Düş Kurmadan Düşünmek Mümkün Mü?

İnsanoğlunun tarihi, bir hayaller/düşler tarihidir dersek bir miktar abartmış olabiliriz ama gerçeğin de çok uzağına düşmeyiz!

Kemal Mansur

Toprak ve üfürülmüş ruhun bileşkesi olan insan, geniş bir değerler spektrumunda seyr-ü sefer etmektedir. Ahsen-i takvim ile esfel-i safilin arasındaki uzun menzilli bu sarkaç insanın ıstırabı olduğu kadar imkânıdır da. Yüce kitabın insan tavsifine baktığımızda bu varoluşsal gerçeği apaçık görüyoruz.

“Yer”e ait olan ama yerle yetinmeyen bir varlık insan. Dünyada konumlandırılışının süreli sınırlı bir dilim olduğunun ayrımında olması onu her anlamda telaşlandırmaktadır (acul). Çünkü aslında ebedi bir yurdun geciktirilmiş namzedidir. Ruhunu kuran dinamikler bu verili âlemin değil, ebediyetin dinamikleridir. Onun metafizik ilgisi hatta takıntısının temelinde bu yatar.

Allah Teâlâ’nın insana bahşettiği en büyük nimetlerden biri olan düş görebilme ve düş kurabilme kabiliyeti, “halifelik” makamına oturtulmuş bu varlık için “aşkınlığın” kapısıdır. Sınırlı imkânlar dünyasını bu sınırsız kabiliyetiyle aşarak farklı tecrübe perdelerinde gezebilmekte, bu gezintiden hâsıl ettiği donelerle hayatını çeşitlendirebilmektedir. Bu pencereden baktığımızda düş kuramayan insan mutlak “yersel” bir maceraya mahkûm olmuş köledir.

Herkes düş görür ama düş kurabilmek farklı bir insani rütbedir. Düş kurabilenler, yeni durumlara yeni gerçekliklere yol verme istidadı taşıyan insanlardır. Hayal/düş kuramayanlar, kurulmuş düşlerin realize edildiği pratikleri yaşamak zorundadır.

İnsanoğlunun tarihi, bir hayaller/düşler tarihidir dersek bir miktar abartmış olabiliriz ama gerçeğin de çok uzağına düşmeyiz! Hayallerin hayata geçirilme çabası ve kavgası değil midir bir anlamıyla tarih? Medeniyetleri mayalayan, yola koyuluşu gerekçelendiren, mücadele gücü sağlayan, kalpte ve kafada kurulan düşler değil midir?

Düşün kaynağı ne? Düşü kodlayıp kalbe düşüren kaynak… Asıl ve asil nokta burası. Zira düşler, doğuran kaynağın karakterine göre farklılık gösterir. Neye inanıyorsanız, dünyaya hangi zaviyeden bakıyorsanız onun düşünü görürsünüz. Kişiliğiniz, coğrafyanız, sınıfınız, birikiminiz bu anlamda detayları belirleyen unsurlardır. Asıl olan düş kurduran kaynaktır. Bir imandır, bir kabuldür, bir ideolojidir. Hayatı size açan her neyse odur.

Düşü kurduran gayrettir. Gayret, inançta bilkuvve bulunan dinamikleri harekete geçirerek düşe dönüştürür. Kurulu düş, pratiğin güzergâhını çizer devamında. Tembellerin, umarsızların, korkakların düş kurması mümkün değildir. “İnanç” ile kurulan hesapsız samimi rabıtanın ortaya çıkardığı sorumluluk duygusudur o çünkü.

Kur’an-ı Kerim’de iman ile birlikte salih amelin de zikredilmesinin esprisi bu anlamda daha berraklaşıyor. İman, saadetin potansiyel halidir. Onu hayatlaştıracak düşü kurmadığınız sürece kalbinizin çeperleri arasında hapis kalmaya mahkûmdur.

Düş uyanıkken başlayan bir vetiredir ve git gide uykuları da kontrolüne alır. Bilincin nezaretinde bir sevdada sabit-kadem durma, her daim tefekkür ve tezekkür ile yenile(n)me halidir.

Kişinin zihnine uğrayıp giden hercai heveslere, duygulara düş diyemeyiz elbette. Düş kurmak, hayatımızın tüm edimlerini kontrol altında tutan bir ana kumanda merkezimizin varlığının ayrımında olmaktır.

Hayatın tüm zıtlıklarını bir hayal merkezinde tevhid etmektir, özetle düş kurmak. Hayat karşısında savrulmamak, istikamet kırıcı her etkiye karşı akıl ve kalbi birleştirmektir. Bilinçli ve planlı bir tevhidi yürüyüşün ilk adımıdır düş kurmak.

Düşünebiliyorsak düş kurduğumuzdandır. Kelimeler, hayalimizin girift koridorlarında kıvamına kavuşur ve hayata dokunur hale gelir. Düşün şiddetli sancıları, yeni kelimeler doğurur. Lügatlerin tozlu sayfalarında pinekleyen kelimeler bir düşle buluştuğunda silkelenir ve hayatı bir yerlere yönlendiren manivelaya dönüşürler.

Ümmet olarak düşünce konusunda yaşadığımız problemlere bir de bu zaviyeden nazar etmek hiç de fena olmayacaktır. Düş kurmayı neredeyse ayıp bir şey gibi addedişimiz, zihinlerimizdeki/kalplerimizdeki detayları yokluğa terk etmek sonucunu doğuruyor. Detaylarda iştigal etmeyi abes bir uğraş olarak kodluyoruz. Hâlbuki zenginlik detaylarda gizlidir.

Düş kurmak, hayata karşı dürüst davranmaktır. Hayatın imkânlarını kullanıp suyuna akmak değil hayata değer katacak bir farkındalık sergilemektir. Verili her şeyi sorgusuz sualsiz kabullenenlerin esasen düş kurma ihtiyaçları da olmaz.

Düş kuranların “yaratıcı”, uyarıcı, ufuk açıcı, rahatsız edici soruları olur. Soru, kurucu bir çabanın ilk adımıdır ve düşünce için vazgeçilmez bir enstrümandır. Bu anlamda çocuklarımızın soru sorma kabiliyetlerinin gelişmesinin önünde engel olmaktan uzak durmalıyız.

Düş kurmak ve düşünün peşine düşmek devrimci bir edadır. Düşünü sabırla kurabilen ve hayat bulması yolunda sebat edenler dünyayı biçimlendirme noktasında öne çıkmaktadır.

Gayba imanı temel olarak vazeden bir inancın salikleri olan Müslümanların, neden düş kurmaktan bu denli uzak olduğu üzerinde sıkça düşünmeliyiz.

Düşünü kuramayanlar, başkalarının kurduğu düşü görebilirler ancak…