Diriliş insanı, erdem insanıdır. Erdem sitesinin bir işçisidir. Başkasının eline ne kadar çok maddi ve manevi değer ulaştırabilirse o kadar erdemli olduğunu düşünür.
Durmuş GÜNAY
Prof. Dr., Maltepe Üniversitesi Öğretim Üyesi

“Diriliş insanı”, Sezai Karakoç’un diriliş perspektifi açısından ortaya koyduğu bir kavram ve (çağımız) Müslümanını ifade etmek için eserlerinde kullandığı bir terimdir. Üstad Sezai Karakoç’un eserlerindeki “diriliş insanı”nın nitelikleri, bu yazının hacmi ölçüsünde, Üstad’ın kitaplarından özetlenerek alınmış ve büyük ölçüde, kendi ifadelerine sadık kalınarak aktarılmıştır.
Diriliş İnsanının Nitelikleri
1. Diriliş insanı; genel olarak ifade edilecek olursa, İslâm’ın dirilişi, insanlığın dirilişi ve medeniyetimizin dirilişi bilincine ve aksiyona sahip, adanmış kişidir.
2. Diriliş eri, ereni ve piri vardır. Üstad Sezai Karakoç, Diriliş Neslinin Amentüsü kitabına, “kendimin bir diriliş eri olduğuma inanıyorum” ifadesi ile başlar ve şöyle devam eder: “Bir diriliş cephesi bulunduğuna ve kendimin de o cephede bir savaş adamı olduğuma, olmam gerektiğine inanıyorum. Bu savaş, bir zihniyet, bir hayat tarzı, dünya görüşü, yani bir medeniyet savaşıdır” (Karakoç, 2015, ss.3).
3. Diriliş yolu, diriliş eri olmakla başlar, sonra diriliş ereni olma yolu açılır. Son olarak Allah nasip ederse, diriliş piri olunur. Medeniyetimizin dirilişini gerçekleştirecek olan, diriliş eri, ereni ve pirinden oluşan bir diriliş nesli vardır. Diriliş insanı, diriliş neslinin bir üyesidir.
4. Diriliş insanı, “bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş, bir insanı dirilten bütün insanlığı diriltmiş gibidir” (5/32) kutlu buyruğunu ölçü kabul eder. Bir insan, insanlığın bir parçasıdır. Bir okyanusun herhangi bir yerinden bir bardak su alınsa, o su bize okyanusun bilgisini verir. İfade edilen kutlu buyruktan hareketle analojiler yaparak, toplum ve hayat okyanusu hakkında da sonuçlar çıkarabiliriz. Bir analoji örneği olarak: Bir insanın sorununa duyarsız kalan bütün insanlığın sorununa duyarsız kalmış, bir insanın sorununu çözen bütün insanlığın sorununu çözmüş gibidir, çıkarımını yapabiliriz.
5. Diriliş özgürlüktür, dirilişçi özgür insandır. Diriliş insanı, maddeye, statüye veya siyasete tapmaz. Kültürlerin kölesi olmaz. Yalnız Allah’a tapar, ona kulluk eder. Her şey Allah içindir ilkesinden bir an için ayrılmaz.
6. Gözü başkasının elinde olanda değildir. Kendi elinde olanda bir haksızlık var mı diye bakar, sürekli muhasebe ve murakabe içindedir. O, kendini eleştirir, otokritik yapar. Özeleştiriyi, eleştiriye tercih eder.
7. Bir değer ortaya koymak, kendini yaşamaktır. Eleştirmek, yanlışları hataları sayıp dökmek hakikatin resminin, negatifine bakmaktır. Bir konuda çok sayıda yanlışı sayıp dökmek, tek olan doğruya varmayı sağlayamaz. Asıl olan konunun bilgisini ortaya koymak, problemi analiz etmek, ibda edici çözüm için güçlü ve derin fikirler ileri sürmektir.
8. Eleştiriden öteye gidememek başkalarını yaşamaktır. Eleştiriden önce, ruh kendisini ibdaya adamalıdır. Diriliş ruhu Tanrı’nın yaratışına imrenir, vahiyden emzirilen ilham yağmurunu kollar. Eleştiri, olmuş bitmiş olana yönelir, geçmişe bakar; ibda edici tutum ise gelecektir, yeni bir fikir ortaya koyma çabasıdır. Eleştiriye kapılan düşünme tarzı, kendini tüketir, içini boşaltır, karşıya bakar, yaratıcı yeteneği öldürür. Diriliş insanı, eleştiren değil, eleştirilendir, çünkü aksiyon halindedir.
9. Diriliş insanı, erdem insanıdır. Erdem sitesinin bir işçisidir. Başkasının eline ne kadar çok maddi ve manevi değer ulaştırabilirse o kadar erdemli olduğunu düşünür.
10. Ekonomi amaç değil, araçtır. Fabrika, işyeri ve dükkân mescidin uzantısıdır diriliş insanı için. Yeryüzü onun için bir mescittir, ibadet alanıdır. Hayatı bir ibadethane içinde imiş gibi yaşar.
11. İnançsız, ahlâksız kültür ve ekonomi düşünülemez.
12. Diriliş insanı, şartlar ne kadar umutsuz görünürse görünsün, hakikati savunmak için şartlara bakılmaz ilkesini benimser. Çünkü Allah’a inanmak umutsuzluğa izin vermez.
13. “Hakikat mü’minin yitik malıdır, nerede bulursa alır” buyruğuna uyarak nerede bir hakikat bulursa alır ve onu büyük İslam kültürünün yapısına katar.
14. Dilin edebi edebiyattır. Edep, inceliktir, güzelliktir. Davranışın amacı iyiliktir. Estetiğin amacı güzelliktir. Bilginin amacı doğruluktur. Doğruluk, iyilik ve güzellik idealarının peşinde yaşamak, bir ahlâk kişisi olmaktır diriliş insanı için. Dirilişçi, güzel ahlâk abidesidir. Çünkü Resûlullah’ın güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildiğini bilir.
15. Diriliş insanı Doğu’yu, Batı’yı bilme çabasındadır, insanı ve insanlığı çağırır.
Bu çağrıyı Üstad şöyle dile getirir:
Çağırmasını bilirsen gelecektir
Doğu’yu Batı’yı bilen gelecektir
(Gün Doğmadan, 11. Baskı, “Taha’nın Kitabı -Üçüncü Bölüm-, ss.316)
16.Bir diriliş cephesi vardır. Dirilişçi o cephenin bir savaşçısıdır. Bu savaş, İslam medeniyetinin dirilişi savaşıdır. Hakikat savaşıdır. Diriliş insanı, İslam medeniyetini meydana getiren İslam milletinin bir üyesidir. İslam medeniyetinin özü veya formu İslam kültürüdür, amacı hakikattir.
17 Sezai Karakoç Müslümana şöyle seslenir: “Erdemlikte en yüce olmalısın ki, peşin hükümle seni aşağı görmeye gelen kendi aşağılığını görsün”. Müslüman, “İslam’ı öyle sağ ve diri, canlı yaşa ki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin”.
18. Diriliş, varoluş hikmetine ermektir, hiçliğe doğru giderken olağanüstü bir toparlanış ile varoluşa varma çabasıdır. Üstad, hatıralarında, diriliş kavramını Kur’an’dan Basübadel Mevt (ölümden sonra kalkış)’ten çıkardığını yazmıştır. Kastettiği diriliş, metafizik anlamının yanı sıra sosyolojik diriliştir.
19. Diriliş, öte dünyadan bu dünyaya bakıştır. Çünkü gelecek şimdiyi belirler.
20. Fizik dünyada, makinalar, mekanik yasaları uyarınca tasarlandığında, nasıl çalışıyorsa, canlı varoluş da kendi varoluş hikmetine erdiğinde ve o hikmet istikametinde hareket ettiğinde dirilecektir.
21. Diriliş insanı sürekli dinamizm içinde olacaktır. Sezai Karakoç şiirinde şöyle der:
“Deniz mi dedin ne denizi
Ben Kristof Kolomb’un uşağı değilim
Ben ırmakçıyım denizci değilim”
(Gün Doğmadan, 11. Baskı, “Sesler, Köpük” şiirinden, ss.129)
Deniz durağandır, ırmak bir akış halindedir ve bir dinamizmi temsil eder.
“Biz koşu bittikten sonra da koşan atlarız.”
(Gün Doğmadan, 11. Baskı, “Şahdamar”. ss.42)
Diriliş koşusu da bitmez. “Diriliş” sözünün kendisi de dinamizmi, bir oluş veya akış halini dile getirir.
22. “Diriliş nesli”, diriliş insanlarının topluluğudur. Diriliş nesli kelimeci ve lafızcı olmayacak, kelime ve lafızların hakkını da vererek özcü ve ruhçu olacaktır.
23. Dünyaya, manevi veçhesi sıyrılmış eşyaya, yeniden anlamını getirecektir; o takdirde Allah, diriliş neslinin kendisinin öz anlamını bağışlayacaktır.
24. Diriliş nesli İslam sitesini yeniden kurmak ödevindedir. İslam sitesine Üstad, diriliş sitesi der. İnsan, kent, anlam ve tarih dörtlüsü siteyi ortaya koyan veya ayakta tutan dört temel sütundur. Diriliş insanı, anlamını İslam’dan alan diriliş sitesinin kurucusu olacaktır. Toplam haliyle kent, ya imânı ya isyanı haykırır. Diriliş insanı, imanı haykıran şehirlerin mimarı olmalıdır.
Cadde sokak ev bütün kent uygun kurulmamışsa samanyollarına
Mutluluk ne mümkün o kentin insanlarına
(Gün Doğmadan, 11. Baskı, “Taha’nın Kitabı, Samanyolu Destanı”, ss.305)
25. Yaşadığımız problem, medeniyetimizin “krizi” dir. Çözüm, medeniyetimizin, İslam medeniyetinin, dirilişidir.
26. Aristoteles’ten beri her var olanın borçlu olduğu dört neden vardır. Fail nedeni, formel nedeni, amaç nedeni ve maddi nedeni. Var olan İslam medeniyetini inşa eden fail, İslam milletidir. Amacı, hakikattir. Formu veya özü, İslam kültürüdür. Malzemesi ise hangi medeniyet ürününden söz ediyorsak, o ürünün malzemesidir. Diriliş insanı medeniyeti bu açıdan görür.
27. Ziya Gökalp’in, Türk milletindenim, Batı medeniyetindenim ve İslam ümmetindenim görüşüne katılmaz diriliş insanı. Bu ifade bir paradokstur. Çünkü, Batı medeniyetinin faili, Batılı toplumlarıdır. Formu, Batı kültürüdür. Ümmet, dine göre ifade edilmez, peygambere izafeten söylenir. O halde diriliş insanı bunu şöyle ifade edebilir: İslam medeniyetindenim, İslam milletindenim, İslam kültüründenim ve Hz. Muhammed’in ümmetindenim. Ülkemiz, İslam ülkesidir.
28. İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’den son Peygambere kadar bütün ümmetlerin yapıp ettiklerinin tümü hakikat medeniyetidir, vahdaniyet medeniyetidir. Peygamberimiz ile İslam medeniyeti, hakikat medeniyetinin dolunay halidir. Diriliş insanı, varlığa, ruhuna, Tanrı’nın varlığını sindirmiş olarak bakar: “Tanrı’nın gözüyle bakış penceresinden” bakar. Medeniyet görüşü, bütüncül bakıştır. Diriliş yaklaşımı; varlığa, topluma, kültüre, zamana ve mekâna bütün olarak, tevhid ilkesine göre bakmaktır.
29. Özgürlük, diriliş insanı için bir sorumluluktur. Sorumluluk da özgürlüktür.
30. Diriliş insanı, ancak, Tanrı’ya karşı sorumlu bilir kendini. Başkalarına karşı olan sorumlulukları ancak bu sorumluluktan doğarsa, bağlayıcı olabilirler onun için.
31. Özgürlüksüz sorumluluk doğuran her ideolojiden nefret eder. Tıpkı sorumsuzluk doğuran özgürlükten nefret ettiği gibi.
32. Kişileri, eşyayı, düşünceleri putlaştırmanın amansız düşmanıdır.
33. Herkesin hakkının bittiği yerde onur hakkı başlayabilir ancak. Ondan da vazgeçerse artık erdemli bir diriliş eri olmaya başlamış demektir o.
34. Ve kendi görevinin bittiği yerde başlayabilir başkalarının görevi.
35. Hakkını ararsa, kendisi için değil, başkalarının haklarının çiğnenmesine yol açılmasın, zulüm hükümran olmasın diye arar.
36. O ne kapitalizmin homoekonomikus’u, ne komünizmin insana köle ekonomik birimden ibaret insanı, ne Freud’un libido mahkumu insanı, ne Camus’nün uyumsuz (absürt) insanıdır. O, Tanrı’nın insanıdır. Tanrı yolunun insanıdır. Gerçek, özüyle dolu anlamında İslam’ın insanıdır. Sürekli dirilişin insanıdır, yoksa sürekli ölüşlerin değil.
37. Maddeye değil ruha üstünlük ve öncelik tanır. Üne değil hizmet erdemine, kendine değil başkasına tanır bu önceliği.
38. Eşyada kendi egosunu görmemeye çalışır. Kültürsüz ekonomi, ekonomisiz kültür düşünülemez. İnançsız, ahlâksız kültür ve ekonomi düşünemediği gibi.
39. O, yaşamayı Tanrı’ya tapma amacı, Tanrı’ya tapmayı da bütün iş ve davranışlarını onun razılığına bağlama kapsamı içinde anlar.
40. Tanrı’yı bildiği için, Tanrı’ya tapmak için, Tanrı yoluna kendini adamak için yaşar. Gücünün erdiği her alandaki tasarrufu da ancak bu amaç için olur.
41. Aklı tanrılaştırmaz. Onun doğrultusunu düzeltecektir diriliş insanı.
42. Fiziğin haklarını ve bilimin buluşlarını yatsımaz. Ancak onları insanlığın amacı olarak bilmeyi yadsır.
43. İslam uygarlığının yücelik iddiasını yeniden diriltecektir diriliş insanı. Hikmet, düşünce, bilim, sanat, ancak bu temel iddia etrafında yeni bir dünya inşa edebilirler.
44. “Başkaları cehennem” değildir onun için. O, kendisinin başkaları için bir cehennem değil bir cennet olmasına çalışandır.
45. Gerçeğin ışığında tarihi yeniden yorumlar. Geleceğin imajını hakikat ile bina ettiği gibi.
46. Yeni bir sosyal doku oluşturacaktır o. Böylece diriliş toplumu doğacaktır. Diriliş erlerinin, erenlerinin, pirlerinin içinden sökün edeceği toplumunu bu yeni dokuyla örecektir.
47. Diriliş insanı, gelecek zamanı, en az şimdiki zaman kadar gerçek kabul eder. Zihnin zamanı bölmesini yaşantıya uygulamaz. Bu dünyayı yaşarken öteki dünyayı da yaşar.
48. Devrimi aşarak diriliş çekirdeğini yeşertir. Statüko veya devrim, onun için gerçeğin iki yüzü, ya da yüz ve astarıdır.
49. Diriliş şartı olarak, otokritiği ve çileyi görür. Özü olarak, Tanrı’ya ulaşmanın yeni-doğumunu.
50. O, hep yeniden-doğuş adamıdır. Ölüm onarıcısıdır. Durum alışı, öz değişimcisidir.
51. Hizmet için gelmiş bir konuk olarak bilir kendisini. Hizmet edişte köktencidir.
52. Vecd ve coşkunluk adamıdır. Bu vecd ve coşkunluk, sarhoş düzensizliğinden korur kendini. Bir geometrik oluşumla bütünlenir bu coşkunluk, durmaksızın.
53. Geçici oluşum dönemleri dışında, toplum ve tabiat içinde dirilişin gizli veya örtük açılımını arar.
54.Toplum, Tanrı’nın açılmış penceresidir ona. Her insan onun için Tanrı’nın açılmış bir penceresi, bir hikmet penceresidir.
55. Hayvanlar, bitkiler ve cansız eşya dünyasında bile şefkat ve hikmet idrakinin devindiğini görür.
56. Gurur öldürücüdür, alçakgönüllülük dirilticidir, ona göre. Çünkü birincisi, ona Tanrı’nın yaratış evrenin kapılarını kapar; gözleri kör edicidir. İkincisi ise tevazu, kapıları açan tek anahtardır. Tevazu onun gözünde diriliş maymuncuğudur.
57. Kendini hep bir tohum olarak görür. Toprağa düşer hep. Ve buradan boyun vermek için gereken şartların gözükmesini sabırla bekler.
58. Bir muştu gibidir. İnsanlara ve tabiata, hayvanlara, tarihe bir muştu gibi sevinç taşıma ödevinde ve bu ödevin bilincinde olmaya çalışır.
59. Klişeci değil özcü, lâfızcı değil anlamcıdır. Biçime değer verir ama biçiminin ötesine geçmek amacını yitirmemek için alın teri döker.
60. Önünde dikili gördüğü meşale, yücelik meşalesidir. Onun ışığında yorumlar oluşu.
61. Hak ettikten sonra girmeyeceği bölge, hak etmedikten sonra gireceği bölge yoktur.
62. İyimserdir, oportünist değil. İnceleyici, yoklayıcı, araştırıcıdır, kötümser değil.
63. Uyanıklık işçisidir, “gaflet mimarı” değil.
64. “Sanı”dan çekinir. Ancak bu onun gerçeği görmesine engel olmaz.
65. Ahlâkı, hukuku ve estetiği, metafiziği ile ilişkilidir. Mümkün olduğu ölçüde “geçici”nin tutsağı olmamaya çalışır. “Ebedi”ye bakar hep. Umutsuz olmaz objedeki ve sujedeki kötülükle savaşta. O hep savaşta bilir kendini.
66. Dönüşsüz tövbenin eridir. Tövbe bozmanın ve ondan doğma pişmanlığın kendinde gelenekleşmemesi için kötülükle, suçla, günahla yüz-göz, dost, aşina olmamaya bakar. Onlardan sürekli olarak yabancılaştırır kendisini.
67. Sistem üstüne sistem kurar aklı. Ama sistemlerin mahkûmu olmamak da şarttır akıl ve iş düzeninde.
68. Sürekli tazeleniş ve yenileniş içindedir. Ama yenilik bir amaç değil, bir yöntemdir onun için.
69. Her an arza yeni ayak basmış olmanın duygusunu, duyarlığını taşır.
70. Temel bir uygarlık ideasına sahiptir. Ama geçmiş ve yaşayan uygarlıklarda, ruhunun dostu unsur ve çizgileri benimseyip özümsemeyi de ihmal etmez.
71. Uygarlığın kendi içine kapanıp solmasına razı olmaz. Hoşgörü özelliği böyle buyurur. Yozlaşma ve yobazlaşmanın her türlüsüne karşıdır.
72. Derinleşme bir tutkudur onda, bir saplantı değil. Hakikati, derinleşmeyle arar. Bu onu darlaşmaya götüremez. Yüzeyde kalma ve darlaşma ruhunu koruyacağı iki tehlike uçurumudur.
73. Vecdiyle vahye gider. Vahiyle aklını kullanır. Vahiy ve vecd ile donanmış akılla dünyaya tasarruf eder. Böylece fiziğin son ucuna kadar atar adımını. Ama orada, yine ilk çıktığı noktadaki gibi Tanrı’ya yakın, öteki âlemle iç içedir.
74. Geleceğe yönelik geçmişi değerlendiren, radikal bir öz değişime kendini adamış, şartların realist baskısını göz önünde tutan, yeni bir fedakârlık ahlâkı, derin bir fizikötesi anlayışı, yeni bir “uygarlık ülküsü” insanının günü geldi. Ölümden, ruhun ölümünden, ruhun dirilişine çıkacak “Diriliş İnsanı”nın günü.
75. Diriliş insanı ve ondan doğacak nesil, diriliş nesli. Bu neslin kuracağı toplum, diriliş toplumu ve bu toplumun insanlıkta mayalandıracağı yeni hakikat uygarlığı atılımı, diriliş uygarlığı olacaktır.
76. Bu uygarlık, gerçek ve canlı metafiziği, gerçek Tanrı inancı ile putlaştırmaların her türlüsünü yıkıcı, suniliklere meydan vermeyişi, Tanrı-insan-doğa bağıntısını yeni baştan kurucusudur. Hakikat uygarlığının son ve mükemmel açılımı olan İslam uygarlığının özüne, ruhuna, kaynaklarına, bütün insanlığa, tabiat ve tabiatüstünü, fizik ve fizik ötesini, insan ruhunun sırlarını perspektifine alan derin ve geniş bir bakış açısına tekrar dönmekle gerçekleşmiş olacaktır.
77. Diriliş insanı, tarihi-sosyolojik dirilişe, yani medeniyetin dirilişine adanmıştır.
78. Yeryüzündeki bütün İslam toplulukları birleşerek “İslam Millet Topluluğu” ve bir “İslam Devlet Topluluğu” kurulmasının gerçekleştirilmesi için bütün gücüyle çalışır.
79. Diriliş insanı, Allah’ın rahmet ve affından hiçbir zaman ümidini kesmez. “Her şey Allah içindir” fikrinden bir an için ayrılmamaya çalışacaktır.
80. Diriliş insanı, İslam’ın tekte toplanan plüralist yapısını gözden kaçıranların er geç hakikat çizgisinden çıkacaklarını öngörür.
81. İslam’ın, orta yol olduğunu bilir. Ortalama yol değil. İfrat ve tefritten kaçınır. Orta yol, tren rayının ne içinden ne dışından tam üzerinden hareket etmek şeklinde tanımlanabilir.
82. Diriliş insanı, geçmişteki büyük İslam yaşantısına hayran olmakla yetinmemeli, kendi kendisiyle çağdaş olmalı, ideal İslam ile çağdaş olmaya çalışmalıdır sürekli.
83. Diriliş insanı, İslam insanıdır elbette. İslam insanı, bir çağrıdır. Bir Çağırış, aşkadır.
84 Diriliş insanı, sadece insanlara değil, hayvanlara karşı da acıyıcı ve koruyucu olacaktır. Ağaçlara bitkilere de. Bu tutumlarında da insani duygu, ekonomik faktörden önce gelecektir.
85. Yarın ölecekmiş gibi ahirete, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalışılmasını prensip olarak benimseyecektir.
86. Düşünmenin Kur’an buyruğu olduğunu bilir. İslam inancının bilimle kökleşeceğini bilir.
87. İslam kültür ve medeniyeti, Kur’an ve Peygamber’den gelen İslam ruhundan fışkırmış bir terkiptir.
88. Diriliş insanının amacı, hakikat, adalet ve fazilettir.
Kaynaklar
Karakoç, S. (1986). Çağ ve İlham IV, 6.Baskı. İstanbul: Diriliş Yayınları.
Karakoç, S. (1986). Günlük Yazılar IV, Gün Saati. İstanbul: Diriliş Yayınları.
Karakoç, S. (1999). İslam’ın Dirilişi. 8. Baskı, İstanbul: Diriliş Yayınları.
Karakoç, S. (2008). İnsanlığın Dirilişi. 7. Baskı, İstanbul: Diriliş Yayınları.
Karakoç, S. (2015). Diriliş Neslinin Amentüsü. 29. Baskı, İstanbul: Diriliş Yayınları.
Karakoç, S. (2003). Gün Doğmadan. 3. Baskı, İstanbul: Diriliş Yayınları.
Karakoç, S. (2005). Düşünceler I, Kavramlar. İstanbul: Diriliş Yayınları.
Karakoç, S. (2017). Çıkış Yolu I, 7. Baskı, İstanbul: Diriliş Yayınları.
Karakoç, S. (2017). Çıkış Yolu II, 6. Baskı, İstanbul: Diriliş Yayınları.
Kirenci, M. (2021). Sabah Yıldızı, Sezai Karakoç ve Dirilişe Dair,1. Baskı, İstanbul: Büyüyen Ay Yayınları.
Günay, D. (2010). Diriliş Düşünce Sistemi, Sezai Karakoç, (Hazırlayan: Çelik,M., Çelik, Y.),
Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.
Günay, D. (2019). Medeniyet Kavramını Açıklamak için Bir Yaklaşım, s.69, ss.76-92, Ankara: Felsefe Dünyası