Depremden hemen sonra insanımızın gayreti ve fedakarlığı ile tüm toplum el birliği ile harekete geçti, tek yürek oldu. AFAD, Kızılay, UMKE, belediyelerin yardım ekipleri, itfaiyeler gibi resmi ve yarı resmi kuruluşlar ile vakıflar, dernekler ve diğer STK’lar, yurt içi ve yurt dışı kurum ve kuruluşlar el ele verdiler. Enkazdan can kurtarmaya, hasta ve yaralıları tedavi etmeye, hayatta kalanlara elbise ve yiyecek teminine, çadır ve konteyner kentler kurarak barınmaya yardımcı oldular.
Selahaddin SEMİZ
Uzm. Dr.

Kahramanmaraş Depremi- Yüzyılın Afeti
Kahramanmaraş merkezli depremde yüreğimiz çok acı haberlerle yandı. Her biri ülkemizin can parçası olan iller; Kahramanmaraş, Adıyaman, Hatay, Gaziantep, Diyarbakır, Malatya, Kilis, Adana, Osmaniye, Elazığ’da kardeşlerimiz, can dostlarımız, komşularımız ya canından ya malından ya da evinden oldu.
Dünyanın gördüğü en büyük deprem olarak kabul edilen, ‘Yüzyılın Depremi’, ‘Küçük Kıyamet’ diye adlandırılan deprem çok büyük yıkım etkisi oluşturdu. Avrupa’da birçok ülkenin yüz ölçümünden daha geniş bir alanı etkiledi. On binlerce insanın hayatını kaybetmesine ve yüzbinlerce insanın yaralanmasına, milyonlarca insanın evsiz, yersiz yurtsuz kalmasına yol açtı. Adeta küçük bir kıyamet tablosunun yaşandığı bölgede geriye çok acı insan hikayeleri kaldı.
Depremin yüzeye yakın olması, şiddetinin yüksekliği, süresinin uzunluğu, şimdiye kadar hiç rastlanmamış bir şekilde üst üste iki büyük depremin peş peşe gelmesi, etkilenen bölgenin genişliği ve yapı stokunun depreme dayanıklı olmaması nedeniyle çok büyük bir yıkım ve çok fazla can-mal kaybı oldu. Bu büyük felaketten Türkiye’nin alan olarak 1/7’si, nüfus olarak 1/6’sı ve ekonomik olarak 1/10’u etkilendi. Böylesi büyük bir felaketin altından kalkmak ülkemiz için zor olduğu kadar dünyanın en gelişmiş ülke ve bölgelerinin dahi gücünü aşan, olağanüstü bir organizasyon ve destek gereken, tüm dünyanın yardımlaşması gereken bir afet durumu oluştu.
Depremden hemen sonra insanımızın gayreti ve fedakarlığı ile tüm toplum el birliği ile harekete geçti, tek yürek oldu. AFAD, Kızılay, UMKE, belediyelerin yardım ekipleri, itfaiyeler gibi resmi ve yarı resmi kuruluşlar ile vakıflar, dernekler ve diğer STK’lar, yurt içi ve yurt dışı kurum ve kuruluşlar el ele verdiler. Enkazdan can kurtarmaya, hasta ve yaralıları tedavi etmeye, hayatta kalanlara elbise ve yiyecek teminine, çadır ve konteyner kentler kurarak barınmaya yardımcı oldular.
Bendeniz de son otuz yılda meydana gelen büyük afetlerin çoğunda görev aldım. Gölcük 1999 depreminden sonra 2004 Endonezya deprem ve Tsunami felaketi, 2005 Eylül Keşmir-Pakistan depremi, 2009 Pencap-Pakistan sel felaketinde sağlık yardımlarında bulunmak üzere afet bölgelerinde çalışan bir hekim olarak tecrübe ve tavsiyelerimi paylaşmak isterim.
Deprem Öncesi Riskler ve Afet Öncesi Koruyucu Hekimlik
Ülkemizde deprem, sel ve yangın felaketleri sık görülen afetlerdir. Bunların hepsinde de en önemli kural; önceden tedbir almak, afet gelmeden önce gerekli korunmaya dikkat etmektir. Afet olduktan sonra arama-kurtarma ve sağlık hizmetleri ancak afetin verdiği zararı azaltmaya yöneliktir. Mesela deprem sonrası enkazdan ancak on kişiden biri sağ kurtulabilmektedir.
Ülkemiz dünyadaki en büyük deprem faylarının geçtiği bir alan üzerinde bulunduğu için yaklaşık her 5-10 yılda bir büyük depremle sarsılıyoruz. Her sene mevsimsel olarak yangın ve sel felaketleri de ülkemizi ve insanlarımızı etkileyen doğal afetlerin başında geliyor.
Her felaketin ardından birkaç yıl sonra unutulmaz denilen acılar unutuldu. “Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” dediğimiz konular, eski, alışıldık, boşvermişliğe kapıldı gitti. Sanki deprem bir daha olmayacak gibi her şey standart günlük yaşam telaşı arasında kayboldu.
Geride sadece o günü en acı şekilde yaşayanların acı hatıraları kaldı. Halbuki 17 Ağustos Depremi tüm Türkiye’ye verilmiş çok acı ve önemli bir uyarı idi. 6 Şubat Kahramanmaraş Depremi ise çok daha büyük ve acı bir ders oldu. Artık bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmamalı.
Deprem Öldürmez. Yanlış yerleşim ve Sağlam Olmayan Bina Öldürür.
Depremden sonra acil kurtarma ve sağlık yardımları önemli fakat etkisi çok sınırlı olmaktadır. Yapılan araştırmalar depremde yıkılan binalardan ancak 100 kişiden 10 kişinin kurtarılabildiğini gösteriyor. Bu nedenle depremden önce binaları fay hattından uzak yerlere yapmak, ovaya değil yamaçlara yerleşmek ve binaların depreme dayanıklı olması çok önemli. Bu konuda şehir mimarisi anlayışımız yeniden gözden geçirilmeli, bilge mimar Turgut Cansever’in tavsiye ettiği ‘ufku gören şehirler’ bizim de çeşitli makamlarda ve zeminlerde ifade ettiğimiz ‘İrfan Şehirleri’ planlanmalıdır.
Depreme dayanıksız, yapı denetim belgesi olmayan, çok katlı ve imara aykırı, aşırı kâr amaçlı ve güvenliğe dikkat edilmeden yapılan binalar depremde yıkılarak içinde yaşayan insanlara mezar oldu. Fakat yamaçlarda tek veya iki katlı eski binalar depremden daha az etkilenmiş, içinde yaşayanlar bu afeti hafif atlattı. Bir uzmanın söylediği gibi, “Gölcük depreminde sadece birkaç kişi öldü, o da evi fay hattında olduğu için direkt depremle öldü, diğer ölenlerin hepsi yanlış yerleşim ve depreme dayanıksız binalar yüzünden öldü”.
Bu konunun önemini en iyi ifade eden, hatıra olarak Gölcük depreminde bir belediye yetkilisinin anlattıkları aklımdan çıkmıyor. Hatıranın sahibi Belediye başkanı, seçildiğinde ilk işlerinden biri olarak imara ve deprem yönetmeliğine aykırı evlerin ve katların yıkımı için talimat verdiğini anlattı. Birkaç gün sonra imara ve yönetmeliğe aykırı olduğu için yıkılması gereken ablasının evini, eniştesi, ablası ve annesinin ısrarlı talepleri sonucunda yıkımdan vazgeçilmek zorunda kalındığını ancak depremde yerle bir olan bu evin, ablası, eniştesi ve çocuklarına mezar olduğunu anlatmıştı.
Buradan belediye başkanları ve tüm yetkililere tekrar çağrıda bulunmak istiyorum. Lütfen imara ve deprem yönetmeliğine aykırı yapıların bir an önce tespit edip, yenilenmesi için gayret edelim, yoksa bu evlerde en sevdiklerimizi, en yakınlarımızı kaybedebiliriz.
Bu konuda belediyeler ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Afet yönetimi yetkilileri iş birliği yaparak bu binaların tespiti ve yenilenmesi konusunda acil eylem planı yapmalılar. Bina ve kat sahipleri de bu konunun rant meselesi değil can meselesi olduğunu anlayarak gerekli gayret ve fedakarlığı göstermelidir.
Evdeki Eşyalara Dikkat
Evdeki eşyalar, dolaplar, avizeler deprem anında büyük tehlike teşkil ediyor. Evdeki eşyalar eğer uygun şekilde yerleştirilmez, bulundukları yere sabitlenmezse, deprem anında büyük tehlike arz etmektedir. 17 Ağustos Depremi’nde birçok insan, ev eşyalarının, dolap ve kitaplıkların altında kalmış veya sıkışarak yaralanmıştı. Evdeki cam eşyalar, ampuller, avizeler deprem anında her biri tehlike oluşturan bir maddeye dönüşüyor.
Binaların Zayıf Noktaları Balkonlar ve Merdivenler
Binaların en zayıf noktaları balkonlar ve merdivenler oluyor. Deprem anında insanlar panik ile bu noktalara kaçıp sığınırsa daha tehlikeli bir durumda oluyorlar. Balkon, kapı altları ve merdivenler, destek ve dayanıklılık açısından daha zayıf noktalarda bulunuyorlar. Uzmanlar deprem anında bu bölgelerde bulunulmaması gerektiğini söylüyorlar.
Deprem Anında Cenin Pozisyonu Almak Hayat Kurtarıyor
Depremde yıkılan binaların enkazından kurtulan insanların %90’dan fazlası yatak, beyaz eşya vs. gibi hacimli sert bir eşyanın yanında cenin pozisyonunda (yan yatarak kafayı ve ayakları karına doğru çekmek şeklinde) kurtuluyorlar. Çök-tutun-kapan yöntemi binaların yıkılmadığı, sadece eşyaların devrildiği depremlerde ve Japonya gibi binaların sağlam olduğu ülkelerde uygun olabilir.
Haberleşme
Afet ve deprem anında haberleşme ve duyurular için sağlam bir telekomünikasyon altyapısı hazırlanmalı. Telsiz haberleşmesi bu konuda en iyisi. SİSAD derneğinin bu konuda amatör telsizcilik kursları ile çok önemli çalışmaları var.
Bu konuda her arkadaşımızı gönüllü olmaya davet ederken özellikle AFAD’ın hazırladığı dijital programı cep telefonlarına indirerek acil durumlarda tek tuşla yardım çağrısı programını bütün dostlarımızın telefonlarında kullanmasını tavsiye ediyorum. https://www.afad.gov.tr/afad-acil-mobil-uygulamasi-afet-ve-acil-durumlarda-daima-yanında linkinden indirebilirsiniz.
Altın değerinde ilk 72 Saat
Afet ve depremler sonrası afetzedelere ulaşım optimal ilk 72 saatte olmaktadır. Bu ilk 72 saatte hayatta kalmaya çalışmak çok önemlidir. Bununla ilgili AFAD ve Sivil Savunma Derneği (SİSAD)’ın sitesinden bilgi alınabilir.
Afet ve Acil Durum Çantası
Afet sonrasında kullanılmak üzere bazı acil ihtiyaç maddeleri ve belgelerin hazır bulundurulduğu çantayı ifade eder. Acil durum çantası, bir afet meydana geldikten sonra ihtiyaç duyacağınız temel gereksinimlerin bir arada bulunduğu çantadır. Acil durum çantası, ilk 72 saat boyunca hayatınızı idame ettirmeniz için gerekli olan malzemeleri içerir. Acil durum çantası afetten etkilenmeyecek bununla birlikte kolay erişilebilecek bir yerde olmalı, zaman zaman kontrol edilerek içinde bulunan malzemelerin kullanılabilirliği denetlenmelidir.
Deprem sonrası sağlık yardımları
Depremlerde, maddi kayıplar da önemli olmakla birlikte, esas ve dramatik olan kayıplar; ölüm yaralanma, sakat kalma ve hastalanma gibi doğrudan sağlıkla ilgili olan kayıplardır. Bu nedenle de deprem sonrası yardımlarda üzerinde en çok durulan, sağlık yardımlarıdır. Sağlık sektöründe nasıl ki öncelik hastalıktan korunma ve hasta olmama daha önemli ise depremlerde de esas önemli olan afetlerde risk analizi, yapısal ve yapısal olmayan risklerin azaltılmasıdır.
Konuya acil sağlık işlemleri açısından bakıldığında, acil vakalar olay anından sonraki ilk on beş günden sonra sona erer. Deprem sonrası arama-kurtarma faaliyetleri ve acil sağlık hizmetleri ile bir ya da birkaç canın kurtarılması özellikle manen çok büyük önem taşır. Kızılay, AFAD ve UMKE ve ilgili STK’lar gibi ekipler desteklenmeli ve güçlendirilmelidir. Acil durum hastaneleri, seyyar hastaneler, gemi hastaneler gibi hazır ve seyyar sağlık tesisleri kurulmalıdır.
Bu nedenle sağlık yardımlarını dört başlıkta inceleyebiliriz:
1) Afet dönemlerin acil vakalar ve ölümlerinin azaltılması
2) Yaralanma ve Hastaların triajı (Ayrımı)
3) Depreme bağlı ikincil hastalıkların önlenmesi ve hastaların tedavisi
4) Olağan Sağlık Hizmetlerine Dönüş
1) Acil Vakalar ve Ölümlerin Azaltılması
a) Deprem Sarsıntısı Sırasındaki Ölümler: Depremlerde, sarsıntı sırasındaki ölümlerin sayısı bölgedeki yapıların kalitesi, depremin büyüklüğü ve arazi yapısı ile ilgilidir. Belirleyici olan, yapı kalitesidir. Bu nedenle de bu ölümleri azaltmak açısından sağlık sektörünün yapacağı fazla bir şey yoktur. Bu ölümler ancak deprem öncesi dönemde yapısal ve yapısal olmayan risklerin azaltılması sonunda önlenebilir.
b) Gecikmiş Kurtarmaya Bağlı Ölümler: Doğrudan kurtarma ekiplerinin organizasyonu ve eğitimi ile ilgili bir konudur. Deprem öncesi dönemde, ilgili kuruluşların kurtarma ekipleri kurması, donatması, eğitmesi bu ölümlerin sayısını belirleyecektir.
c) Kurtarma Sırasında Ölümler: Kurtarmanın uygun yapılmaması sonucu meydana gelen ölümlerdir. Bu ölümleri azaltmak için kurtarma ekiplerinin iyi eğitilmiş olması ve bu ekiplerin enkaz altından yaralı kurtarma konusunda eğitim almış olması, bu ölümlerin sayısını belirleyecektir.
d) Var Olan İmkanlarla Ölümü Önlenemez Olgular: Enkaz altından kurtarılan ve beyin harabiyeti, ağır yanıklar, crush sendromu gibi sorunları bulunan bazı olgularda, ölüm önlenemeyebilir. Bu tür ölümleri azaltmanın yolu, bu tür olgulara anında müdahale edebilecek kurtarma ve sağlık alt yapısının kurulmasından geçmektedir.
e) Tedavi Edici Sağlık Hizmetinin Kesintiye Uğramasına Bağlı Ölümler: Sarsıntı sırasında, reaminasyonda ve yoğun bakım ünitelerinde olan hastalar ile renal dializde, büyük ameliyatta, diabet komasında veya benzeri durumda olan hastalar, hizmetin kesilmesi nedeniyle yaşamını yitirebilirler. Bu ölümler, daha çok hizmet birimlerinin fizik yapısı ile ilgili olup, hizmet binalarının güvenli olmaması, elektriğin, oksijenin, suyun kesilmesi gibi nedenlere bağlıdır.
Bu ölümlerin azaltılması, deprem öncesi dönemde, hastanelerin güvenli hale getirilmesi ve deprem ânında devreye girecek yapıların (otomatik jeneratör, yedek oksijen, su vb.) oluşturulmasına bağlı olup, sağlık yönetimlerinin sorumluluk alanına girer.
2. Deprem Sonrası Triaj, Hasta ve Yaralıların Bakımı
Depremin, varolan sağlık birim ve hizmetlerini tamamen ya da kısmen devre dışı bırakması halinde, yaralı toplama ve tedavi istasyonları ile olay yerinde yaşam desteği gerektiren olgulara müdahale edecek acil müdahale merkezlerinin derhal kurulması ve bu yerlerin halka tekrar duyurulması gerekir.
Aynı zamanda, yaralı toplanma ve yaşam desteği merkezleri ile deprem bölgesinde hasar görmemiş ya da deprem dışındaki yerleşik hastane ve sağlık birimleri arasında yaralı taşıyacak tahliye zincirinin çalışmaya başlaması gerekir. Bu konuda ülkemizde Sağlık Bakanlığı’na bağlı UMKE (Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi) İçişleri Bakanlığına bağlı AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi) ve Kızılay, İHH, AKUT, SİSAD (Sivil Savunma Derneği) gibi acil durumlar ve afetlerde kurtarma, yardım ve medikal destek ekipleri kurulmuştur.
AFAD, UMKE ve Kızılay gibi yarı resmi kuruluşlar ile Gönüllü STK’ların afetlere hazırlıklı olmalarının ne kadar önemli olduğunu Gölcük Depremi’nde çok acı görmüştük. Gölcük merkezli 17 Ağustos 1999 depreminde sağlık ekibi olarak deprem bölgesine ilk giden ekiplerden biri olmamıza rağmen hazırlık ve organizasyon için 2-3 gün sonra gidip çalışmaya başlamıştık. Ama bizden önce gelip yerleşen ve organize olan Rus yardım ekibi depremden sonra 12 saat geçmeden Moskova’dan Gölcük’e gelmiş, zaten hazırlıklı olan medikal yardım ekibi ile portatif şişme çadırlardan oluşan ameliyat- poliklinik-dinlenme kısımlarını kurmuşlar, acil ameliyat ve muayenelere başlamışlardı. O ekibin çalışmalarına hayran kalmış ve “bizde de olsa” diye arzu etmiştik.
Artık bizim ülkemizde de aynı imkân ve ekiplere sahibiz. Nitekim Kahramanmaraş Depremi’nde afet bölgelerinde hemen sahra hastaneleri, sahra çadırları, gemi hastaneler kurularak sağlık hizmeti verilmeye başlandı.
3.Depreme Bağlı İkincil Hastalıkların ve Ölümlerin Önlenmesi
Deprem sonrasında, rutin sağlık hizmetlerinin yanında, koruyucu sağlık hizmetlerinin kesintiye uğraması ve çevre koşullarının kötüleşmesi nedeniyle yeni hastalıklar ortaya çıkar. Bunların salgın boyutuna ulaşmasını önlemek için hem depremden etkilenen yerleşim birimlerinde hem de geçici yerleşim alanlarında çeşitli önlemler almak gerekir.
Deprem sonrası kurulan çadır kentlerin yakınında aile sağlığı birimleri kurulmalı her 3000 kişiye bir aile hekimi, sağlık memuru/hemşire ve ebe bulundurulmalıdır. Özellikle su, gıda ve kişisel hijyen çok önemlidir. Ayrıca atık ve vektör kontrolü gibi çalışmalara önem vermek gerekir. Toplum, özellikle de risk grupları, hızla taranarak rutin izlemelere/ kontrollere ve diğer koruyucu hizmetlere bir an önce başlanmalıdır. Gebeler, bebekler, kimsesiz kalmış çocuklar, yaşlılar özel risk gruplarını oluşturur.
Su Hijyeni: Depremlerden sonra ele alınması gereken en önemli konulardan birisi su hijyenidir. Depremden etkilenen yerleşim birimlerinde, şebekeye su vermeden önce su kaynağı, arıtma tesisleri ve şebeke ayrıntılı bir biçimde incelenmeli gerekli tamir ve müdahaleler yapıldıktan sonra şebekeye su verilmelidir. Bu hem su basmalarının önlenmesi hem de oluşmuş-oluşacak olan su kirliliklerinin giderilmesi açısından çok önemlidir. Özellikle su kaynağına ya da şebekeye kimyasal kirliliklerin karışıp karışmadığı konusundan emin olmak gerekir. Depremden sonra su şebekesinde üst seviyede klorlama yapılması yararlıdır.
Tankerlerle su taşınacak ise tankerin su taşımaya uygun olması, temiz kaynaklardan doldurulması ve dolum sırasında kirletilmemesi gerekir. Tankerler, yerleşim birimi girişinde durdurularak klor ölçümü yapılmalı, yeterli düzeyde klor içermiyor ise mutlaka klorlandıktan sonra tüketime verilmelidir. Kuyular ve benzeri diğer su kaynaklarında süper-klorlama yapılmalı ve ayrıca bireysel/ailesel klorlama yapmaları için yurttaşlara klor eriyikleri dağıtılmalıdır.
Beslenme ve Gıda Hijyeni: Üzerinde önemle durulması gereken diğer bir konu da depremzedelerin beslenmesi ve gıda hijyenidir. Sarsıntıdan sonra ve en kısa süre içinde, topluma sıcak bir şeyler dağıtılması (çay/çorba), depremzedelerin beslenmesi yanında onların deprem şokunu atmaları açısından da son derece önemlidir. Bu nedenle, deprem planlarında ihmal edilmemelidir.
Depremi izleyen birkaç gün içinde, yaş gıdaların bozulma ve kirlenmeye karşı korunması çok güç olmaktadır. Bu nedenle, bu günlerdeki yardımlarda kuru gıdalara ağırlık verilmeli ve yaş gıda girişine izin verilmemelidir. Gıda yardım ve dağıtımlarının kişisel ya da ailesel paket ölçeklerinde olması çok önemlidir. Büyük paketler halinde gönderilen gıdaların, deprem koşullarında hem paketlenmesi zor hem de bu paketlemeler sırasında kirlenme riski çok fazladır.
Afet psikolojisi nedeniyle, bazı kişilerin dağıtılan gıdaları istifleme eğilimi vardır. Bu, bir yandan afet bölgesinde gıda yardımı yetmezliğine neden olurken öte yandan da uygunsuz koşullarda ve uzun süre bekleme nedeniyle, sağlık sakıncaları doğurur. Bunu önlemenin en kestirme yolu, planlı ve düzenli bir gıda dağıtımıdır. Bu yapılamıyor ise topluma yapılacak eğitim ve duyurularla istifçilik önlenmeye çalışılmalıdır.
Atıkların temizlenmesi; deprem bölgelerindeki en önemli işlerinden bir diğeri de insan dışkı ve idrarının zararsızlaştırılmasıdır. Bu işlem olanaklı hallerde seyyar tuvaletlerle, mümkün olmadığı hallerde ise açık çukurlu hela ile giderilmelidir. Önemli olan bu çukurlarla haşerelerin temasının kesilmesi ve çukurların yer altı suyunu kirletmemesidir.
Aynı şekilde diğer evsel atıkların, torbalarla toplanması ve uygun bir biçimde uzaklaştırılarak zararsız hale getirilmesi gerekir. Bulaşıcı hastalıklara karşı alınacak en önemli önlem; çevrede organik atık ve durgun su birikintileri oluşturmamaktır. Yapay su birikintileri oluşturulmamalı ve küçük doğal birikintiler doldurma ya da drenaj yöntemi ile giderilmelidir. Gerekli hallerde kimyasal yöntemlerle vektör mücadelesi yapılabilir.
Önemli olan, depremden hemen sonra rutin koruyucu sağlık hizmetlerine geçebilmektir. Bu anlamda, rutin izlemeler açısından yukarıda sayılan risk gruplarına öncelik verilir. Diğer dönemlerden farklı olarak, kişilerde travma sonrası sendromuna da dikkat edilir. Psikososyal destek mutlaka planlanmalıdır.
Acil dönem geçtikten ve hizmetler oturmaya başladıktan sonra rutin aşılama takvimine devam edilmesi yeterlidir. Depreme özel ve hemen sonra yapılması gereken aşı tetanoz ve hepatit B’ aşısıdır. Depremde yaralananlarda tetanoz oluşma riski, olağan koşullardan daha da fazladır. Bu nedenle, aşı takvimine göre aşılanmamış ya da aşılı olup olmadığını bilmeyenlerin mutlaka aşılanması gerekir. Aynı şekilde, çalışmalar sırasında, cesetlerle ve yaralılarla temas edenlere de hepatit B aşısı yapılması yararlı olur. Kolera ve tifo gibi hastalıklara karşı, afet sırası ya da sonrasında aşılama gereksizdir.
Geçici Barınma ve Sağlık
Depremlerden sonra afetzedelerin geçici yerleşimlerinin sağlanması ve burada çevre sağlığı önlemlerinin alınması önemli bir konudur. Çadırlar, ailedeki her kişiye en az üç metrekarelik bir döşeme alanı sağlayacak büyüklükte olmalıdır. Diğer bir anlatımla, beş kişilik bir aile için 15 metrekarelik döşeme alanı sağlayan çadırlara gereksinim vardır.
Çadırlar doğal havalandırmaya, ısıtmaya uygun olmalı; soğuk, rüzgâr ve yağmurdan koruyucu olmalıdır. Her 10 kişiye bir yıkanma musluğu, 10 kişiye bir tuvalet, her 50 kişiye bir duş sağlanmalıdır. Yazın duş sayısı 30 kişiye bir olacak şekilde ayarlanmalıdır.
Çadır kentte kişi başına en az 15 litre su sağlanmalı ve bu suyu alma yeri her bir çadıra en fazla 100 metre uzaklıkta olmalıdır. Atıklar, kapalı kaplarda toplanmalı ve her 4-8 çadıra (25-50 kişi) 50- 100 litre hacim sağlayan çöp kabı yerleştirilmelidir. Gece yollar ve çadırlar aydınlatılmalıdır.
4. Sağlık Hizmetleri Düzeyine Ulaşma ve Sağlık Hizmeti Alt yapısının Yeniden İnşa Edilmesi
Depremlerden sonra, toplumun kesin yerleşime geçmesi ve sağlık birimlerinin alt yapısının inşası/ tamiri uzun zaman alabilir. Düzenli ve sürekli sağlık hizmetleri verilmesi için bu işlerin tamamlanması beklenmemelidir. Rutin hizmetlerde bir an evvel afet öncesi düzeye ulaşmak gerekir. Bozulan çevre koşulları nedeniyle, toplumun uzun süre olağan sağlık hizmetlerinden yoksun kalması, afet sonrası ikincil hastalıkların devam etmesi ve sayılarının artmasına neden olur. Rehabilitasyon dönemi olarak kabul edilen bu dönemde, depremde hasar gören sağlık birimlerinin yeniden inşası ya da tamiri tamamlanarak afet öncesi duruma getirilir.
5.Depremzedelerin Moral ve Motivasyon (Psikososyal) Dirençlerinin Tamir ve İhyası Unutulmamalıdır.
Deprem ve afet bölgesinde eskiden olduğu gibi devlet ve sivil toplum kuruluşları fiziki ihtiyaçlar olan barınma, çadır, market, tuvalet, sahra hastanesi vs. gibi ihtiyaçları hızlıca yerine getirmişlerdir. Ancak binlerce kişinin barındığı bu mekanlara konulacak televizyonlarda yapılacak moral bozucu ve yıkıcı propaganda içerecek yayınlara dikkat edilmelidir. Afet bölgesinde kurulan barınma mekanlarında bu tür moral bozucu ve yıkıcı yayın yapan kanallar yayın listesinden çıkarılmalıdır.
Yine deprem bölgelerinde kurulacak eğitim hizmeti, sağlık hizmeti kadar dini hizmetler de önemlidir. Dolayısıyla buralarda gerek mescitlerde ve gerekse moral ve motivasyon merkezlerinde depremzedelerin halleriyle duygudaş olabilecek, onları sabır, metanet gibi değerlerle geleceğe hazırlayacak görevliler, sahadaki görevlerini en az bir yıl boyunca yerine getirmelidirler.
Çocukların ve psikolojik bakımından çökmüş insanların ruhi tedavileri ile ilgilenecek görevliler de mutlaka sahada yerlerini almalıdırlar.
“Tabiat boşluk kabul etmez” denilir. Eğer depremzede mağdurlarının ruh hallerine sahip çıkılmazsa, bu tedaviler gerçekleşmezse, bu travmayla yaşayan insanların topluma intibakı hiçbir zaman mümkün olamayacaktır.
Kaynaklar;
1-Ağustos Depremi, hatıralar dersler, Dr. Selahattin Semiz Kutupyıldızı Sağlık gönüllüleri Derneği Sitesi Ağustos 2022
2-Deprem Yönetimi ve Depremde Sağlık Konu ve Amaçları Recep AKDUR Prof. Dr., A.Ü.T.F. Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Sağlık ve Toplum Yıl: 10, Sayı: Özel, Ankara, Temmuz 2000