Pandemi, tüm dünyada etkileri görülen salgınlara verilen isimdir. Bedensel sağlık üzerindeki etkileri sıklıkla vurgulanmasına karşın, pandeminin psikolojik etkilerinin görece geri plana atıldığını söyleyebiliriz.
Bekir EMİROĞLU
Dr. Öğretim Üyesi, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi

2019 yılı itibari ile yeni tip bir korona virüs (COVID-19), Çin’in Wuhan eyaletinde ortaya çıkmış ve hızlı bir şekilde yayılarak binlerce can kaybına neden olmuştur. Çin’de başlayarak çok hızlı bir şekilde tüm dünyaya yayılması sonucu, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 2020 Ocak ayının sonlarına doğru mevcut hastalığın, tüm dünyada halk sağlığını tehdit edecek seviyelere ulaştığını duyurarak acil durum ilan etmiş ve bu durumu pandemi olarak nitelemiştir. Bu ilanın hemen sonrasındaki süreçte başlayan panik, önce ekonomik sistemi sonra da sosyal yapıyı vurmuştur. Globalleşme kapsamında sosyo-ekonomik entegrasyon içerisinde olan dünya, şok dalgalarını peş peşe yaşamış ve “çaresizlik” salgınla eşanlamlı olarak dünya geneline yayılmıştır.
Pandemi, tüm dünyada etkileri görülen salgınlara verilen isimdir. Bedensel sağlık üzerindeki etkileri sıklıkla vurgulanmasına karşın, pandeminin psikolojik etkilerinin görece geri plana atıldığını söyleyebiliriz. Salgınların bedensel etkileri yıkıcı ve hayati olsa da salgınlar sırasında ortaya çıkan psikolojik reaksiyonlar, salgınların bedensel etkilerinden daha uzun süreli etkiler bırakmaktadır (Taylor, 2019). Pandemi sürecinin etkilerinin kesin olarak belirlenemeyeceği (Hossain, 2020; Mas-Coma, Jones, Marty, 2020; Buheji vd, 2020; McKibbin ve Fernando, 2020; Assche ve Lundan, 2020) ancak sürecin bitiminden sonra gerçek etkilerinin kesin olarak anlaşılabileceği, düşünülmektedir. Ancak sosyo-psikolojik etkilerinin, özellikle ruh sağlığı üzerindeki etkilerinin, uzun bir süre sonra değerlendirilebileceği düşünülmektedir.
Covid-19 hastalığının viral ve insandan insana çok hızlı bir şekilde bulaştığının fark edilmesiyle birlikte virüsten etkilenen ülkeler hastalığın yayılmasını önlemek amacıyla çeşitli stratejiler geliştirmiş ve yayılımı yavaşlatıcı ve mümkünse önleyici tedbirler almaya başlamıştır. Bu stratejiler arasında en yaygın olanları sosyal/fiziksel izolasyon ve karantina yöntemleridir. Salgının yayılmasını önlemek amacıyla alınmış olan bu önlemler her ne kadar insanlar arasında virüsün yayılma hızını azaltsa da sosyal bağları azaltması ve insanların günlük davranışlarını önemli derecede etkilemesi bakımından ruh sağlığı için bir risk faktörüne dönüşebilmektedir.
Pandemi ve afet gibi çevresel riskler yetişkinlere kıyasla çocuk ve ergenlerin duygusal ve sosyal gelişimleri üzerinde daha büyük bir etkiye sahiptir. Alanyazında da Covid-19 pandemisi devam ederken çocuk ve ergenlerle yapılan araştırmalarda uzun süre evde kalmanın, ebeveynleri ve akranları ile temas eksikliğinin, karantina ve izolasyon gibi kısıtlamaların çocuk ve ergenler için risk faktörü olabileceği aktarılmaktadır. (Tang ve ark., 2021)
Çocukların stresli yaşam olayları karşısındaki stres tepkileri, içerisinde bulundukları gelişim döneminin özelliklerine göre farklılık gösterebilmektedir. Çocuklar gelişim süreçlerinde birçok yeni çevre ile etkileşime geçerler (aile, okul, öğretmenler, akrabalar, komşular, arkadaşları gibi). Tüm bu yakın ilişkilerin gelişimleri üzerinde belirgin ve önemli etkileri bulunmaktadır. Biyoekolojik yaklaşıma göre çocuğun gelişimi, içinde bulunduğu sosyal çevre içinde meydana gelen etkileşimlerin yönüne göre şekillenmektedir. Sosyal çevresi içinde aile, çocukların etkileşimde bulunduğu en yakın ve en önemli yapıdır. Bronfenbrenner (1994), ebeveynler ile çocuk arasındaki etkileşimin niteliğinin, ebeveynlerin çocuğa sunduğu destekleyici kaynakların, ebeveynlerin birbirleri ile ilişkileri gibi ebeveynlik davranışlarının çocukların bilişsel, duygusal ve sosyal gelişimleri üzerinde oldukça önemli bir etkiye sahip olduğunu vurgulamıştır.
Alanyazında, pandemi nedeniyle alınan karantina benzeri önlemlerin çocuk ve ergenler üzerinde de olumsuz birçok etkiye neden olabileceği belirtilmekte, bununla birlikte çocuklar üzerindeki olası etkileri toplumun diğer kesimlerine kıyasla kolayca göz ardı edilebilmektedir. Oysa evde uzun süre kalma, enfeksiyon korkusu, hayal kırıklığı yaşama, yetersiz bilgi sahibi olunması, sınıf arkadaşları ve öğretmenlerle yüz yüze temas eksikliği, evde kişisel alan eksikliği ve ailenin mali kayıpları gibi durumlar çocuk ve ergenler üzerinde olumsuz etkiler yaratabilmektedir.
Tüm dünyayla birlikte ülkemizi de derinden etkileyen Covid-19 pandemisi, ebeveynler için pek çok zorlu değişime neden oldu. Hayatın eve sığması nedeniyle, anne-babalar çocukları için hem ebeveyn hem öğretmen hem arkadaş olmak durumunda kaldılar. Pandeminin doğal sonucu olan kaygı, belirsizlik, maddi zorluklar ve endişeler bir tarafta dururken, diğer tarafta anne-babaların gözünden süreci anlamaya ve yaşamaya çalışan çocukların biyolojik ve psikolojik sağlığını koruma görevi vardı.
Diğer yandan okulda yüz yüze eğitimden mahrum kalan çocukların bu mahrumiyetlerinin telafisi için ailelere fazladan pek çok sorumluluk da düşmüştür. Zira alanyazında okul deneyimlerinin çocukların ruh sağlığının tüm yönlerinin gelişiminde oldukça önemli bir etkiye sahip olduğu ifade edilmektedir. Okullarda birçok akademik/sosyal yeterliliğin doğrudan öğretme fırsatı ile verilmesi; ilişki geliştirme, çatışma çözme, kaygı azaltma gibi konulara yönelik programların uygulanması ve öğretmenlerin ailelerle sürekli temas halinde olması çocukların ruh sağlığının korunmasında önleyici faktörler arasında sayılmaktadır (Topçu ve Demircioğlu, 2020). Covid-19 pandemisi sırasında uzaktan eğitim ve çevrimiçi sınıflara uyum sağlayamamanın ve öğretmenleri ve sınıf arkadaşlarıyla etkileşim olmadan evde yalnız çalışmanın çocuklar ve ergenlerde yüksek anksiyete seviyeleri için risk faktörü olduğu belirtilmektedir (Tang ve ark., 2021). Xie ve arkadaşlarının (2020) okul kapanmalarının ilköğretim öğrencilerinin ruh sağlığına olan etkilerini incelediği çalışmada, öğrencilerin %22,6’sının depresif belirtiler bildirdiği bulunmuştur. Araştırma sonuçlarında ayrıca, Covid-19 pandemisi sırasında açık hava aktivitelerinin ve sosyal etkileşimin azalmasının çocukların depresif belirtilerindeki artışla ilişkili olduğu belirtilmiştir.
Pandemi dönemi çocuk ve ergenleri sadece ruhsal açıdan değil fiziksel açıdan da birçok yönden olumsuz etkilere maruz bırakmıştır. Yapılan araştırmada çocukların uyku düzenleri ve beslenme alışkanlıklarındaki değişimler de incelenmiş, çocukların uyku düzenlerinin ve beslenme alışkanlıklarının Covid-19 pandemisi sürecinde olumsuz yönde değiştiği görülmüştür. Salgın sırasında uzun süre izole edilmenin çocukların fiziksel olarak daha az aktif olmalarına, çok daha uzun süre ekran maruziyetine, uyku düzenlerinde bozulmalara ve uygun olmayan diyetlere neden olabileceği ve bu durumun çocukların fiziksel ve zihinsel sağlıkları için risk faktörü olduğu vurgulanmaktadır (Brazendale ve ark., 2017; Wang ve ark., 2020). Androutsos ve arkadaşlarının (2021) 2-18 yaş arası çocuklarla yaptıkları çalışmada pandemi sürecinde çocukların uyku sürelerinin ve yiyecek tüketiminin arttığı, ekran başında geçirdikleri sürenin uzadığı ve fiziksel aktivitelerinin azaldığı saptanmıştır. Çalışmada ayrıca, Covid-19 sürecinde okulların kapanması ile birlikte uzun süre evde kalmanın çocukların yaşam tarzı davranışlarını olumsuz etkilediği ve obezite için risk faktörü olabileceği belirtilmiştir.
Bütün bu olumsuzlukların yanı sıra krizi fırsata, mağduriyeti kazanıma dönüştürmeyi başaranlar da olmuştur. Yoğun iş gündemi arasında çocuklarıyla yeterince ilgilenemeyen ebeveynler, pandemi sürecinde çocuklarıyla uzun süre birlikte olma imkânına da sahip olmuşlardır. Çocuklarının akademik gelişimlerinin yanı sıra duygusal ve ruhsal gelişimlerini de destekleyecek etkinlikler ile zamanı dolu dolu geçiren aileler, hem aralarındaki duygusal bağı güçlendirebilmiş hem de çocuklarını geleceğe hazırlama noktasında avantajlı bir pozisyona ulaşabilmişlerdir.
KAYNAKLAR
Androutsos, O., Perperidi, M., Georgiou, C., & Chouliaras, G. (2021). Lifestyle Changes and Determinants of Children’s and Adolescents’ Body Weight Increase during the First COVID-19 Lockdown in Greece: The COV-EAT Study Nutrients,13(3), 930.
Brazendale, K., Beets, M., Weaver, R., Pate, R., Turner-McGrievy, G., Kaczynski, A., Chandler, J., Bohnert, A., & Hippel, P.T. (2017). Understanding differences between summer vs. school obesogenic behaviors of children: the structured days hypothesis. The International Journal of Behavioral Nutrition and Physical Activity, 14.
Bronfenbrenner, U., & Ceci, S. J. (1994). Nature-nuture reconceptualized in developmental perspective: A bioecological model.Psychological review,101(4), 568.
Tang, S., Xiang, M., Cheung, T., & Xiang, Y. T. (2021). Mental health and its correlates among children and adolescents during COVID-19 school closure: The importance of parent-child discussion. Journal of affective disorders,279, 353–360.
Topcu, Z., Demircioğlu, H.(2020). Ekolojik Sistemler Perspektifinden Psikolojik Sağlamlık. Gelişim ve Psikoloji Dergisi, 1 (2), 125-147.
Wang, G., Zhang, Y., Zhao, J., Zhang, J., & Jiang, F. (2020). Mitigate the effects of home confinement on children during the COVID-19 outbreak.Lancet (London, England),395(10228), 945–947.
Xie, X., Xue, Q., Zhou, Y., Zhu, K., Liu, Q., Zhang, J., & Song, R. (2020). Mental Health Status Among Children in Home Confinement During the Coronavirus Disease 2019 Outbreak in Hubei Province, China. JAMA Pediatrics, 174(9), 898–900.