YEDİNCİ OĞUL ve DİRİLİŞ

Sezai KARAKOÇ, milli değerlere yaslanarak ve kendi köklerinden beslenen ümmetçi bir zihin dünyasına sahiptir. Mevlana, Yunus Emre ve Mehmet Akif kitapları köklerimize verdiği önemi gösterir. 70’lı yıllarda Kıbrıs meselesi hakkında yazdığı yazılarda Türkiye’nin ve ümmetin geleceğine dair çözüm önerileri getirir. 

Ebubekir Dilekçi

Âlimler peygamberlerin varisleridir. Âlimler, içinde bulundukları topluma kurtuluş yolunu gösteren zamane kahramanlarıdır. Âlimler, sadece dini konuları derinlemesine bilen kişilerden oluşmaz. Bir toplumun içinden çıkan ozanlar, münevverler, şairler, dervişler de âlimlerin görevini yerine getirir.

Müslümanın her çağda diri kalmasının şartı, zamanın bitmek bilmeyen döngüsünde kalbini ve zihnini diri tutabilmesine bağlıdır. Bu diriliş muştusunu da her çağda gelen âlimler bizlere aşılar. Çağ ve ilham, âlimlerin en büyük kerametidir.

Üstat Sezai KARAKOÇ, âlimlerin feyzini kuşanarak medeniyet ülkümüzün türküsünü yarım asırdır coşkuyla söylüyor. Sezai KARAKOÇ’u okurken kendinizi bu topraklara ait hissedersiniz. Anadolu bozkırlarının enginliğini, Karadeniz dalgalarının coşkusunu, Doğu Anadolu’nun ıssızlığını yaşarsınız. Coğrafyamızın hangi ilinden olursanız olun, Sezai KARAKOÇ okurken bu yurtta yaşıyor olmanın huzurunu duyarsınız. Onun eserleri, bir başka mevsime öykünme iğretiliğiyle kalbinizi yormaz.

Sezai KARAKOÇ, Doğunun batıyla hesaplaşan yedinci oğludur. Masal şiirinde doğunun batı karşısındaki hazin öyküsünü anlatırken yeniden dirilişi muştular. Yeniden dirilmek için batının büyülü dünyasına kendimizi kaptırmadan özümüzü ve kültürümüzü koruyarak var olabileceğimizi vurgular. Düşünce dünyamıza DİRİLİŞ kavramını hediye eden Sezai KARAKOÇ, öncelikle bireysel olarak ruhun dirilişini daha sonra toplumun dirilişini ve son olarak İslam Dünyasının dirilişini hedeflemektedir.

Sezai KARAKOÇ, dünya savaşlarından yenik çıkan İslam dünyasının yeniden dirilişini amaç edinir. Başta şiir, edebiyat, ekonomi, düşünce ve siyaset olmak üzere dünya Müslümanlarının uyanışına vesile olacak eserler yazmıştır. Kendini diriliş nesli dediği bir gençliğin yetişmesine adamıştır. Bu anlamda Akif’in Asımın Nesli ve Necip Fazıl’ın Mehmet’ine paralel bir gençlik ideali ortaya koyar. Ve bu gençlik ideali Diriliş Neslinin Amentüsü’nde hayat bulur. Diriliş neslini şöyle manifesto eder: Bu yol, diriliş eri olmakla başlar, sonra Allah nasip ederse deriliş ereni olma kapısı açılır. Son büyük derece de diriliş piri olmaktır.”

Sezai KARAKOÇ, milli değerlere yaslanarak ve kendi köklerinden beslenen ümmetçi bir zihin dünyasına sahiptir. Mevlana, Yunus Emre ve Mehmet Akif kitapları köklerimize verdiği önemi gösterir. 70’lı yıllarda Kıbrıs meselesi hakkında yazdığı yazılarda Türkiye’nin ve ümmetin geleceğine dair çözüm önerileri getirir. 

1950’li yıllarda Tunus ve Cezayir’in Fransız sömürgesinden kurtulması için yazdığı yazılar, onun tüm ümmet coğrafyasının derdiyle dertlendiğini gösteren en büyük delildir. Tunuslu bir kız çocuğunun dilinden “Ötesini Söylemeyeceğim” şiiri onun emperyalist sömürgecilere karşı verdiği şiirsel bir cevaptır. 

Yazılarında İslam Dünyasının içinde bulunduğu hercü merçten kurtulması için çareler arar. İslam Birliği, İslam BM’si, İslam Ortak Pazarı gibi kavramları ilk dile getiren Sezai KARAKOÇ’tur. İslam dünyasının yeniden ayağa kalkması için üç ülkeye özel olarak önem verir. Bunlar; Türkiye, İran ve Mısır’dır. Bu ülkelerin siyasi olarak birlikte hareket etmesi gerektiğini düşünür. Günümüzün değişen sosyolojik süreçlerini dikkate alan Sezai KARAKOÇ, geçmişte kurulan imparatorlukların yerine farklı Müslüman ülkelerin siyasi şemsiye altında toplanmasını önerir. Tarihin milletimize büyük bir sorumluluk yüklediğini düşünür. Yiğidin düştüğü yerden kalkacağına inanarak İslam ümmetine milletimizin yeniden rehberlik edeceğine inanır.

Bir konferansta İslam ülkeleri arasına konan sınırların suni olduğunu ifade edince salonda bulunan bir genç, “Suriye, Hatay’da hak talep ediyor” der. Bunun üzerine Sezai KARAKOÇ: “Evet! Hatay Suriye’nindir. İstanbul Suriye’nindir. Tıpkı Halep ve Şam’ın Türkiye’nin olduğu gibi” cevabını verir.

Edebiyat ve düşünce dünyamızın bir başka önemli ismi İsmet ÖZEL, onun hakkında şöyle der: “Edebiyat dünyasında ismen tanıyıp şiirine büyük önem verdiğim Sezai KARAKOÇ vardı. Onunla tanışmanın yolunu arayıp buldum.” İsmet ÖZEL, hayatındaki büyük dönüşümü anlattığı Amentü Şiirini Diriliş Dergisinde yayınlar. Yine İsmet ÖZEL: “Yirmi ciltlik peygamberler tarihi kitabına gerek yok Yitik Cennet Var” der.

Sezai KARAKOÇ, 19’ncu ve 20’nci yüzyılın İslamcı aydınlarından beslenirken Batı düşüncesine ait tüm yazarları okumuştur. Diriliş Dergisinde gerek doğu gerekse batıya ait birçok yazarın yazılarını Türkçeye çevrilerek neşredilmiştir. Akif’in deyimiyle İslam’ı Asrın idrakine söyletmek için öncelikle asrın idrakini anlamış daha sonra İslam’ı en güzel şekilde söyletmek için edebi ve siyasi olarak gayret göstermiştir.

Yunus Emre, Mevlana, Fuzuli, Şeyh Galip, Mehmet Akif, Necip Fazıl çizgisinin günümüzdeki temsilcisi Sezai Karakoç’tur. Onun her şiirinde mutlaka bir hikmet ışığı görürsünüz. Bazı mısraları efsaneleşir. “Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.” “En güzel şarkıyı bir kurşun söyler.” “Ben aşkı göğsümde kurşun gibi taşıyorum. Ben yaşamıyor gibi yaşıyorum.” “Seni öldürmeye gelen sende hayat bulsun.” Mona Rosa şiiri edebiyat dünyamızın en önemli aşk şiirlerinden biri olarak kayda girmiştir. Son dönemde Mona Rosa şiirine eş bir başka aşk şiiri yazılmamıştır. Sürgün ülkeden başkentler başkentine şiirini İstanbul’a atfen yazdığını dile getirmiştir.

Sezai KARAKOÇ, doğunun dirilişini müjdeleyen son oğuldur. Sezai KARAKOÇ, Anadolu’dur. Ona göre medeniyetimizin yeniden dirilişi Anadolu irfanıyla hayat bulacaktır.