Sanat Eseri Güzel midir?

Gündelik hayatta kullanımı sıradanlaşan ve seri olarak üretilen nesneleri seçerek, sanatını icra eden Duchamp, eserlerinde kullanılan nesne için Readymades yani hazır nesne/buluntu nesne terimini kullanır.

Burak KIZILET

“Tehlikeli olan, kendinizi bir beğeni biçimine yönlendirmenizdir. Bu tehlike, aynı şeyin bir beğeni halini alıncaya kadar tekrar edilmesidir. İyi ya da kötü olmasının bir önemi yok; sonuç olarak biri için iyi olan şey, her zaman bir başkası için kötü olacaktır.”  

Marcel Duchamp

Clive Bell, 1914 yılında Cezanne’dan etkilenerek yazdığı Sanat (Art) isimli kitabında sanatın başat biçim (significant form) olduğunu savunmuştur. Bell’e göre her biçim bu sınıfa girmez, çünkü önemli olan çizgi, şekil ve renk ilişkilerinin kendi aralarındaki kombinasyonudur. (Dickie, 1997) Geleneksel sanat anlayışı, insani duyguların estetik biçimde sanatçının yaratıcılığının, becerisinin ve hayal gücünün ifadesi veya uygulaması olarak tanımlanıyor.

20. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkmış ve ardından Amerika’ya uzanarak tüm dünyayı etkisine almış olan sanat hareketi Dada, kendisinden sonra gelen birçok sanat akımının da fikren yolunu açmıştır. Kısa sürede etkisini yitirmesine rağmen, kavramsal sanat fikrinin uygulanmasında ve kabul görmesinde büyük tartışmalara sebep olmuş, kalıpları tamamen yok etmiş, sanatın ve sanatçının sınırlarını genişletmiştir.

Dadaist akım, I. Dünya Savaşı’na karşılık dünyayı ve bu çerçevede sanat dünyasını protesto eden bir anti-sanat hareketidir. Geleneksel anlamda tüm sanat biçimlerini ve formüllerini sorgulayan Dadaist sanatçılar, sonunda sanatın yeni biçimlerini yaratmışlardır. Eserlerde amaç, çoğunluğun beğenisine ve estetik algısına hitap eden eserler üretmek değildir. Dada, seyirciye sanatın ne’liği, sanatçının görevi ve sanat eseri neye denir gibi soruları sorgulatarak kavramların yeniden inşasını belki de yıkımını sağlamıştır.

Her şeyin bir sanat nesnesi olarak kullanılabileceği felsefesi “Readymades” yani hazır nesnelerin sanatçının ana malzemesi olması fikrini ortaya koyar. Sanatın, sanatçının kendi elleriyle oluşturduğu, beceri ve üstün emek isteyen bir iş olması gerekliliğine başkaldırıdır. Dadaistlere göre sanatçı gündelik hayatta kullandığımız nesneyi ve nesneleri alarak, küçük birkaç manipülasyon ile sanat eserine dönüştürebilir. Çünkü önemli olan eserde kullanılan malzemenin özelliği değil, eser üzerinden kurulan kavramsal sanat fikrinin seyirciye aktarımıdır. Seçilen nesne sanatçının elinden günlük hayatta kullanılan fonksiyonundan bağımsız olarak, yeni bir anlam ve açı kazanır.

Dada sanatçıları arasında yer alan Marcel Duchamp, sanat eseri ile gündelik nesneler arasındaki ayrımı ortadan kaldıran, geleneksel sanatın estetik kalıpları kabul etmeyen, deneysel bir sistem ortaya koymuştur. Duchamp, yaptığı eserlerle sanat tarihinin zirvesindeydi ve “kavramsal sanat” düşüncesi zihinlerdeki sanat algısının sanatçılar tarafından sorgulanmasına yol açtı.

Buna göre sanatın ne olduğunu ve neye “sanat eseri” dendiği sanatçının onu zihninde ne şekilde konumlandırdığı ile alakalıydı. Gündelik hayatta kullanımı sıradanlaşan ve seri olarak üretilen nesneleri seçerek, sanatını icra eden Duchamp, eserlerinde kullanılan nesne için Readymades yani hazır nesne/buluntu nesne terimini kullanır. Çünkü Duchamp’a göre sıradan bir nesne, gündelik hayatta kullanılan işlevinden koparıp, sanatçının nesneye yeni bir bağlam ve yön vererek sanatının ana maddesi olarak kullanılabilir.

1917 yılında New York “Grande Central Gallery” de Bağımsız Sanatçılar Topluluğu bir sergi açmaya karar verdiler. Bu sergiye 6 dolar yatıran her sanatçının eseri kabul edilecekti. Serginin mottosu “Jüri yok, ödül yok” olarak belirlendi. O dönem Duchamp da o sergiyi düzenleyen kurulun içerisinde yer alıyordu.

Duchamp, diğer arkadaşlarından habersiz olarak bir armatür firmasından gözüne kestirdiği bir pisuvarı satın alarak alt köşesine “R.Mutt” adıyla imza ekledi ve sergiye gönderdi. Pisuvara imza atmaktan ve adını koymaktan başka hiçbir şey yapmamıştı. 1.235 sanatçı tarafından gönderilen yaklaşık 2.125 sanat eseri içerisinde reddedilen tek bir sanat eseri vardı; Fountain (Çeşme) yani pisuvar. Sergi komitesi afişte verdiği sözü tutmamıştı ve Fountain’in bir sanat eseri olmadığını söyledi.

Amacım, güzelliği veya çirkinliğiyle herhangi bir şekilde ilgimi çekmeyen bir obje seçmekti. Yani, baktığımda bir ilgisizlik noktası bulmak.” Duchamp

Bu durum uzun yıllar sürecek olan derin bir tartışmayı beraberinde getirdi. Eserin neden bir sanat eseri olduğuna dair The Blind Man adlı dergiden üç argüman yayınlandı. Dergi New York’ta yaşayan Dadaistler tarafından yayınlanan bir sanat dergisiydi. Dergide, Fountain’in bir sanat eseri olduğuna yönelik öne sürdüğü üç argüman şu şekildeydi:

1.         Eser sanatçının eliyle meydana gelmemiş olsa bile, eserde kullanılan nesneyi sanatçı seçmiştir ve bu yaratıcı bir süreçtir.

2.         Obje sanatçı tarafından gündelik hayatta kullanım özelliğinden koparıldığı için, sanat eseri olmuştur.

3.         Objeye sanatçı kendi yorumunu katarak, yeni bir isim verdiğinden, obje artık yeni bir anlam kazanmıştır.

Duchamp için önemli olan sanatın hangi malzeme ile yapıldığı ya da yapılma şekli ve estetiğinden bağımsız sanat eserinin altında yatan kavramsallık ve eserin ortaya çıkış motivasyonudur. Fountain, 2004 yılında yani sanatçının ölümünden otuz altı yıl sonra 20. yüzyılın en etkili sanat eseri seçildi. Yıllar sonra elde edilen bu başarı, Fountain’in (Çeşme) reddedilişinin ardından ortaya çıkan “Sanat Nedir?” tartışmaların bir ürünü oldu.

Duchamp, sanatçının değerinin toplum tarafından çok abartıldığını düşünürdü. Otuzlu yaşlarında sanat üretimini bıraktı ve hayatının geri kalanını satranç oynayarak geçirdi. 1968 yılında seksen bir yaşında vefat etti.

“Duchamp hazır nesnelerini kendi deyimiyle “görsel aldırmazlık” anlayışı ile üretiyordu. Bilindik nesnelere verdiği alışılmadık isimlerle (Kar küreğine, “Kırık Kolun Önü, porselen pisuara “Çeşme”), nesnenin amacını değiştirdiğini ortaya koyuyordu. Nesneleri sanatsal içgüdüsü ile ele alarak, anlam verecek ustalığı kullanmak yerine nesneyi sadece “seçmekle” yetiniyordu. Ortaya konan nesne, yeni ve benzersiz bir şey değil, seri üretimle üretilmiş ve sıradandı. Nesneyi önemli yapan tek şey sanatçının onu seçerek, konumunu ve anlamını değiştirmiş olmasıydı.” (Lynton, 2009:131-132)

Sonuç olarak sanat ve estetik yüzyıllardır birbirinden ayrılmaz iki kavram olarak görülüyordu. Oysa sanatın güzel olmaya veya beğenilmeye ihtiyacı yoktu. Geleneksel anlayışa göre, sanatın konusu güzel olduğu gibi biçimi de güzel olmalıdır. İzleyende iyi ve zengin duygular uyandırmalıdır. O, sıradan olandan olabildiğince uzaktır. Dadaizm ise işte tam bu noktada var olan tüm estetik ve fikri kalıpları bir kenara bırakarak, readymade nesneleri günlük hayattaki bağlamları dışına çıkarıp yeniden boyutlandırdı. Pisuvar artık hırdavatçıdaki bir yapı malzemesi değil, Duchamp’ın sergi salonuna ters olarak yerleştirdiği üzerine imzasını atarak sahiplendiği bir kavramsal sanat nesnesiydi.

Akım olarak 1922 yılı gibi sonlansa da sonrasında Rene Magritte, Picasso ve Andy Warhol gibi birçok ünlü sanatçı bu tarzdan etkilendi. New Art, Pop Art gibi birçok akım için çıkış noktası oldu. “Artık önemli olan izleyicinin beğenisi değil, sanatçının duygusunu ve fikrini sanat eserine ne kadar yansıtabildiğidir” düşüncesi, günümüz modern sanatını temellendirdi.

KAYNAKÇA:

Dickie, George (1997). Introduction to Aesthetics (İngilizce). New York & Oxford: Oxford

Lynton, Norbert (2009). Modern Sanatın Öyküsü. (Çev.: Prof. Dr. Cevat Çapan, Prof. Dr. Sadi Öziş)

Doğan, Hatice (2014) Çağdaş Sanatta Çirkinlik. Yüksek Lisans Tezi Resim Anasanat Dalı Prof. Mehmet Kavukcu

İnternet siteleri: