ÇİN’DE İSLAM VE ÇİNLİ MÜSLÜMANLAR II

Han Kitap külliyatı fıkıh, kelam, akaid, hadis, tasavvuf gibi dini ilimlerin yanı sıra hac seyahatnameleri ve astronomi gibi birçok farklı dalda çeviri ve telif eserden oluşur.

Elvida ÜNAL

Dr., İbn Haldun Üniversitesi Felsefe Bölümü

En送Hui-ru alimi olarak nitelenen İmam Da Pusheng

Bir önceki sayıda Çin’de İslam’ın varlığı ve ilk Çinli Müslümanlar hakkındaki konuları ele almıştık. İslam’ın Çin’ ne zaman ve ne şekilde geldiğini ve Çin’deki Müslümanların kurumsallaşması sürecine değinmiştik. Bu sayıda ise serimizin ikinci konusu olan Jingtang Jiaoyu medrese sistemini ele alacağız.

Jingtang Jiaoyu medreseleri yani ‘Çin tarzı’ medreseler Shanxi Eyaletinden Nanjing gibi Çin’in Müslüman nüfusu daha yoğun olan bölgelerinde de açılır. Böylece Çin diliyle İslami eğitim fikri Çin genelinde yayılır. Bu medreselerde yetişen öğrenciler için Çince İslami kitaplar yazılır. Bu kitapların iki amacı vardır: birincisi İslam’ı bilmeyen Çinlilere onların alışık olduğu Konfüçyanizm terimleriyle İslam’ı anlatmak, ikincisi ise Arapça ve Farsça bilmeyen Müslümanlara dinlerini doğru kaynaklardan öğretmek. Bu hedeflerin ne kadarına ulaşıldı tartışılır ancak yaklaşık 300 yıllık bir zaman diliminde yazılan Han Kitap külliyatının İslam dünyasının entelektüel mirasına katkı yaptığı kesin. Han Kitap külliyatı fıkıh, kelam, akaid, hadis, tasavvuf gibi dini ilimlerin yanı sıra hac seyahatnameleri ve astronomi gibi birçok farklı dalda çeviri ve telif eserden oluşur.

     Budizm, Taoizm ve Konfüçyanizm terimleri kullanılarak İslami eser yazma geleneğine ve bu eserlerin yazarı alimlere kısaca Hui-Ru yani Konfüçyanist İslam denir. Batılı birtakım oryantalistler bu kavramı perenializm ile özdeşleştirmeye çalışsa da aslında bu zorunluluktan doğan bir durumdur. Sırf entelektüellik yahut yeni bir akım başlatma gayretiyle değil, tamamen ihtiyaç olarak Çin’in geleneksel fikir ve dini birikiminden yararlanmak durumunda kalmışlardır. En bilinen Hui-Ru alimleri ise Wang Daiyu, Liu Zhi, Ma Zhu, Ma Fuchu gibi önemli isimlerdir.

     Han Kitap külliyatı hem muhteviyatı hem de Çin kültürüyle İslami anlayışı yakınlaştırma anlamında oldukça başarılı ve orijinal eserler içeriyor. Eserlerde özellikle İbn Arabi hazretlerinin Vahdeti vücut düşüncesinden esintiler çok belirgindir. Ancak orijinal olan yanı “vahdet-i vücûd”u Çin felsefesinin en önemli kavramları olan “Yin ve Yang” ve Taoizmin “Dao” kavramlarını kullanarak anlatmasıdır. Müslüman olmayan bir Çinli bu eserleri okusa Çin’in klasik felsefi eserlerinden bölümler okumuş gibi hissedebilir. Yine bu eserlerin diline aşina olmayan bir Çinli Müslüman da eserlerin İslam’ı anlattığını anlayamayabilir. Ancak hem İslami terminolojiye hem de Çin kültürüne aşina olanlar için bu kitapların tadına doyum olunmuyor. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki hac seyahatnamelerinde İstanbul’a gelen âlimlerin gözlemlerine de yer verilmiştir. Dolayısıyla aslında bize hiç de yabancı değiller. Hatta bazı eserlerde İsmail Hakkı Bursevi gibi Osmanlı alimlerinin kitaplarından alıntılar var.

      Fakat ne yazık ki Çin’de bile bu müstesna külliyata gereken özen gösterilmemiştir. Birçok eser hala yazma halinde kütüphanelerde duruyor. Türkiye’de ise şahsım dahil bir iki araştırmacı dışında bu konularda hiç çalışılmamış. Hatta Uygur meselesi hariç Çin Müslümanları alanında da çalışmalar oldukça az ve gerçekçi olursak kalite anlamında da yeterli değiller.

     Tarihi süreçten söze devam edecek olursak, Ming Hanedanlığı’nda ilk yazıda bahsettiğimiz gibi siyasi baskılar olsa da şu an Çin’de hala ayakta olan en ihtişamlı camiler de yine bu dönemde inşa edilmiştir. Yine bu dönemde diyebiliriz ki Hui Müslümanları birçok yönden Çinlileşmeye, Çin kültürüne ve sosyal hayatına entegre olmaya başlamışlardır. Özellikle mimaride camiler, medreseler, türbeler, kabirler Çin mimarisinin etkisi altına kalmış, kendine has renkleri, desenleri, kabartmaları, peyzaj düzenlemeleriyle muazzam yapıtlar ortaya çıkmıştır. Xi’an Ulu Cami, Pekin Dongsi Camii gibi Çin İslam mimarisinin zirve eserleri bu dönemde inşa edilmiştir.

      Ming döneminden sonra Mançurlar, hanedanlığı ele geçirip Qing Hanedanlığı’nı kurmuşlardır. Qing Hanedanlığı, Çin tarihinin son hanedanlığı, aynı zamanda Moğollardan sonra Çin’in azınlıklarca yönetildiği ikinci dönemdir. Qing dönemi siyasi çalkantılar, Batı emperyalizmiyle mücadeleler, toprak kavgaları, istilalar, modernizme ayak uydurma çabalarıyla geçmiştir. Bu dönemde Çin Müslümanları yüzyıllardır korumaya çalıştıkları kimliklerinin ötesinde modern dünyanın getirdiği problemlerle de yüzleşmek durumunda kalmışlardır. Aynı zamanda istilalar ve savaşların ortasında İslami eğitim kurumları açmak, Müslümanların çoğunlukta yaşadığı birçok ülkeye giderek ümmeti Çin Müslümanlarının varlıkları hakkında bilgilendirmek için çaba sarf etmişlerdir. Bu arada Osmanlı Devleti ile irtibat kurmaya çalışmışlar, ümmetle yakınlık için payitahta mektuplar göndermişlerdir. İstanbul hükümeti de dönemin zor şartlarına rağmen Pekin’e bir heyet göndererek Hamidiye Üniversitesi’nin açılmasını sağlamıştır. Heyet diplomatik olarak hatırı sayılır bir başarı elde edemese de gönül köprüleri kurmayı başarmışlardır. Pekin’de Niujie Camii’nin arka bahçesinde Hamidiye Üniversitesi’nin binası hala duruyor. Bu yapının yapılış macerası unutulmuş olsa da binada şu an hala halka açık fıkıh ve akaid gibi İslami dersler yapılıyor.

     Günümüzde Çin’in dört bir yanında 20 milyonu aşkın Müslüman yaşıyor. Özellikle Pekin, Xi’an, Guangzhou ve Şangay gibi birçok büyük şehirlerde Müslümanlarla tanışma fırsatım oldu. Birçok camiyi ziyaret etmek nasip oldu. Çin’deki uzun araştırmalar ve geziler sonucu şunu çok açık bir şekilde gördüm: Özellikle Hui Müslümanlarının dini kimliklerini koruma çabası gerçekten takdire şayan. Her ne kadar “Çinlileşmiş” görünseler de ne kadar samimi ve candan olduklarını yakinen şahit oldum. Özellikle Ramazan aylarında camilerde yapılan toplu iftarlar, Cuma ve bayram namazlarında yaşanan heyecan beni çok etkiledi. Çin’den döneli bir yıldan uzun zaman oldu, ancak hala Çin’de bir dost gibi, bir akraba gibi beni sımsıcak saran Hui arkadaşlarımı ve camilerde teneffüs ettiğim havayı çok özlüyorum. Çin Müslümanlarının dualarda unutulmaması temennisi ile…