Osman b. Maz’ûn (R.A.)
Osman b. Maz’ûn’un Medine’ye kalabalık bir akraba grubuyla hicret edip yerleştiği belirtilmiştir. Maz’un’un üç oğlu Osman, Kudame ve Abdullah ile amca oğulları Ma’mer b. Haris Medine’de Abdullah b. Seleme el-Aclanî’ye misafir olmuşlardı. Vakıdî, Maz’un ailesinin kadını, erkeği, çocuğu, yaşlısı, genci hep beraber Medine’ye hicret ettiğini ve Mekke’deki evlerine kilit vurduklarını ifade eder.
Rıza SAVAŞ
Prof. Dr., Dokuz Eylül Üni. İlahiyat Fak. Emekli Öğretim Üyesi


Şecerede de görülen Maz’un’un üç oğlu Osman, Kudame ve Abdullah ile amca oğulları Ma’mer Mekke’de ilk Müslüman olanlar arasında yerlerini almışlardır. Osman b. Maz’un’un ilk on üç Müslümandan sonra Müslüman olduğu kaynaklara yansımıştır.
İslam’a girdikten dört beş yıl sonra Habeşistan’a oğlu Saib ile beraber hicret etmek zorunda kaldı. Kureyş’in Kabe’de Hz. Peygamber ile beraber secde ettiğini duyunca Mekke’ye geri döndü.
Habeşistan’dan Mekke’ye dönerken şehre girmeden haberin yanlış olduğunu anlayınca Mekke’ye girmek için bir Mekkelinin olur vermesi gerekiyordu. Osman b. Maz’un, Velid b. Muğire’nin civar hakkı tanımasıyla Mekke’ye girdi. Sonra Velid’in İslam’a karşı düşmanca tavrı sebebiyle onun civar hakkı reddetti.
Osman b. Maz’ûn, İslâm’dan önce de düzenli ve ağırbaşlı bir yaşayışa sahipti. Müslüman olmadan önce hiç içki içmemiş ve çirkin davranışlardan uzak kalmıştır. İslam geldikten sonra fıtratına uygun olan bu dine ilk girenler arasına katıldı.
Osman b. Maz’ûn’un Medine’ye kalabalık bir akraba grubuyla hicret edip yerleştiği belirtilmiştir. Maz’un’un üç oğlu Osman, Kudame ve Abdullah ile amca oğulları Ma’mer b. Haris Medine’de Abdullah b. Seleme el-Aclanî’ye misafir olmuşlardı. Vakıdî, Maz’un ailesinin kadını, erkeği, çocuğu, yaşlısı, genci hep beraber Medine’ye hicret ettiğini ve Mekke’deki evlerine kilit vurduklarını ifade eder.
Hz. Peygamber’in Medine’de Osman b. Maz’ûn’un ve kardeşlerinin evlerinin planlarını yaptığı ve nereye kuracaklarını belirlediği yine gelen rivayetler arasındadır.
Osman b. Maz’ûn bir defasında Hz. Peygamber’e eşini çıplak görmeyi hoş görmediğini ve utandığını söylemiş, Hz. Peygamber, “Allah onu sana ve seni ona elbise kılmıştır, benim eşim de benim avret yerimi görür” deyince çok şaşırır ve “Sen bunu yapıyor musun, ey Allah’ın Elçisi!” der. Hz. Peygamber de “Evet” cevabını verir.
Osman b. Maz’ûn’un eşi Havle bint Hakîm, bir gün Hz. Peygamberin eşlerinin yanlarına gider. Havle’nin perişan halini görünce ona “Neyin var, perişansın? Şu anda Kureyş içinde senin kocandan daha zengin kimse yok” derler. Havle, “Ondan bana hiçbir şey nasip olmuyor. Gece ibadetle meşgul, gündüz ise oruç tutuyor” der. Bu sırada Hz. Peygamber içeri girer. Eşleri ona bu durumu açıklarlar. Hz. Peygamber bu olaydan sonra Osman b. Maz’la ilk karşılaştığı yerde ona şöyle der: “Ey Osman b. Maz’ûn! Senin için benim örnekliğim yeterli değil mi?” deyince Osman b. Maz’un şaşırır ve “Anam babam sana feda olsun, bu neden icap etti?” der. Hz. Peygamber, “Gündüz oruç tutuyor, gece ibadet ediyorsun, değil mi?” dedi. Osman, “Evet” deyince Hz. Peygamber, “Hayır, böyle yapma, gözünün senin üzerinde hakkı vardır, cesedinin senin üzerinde hakkı vardır, eşinin senin üzerinde hakkı vardır. Namaz kıl, sonra uyu, oruç tut, ama oruç tutmadığın günler de olsun.” diye ona tavsiyelerde bulundu. Ravi derki; Havle, sonraki günlerde Hz. Peygamber’in eşlerinin yanına tekrar gitti, sanki gelin gibiydi. Hz. Peygamberin eşleri ona, “Ne hoşsun böyle, nedir bu hal?” dediler, Havle, “Artık herkes nasılsa ben de öyleyim” dedi.
Osman b. Maz’ûn Medine’de Muhacirlerden ilk vefat edenler arasındadır. Hz. Peygamber, Osman b. Maz’ûn’u çok severlerdi. Bu yüzden onun vefatına üzüldü, gözlerinden yaşlar döküldü, onu öptü. Sonraki zamanlarda da onu hep hayırla yadeder ve “O bizim ne iyi bir selefimizdi” derdi. Osman, Baki bölgesine defnedildi. Hz. Peygamber, kabrinin başına bir taş dikti. Sonra burası Müslümanların kabristanı oldu.[1]
Hz. Peygamber, Medine’ye hicret eden Müslümanların barınma problemini muhacirlerle Ensar arasında kardeşlik antlaşması yaparak çözmüştü. Ensar’dan Ümmü’l-Alâ isimli hanım, Osman b. Maz’un’un kur’ada kendilerine çıktığını, bu ailenin kendi yanlarına yerleştiğini anlattıktan sonra sözü Osman’ın hastalanmasına ve onun bakımıyla ilgilendiğine getirip onun vefatı sırasında Rasulullah’ın kendisini nasıl uyardığını açıklar. Osman b. Maz’un kabre konunca Ümmü’l-Alâ “Ey Ebü’s-Saib, cennette yerin ne güzel oldu” deyince Hz. Peygamber bu sözü duydu. “Bunu kim söyledi?” diye sorunca Ümmü’l-Alâ, “Ben söyledim ey Allah’ın Nebisi” dedi. Hz. Peygamber, “Bunu nereden biliyorsun” diye sorunca Ümmü’l-Alâ, “O, Osman b. Maz’un’dur” dedi. Hz. Peygamber, “Evet o, Osman b. Maz’un’dur, ondan sadece hayır gördük, ancak bakın ben Allah’ın elçisiyim, ben bile bana ne yapılacağını bilmiyorum” diye buyurdu. [2]
Hz. Peygamber çeşitli vesilelerle Ashabı böyle eğitip yetiştiriyor ve onları tezkiye edip arındırıyordu. Çünkü o, “… onlara, O’nun (Allah’ın) ayetlerini okur, onları tezkiye eder (nefislerini temizler), onlara Kitabı (Kur’ân-ı Kerim’i) ve hikmeti öğretir. Ve gerçekten daha önce onlar, açık bir sapıklık içinde idiler”[3]
[1] İbn Sa’d, Tabakat, III, 393-400
[2] İbn Hibban, Sahih, II, 409.
[3] Cuma 62/2.