-Kırk Kandil 1-

Hz. Hatice

Rıza SAVAŞ

Prof. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi

Rıza Savaş Hz. Hatice Yazısı Kaligrafisi

Hz. Muhammed’in ilk hanımı olan Hz. Hatice Mekke’de yaşayan Kureyş kabilesinin Esed oğulları koluna mensup bir hanımdır. Babası Huveylid b. Esed, annesi Fatıma’dır.

Hz. Hatice’nin baba tarafından soyu, Hz. Peygamber’in baba tarafından soyu ile Kusay’da birleştiği gibi, annesi tarafından da soyu yine Hz. Peygamber’in baba tarafından dedesi olan Lüey’de birleşmektedir. 

Mekkeliler, Hz. Hatice’ye “et-Tâcire” ve “et-Tâhire” sıfatlarını vermişlerdi. “Ticaretle uğraşan kadın” anlamına gelen “et-Tâcire” onun ticari hayattaki konumunu, “temiz kadın” anlamını taşıyan “et-Tahire” sıfatı da onun, toplum nezdinde iffetli, haysiyetli ve şerefli bir kadın olduğunu ifade eder. Ona İslam Tarihi’nde, “Haticetü’l-Kübra/Büyük Hatice” denmesi, onun, Hz. Peygamber’in ilk ve en yaşlı eşi olması anlamını taşıdığı gibi, Hz. Peygamber’le evli kaldığı yirmi beş yıllık devrede Hz. Peygamber’e ve İslam’a yaptığı unutulmaz hizmetlerini de ifade eder. 

Hz. Muhammed’in doğru sözlü, güzel ahlâklı ve son derece kendisine güvenilen bir insan olduğunu anlayan Hz. Hatice, O’na ticarî ortaklık önerir. O da bu teklifi kabul eder. Hz. Hatice, onun başkanlığında bir ticaret kervanını Şam’a gönderir. Bu yolculuk sırasında Hz. Hatice’nin kölesi Meysere de Hz. Muhammed’le beraber bulunur.  

Hz. Hatice bu ticaret kervanının sağladığı kazançtan ve bu ortaklıktan çok memnun kalır. Daha önce gönderdiği ticaret kervanlarına nazaran, bu sefer daha fazla kâr elde eder. Hz. Peygamber hakkında Meysere’yi de dinleyen Hz. Hatice’nin, ona olan itimadı ve sevgisi daha da artar. Ona anlaştıkları ücretten fazlasını verir ve Hz. Muhammed’e evlenme teklifinde bulunur. 

Hz. Peygamber, durumu amcası Ebû Talib’e anlatır. Ebû Talib, Hz. Hatice’yi Hz. Muhammed’le evlendirmek için harekete geçer, iki aile anlaşır ve düğünleri o zamanın örf ve adetlerine göre, Hz. Hatice’nin evinde yapılır. Düğünde Ebû Talib ve Hz. Hatice’nin amcası Amr b. Esed birer konuşma yaparlar. İkisi de konuşmalarında hikmetli ifadelerde bulunurlar ve evlenecekler hakkında güzel şeyler söylerler. Ondan sonra misafirlere ikram yapılır. Ebû Talib nikâhlarını kıyar.

Bu sırada Hz. Muhammed’in 25 ve Hz. Hatice’nin 28 yaşında olduğu rivayet edilmektedir.1 Hz. Hatice’nin, Hz. Peygamber’le evlendiği sırada kırk yaşında olduğunu bildiren rivayetler de bulunmaktadır ve günümüzde yaygın olan da budur. Ancak 28 yaş rivayeti şu sebeplerle daha doğrudur diyebiliriz:

A- 28 yaş rivayeti Kureyş nesebi hakkında uzman olan Hişam b. Muhammed’den gelmiştir. 

B- Hz. Hatice’nin bu evlilikten sonra Hz. Peygamber’den altı çocuğu olmuştur. 

C- Hz. Hatice’nin bu evlilikten önce iki evlilik yapmış olması ve Hz. Muhammed’den birkaç yıl daha büyük olması konusunu abartmak için bu evliliği onaylamayanların 40 yaş söylemini benimsedikleri akla getirmektedir.     

Hz. Hatice ile mutlu bir evlilik hayatı kuran Hz. Peygamber’in, bu evliliği gerçekleştirmesiyle ekonomik sıkıntılardan kurtulduğu anlaşılmaktadır. Hz. Peygamber, evlendikten sonra Hz. Hatice’nin evine yerleşti ve Medine’ye hicret edinceye kadar bu evde oturdu.2

Hz. Hatice Türbesi

Süleyman Berk Arşivi

İbn İshak’a göre, Hz. Hatice, Hz. Peygamber’den önce ilk olarak Atik b. Aiz’le evlendi ve ondan bir kızı oldu. Onun ölümünden sonra, Temim oğullarından Ebû Hale ile evlendi. Ondan da bir oğlu ve bir kızı oldu. Onun da ölümünden sonra Hz. Peygamber’le evlendi.3  Hz. Hatice’nin Hz. Peygamber’den Zeyneb, Rukıye Ümmü Gülsüm ve Fâtıma adında dört kızı, Kâsım ve Abdullah adında da iki oğlu dünyaya geldi.  

Hz. Peygamber’le Hz. Hatice’nin evlilikleri, karşılıklı sevgi ve saygı çerçevesi içinde mutlu bir aile örneğini oluşturmuştur. Peygamberlik döneminde Hz. Hatice, eşine ilk inanan, onunla beraber namaz kılıp ona ilk cemaat olan kişi vasfını kazandı. Daima Hz. Muhammed’e destek oldu, en sıkıntılı zamanlarında ona moral verdi, son derece güzel davranış ve sözleri ile onun başarılarına katkıda bulunan sâdık bir yardımcı oldu.

Vahyin geldiği ilk günlerde Hz. Peygamber, durumun ne olduğunu bilmediği için büyük bir şaşkınlık ve endişe içinde Hz. Hatice’ye: “Tek başıma kaldığım zamanlar beni ‘Ey Muhammed! Ey Muhammed!’ diye çağıran bir ses duyuyorum. Uyku halinde değil, uyanık iken gökte bir ışık görüyorum. Vallahi şu putlar ve kâhinler kadar hiçbir şeyden nefret etmedim. Acaba bende mi bir kâhin oldum? Sakın bana seslenen kimse bir Şeytan olmasın?” diye içinde bulunduğu durumu dile getirdi. Hz. Hatice ona: “Öyle deme. Yemin ederim ki, Allah hiçbir zaman seni utandırıp üzmez. Çünkü sen akrabanı gözetirsin, doğru konuşursun, işini görmekten aciz kimselerin elinden tutarsın, yoksulları gözetirsin, misafirleri ağırlarsın, haksızlığa uğrayan kimselere yardım edersin” dedikten sonra işin ciddiyetini kavradığı için onu amcaoğlu Varaka b. Nevfel’e götürdü. Varaka, Hz. Peygamber’i dinledikten sonra, kendisine görünen şeyin Şeytan olamayacağını Hz. Musa örneğini vererek açıklar. Varaka b. Nevfel’in yaptığı bu açıklamalar, Hz. Peygamber için en büyük destek olmuştur. Çünkü onun peygamber olacağını ilk defa söyleyen o olmuştur.4

Hz. Hatice’nin, İslam dininin Mekke’de yayılmasında önemli katkılarının olduğunu söyleyebiliriz. Habeşistan’a hicret eden Halit b. Hizam ve el-Esved b. Nevfel, Hz. Hatice’nin yeğenleri, Yezid b. Zem’a ile Amr b. Ümeyye de Hz. Hatice’nin amcaoğullarıdır. Bu akrabalığı şöyle gösterebiliriz: 

 Mekke’de Müslümanlara karşı uygulanan boykot, Ebu Leheb hariç inanan inanmayan ayırımı yapmadan Haşim ve el-Muttalib oğullarının tamamına uygulanmıştır. Bu boykotun kaldırılmasında Hz. Hatice’nin Müslüman olmayan akrabalarının önemli rolü olduğu gelen rivayetler arasındadır. Hâkim b. Hizam, halası Hz. Hatice’ye yiyecek bir şeyler gönderirken yakalanmış ve yine aynı kabileden olan Ebu’l-Bahteri’nin desteği ile bu beladan kurtulmuştur. Çünkü Ebu’l-Bahteri de boykota uğrayanlara yiyecek götürmekte idi. Tarih kaynaklarının boykotun kaldırılması konusunda etkili olanlar arasında ismini zikrettiği kişilerden biri de Zem’a b. el-Esved’dir.5

Allah’ın rızasını, yuvasının mutluluğunu, dünya ve ahiretin huzur ve saadetini düşünen bütün anneler için en güzel örneği teşkil eden Hz. Hatice, nübüvvetin onuncu yılında, Ramazan ayında vefât etti ve Mekke’deki Hacun kabristanına defnedildi. Hz. Peygamber, bu örnek İslâm kadınını kendi elleriyle kabrine indirdi. 

Onuncu yılda Hz. Peygamber’in amcası Ebû Talib de ölmüştü. Peş peşe gelen bu iki ölüm olayı, Hz. Peygamber’i ve Müslümanları çok üzdüğü için bu yıl İslâm tarihinde “hüzün yılı” olarak zikredilir. Ebû Talib, Kureyş’in işkencelerine karşı Hz. Peygamber’i koruyor; Hz. Hatice ise onu teselli ediyor, sevgili eşine daima yardımcı oluyordu. Bu iki insanin ölümünden sonra Kureyş müşrikleri Hz. Peygamber’i güç durumlarda bırakmak için baskı ve zulümlerini daha da artırdılar ve bu süreç hicretle sonuçlandı.

Hz. Peygamber, Hz. Hatice’yi hep takdirle ve rahmetle anar ve onun hatırasına çok hürmet ederdi. Hadis ve tabakat kitaplarında Hz. Hatice’nin faziletleri hakkındaki rivayetler, onun İslam Tarihi’ndeki konumunu açıkça ortaya koymaktadır.6


1 İbn Sa’d, et-Tabakat, VIII, 16-17, Beyrut 1968

2 ed-Duhâ (93)/8; el-Halebî, İnsânu’l-Uyûn, I, 101.

3 İbn İshak, Sire, s. 229, Konya 1981.

4 Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, I, 88-89, İstanbul 1980.; M. Yaşar Kandemir, “Hatice”, D. İ. A.

5 Rıza Savaş, “Mekke’de İslamiyet’in Yayılmasına Akrabalık Açısından Bir Bakış”, s. 39-40, 51, İSTEM 4, Konya 2004.

6 Bakınız: İbn Sa’d, et-Tabakat, VIII, 14-19; İbnü’l-Esir, Üsdü’l-Ğabe, VII, 78-85, Kahire 1970; M. Yaşar Kandemir, “Hatice”, D.İ.A.