Allah’a imanı kuvvetli insanlar elbette daha merhametli olurlar. Zira inançları gereği bir mesuliyet duygusu taşımaktadırlar. Bu sorumluluk her canlıya karşı daha dikkatli bir yaklaşımı gerektirir.
Mucahid YILDIZ

Üç heceden müteşekkil bir söz, merhamet. Tüm iyiliklerin kapısını açan bir hissiyattır merhamet. Rahmet kelimesi ile aynı kökten olan merhamet, Cenabı Hakkın rahmet kapılarının açılmasını sağlayan ulvi bir duygudur. Allah Teâlâ, Adem (a.s.)’ı yaratıp kendi ruhundan üfleyerek can verdiğinde, cümle insanoğluna bahşedilmek üzere kendi sıfatlarını da verdi. Bunlar arasında insanlığın huzur ve barışını sağlayan en önemli özelliklerinden birisi, merhamettir.
Merhametin neticesinde kalp yumuşar ve ihsan zuhur eder. İyilikler bu suretle icra edilir. Şayet insanın kalbinde, gördükleri karşısında bir yumuşama, acıma duygusu meydana gelmezse o insandan iyilik beklemek nafiledir.
Cemiyet hayatını karşılıklı yardımlaşma, dertlerin ve mutlulukların paylaşılması yerine çılgın partiler ve sapkın eylemlerden ibaret sanan topluluklar merhamet duygularını kaybetmektedirler. Zira merhamete ayıracak zamanları kalmamıştır onların. Postmodern kitleler, inanç ve ona uygun gelenek ve görenekleri bir tarafa bıraktıklarından, merhamet etmekten ve merhamet edilmekten yoksun bir toplum haline gelmişlerdir.
Allah’a imanı kuvvetli insanlar elbette daha merhametli olurlar. Zira inançları gereği bir mesuliyet duygusu taşımaktadırlar. Bu sorumluluk her canlıya karşı daha dikkatli bir yaklaşımı gerektirir. İnançlı insan kendisine de başkalarına da merhametlidir. Yaptıklarından ve yapmadıklarından hesaba çekileceğinin şuurunu taşır.
İnsanda merhamet duygusu olmazsa ne olur?
O zaman insan, insanlıktan çıkarak esfel-i safilin olur. Kabil gibi hasım olarak gördüğü kardeşini katleder. İlahlık iddiasıyla Nemrut olup Hz. İbrahim (a.s.)’i ateşe atar, Firavun olup Hz. Musa (a.s.)’yı öldürmek için peşine düşer. Benî İsrâil olur, kendilerine gönderilen peygamberleri katleder. Ebu Cehil ve Ebu Leheb olur, Hz. Muhammed (s.a.v.)’in canına kasteder, vatanından göçe mecbur eder.
Merhametsizler, yeni keşfettiklerini sandıkları kıtalarda yerli insanları katledip mallarını, yerlerini yurtlarını gasp ederler. Yalnızca menfaatini düşünen bu caniler hiçbir değer yargısı tanımaz. Her türlü zulmü yapmayı mübah görürler. İnsanları yerlerinden yurtlarından ederler.
Merhamet duygusunu kaybeden toplumlarda artık ne huzur ne de barış kalır. Her yaptıkları işin karşılığında dünya menfaati peşine düşenler, insanlık yararına en ufak bir gayreti bile gereksiz görürler. Halbuki insanın yaratılış gayesi kendisine hizmet değil, birlikte yaşadıkları diğer insanlara hizmettir. İnsanlar hep bu anlayışla hareket etmiş olsalar, dünyada aşılamayacak hiçbir zorluk kalmazdı. Ancak ne çare ki imtihan dünyasında yaşıyoruz. Bu imtihanı kazanacak olanlar, elbette merhamet duygusunun açtığı kapılardan girerek insanlara ihsanı esirgemeyenler olacaktır.
Son yıllarda toplumumuzu, İslam’ı kullanarak İslam’dan uzaklaştıran dizi ve filmlerde maalesef ceddimize yapılan iftiraların, gelenek ve göreneklerimize, her şeyden önce İslam inancımıza ters fiiliyatı meşru gibi göstermenin haddi hesabı yok.
Batılı meslektaşlarını taklid etmekten başka hiçbir hünerleri olmayan yönetmen ve senaristler, Müslüman ecdadımızı merhametsiz, işkenceci, verdiği sözü tutmayan insanlarmış gibi göstermek suretiyle, izlenme rekorları kırma derdine düşmüşler.
Maalesef büyük kitlelerin daha çok ilgisini çektiğinden dolayı, vahşice ve canice görüntülerin birtakım dizilerde ya da video filmlerinde yer alarak yaygınlaşması, insanlardaki merhamet duygusunun yozlaşarak ortadan kalkmasına neden oluyor. Bu mevzuda özellikle çocuklarımızın bu tür görüntülerden korunması için ebeveynin hususi dikkat göstermesi şarttır.
Elbette insanları merhametli olmaya teşvik eden birçok çalışmalar da mevcuttur. Bunları da mutlaka takdir ile karşılamak, teşvik ederek yaygınlaşmasını sağlamak görevimiz olmalıdır. Huzurlu ve mutlu bir dünya için, her şeyden önemlisi Allah’ın rızasını kazanıp imtihanı geçebilmek için mutlaka daha çok merhamete muhtacız.