtemelen yüzlerce âlim eser yazmıştır. Onu, belki diğerlerinden ayıran nokta, bu konuları bir kitapta toplaması, sistematiğinin sağlam olması ve sahip olduğu vukûf ve dirayettir. Onun söz konusu kitabı yazıncaya kadar elde ettiği felsefe, mantık, metodoloji birikimi de dikkate alınmalıdır. Eserin ilk cildi/bölümü olan İbâdât’ta meselelere bilindik fıkhî bilgilerin yanında kalbin amelleri adını verdiği kalbî/manevî açıdan da değinmesi onu oldukça özgün bir yere oturtmaktadır.

Konuyu daha iyi anlamak için kitabını anlatırken söylediklerine de bakalım. İhyâ’nın mukaddimesinde, kendi kitabının aynı konuları anlatan diğer kitaplardan farkını beş maddede açıklar: Başka eserlerde kapalı bırakılan yerlerin açıklanmış olması, oralardaki kısa konuların genişletilmesi; Karmaşık mevzuların düzenlenmesi; Uzatılan konuların kısaltılması; Tekrarların atılması ve yazılanların düzene konulması; Anlaşılması güç olduğu için diğer kitaplarda yer almayan ince meseleler çözümler getirmesi.3

Şöhreti Yaygın Bir Eser

İhyâ popüler bir kitaptır ama popüler bir kitap değildir. Paradoks gibi görünen bu cümleyi açalım. Özellikle ülkemizde hemen hemen her evde, her kütüphanede bulunan, okuyanı da çok olan bir eserdir. Ancak bunun böyle olması, muhtevasının hafif, yüzeysel olduğunu göstermez. Gazzâlî’nin bu kitabı, diğer birçok kitabı gibi bir rehber eşliğinde, gözetiminde okunması gereken kült bir eserdir. Yazarın ele aldığı konuları, özellikle kelâmla ilgili olanları anlamak için belli bir birikim, bilgi ve kavrayış sahibi olmayı gerektirmektedir. Sıradan bir eğitim alan, sistematik öğrenme sürecinden geçmeyenlerin bazı konuları anlamaması, hatta yanlış anlaması muhtemel ve mümkündür. 


“Dînî ilimleri yaşatmak, ilk imâmların yollarını açıklamak, İslâm büyükleri ve Peygamberimiz katında faydalı olan ilimleri anlatmak için bu kitâbı yazmayı mühim bir vazife bildim.”1


Kaynakları

Bir eser, yazarı ne kadar bilgili, birikimli, derinlikli olursa olsun, mutlaka dayanacağı, besleneceği kaynaklara ihtiyaç duyar. Bu, bırakın bir kusur ve eksiklik olmayı, onu daha anlamlı, daha verimli, daha yararlanılabilir hale getiren bir durumdur. Yazar, otobiyografisi olan el-Münkiz mine’d-Dalâl’de Ebû Tâlib Mekkî’nin Kûtu’l-Kulûb’unu, Hâris Muhâsibî’nin kitaplarını, Ebû Yezîd Bistâmî, Cüneyd, Şiblî ve diğer şeyhlerin sözlerini okumaya başladığını ifade etmektedir.4 Onun bu sözlerinden yola çıkan bir araştırmacı, şeriat ile tarikat arasındaki köprüyü tesis etmeye gayret eden, müridin el kitabı durumunda olan Kûtu’l-Kulûb’un, Gazzâlî’nin İhyâ’yı kaleme alırken yararlandığı kaynaklardan biri olduğu sonucuna varmaktadır.5 Hatta Ebû Tâlib’in bu eserinin, muhteva ve tasnif olarak da İhyâ’yı etkilediği söylenmiştir. Abdülkerîm Kuşeyrî’nin Risâle’si de yararlandığı mühim eserlerden biridir.

İhyâ Eleştirileri 

İçerik, yöntem ve amaç olarak farklılıklar barındıran İhyâ, yazıldığı andan itibaren dikkatleri üzerine çekmiş, daha yazarı hayattayken eleştirilere maruz kalmıştır. Hatta Gazzâlî bu yüzden, yapılan tenkitlere cevap ve izah sadedinde el-İmlâ an İşkâlâti’l-İhyâ6 adlı eserini kaleme alma ihtiyacı hissetmiştir.

İhyâ’ya eleştiri yöneltenler içinde Hanbelî fakihler önemli bir yer tutmaktadır. Turtûşî (ö. 520/1126), Ebû Bekir İbnü’l-Arabî (ö. 543/1148) (Gazzâlî’nin talebesidir ve İhyâ’yı kendisinden bizzat okumuştur.) ve Kâdî Iyâz (ö. 544/1149) gibi çağdaşı olan âlimler, bu konudaki ilk isimlerdir. Bu eleştiri kimi zaman o kadar çığırından çıkmıştır ki kitabın yakılmasına fetva verilmiş, Endülüs’e sokulmasına yasak getirilmiştir. Otuz yedi yıl hüküm süren Murâbıt hükümdarı Ali b. Yûsuf b. Tâşfîn (ö. 537/1143) büyük ölçüde Mâlikî fakihlerinin tesiri altında kalmış, bu dönemde onların etkisiyle kelâm ve felsefe yasaklanmış, Gazzâlî’nin İhyâü Ulûmiddîn’i başta olmak üzere bazı kitaplar yakılmıştır.7

İhyâ’ya yöneltilen temel eleştirilerden biri, belki de ilki, içerdiği hadislerden bazılarının zayıf, hatta mevzu haberler olmasıdır.8 Bu husus eskiden de ulemanın dikkatini çekmiştir. Bu bağlamda Zeynüddin Irâkī (ö. 8 Şâban 806/20 Şubat 1404), İhbârü’l-Ahyâʾ bi-Ahbâri’l-İhyâ (birincisi ve en geniş olan), el-Keşfü’l-Mübîn an Tahrîci İhyâʾi Ulûmi’d-Dîn (ikincisi ve orta hacimde olan) ve el-Muğnî an Hamli’l-Esfâr fi’l-Esfâr fî Tahrîci mâ fi’l-İhyâi mine’l-Ahbâr (en küçüğü ve günümüze ulaşmış olan) üç eser yazmıştır. İhyâ’ya hadis açısından yöneltilen eleştiriler, çok tutarlı ve anlamlı değildir. Çünkü Gazzâlî, eserini yazmaya niyetlendiğinde bir hadis kitabı yazmak için yola çıkmamıştır. Az önce de ifade ettiğimiz gibi onun amacı, İslamî ilimlere yeni bir ruh kazandırmaktı. Müslümanları, içinde bulundukları ilmî, fikrî kirlenmişlikten temizlemek, durgunluktan harekete geçirmekti. Onun hadis ilminde zayıf olması, bu konuda getirilen uygun bir delil değildir. Evet, o İslamî ilimler içinde hadisle nerdeyse hiç ilgilenmemiştir. Onun eserlerinin tasnifi yapılırken Hadis başlığı bile yoktur. Örneğin Bekir Karlığa, onun eserlerini Fıkıh, Metodoloji-Mantık, Kelâm, Felsefe ve Tasavvuf-Ahlâk olmak üzere beş kategoriye ayırmıştır.9 Ama fıkıh ve tasavvuf-ahlâk eserleri, hadisler olmaksızın kesinlikle vücuda getirilemez. Dolayısıyla hadis ilmiyle ilgili doğrudan bir telifte bulunmaması, onun hadis ilminden, usûl-i hadisten bîhaber olduğu anlamına asla gelmez. Böyle bir hüküm, ona yapılan büyük bir haksızlık olur.

Tercüme, Şerh ve İhtisarları Tercümeleri

Mezkûr kitap çeşitli dillere tercüme edilmiştir. Farsça, Türkçe, Urduca ve İngilizce, bu dillerden bazılarıdır. İlk Farsça tercüme 620 (1223) yılında, Müeyyedüddin Muhammed el-Hârizmî tarafından yapılmıştır. Türkçe tercümelere bakacak olursak ilk olarak Mehmed b. Bilal’in (ö. 1560’dan sonra) Tercüme-i Rub’u’l-Âdât min İhyâ adıyla İhyâ’nın ikinci bölümünü çevirdiğini görmekteyiz. Daha sonraki yıllarda yapılan şu çalışmaları da hatırlayalım: Bostanzade Mehmed Efendi (ö. 1598), Yenâbi’u’l-Yakîn fî İhyâ’i Ulûmiddîn; Ağazâde el-Mardinî (ö. 1879’dan sonra), Tercüme-i İhyâu Ulûmiddîn; Tekâüdzâde İsmâîl Hakkı (ö. 1887’den sonra), Tercüme-i Münakkaha.10

İhyâ tercümeleri Cumhuriyet sonrasında da devam etmiştir. Bu dönemde ilk tercümenin oldukça geç bir vakitte yapıldığını görmekteyiz. Bu, Ahmet Serdaroğlu’nun çevirisidir (İhyâu Ulûmi’d-Dîn, Bedir Yayınları, 1975). Yetmişli yılların sonuna doğru ikinci bir çeviri ile karşılaşmaktayız (Ali Arslan, İhyâ-u Ulûm-id-Dîn, İstanbul: Arslan Yayınları, 1977). Onu izleyen diğer bir tercüme de Mehmed A. Müftüoğlu imzalıdır (İhyâ-u Ulûmi’d-Dîn Çelik Yayınevi). Son yıllarda iki tercüme daha yapılmıştır. Bunları öncekilerden ayıran husus, her iki mütercimin de akademisyen olmasıdır (Dilaver Selvi, İhyâü Ulûmi’d Din, Semerkand Yayınları Eylül 2019; Mustafa Çağrıcı, İhyâ, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları Ankara 2020).

Batı dillerinde daha çok bölüm/konu bazlı tercümeler yapılmıştır. İngilizce çevirilere örnek olarak Mohammad Mahdi al-Sharif’in Revival of the Religions Sciences kitabını verebiliriz.

Şerhi

Eserin muhtasarları yapıldığı gibi şerhi de yapılmıştır. Bu alanda bilinen tek eser, Zebîdî tarafından yapılan İthâfü’s-Sâdeti’l-Müttakîn bi-Şerhi Esrâri İhyâi Ulûmiddîn isimli şerhtir. Şârih, eserini on bir yılda tamamlamıştır.

Muhtasarları

İlim tarihimizde tefsir, hadis, fıkıh, kelâm gibi çeşitli ilim dallarına ait hacimli birçok eser ihtisar edilmiş, kısaltılmıştır. Böylelikle eserler daha öz hale getirilmiş, tekrarlardan arındırılmıştır. Üzerinde durduğumuz İhyâ da muhtasarı yapılan kitaplardandır. Eseri ilk defa yazarın kardeşi Ahmed el-Gazzâlî tarafından Lübâbü İhyâi Ulûmiddîn adıyla ihtisar edilmiştir. Sonraki yıllarda bu ihtisar işi devam etmiştir. Bunlar içinde en güzel ihtisarın, Aclûnî’nin İhyâü’l-İhyâ ismini verdiği muhtasar olduğu söylenmektedir. Son zamanlarda da Suriyeli bir âlim olan Cemâleddin Kâsımî (ö. 23 Cemâziyelevvel 1332-19 Nisan 1914) tarafından Mevizatü’l-Müminîn min İhyâi Ulûmiddîn (Kahire 1331) adıyla ihtisar edilmiştir. Bu muhtasar, Zübdetü’l-İhyâ adıyla Ali Özek tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir (İstanbul 1973).

“Hz. Muhammed’den sonra ikinci en büyük kişi olan Gazzâlî’nin Kur’ân’dan sonra -üstelik anlamı herkes tarafından bilinerek- en çok okunan ikinci kitap” olarak nitelendirilen11 İhyâü Ulûmiddîn, dün olduğu gibi bugün de etkisini devam ettirmektedir, gelecekte de devam ettirecektir. Lehinde konuşanlar olduğu gibi aleyhinde de konuşanlar olacaktır. Gazzâlî’nin olgunluk döneminin en önemli eseri olan İhyâ, dinî, fikrî ve kültürel hayatımızın vazgeçilmez bir unsuru olmayı, bir biçimde sürdürecektir. Yazarı Gazzâlî’ye rahmet ve mağfiret niyaz ederim.


1 İmam Gazâlî, İhyâu ‘Ulûmi’d-Dîn, (Çev.: Ahmet Serdaroğlu), tsz. Yrs. Bedir Yayınevi, I, 3-4.

2 Celal Kırca, “Dini İlimleri İhya Hareketi İçinde Gazâlî’nin Yeri”, Ebû Hâmid Muhammed el-Gazâli (1058-1111), 14 Mart 1988, Kayseri 1988, s. 32.

3 Gazâlî, İhyâ, I, 6-7.

4Gazali, el-Munkızu mim-ad-Dalâl (Çev.: Hilmi Güngör), Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları 1990, syf. 55-56.

5Saklan, Bilal, “İhyau Ulûmi’d-Din’in Temel Kaynaklarından “Kûtu’l-Kulûb” ”, Tasavvuf: İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, 2001, cilt: II, sayı: 5, s. 57.

6Bu eser, el-İntisâr limâ (vekaa) fi’l-İhyâ mine’l-Esrâr adıyla da bilinmektedir.

7Emine Nurefşan Dinç, “Murâbıtlar Devleti Hükümdarı Ali b. Yûsuf b. Taşfîn Zamanında Devrin Nüfuzlu Fakihlerinin Fetvası ile İhyâu ‘Ulûmi’d-Dîn’in Yakılması”, Turkish Studies, 2018, cilt: XIII, sayı: 2, s. 361 vd.

8Bu bağlamda şu çalışmalara bakılabilir: Kadir Paksoy, İmâm Gazâlî’nin Hadisçilik Yönü ve İhyâ-u Ulûmi’D-Dîn’deki Hadîslerin Tahlili, Harran Üni. Sosyal Bilimler Ens. Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Şanlıurfa 1995, syf. 30 vd.; Şükrü Işık, Gazzâlî’nin İhyâu Ulûmi’d-Dîn Adlı Eserinin “Kitâbu’l-İlim” Kısmında Geçen Hadislerin Tahrici ve Değerlendirilmesi, Selçuk Üni. Sosyal Bilimler Ens. Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Konya 2010, syf. 27 vd.  30.

9Bekir Karlığa, “Gazzâlî, Eserleri”, DİA, https://islamansiklopedisi.org.tr/gazzali#5-eserleri (erişim tarihi: 21 Şubat 2021) 

10 Bkz.: Mustafa Çağrıcı, “İhyâü Ulûmi’d-Dîn”, DİA, https://islamansiklopedisi.org.tr/ihyau-ulumid-din (erişim tarihi: 21 Şubat 2021)

11İlhami Güler, “Gazzâlî’nin İhyâ’da Ortaya Koyduğu İdeal Dindarlık Teorisinde Dünyanın ve Servetin Yeri”, Dindarlık Olgusu (Sempozyum Tebliğ ve Müzakereleri), 25-26 Aralık 2004, İstanbul 2006, s. 69.