Kitapta kendi ülkesinin Ramazanlarını anlatanların neredeyse tamamı, Türkiye’de de Ramazan ayını geçirme fırsatı bulmuş. Bazıları Türkiye’den gidip oralarda bir hayat kurarken, bazıları ise Türkiye’ye göç ederek burada yaşamaya başlamış.
Esma DOĞAN

“Nerede o eski Ramazanlar. Sanırım bu cümleyi hepimiz bir şekilde duymuşuzdur. Şüphesiz yılda bir defa idrak ettiğimiz Ramazan ayı, herkes için farklı tecrübeleri barındırıyor. Hasret, sevinç, heyecan… Değişmeyen bir yönü var Ramazan’ın. O da diğer aylara kıyasla farklı bir atmosferinin olması. Sıcacık pideleri, teravih namazları, heyecanla beklenen iftar sofraları ve daha nicesi… Tüm bunlar Türkiye’de doğup büyüyen bizler için oldukça alışıldık. Peki ya dünyanın başka bir köşesinde doğup büyümüş olsaydık acaba zihnimizde Ramazan’a dair ne gibi hatıralar olurdu dersiniz?”
Bu satırlar 2022 yılının Ramazan ayına az bir zaman kala fırından tazecik çıkan bir kitabın ön sözüne ait. Bi’ Dünya Haber platformunun (bidunyahaber.org) ilk kitabı Bi’ Dünya Ramazan, Duruş yayınlarından çıkarak okurlarıyla buluştu. Peki nedir Bi’ Dünya Haber ve ne anlatır Bi’ Dünya Ramazan? Dilerseniz evvela Bi’ Dünya Haber platformunu tanımakla başlayalım.
2018 yılında “Dünya genelinde Müslümanlar neler yapıyor?” sorusuna olumlu, güzel, ilham verici, umut aşılayan ve bilgilendirici yanıtlar verebilmek adına kurulan Bi’ Dünya Haber, adeta bize madalyonun diğer tarafını gösteren bir platform. Medyada İslam ve Müslümanlara dair yer alan olumsuz ve yıkıcı haberlerin karşısında durarak ön yargıları ve yanlış algıları kırıyor. Yüzden fazla ülkede, otuzdan fazla konuda, binden fazla haber ve içerik üreten platform, medyadaki büyük bir eksikliği dolduruyor. İngilizce, Arapça, Almanca, Fransızca gibi dillerde yapılan haberleri tercüme ederek Türkçe’ye kazandıran Bi’ Dünya Haber, Türkçe dilinde ve dünya çapında eşsiz bir havuz oluşturuyor. Ayrıca sitede Dünya’da İslam, Allah’ın Evleri, İslam Şehirleri, Çocuk Köşesi gibi farklı alanlarda platformun gönüllüleri tarafından oluşturulan özel içerikler de mevcut.
Ramazan Söyleşileri serisi de bu özel içeriklerden bir tanesi. Bi’ Dünya Haber platformunun kurucusu Hakan Emin Öztürk tarafından ilk defa 2021 yılında bidunyahaber.org sitesi üzerinden yayımlanmaya başlayan Ramazan Söyleşileri, farklı ülkelerde yaşayan Müslümanlarla yapılan röportajlardan oluşuyor. Her kıtadan pek çok ülkenin yer aldığı söyleşilerde üzerinde durulan temel soru şu: O ülkede Ramazan ayı nasıl yaşanıyor? Bu seri 2022 yılı itibariyle matbu bir esere dönüşmüş durumda. Bizi, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların Ramazan izlenimlerini okumaya davet ediyor.
Ramazan, sadece geliyor oluşuyla bile bizleri heyecanlandıran, sanki aşık olmuşuz da mutlu olmak için yer arıyormuşuz gibi bir hisle gönlümüzü dolduran çok kıymetli bir ay. Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in bu ayda indirilmeye başlanması, ay boyunca farz olan orucun tutulması, Peygamber Efendimizin (s.a.v) aziz sünneti teravih namazı, bu ayı kıymetlendiren şeylerden. İlk karın yeryüzüne düşmesi gibi Ramazan ayı da büyük küçük herkeste tatlı bir telaşa vesile oluyor. Fırınlar sıcak pide yetiştirmeye hazırlanırken, çay ocakları sahura kadar açığız ilanlarını yapıştırıyor dükkanların camlarına. Salavatlar ve çocuk sesleri birbirine karışıyor camilerde ilk teravih namazıyla.
Şimdi tekrar kitabın ön sözüne geri dönelim. Gerçekten de farklı bir ülkede doğmuş olsaydık acaba yine iftara sıcak pide yetiştirmek için fırınların önündeki uzun kuyruklara girer miydik? Ya da farklı bir memlekette yaşasaydık sahura yine davul sesi ve manilerle mi uyanırdık? Acaba Lübnan’da da Ramazan ayına özel yapılan tatlılar var mı? Acaba Bangladeşli çocuklar da bizim gibi büyüklerinin ellerini öperek mi bayramlaşırlar? Bunun gibi daha pek çok sorunun cevabını bulabileceğiniz bir kitap Bi’ Dünya Ramazan. Yirmi iki ülkenin farklı Ramazanlarına ve oralarda yaşayan Müslümanların hayatlarına dair tatlı bir yolculuğa çıkıyoruz bu kitapla. Farkı coğrafyalarda yaşayan Müslümanlara dair içerdiği bilgilerin yanı sıra okurun oldukça ilgisini çekeceğini düşündüğüm ilginç Ramazan geleneklerini de okuyoruz aynı zamanda. Ne dersiniz Pakistan’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne, Endonezya’nın Açe bölgesinden yirmi saat oruç tutulan İsveç’e, Kanada’dan komşumuz Bulgaristan’a, Bangladeş’ten Filipinler’e kadar dünya Ramazanlarına dair bir yolculuğa çıkalım mı beraber?
“Bizde bayramlaşma, bayramlaştığımız kişinin ayağına dokunarak selam vermeyle olur. Ardından akrabalarımızı ziyaret ederiz. Bu ziyaretlerde çocuklara şeker verme âdeti yoktur, sadece bayram harçlığı verilir.”
Renkli İftar Sofralarının Ülkesi Bangladeş, başlıklı yazıya ait bu satırları ilk okuduğumda çok şaşırmıştım. Şaşkınlığımın sebebi, belki bayramlaşma için el öpmekten başka bir şey görmediğimden belki de ayağa dokunarak bayramlaşmayı hayal edemediğimdendir. Ancak Bi’ Dünya Ramazan kitabını okudukça görüyoruz ki hakikaten de bi’ dünya Ramazan yaşanıyor yeryüzünde. İslam, Müslümanları tevhit inancı etrafında, ortak bir paydada topluyor olsa da her Müslümanın hayatı yaşadığı ülkenin kültürüne ve geleneklerine göre bir şekil alıyor. Bu durumun en güzel tarafı ise İslam’ın bu duruma gayet uygun bir din olması. Müslüman olmakla kültürümüzden, geleneklerimizden ayrılmıyoruz. Aksine Müslüman kimliğimiz ile yeniden hayat bulan geleneklerimizi yaşamaya devam edebiliyoruz. Bi’ Dünya Ramazan kitabı, yirmi iki ülkenin Müslümanlarının kendi kültür ve gelenekleriyle, Ramazan’ı nasıl yaşadıklarını adeta seyirlik bir şölen gibi sunuyor bizlere. Her ülkede Ramazan’a dair farklı bir uygulama ile karşılaşıyoruz.
“Özellikle hamur işi ve tatlılar iftar sofralarının olmazsa olmazıdır. Normal zamanda da yapılan mamul tatlısı Ramazan ayı için fıstıklı, cevizli, hurmalı hazırlanarak çeşitlendirilir. İlk sahurumuzdan itibaren Ramazan davulcularının nağmelerini duymaya başlarız.”
Kitapta kendi ülkesinin Ramazanlarını anlatanların neredeyse tamamı, Türkiye’de de Ramazan ayını geçirme fırsatı bulmuş. Bazıları Türkiye’den gidip oralarda bir hayat kurarken, bazıları ise Türkiye’ye göç ederek burada yaşamaya başlamış. Bu sebeple metinlerde Türkiye’nin Ramazanlarıyla yapılan kıyaslamaları da okuyoruz. Farklı bulduğumuz uygulamalar kadar benzer olan yönlerimiz de var diğer ülkelerle. Lübnan’da sahur için çalınan Ramazan davulları bunlardan biri. Bosna Hersek’in mahyaları ve iftar topu, Bulgaristan’daki çocukların bayramda büyüklerin ellerini öpmesi, Filipinler’de yapılan toplu iftarlar, İtalya’da okunan mukabeleler ülkemiz ile benzer olan uygulamalardan. Almanya, Fransa, Amerika Birleşik Devletleri’nde görülen evlerin ışıklarla ve Ramazan’ı hatırlatan çeşitli süslemelerle bezenmesi, ailelerin Ramazan ayı boyunca her güne bir hediye olacak şekilde çocuklarına “Ramadan Kareem” hediyeleri ve takvimleri hazırlamaları ise ülkemizde pek rastlamadığımız ama örnek alabileceğimiz güzel uygulamalardan.
“Gayrimüslimler İslam’ı ve Müslümanları biliyor. Özellikle göçmenlerin yoğun olduğu bölgelerde Ramazan ve Kurban Bayramı iyi bilinir. Okullarda öğrenciler arasında oruç bahsi çok geçtiği için öğretmenler dâhil tüm okul Ramazan ayını çok iyi bilir. Hatta gayrimüslim komşularımız Ramazan ayında bizlere yemek ikram eder. (Akağaçlar Ülkesi Kanada)”
Bugün dünyada hiçbir memleket yok ki İslam oraya ulaşmamış olsun. Hâliyle Ramazan sadece Müslümanların hayatını değil, gayrimüslimlerin de hayatını şekillendiriyor. Kanada örneğinde olduğu gibi gayrimüslim nüfusun fazla olduğu pek çok ülkede Ramazan’ın gelişi bir fark yaratıyor. Bazı ülkelerde gayrimüslimlerin de oruç tuttuğunu okuyoruz kitapta. Bu vesileyle ihtida eden birçok insan var. Bazı ülkelerde ise gayrimüslimlerin Ramazan ayında daha dikkatli davrandıklarını, bir şeyler yiyip içerlerken gözden uzak noktaları tercih ettiklerini öğreniyoruz. Almanya’da yapılan toplu iftarlara gayrimüslimlerin de icabet etmesi, Ramazan ayının kuşatıcı iklimini bir kez daha hatırlatıyor bize. Bu durum aynı zamanda gösteriyor ki Ramazan ayı, Müslümanlar için olduğu gibi gayrimüslimler için de bir fırsattır. Bu ayda İslam’ı ve Müslümanları daha yakından tanıyabilir, İslam’a ve oruç ibadetine dair sorularına cevap bulabilir, özellikle Batı ülkelerinde İslam’a karşı oluşturulmaya çalışılan olumsuz haberlerin yanlışlığına bizzat şahit olabilirler. Nitekim kitapta bununla ilgili pek çok insanın hikâyesini okuyoruz.
“Şimdiye kadar oruçlu geçirdiğimiz en uzun süre yaklaşık yirmi saatti. İftarla sahur arasındaki dört-beş saatlik zaman dilimini çoğu Müslüman ibadet ederek geçirse de çalışan bazı kardeşlerimiz uyumayı tercih ediyor.”
İsveç için şöyle bir başlık atılmış: En Uzun Oruçların Ülkesi. Hakikaten de yukarıdaki satırlarda yirmi saati okuduğumda hayretler içerisinde kaldım. Zaten yirmi dört saat olan bir günün yirmi saatini oruçla geçirmek nasıl bir tecrübedir? Üstelik gidilmesi gereken bir iş varken, gün içinde yorulacakken, iftarla sahur arasındaki kısacık zamanı da ibadetle geçirmek nasıl bir imanın tecellisidir?
Bi’ Dünya Ramazan kitabıyla bir kez daha fark ettim ki İslam, farklılıklarımızı kuşatarak bizleri tevhit çatısı altında birleştiriyor. Bilmediğimiz, tanımadığımız topraklarda bir iftar sofrasında yirmiden fazla milletten Müslüman bir araya geliyor, teravihte omuz omuza saf tutuyor ve aynı anda ellerini yüce yaratıcıya açıyorlar: Allah’ım senin rızan için oruç tuttum, senin rızan için orucumu açıyorum.
Bi’ Dünya Ramazan, dili ve okuyuşu açısından okuru yormayan ancak içeriği itibariyle oldukça derin bir kitap olmuş. Pek çok yerde durup düşündüm, şükrettim, dua ettim, hayret ettim. Ramazan ayı bitmeden okumanızı tavsiye ederim. Zira eser, içinde bulunduğumuz bu mübarek ayı daha da kıymetlendirecek bir çalışma. Emeği geçen herkesin eline sağlık.