TARTIŞMA ÂDÂBI VE İNCELİKLERİ

Tartışmada muhataba galebe çalma değil, hakkı ve hakikati açığa çıkartma niyeti taşınmalıdır.

İbrahim Emiroğlu

Prof. Dr., DEÜ. İlâhiyat Fakültesi Mantık Anabilim Dalı Başkanı

Tartışma, karşıdakinin duygu, düşünce ve görüşlerini etkilemeyi, yenilemeyi veya değiştirmeyi hedefleyen bir konuşma biçimidir. Bu, tarafların, düşüncelerini birbirine arz etmesi, kabul ettirmesi, reddetmesi veya eksiğini, açığını, tutarsızlığını ya da haksızlığını gösterme amacına dayanır. Haliyle en az iki kişi olmak üzere taraflar veya gruplar arasında cereyan eder.

İslam düşünce tarihinde mübahese, mücadele, münazara, mühâcce, ilm-i hilaf, hilaf gibi adlandırmalar verilen tartışma, bir sana’at olarak görülür ve ona genel adlandırma ile cedeldenilir.  Cedel sanatında taraflar arasında soru-cevap şeklinde ilerleme sağlanır.[1]

Önemi ve inceliklerinden dolayı tartışma usulü ve âdâbı hakkında ne kadar yazılsa azdır. Bu husustaki bilgisizlik, dikkatsizlik ve özensizlikler bir yandan beşerî ilişkilere zarar vermekte, diğer taraftan fikir hayatının sağlıklı, dengeli ve üretken olmasını engellemektedir. Bu yüzden, zaman zaman, “niçin ve nasıl tartışmalıyız? “ sorusunu kendimize yöneltip tartışmanın amacı, tekniği, nasıllığı kısaca âdâbı hakkında düşünüp gereğini yapmamız gerekir.

Tartışma insani bir olgudur. Hatta melekler ve şeytan gibi insan cinsinin dışındaki varlıklarda da görülür ve haliyle evrensellik taşır. Allah (c.c) insanı konuşabilen, düşünebilen ve fikir üretebilen, bu fikirlini kabul ettirmek ve yaymak isteyen, bunu yaparken de yer yer cedelleşen hatta bazen bunu huy haline getiren[2] bir varlık olarak yaratmıştır.

Hak ve hakikati aramak, doğruları savunmak, yanlışları gidermek, uygun ve tutarlı olmayan şeyleri eleştirmek için âdâbına uygun biçimde tartışmak gereklidir hatta dini bir yükümlülüktür. Hakikat kimsenin tekelinde değildir; bu yüzden hiç kimse beşerî fikir, kanaat ve düzenlemelerin tartışılamayacağını ileri süremez. Bunu ancak, despot, baskıcı, totoliter, donuk ve gelişmeye kapalı, değişimi değerlendirmeyen idare ve sistemlerle, başkalarını körü körüne taklit eden güdümlü kişiler ileri sürebilir. İnsanlar tartışarak birbirlerinden öğrenebilir, birbirlerinin yanlışlarını düzeltebilir. Kısaca, usulüne uygun şekilde tartışmak zihni açan, eleştirel düşünceyi geliştiren, yeni fikirlere kapı aralayan; eşya, olay ve olguları daha iyi tartıp değerlendirmeye vesile olan son derece gerekli ve yararlı bir edimdir.

Tartışmalarda hedef, kuru kuruya hava atmak, egoyu kabartmak, bir fikri dayatmak değil, doğruyu, hakikati, faydalı olanı savunmak, bâtıl, şer ve kötüyü ağırbaşlı, olgun bilgiyle donalı biçimde reddetmek, eleştirmek, çürütmek veya tutarsızlığını göstermektir.

Tartışmalar, belirli kurallar çerçevesinde gerçekleştirilir. Bu eylemin bazı özelliklerini ve inceliklerini hatırlatmak gerekir.

  • Tartışma, sırf karşı tarafı yenmek, ona galebe çalmak ya da “tartışmak için tartışmak” amacıyla değil, bir sonuca varmak için yapılmalıdır. Bunun için düşünceyi düşünceyle çürütmek esastır.
  • Tartışılacak konunun önceden belirlenmesi gerekir.
  • Tartışılan konuda savunulan düşüncenin bilimsel verilere dayanması, kanıtlanabilmesi gerekir. Bundan dolayı kaynaklar incelenmeli, gerektiğinde notlar alınmalıdır.
  • Tartışmalarda dil açık, duru ve özenle kullanılmalıdır. Doğru anlaşılmak için, anlatım bozukluklarından kaçınılmalı, tekrara da düşülmemelidir. Özellikle argo sözlerden ve yabancı terimleri kullanma sevdasından vazgeçilmelidir.
  • Tartışırken ön yargılı olunmamalıdır. Karşıt düşüncenin kanıtlarla diğer tezleri çürütmesi durumunda duygusal davranılmamalı, olgun davranılmalıdır.
  • Muhataba saygılı ve nazik davranmalıdır.
  • Tartışmalar savaşa çevrilmemeli, fikir farklılığı üzerinden düşmanlıklar yaratılmamalı.
  • Tartışmada karşı tarafın argümanlarına kulak verilmeli, onları anlamaya ve değerlendirmeye çalışmalı.
  •  Muhatabın doğru ve isabetli görünen fikirlerini sırf muhalefet etme adına peşinen ve gerekçesiz reddetmemeli.
  • Tartışılanlar şahıslar değil fikirler olmalıdır. Haliyle insanların şahsiyetlerini, fiziksel özelliklerini, sosyal statülerini, özel hayatlarını hedef almamalı.
  • Tartışma süresi gözetilmeli, zamana uymalı.
  • Konuşma sırasında, konuşmacının sözü kesilmemeli, konuşmacı saygıyla ve sabırla dinlenmelidir.
  • Tartışmada konu dışına çıkılmamalıdır.
  • Yanlış örnekler vermek, tezin doğruluğuna bir katkı sağlamayacağından doğru örnekler verilmelidir.
  • Savunulan düşüncede tutarlı olunmalıdır.
  • Toptan retçi olmamalıdır. Bir kimsenin bir fikrinin yanlış olması, tüm fikirlerinin yanlış olduğunu göstermez.
  • Acele edip bir fikri iyice tartmadan hemen reddetmeyip o fikrin doğru mu yoksa yanlış mı olduğuna bakılmalı.
  • Muhatapları veya kişileri yanlışını, haksız olduğunu veya en azından eksiğini görüp fikir değiştirmesinden dolayı kınamamalıdır. Her makul insan zaman içinde ve çeşitli faktörlerin tesiriyle, muhtemelen, bazı fikirlerini terk edebilir veya düzeltebilir. Fikirlere bağlılık bir iman-inanç meselesi değil; bilgi, açı, mantık, muhakeme meselesi olarak görülmelidir.[3]
  • Kısır tartışmalardan kaçınılmalıdır.
  • Tartışmalarda sürekli yıkıcı tepkiler verilmemeli. Zihni sürekli yıkıcı, negatif çalışan insanlar uzlaşmaz, kavgacı yer yer saldırgan olur, bunlar da tartışmayı tıkar, sonuçsuz bırakır veya bitirir. Medeni insan uzlaşmacı, anlaşmacı, alçakgönüllü ve yerine göre özür dileme olgunluğunu gösteren insandır.
  • Tartışmada kınayıcı ve suçlayıcı olmamak gerekir. Özellikle sosyal medya ve televizyonlardaki tartışma programlarında bunun kötü örnekleriyle sıkça karşılaşmaktayız. Tartışmacılar,“siz böyle yaptınız, inkâr etmeyin, yalan söylemeyin, kafanız basmaz, menfaatçiler, hırsızlar, satılmışlar, vatan hainleri, despotlar, teröristler, yobazlar” gibi suçlayıcı ve itham edici ifadelerden kaçınmalıdır.

Günümüzde şâhit olduğumuz tartışmalar pek çok aksaklığı da beraberinde getirebilmektedir. Tartışmaya girebilmek için bazı ölçüler olduğu gibi, tartışma sırasında da uyulması gereken belli âdâb vardır. Biz bu konudaki İslâmî incelikleri kısaca hatırlatmak istiyoruz.

  • Tartışmada muhataba galebe çalma değil, hakkı ve hakikati açığa çıkartma niyeti taşınmalıdır.
  • Tartışma kendisinden istifade edilmesi umulan âlimlerle yapılmalıdır.
  • Tartışma sırasında tarafların hak ve hukukuna dikkat etmeli; onları karalayarak, aşağılayarak, itham ederek kul hakkına girmemelidir.
  • Büyüklük taslamamalı, kibrini yenip, hakkı kabul etmelidir.
  • Eften püften, lüzumsuz, faydasız, kötü şeyler tartışılmamalı.

Bunun için İslam âlimleri tartışmayı ikiye ayırmışlardır:

  1. Övülen ve fayda veren tartışma (cedel-i ahsen): Hakkı desteklemek ve ortaya çıkarmak için yapılan mücadeledir. Bu caiz olup aynı zamanda peygamberlerin de uygulamış oldukları bir yöntemdir. Bu tarz güzel hatta emredilen tartışmaya şu âyet örnek gösterilir: “Ey Muhammed, Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel şekilde mücadele et (tartış). Doğrusu Rabbin kendi yolundan sapanları daha iyi bilir. O doğru yolda olanları da en iyi bilir.”[4]
  2. Yerilen ve zararlı tartışma: Haksızı savunmak, yanlışı dile getirmek, zulümden yana olmak, bâtılı desteklemek ve hâkim kılmak için yapılan tartışma ki buna dinimiz geçit vermez: “Allah’ın âyetleri üzerinde inkâr edenlerden başkası mücadele etmez.”[5] ”İşte sizler böylesiniz; (diyelim ki) hakkında bilginiz olan şeyde tartıştınız, ama hiç bilginiz olmayan bir konuda ne diye tartışıp duruyorsunuz? Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz.”[6]

Kur’ân, tartışma âdâbı ile ilgili ölçüler koymuş ve zararlı, tehlikeli tartışmalardan uzak durmamızı istemiştir. Bu zarar ve tehlikeler şunlardır:

  • Hakkı küçük görmek
  • Kibir ve Gösteriş
  • Kıskançlık
  • Dedikodu
  • Kusur kabul etmemek
  • Münafıklık
  • Muhtemel diğer tehlikeleri

Sonuç olarak deriz ki şaşmadan, şaşırmadan; taşmadan, taşırmadan; haddimizi aşmadan tartışmayı tartışmaya taşıdık.

Ne mutlu bunu hakk edene ve başarana!


[1]* DEÜ. İlâhiyat Fakültesi Mantık Anabilim Dalı Başkanı

 Soru soranın (sâilin) sorusu karşısında cevap vermekte zorlanan hasmı ona çeşitli manevralar yaparak karşı koymaya çalışır. Men (engelleme), nakz (delili bozma) ve muâraza (delile karşı koyma) şeklinde işleyen bu sanatın teknik ayrıntılarına girmek istemiyoruz.

[2]   وَكَانَ الْاِنْسَانُ اَكْثَرَ شَيْءٍ جَدَلاً “İnsan tartışmaya her şeyden daha düşkündür!” (Kehf, 18/54)

[3]www.hurfikirler.com/auther, Erişim tarihi: 10.02.2021.

[4] Nahl, 16/125. اُدْعُ اِلٰى سَب۪يلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّت۪ي هِيَ اَحْسَنُۜ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَب۪يلِه۪ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَد۪ينَ 

[5] Mü’min, 40/4.

[6]  Al-i İmran, 3/66.