Evet, elbette kanadı kırık kuş merhamet ister! Kuş hangi şartlarda kanadı kırılmış sayılır peki? Ve acaba merhamet tam da vaktinde ulaşır mı o kuşa?
Zehra TUNÇ
İMH Genel Sekreter Yardımcısı

Galiba insanoğlunun en çok pörsüttüğü kavramlardan biri “merhamet”. Sorsan herkes merhametli; ağaca, böceğe, kurda, kuşa, sokaktaki köpeğe, karnı aç sırtı açık kimsesizlere! Peki, ya dostuna? İnsanın birine merhametle davranması için muhakkak elle tutulur gözle görülür bir yoksunluğu, bir yoksulluğu olmalı sanıyoruz. Oysa adalet ve dürüstlük olmadan merhametin yavan bir acıma duygusundan ibaret olduğu bir gerçek. Ve bu sizi daha çok yaralar muhakkak. Size yalan söyleyen biri ne kadar merhametli olabilir? Gerçeğin üstünü örtmekle Allah’ın Rahman ve Rahim isimlerinin tecellisini bir arada düşünmek mümkün mü?
Evet, elbette kanadı kırık kuş merhamet ister! Kuş hangi şartlarda kanadı kırılmış sayılır peki? Ve acaba merhamet tam da vaktinde ulaşır mı o kuşa?
80’li yıllarda, hani “dur, yapma, etme” sözlerini en çok işittiği çağlarında insanoğlunun, çocukluğum, yani balkonların camekân ile tanışmadığı yıllar henüz. Fatih Sultan’a komşu ama Galata Kulesi’ne de nâzır bir eski mahalle sokağı, hanım teyzeler ve bey amcaların, tek parfümün de lavanta kolonyası olduğu yıllar hani. Bir kadın ve iki çocuğun ancak sığabileceği minicik bir balkon ama saksı dolu; sanırım toprağa özlem, daracık balkonlarda minicik saksılara mahkûm ediyor şehir insanını. Gülhane Parkı’ndaki senin ve polislerin farkında bile olmadığı işte o ceviz ağacına sımsıkı tutunmuş bir sarmaşık dalının ucundan nazikçe kırıp, evet işte o minicik balkondaki seramik saksıya dikmişti annem. Bu kadın ne dikse tutuyor bizim balkonda, domatesi bile çekirdeğinden yetiştirdi, bir biz olamadık, neyse burayı çok deşmeyelim. Bir gün, işte o seramik saksıya diktiği sarmaşık dalının dibinde iki yumurta ve bir kumru gördük. Bu öyle seçkin hissettirdi ki bize kendimizi, anlatamam. Hava ne kadar sıcak olursa olsun, günlerce balkona çıkmadık, pencereden izledik sadece. Yumurtalarının üzerine anne merhametiyle sıcaklığını veren o kumru ürkmesin diye hiç açmadık camları. Hayatımın en sıcak ama en huzurlu yazıydı belki. Anne kumru bizim balkonumuzdaki o saksıyı, yumurtasını bırakacak kadar güvenli buldu, emin oldu ona zarar vermeyeceğimizden. En çok altı veya yedi yaşındaydım, meraktan çatlıyor, dokunmak istiyordum ama uzaktan izlemem gerekiyordu. Yumurtalardan birine dokunsam ve kimseye söylemesem, ama ya kırılırsa? O zaman yalanım ortaya çıkar ve mahcup olurum. Annemizin bize verdiği ilk merhamet dersiydi belki. İçinde sabır, tahammül, adalet, doğruluk, mücadele, güven, muhabbet ve daha pek çoğu… Kabuğundan çıkan yavru kumruların birer birer uçtuğunu görmekse merhametin zaferi gibiydi.