Kitle Toplumu ve Toplumsal Dönüşüm

Kitle toplumu, sanayileşme sürecinde ortaya çıkan şehirlerde bir arada yaşayan, üretim için Weber’in “demirkafes” olarak adlandırdığı çalışma döngüsü içinde sisteme dahil olan bir topluluğu çağrıştırmaktadır.

Sevde ÖZTÜRK

Doktora Öğrencisi, İbn Haldun Üni. Sosyoloji Bölümü

Bugün birçoğumuz, teknolojinin içinde yaşadığımız toplumu ve gündelik alışkanlıklarımızı hangi yönde değiştirdiğini deneyimliyoruz. Bu durumun bireyler ve toplumu ne anlamda dönüştürdüğünü, en çok da toplumsal değerlerimize etkisini tartışıyoruz. Bazen sadece çılgın bir kalabalık olarak gördüğümüz kitlelerin, çeşitli teknolojik araçlarla önemli derecede büyük etkilere sahip olduğunu gördükçe şaşırıyoruz. İçinde bulunduğumuz topluma yönlendirilen eleştiriler, kitle ve tüketim toplumu olarak adlandırılan günümüz toplumunun temellerine inmeyi elzem kılıyor. Günümüz toplumunun, örgütlenmesinden düşünme biçimini ve hatta yaşam pratiklerini şekillendiren bu dönüşümün nasıl ortaya çıktığına gelin hep birlikte bakalım.

Avrupa, 1600’lü yıllardan itibaren rönesans ve reform hareketlerinin ardından toplumsal hayatta birtakım değişim ve dönüşümler yaşadı. 18.yüzyıla gelindiğinde ise sanayileşme ve modernleşme ile birlikte bu gelişmeler Avrupa merkezli olmak üzere tüm dünyaya yayılmaya başladı. 19. yüzyılla birlikte, Avrupa’da toplumun bilgi, ulaşım, teknik, taşıma ve haberleşme alanında geçtiği yeni bu aşama bir kitle toplumunun doğmasına yol açmıştır. Zira Avrupa toplumundaki insanların tüm yaşam biçimleri ve pratikleri değişmiştir. Bu toplumun en önemli özelliği, temel karakterinde kapitalist üretim biçimi ile enformasyonu barındırmasıdır. Kitle toplumu, sanayileşme sürecinde ortaya çıkan şehirlerde bir arada yaşayan, üretim için Weber’in “demirkafes” olarak adlandırdığı çalışma döngüsü içinde sisteme dahil olan bir topluluğu çağrıştırmaktadır. Durmaksızın üreten bu sistem, ekonomiyi, iktidarı, toplumsal kurallarını da yeniden üretmektedir. En önemlisi de üretimle birlikte tüketimi de küreselleştirmektedir. Unutulmamalıdır ki kitle kültürünün yayılmasında en önemli aktör, kitle iletişim araçlarıdır.  Kitle iletişim araçları ile hemen her alandaki üretim milyonlara ulaşabilmekte, hem toplumsal hayatı hem de bireyin günlük hayatını yeniden şekillendirmektedir. Böylelikle ortaya çıkan kitle kültürü, ülke sınırlarının dışına taşan bir takım standartlar, yaşama biçimleri ve üretim-tüketim eğilimleri ortaya koymuştur. Castells, bu noktada metropol şehirleri örnek vermektedir. Metropol ona göre, yeniliklerin ve bilgi üretiminin merkezidir. Ağ toplumunun hareket kaynağı ise enformasyon teknolojisidir. Belli teknolojilerin bütünleşmiş bir sisteme dönüştüğü bu toplumda, teknoloji ve toplum iç içe geçmiştir.

Özellikle, iletişim teknolojilerinin gelişmesi ve iletişimin sınırlarının küreselleşmesi ile toplumun maddi ve manevi kültürü bir dönüşüm geçirmiştir. Bu anlamda, teknolojinin bilgiyi yeniden üreten biçimde kullandığı bir toplumsal düzeni temsil eden, enformasyon dönemi ortaya çıkmıştır. Bu dönemin en belirgin özelliği, sanayi döneminde kitleleşen şehir yaşamına geçen bireyin, ağ toplumunda yeniden konumlanmasıdır. İnternetin icadı ile uzaklar bir anda yakın olmuş, bilgiye ulaşmak kolay kılınmıştır. Ancak bu kadar kolay ve hazır enformasyon, bizleri insanlık tarihinde aradığımız mutluluğa ve  hikmete ne kadar yakınlaştırmıştır? Dahası ulaştığımız bilgi bizim midir? Baudrillard, kitle iletişiminin bize gerçekliği değil gerçekliğin göstergelerini sunduğunu ifade ederek, ulaştığımız bilginin bir yanılsama olduğuna dikkat çekmiştir. Ağ, birbirine bağlanan toplumları yani toplumun genişlemesini temsil eder. Castells, toplumların teknolojiyle birlikte birbirine bağlandığını, bu bağlılıkta ustalaşma kabiliyetlerine göre de küreselleşen ağ toplumuna dahil olduklarına vurgu yapar. İşte teknolojinin toplumsal değişim üzerindeki belirleyiciliği de bu noktada ortaya çıkmaktadır. Teknolojinin toplumu temsil ettiği gibi ağ toplumu da bu teknolojik yenilikleri  kullanan toplumdur. Ancak, bugün her alanda tüketilen ve üretilen ürünlerin birbirine bu kadar benzemesi, milyonlarca insan tarafından talep edilmesi; aklımıza kitle mi enformasyonu ortaya çıkarır yoksa enformasyon mu kitleyi şekillendirir sorusunu getirmektedir. Zira kitle kültüründe milyonlar için yapılan üretim veya bilim, kendi ilkelerine sahiptir. Yaratıcılık ve özgünlüğün arka planda bırakıldığı bu sistem, daha çok bireyleri anonimleştiriyor görünmektedir.

Teknoloji ve enformasyon, hem toplumu hem de bireyi değiştirir. Örneğin, önceden el emeği ile yapılan çamaşır, bulaşık, ekim-dikim gibi işler makineler tarafından yapılır olması, bireylerin bu tarz günlük işlerden daha fazla zaman ve emek tasarrufu etmesini sağladı. Böyle bir şeyin bireyin kendisine ve çevresine daha çok zaman ayıracağı öngörülürdü. Ancak ilginç bir şekilde ortaya çıkan yeni meslekler  ve günlük yaşam biçimi insanların şehirde birbirinden yalıtılmış halde olduğu bir başka toplumsal düzeni ortaya çıkarmıştır. Yani, kitle toplumunda bireyin toplumla bir kalabalık içinde yaşarken ne kadar yalıtıldığına şahit oluyoruz. Diğer taraftan, bireyler isteseler de istemeseler de bu sisteme dahil oluverirler. Örneğin, günümüzde pandemi nedeniyle dijital eğitim imkanlarına sahip olmak neredeyse zorunlu hale gelmiştir. Yahut, hastaneden randevu almak veya iptal ettirmek için her an hastaneye gidemezsiniz. Dijital uygulamalar üzerinden randevu, aşı, kontrol sağlar bunun sonrasında doktor ile iletişim kurabilirsiniz. Ağ toplumunda var olabilmek için bu imkanlarla donatılmış olmanız kaçınılmazdır. Deyim yerindeyse birey ancak silahını kuşanırsa bu hıza yetişebilmektedir.

Kısaca, ağ toplumunda teknolojinin bireyle ilişkisini; hıza yoğunlaştığı, günlük yaşam pratikleri ve algılarını etkilediği, tüm bunları ağlar ve enformasyon devinimi ile sağladığı, kapitalist üretim biçimi ile şekillendiği bir iletişim biçimi olarak özetleyebiliriz. Hayatın her alanını kuşatan teknoloji bugün, dijitalleşme ve yapay zeka ile birlikte hızına yetişemeyeceğimiz bir hal aldı. Üstelik, teknoloji ile insanın ve toplumun kurduğu bu karmaşık ilişki zamansal ve uzamsal algılarımızı sorgular hale geldi. Bugün yapay zeka ile bizlerden çok daha fazla bilgiyi belleğinde saklayabilen, dönüştüren, robotik teknolojiler de var. Metaverse’de evini satışa çıkarıp bitcoin ile milyonlarca liralık ticari faaliyet yürüten de. Hızı her gün katlanarak ilerleyen teknoloji, enformasyon birikimi ile bir yandan toplumun gündelik hayatını şekillendirirken diğer taraftan insanoğlunu saf dışı bırakacak gibi görünüyor. Şimdiden robotların ve yapay zekanın işlevleri insanoğlu ile mukayese edilip insanın geride kalacağı izah ediliyor. Bu söylemlerden, kitle toplumunun;  iletişim araçlarının manipülasyonlarına açık, yalnızlığa sürükleyici, dışlayıcı ve konformist bir durumda olduğu anlaşılıyor. Tüm bunlar, insanlığın kendi ürettiği bu sistemin aykırılıklarına ve paradokslarına kulak vermez ise gelecekte toplumun bir yığın kalabalıktan farkı kalmayacağını düşündürüyor.

Kaynakça

Manuel Castells. (2003). Ağ Toplumunun Yükselişi / Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür, Cilt 1, Çev: Ebru Kılıç, Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2. Basım.

Jean Baudrillard. (2015). Tüketim Toplumu: Söylenceleri/Yapıları, Çev:Alaeddin Şenel, Ayrıntı Yayınları, 7.Basım.

Dal, Nil.E. (2017). Tüketim Toplumu Ve Tüketim Toplumuna Yöneltilen Eleştiriler Üzerine Bir Tartışma.