Sağduyulu siyasi anlayışa sahip olmayan liderlerin sosyal medya kullanımlarının yaygınlık kazanması, bireylerin yaşları, siyasi tecrübeleri, siyasi arka planları, zihniyetleri, eğitim düzeyleri, sosyal sermayelerinin farklılık arz etmesi kutuplaştırıcı dilin yaygınlaşmasına neden olmaktadır.
Furkan EMİROĞLU
İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi ABD, Yüksek Lisans Öğrencisi

Günümüzde sosyal medya, hayatımızın vazgeçilmezlerinden birisi haline gelmiştir. Tarih boyunca mevcut olan, gün geçtikçe şekil değiştiren, zihinlerimizde ve eylemlerimizde daha belirleyici/etkileyici konum elde eden sosyal medya, siyasi ve sosyal alanlarda algılarımızı ve tercihlerimizi de etkilemektedir. Dünya ile daha fazla entegre olmamıza yardımcı olan bu araçlar, dünyanın bir ucunda gerçekleşen siyasi ve sosyal gelişmelerden haberdar olmamızı sağlamaktadır. Fıtrat gereği insanın kabul görme, aidiyet kurma, korunma reflekslerinden dolayı sosyal medyada varlık göstermesi ve gelişmeler karşısında kayıtsız kalmaması bu mecradaki verinin üretilmesini, bunların gerçekliklerinin sağlanarak sunulmasını daha dikkate değer hâle getirmiştir. Bu yazımızda, sosyal medya araçlarının kullanımı esnasındaki bilinç ve bunun siyasi kutuplaşmaya neden olup olmadığı sorgulanacaktır.
Sağduyulu siyasi anlayışa sahip olmayan liderlerin sosyal medya kullanımlarının yaygınlık kazanması, bireylerin yaşları, siyasi tecrübeleri, siyasi arka planları, zihniyetleri, eğitim düzeyleri, sosyal sermayelerinin farklılık arz etmesi kutuplaştırıcı dilin yaygınlaşmasına neden olmaktadır. Manipülasyona açık olan bu mecralarda, bazı kullanıcıların haberin kaynağını, iletiyi aktaranın ehliyetini ve haberi doğrulama yöntemlerini bilmedikleri için kolayca galeyana gelip kalkışma gerçekleştirmeleri ihtimal dâhilinde görülmektedir.
Sosyal medya profillerinin tercihe bağlı olarak diğer kullanıcılar tarafından erişime açık olması, paylaşımlarımız, beğendiklerimizle adeta hitap etmemiz Nurdan Gürbilek’in “Vitrinde Yaşamak” isimli kitabında geçen şu pasajı akıllara getirmektedir:
“Bakılanla kurulan ilişki aslen bir seyir ilişkisine, sözün kendisi bir vitrine dönüştü. Birçok şeyin gösterildiği için ve göründüğü kadarıyla var olduğu, sergilendiği için ve seyredildiği kadarıyla değer kazandığı bir toplum çıktı ortaya. Epeydir vitrinde yaşıyoruz hepimiz.”[1]
Kutuplaşma çeşitli türlerde kendisini göstermektedir: Etnik kökenli, siyasi, din temelli, mezhepsel, otoriterleşme ekseninde kutuplaşma vd[2]. Bizim bu yazıda ele aldığımız siyasi kutuplaşma, yukarıda zikredilen türlerin sonucu olarak ortaya çıkabileceği gibi, gerçekleşmesi ile birlikte birçok alana da nüfuz edebilmektedir. Sosyal bilimlerin ilgilendiği mefhumların birbirlerine içkin olması, bu etkileşimli durumu ortaya çıkarmaktadır.
Kutuplaşmanın birey ve toplum üzerindeki muhtemel etkilerinden bazıları şunlardır: Yaşam tarzına müdahale hissi, tecrit etme isteği, yurtdışında yaşam tercihi, ifade özgürlüğünün baskılanması, dini/etnik kimliğe yönelik olumsuz yaklaşımların sergilenmesi, kötücül söyleme/teşvik etme meylinin artması, çeşitli türlerde tepkilerin ortaya çıkması, yanlış genellemelerde ve hükümlerde bulunma, aidiyet hissinin zarara uğraması, yeni aşırı siyasi tutumların ve birliklerin ortaya çıkması vb.
Varlık alanının reel düzlemden, miting alanlarından sosyal medyadaki bir gönderiye, hatta imalı bir görsel içeriğe taşındığına şahit olunmaktadır. Cüretkârlığa alan açan klavye ve kamera ile muhalefet/eleştiri sathının tepkileri çeşitlenmiş, yeni zaman ve mekân boyutlarına kapı aralanmıştır. İletinin zaman zaman kontrolsüzce farklı algı ve birikim düzeylerindeki kişilere kısa süre içerisinde ulaşması, teknolojik müdahaleler ile verinin manipüle edilmesi, sağlıklı bilgiye ulaşılması gerekirken kitleleri yalan haber (fake news) içeriklerinin servis edilmesi, kişi ve kurumlara yönelik iftira ve karalama kampanyalarının tertip edilmesi, nicel verilerin manipüle edilmesi gibi durumlar, siyasi ve toplumsal kesimlerin kutuplaşmasına neden olabilmektedir.
Sosyal medyanın birleştirici ve bütünleştirici hüviyetinin olduğunu, faydalı işlerde fonksiyonel rol oynadığını belirtmek gerekir. Yasal zeminde siyasal katılıma teşvik etmek, sağduyulu bir siyasi kültür oluşumunun tesis edilmesi, seçmen ve vatandaşlık bilincini kuvvetlendirmek, haklının yanında duruş sergileyebilmek, kamuoyunun bilincinin artırılması, iyi emsal niteliğine sahip ulusal ve uluslararası organizasyonların birey ve topluma bir arada yaşama kültürünü aktarması gibi imkânlar oluşturmaktadır.
Ancak denge ve denetleme mekanizmalarının, ihlallerin önüne geçecek olan hukuki teamüllerin eksikliğinde olumsuz sonuçlarla karşılaşılmaktadır. Sosyal medya şirketlerinin yaptırımlarının ihmal edilmesi, içerik denetimlerinin verimli çalışmaması, habercilikte hakkaniyetin ve dürüstlüğün ihlal edilmesi, yayın kaynaklarının sorgulanmaması durumlarında vatandaşlar muğlak ve tutarsız bilgiler ile yüz yüze gelmektedir.
Okur kitlesinin mantıksal ölçülerle verileri değerlendirmek hususunda yetersiz kalması, yalnızca kâr amacı güden yayın anlayışının sürdürülmesi neticesinde sosyal medya araçlarının doğrudan ve dolaylı olarak toplum içerisinde çeşitli kutuplaşmalara sebebiyet verdiğine rastlanılmaktadır. Bu nedenle toplum içerisinde dayanışma, güven ve sağduyu duygularının tahrip olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Bahsettiğimiz olumsuz durumlar karşısında verilebilecek çözüm önerileri şunlar olacaktır:
Siyasi partilerin amaç haline gelmemesi, onların araç mahiyetinde olduklarının unutulmaması, bu organizasyonların ve liderlerinin topluma hizmet eden merciiler olduklarının hatırlanması gerekmektedir.
Parti programlarının, siyasilerin verdikleri demeçlerin, onların sosyal medya paylaşımlarının ayrıştırıcı, hedef gösterici, kutuplaştırıcı, kin ve nefrete sevk ettirici, net olmaktan kaçınıp muğlak ifadelere yer veren, kısır tartışmalara sebep olan, belli kesimlerin hassas oldukları kelime tercihlerinde bulunan içeriklerin gözden geçirilmesi icap etmektedir.
Vatandaşların bilinçli sosyal medya kullanıcıları olmaları adına medya okuryazarlığı eğitimine tâbi tutulmaları ihmal edilmemelidir.
Yanlış düşünce ve davranışlara düşmemek adına mantıklı düşünme pratiklerine aşina olmaları; hayatın, dinin, sosyal yaşamın siyasallığının olduğunu kabul etmek ile birlikte aşırı politize olmamayı tercih etmeleri, ahlakiliği ve çok kültürlülüğü benimsemeleri önemli görülmektedir.
Seçim dönemlerinde makul bir siyasi tartışma ortamı sağlayacak olan, siyasi rakiplerin belirli bir saygınlık çerçevesinde, moderatör nezaretinde makul bir siyasi tartışma gerçekleştirmeleri sağlıklı bir propaganda yapma imkânı sunacaktır.
Logos, ethos ve pathos türlerinden “kötü” eylem, düşünce ve niyet ithamına alan açan ethos türü yerine, doğru-yanlış incelemesine imkân sağlayan logos ekseni dâhilinde bir dil kullanımı tercih edilmelidir[3]. Siyaset için arena mahiyetine sahip olan sosyal medya aracılığıyla rakibe karşı üstünlük sağlamak amacıyla rakibin yanlışlarını dile getirmek, seçmen bireylerin meseleleri kışkırtıcı ve manipülatif olmaktan uzak bir zeminde değerlendirmelerini sağlayacaktır.
[1] Nurdan Gürbilek, Vitrinde Yaşamak, 1980’lerin Kültürel İklimi, İstanbul: Metis Yayınları, Üçüncü Basım, 2001, s.29.
[2] “Political Rights and Behavior of the Non-Muslim Minorities in Turkey under the High Polarized Politics” – Research Centre for the Humanities (RCH) https://www.rchumanities.gr/en/taskin-ozer/
Accessed: 2021-11-03.
[3] Osman Çalışkan, “Negatif Kampanyalarda “Kötü” ve “Yanlış”ın Retoriksel İknadaki Rolü”, Sosyal Medya Sosyolojisi (Edt. Gül Dilek Türk, Şebnem Özdemir), İstanbul: Nobel Yayınları, 2020, s.81.