İdlib’e “Endülüs” İnşa Etmek -I-

İnsan Vakfı tarafından Suriye’de İdlib’in kırsalındaki Endülüs Köyüne inşa edilen Mülayim Tekin İlk ve Ortaokulu’nun açılışı Aralık 2021’de yapıldı. Projenin ortaya çıkışı, inşa süreci ve İdlib hakkında okulun açılışında ve projenin yürütülmesinde katkıda bulunan Mutlu Aile Derneği Başkanı Orhan Çokça ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Orhan Çokça, İnsicam dergisi için Mülayim Tekin İlk ve Ortaokulu’nu, İdlib’i ve Suriyeli mazlumları anlattı.

İNSİCAM

S: Orhan Hocam, Mülayim Tekin İlk ve Orta Okulu’nunaçılışı ve İdlib’teki süreç hakkında bizlere neler söylemek istersiniz?

Geçtiğimiz ay İnsan Vakfı’nın nisan ayından bu yana hazırlığını yaptığı ve inşasında gayret sarf ettiği okulumuz Mülayim Tekin İlk ve Orta Okulu’nun açılışını yapmak için İdlib’e gittik. Yaklaşık otuz kişilik bir ekiple orada bulunduk. Yolculuk esnasında bir sorun olmadı, sınırlardan geçişte bir engel yaşamadık. Zaten yıllardır o bölgeye yardımlar için sık sık gidiyorduk. Türkiye Cumhuriyeti oradaki yerel unsurlarla güvenlik sorunlarının oluşmaması için bir mutabakat sağlamış durumda. Bizler İdlib’e yarım saatlik bir mesafede bulunan bir dağ köyüne ulaşmaya çalışıyorduk. Tabii yollar bozuk ve arazi zorluydu. Köye ulaştığımızda karşılaştığımız manzara şöyleydi; yaklaşık 250-300 civarında hane vardı ve bunların yarısı çadır diğer yarısı ise briket evlerden oluşuyordu. Buralarda kalabalık aileler yaşıyordu. Hemen her çadırda yaklaşık 4-5 çocuk vardı. Tabii ailelerin büyük bir kısmı dul ve yetimlerden müteşekkildi. Köy içerisinde herhangi bir ticari veya sosyal bir alan yoktu. Köy dağınık halde ve yer yer de birbirine yakın olan bir sürü çadır ve briket evlerden oluşuyordu. Yerler çamurlu ve yollar bozuktu.

Yapılan Mülayim Tekin İlk ve Ortaokulu büyük bir yapı olarak köyde hemen kendini gösteriyordu. Okula yaklaştığımızda orada bulunanlar bize bir sevinç gösterisinde bulundular. Zaten okulun oraya yapılması bile oradaki insanları motive etmeye, ümitli olmaya ve geleceğe umutla bakmaya yetmiş gibiydi. İnsanların gözünden bunu okuyabiliyorduk. Okulun önünde arabalardan indik ve insanlar da bize ilgiyle yaklaştı. Onlarla sohbet ettik. Burada yardımları dağıtıp eksikleri ulaştırmaya başladık. Nakdi yardımlar da yerine ulaştırıldı. Sonra okula geçtik. Açılış hazırlıkları yapıldı. Çocuklar okullarının açılışından dolayı çok sevinçliydiler. Epey fotoğraf çekindik çocuklarla. Açılış hazırlıkları sürerken köyü gezdik ve sonra da camiye gittik. Biz camide olduğumuz sırada bir bombalama oldu. Bu bombalama yaklaşık 5 km mesafede olmuştu. Haliyle endişelendik ama dikkatimizi çeken köydeki insanların bu tür vakalara alışık olduğuydu. Tedirgin olmadılar, telaş yapmadılar. 45 dakika sonra ikinci bir bomba yaklaşık 4 km kadar yakınımıza düştü. Daha yüksek bir ses koptu. Yarım saat sonra çok daha yakına bir bomba daha düştü. Bazı arkadaşlar korkuyla paniğe kapıldı. Bu düşen son bomba ile basıncı yüzümüzde hissettik diyen arkadaşlarımız oldu. Bunun da 3 km mesafeye düşmüş olabileceği tahmin ediliyor.

Benim bombalama sonrasında ağlayan bir çocuk dikkatimi çekmişti. Mehmet Irız kardeşimiz tercüman vasıtasıyla çocukla görüşmüş ve neden ağladığını sormuş. Ona korkmamasını söylemiş. Çocuğun buna cevabı manidar olmuş. Çocukcağız, “okulumuz bombadan yıkılırsa ben okulsuz kalırsam ne yaparım” demiş. Bizim idrakimizin çok ötesinde bir mana var orada. Çünkü okul, oradaki çocuklar için çok şey ifade ediyor. Çok şeyden ne anlıyoruz derseniz; okulda bir soba var ve bu ısınma için bir yuva gibi onlara, arkadaşlar var oyun oynamak için korunaklı bir alan gibi onlara. Zira köyde okul bahçesi dışında bir oyun oynayacak alan yok. Öğretmenlerinden eğitim alma, öğrenme imkânı, okulda aklınıza gelebilecek her türlü sosyal münasebetler ve dostluklar var. Çocuklar için her şey okul demek, ikramlar var hediyeler var maddi manevi çokça istifa ettikleri bir yer. Aileler için de aynı şey söz konusu. Çünkü eğitim olmasa çocuklar soğuk çadırın içerisinde çaresizce bekleyecekler. Bir oyalanma ve kendilerine iyi gelecek bir alan yok başka. Okul bunları aşmak için aslında bir kapı. Bu anlamda oradaki anneler için de durum çok zor. Bir annenin bazen 7-8 çocuğu olabiliyor ve bu kadar çocukla bir anne başa çıkmak zorunda. Öte yandan geçimlerini sağlayabilecekleri herhangi bir iş, kaynak falan da yok. Dışarıdan gelen yardımlarla hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar.

Okulun öğretmenleri ise köyün eğitimli mensuplarından oluşuyor. Daha önce eğitim almış hatta öğretmenlik yapan kişiler de var. 13 tane derslik var okulda. Hepsinde öğretmen var. Sabahleyin erkekler eğitim alıyor, öğleden sonra da kızlar geliyor. Eğitim devam ediyor sağlıklı bir şekilde.

Köyde gördüğümüz manzara ise çok yürek burkan bir manzaraydı. Bu kadar insanın bu şartlarda yaşıyor olması çok üzüntü verici. Orada tarımla uğraşalım deseler tarımla uğraşacak bir alan yok, taşlık alan, yani toprak diye bir şey yok esasında. Köy de kayalık bir bölgede. Arazide tarım adına olabilecek tek şey belki zeytin ekmek olabilir. Ama şu an zeytin de yok orada. Bitki örtüsü yok gibi bir şey.

S: Bundan sonrası için neler yapılabilir? Başka ne gibi alanlarda eksiklik gördünüz? Okurlarımız ‘Biz de bir şeyler yapmak istiyoruz’ deseler, onlara ne derdiniz?

Biz dedik ki ısrar ve istikrarla bu köy üzerine çalışalım. Yardım, eğitim ve sosyal faaliyetleri İdlib’e veya Suriye’nin geneline yaymadan bu köye odaklanalım. Genele yaymak da iyi bir şey tabii, o da bir hayır olur. Ama üst üste konan ve seyrini takip ettiğimiz; çocukların geleceğini bir şekilde planladığımız, hayata tutunmaları için ve gelecekte hizmet edecek güzel insanlar olmaları için takibini yapabileceğimiz bir çalışmamız olsun istedik. Mesela şu anda orada ortaokula giden çocuklar bundan 4-5 sene sonra üniversiteye gidebilir. Bunun planlamasını en iyi şekilde yapabiliriz, bu hizmetleri sürdürülebilir kılabiliriz. Bu anlamda bu köydeki faaliyetlerimizi sürekli destek ile organize edebiliriz.  Hem maddi hem manevi olarak bu ailelerin yanında olmak bence geleceğe yapılacak en güzel ve en faydalı yatırımlardan biri olur. Burada şu anda bu okulumuzdan başka bir kurum yok. Bu okulumuza mesela güzel bir abimizin adını verdik: Mülayim Tekin dedik. Mesela buraya bir sağlık ocağı açsak ona da bir başka abimizin adını versek, buraya bir cami yaptırsak ve ona da bir başka güzel kardeşimizin ismiyle seslensek çok güzel olur. Bunun haricinde buraya bir kültür merkezi açsak çok hoş olur. Buranın ihya olması için her türlü çalışmayı yapsak Suriye’nin geneline yapılacak yardımlardan çok daha hayırlı bir iş çıkacağını düşünüyorum. “Bir iyilik yap denize at balık bilmezse halik bilir.” sözünün daha da ötesine geçelim istiyorum. Yani buradaki insanların elinden uzun süreli tutarak güzel bir noktaya ulaştıracak şekilde bir yola girilebilir. Bunun da neticeleri hem Suriye hem İdlib hem insanlık açısından çok daha kıymetli olur diye düşünüyorum.

Burada çocukların gözlerinden okunan en büyük endişe; gelecek kaygısı, birilerinden destek bulamamak, yalnızlaşmak. On yıldan çoktur savaş süreci yaşadı Suriye. Bu çocuklar, savaşın izlerini taşısalar da güzel duygular yaşamaya hakkı var. Çocuk olduklarının bilinciyle yaşamalılar. Tüm sivil toplum örgütlerinin buralarda planlı ve sürdürülebilir projeler yapmaları gerekiyor. Vicdan rahatlatmak için verilen zekâtlar, sadakalar, yardımlar gibi bir kereliğine yardımları bırakıp gitmek mesele değildir. Muhakkak bunun da bir karşılığı var. Ancak üst üste konan işlerin, bir esere dönüştürülen işlerin ve de geleceğe dönük bir plan yapılarak inşa edilen projelerin çok daha kıymetli olduğuna inanıyorum. Tüm sivil toplum kuruluşlarımızın küçük de olsa bir işin ucundan tutup onu en nihai noktaya kadar planlı ve takipli bir şekilde götürmelerini tavsiye ediyorum. Başı sonu belli olan bir iş, bir proje yapmalarını tavsiye ediyorum.