Prof. Dr. Medaim Yanık ile Bir Söyleşi
“Evliliğin başından itibaren de doğru bir insan olmak, sahici bir insan olmak, aldatmamak, zalim bir insan olmamak, kandırmamak, insan olmak gerekiyor ki birincil mesele olan karşılıklı pozitif bakış açısı oluşsun.”
İNSİCAM

İNSİCAM
- Kıymetli Hocam, eş seçiminde bazı önemli kriterler olduğunu söylüyorsunuz. Bilhassa kitaplarınızda bu konunun makul ölçülerini detaylandırıyorsunuz. Niye bunları öne çıkarıyorsunuz?
Eş seçimi konusunda bilgi sahibi olmanın, bu hususta okuryazarlık kazanmanın yahut bir miktar bilgi birikimine sahip olmanın hayati bir mesele olduğu kanaatindeyim. Çünkü doğru bir eşleşme kadar yanlış bir eşleşmenin de mümkün olduğunu düşünüyorum. Her ne kadar evliliği sürdürme becerileri daha kıymetli olsa bile yine de kişinin profiline uygun ya da uygun olmayan bir eşleşme ile evlilik yapabileceğini söylemek lazım. Uygun profilde olan bir eşleşme olursa kişinin evlilik becerileri iyi niyet ve evliliğe değer verme ile bir evliliği sürdüreceği kanaatindeyim. Ama yanlış profildeki bir eşleşmenin kişiye zorluk çıkaracağını, mutsuzluğuna sebep olacağını düşünüyorum. O yüzden eş seçimi meselesinde okuryazarlık, belli düzeyde bir bilge ve anlama becerisinin olmasının oldukça önemli olduğunun kanaatindeyim. Buna ve bir zihin disiplinine sahip olmadığımızda, rastgele veya sadece akılla yahut sadece küçük kriterlerle yaptığımız seçimler hatalara sebep olabilir. Benim eş seçimindeki temel önerim, hem duygulara bakarak hem de akıllı bir analiz yaparak her iki yolu da birlikte kullanmaktır. Hem duyguların hem de aklın aynı şeyi gösterdiği ve ikisinin birden makul ölçüde tatmin olduğu bir hali yakalamak lazım. Bu profil sağlandığı vakit iyi niyetle bir takım evlilik becerileri de elde edilebilirse, o zaman bu evliliğin yürüyebileceği kanaatindeyim. Fakat bu sağlanmadığı zaman kişi kendisini neyin beklediğini, bu evliliğin muhtemel güçlü-zayıf taraflarının ne olacağıyla ilgili kanaati bilmez. Böyle durumlarda beklemediği bir dünya ile karşılaşıp veya sanki bir yanılgı, aldatılmayla, sanki bir bilmeme haliyle evlilik içine girince hoş olmayan şeyler olabiliyor ve daha olumsuz bir süreç yaşanabiliyor. Dolayısıyla evlilik öncesi kendimizi ve eş adayını tanımak, eşleşme ile ilgili temel bilgilere sahip olmak hayati önemdedir.
- Doğru kişi ve doğru zaman yaklaşımı ne kadar gerçekçi? Doğru kişiyi aramak ve doğru zamanı yakalamak ne kadar mümkün?
Mutlak bir formülü yok tabii bu işin. Mutlak formülü bilen biri olsaydı sanıyorum ki insanlara büyük bir hayır yapmış olurdu. Bunun bir doğru zamanı var ama. Bu meselenin önemli olduğunu düşünüyorum zira bu işin bir matematiği var. Türkiye’de şu anda ortalama olarak kadınlar 25, erkekler de 27 yaşında evleniyor. Tabi bu giderek de yükseliyor. İskandinav ülkelerinde 35-37’ye kadar yükseliyor. Türkiye’de de bu trendin artacağı kanaatindeyim. Kader meselesi, evlilikte biraz bu doğru ama bu kaderin içinde de matematik var gibi görünüyor. Eğer siz insanların en çok evlendiği zaman aralığında evliliğe kendinizi kapatırsanız ve bir eşleşme arayışı içerisinde olmazsanız, diyelim ki o an için seçebileceğiniz 100 kişi varken siz bu eşleşmeleri kaçırdığınızda sonradan matematiksel olarak eş seçim olasılığınız azalmış oluyor. Yani bunlar mutlak kurallar değil. Fakat benim önerim ortalama olarak sizin evlenmek istediğiniz yaş yahut zamandan bir iki yıl öncesinden bir nevi evliliğe hazır yahut istekli olduğunuzu söylemenize yöneliktir. İnsanlara evliliğe istekli yahut hazır olduğunuzu söylemek dürüst bir şekilde bunu ifade etmek ahlaki bir güzelliktir. Bu ahlaki bir problem değildir. Zira evlenmek güzelliktir, sünnettir. İnsanlara bir zaman dayatması yapmak yanlıştır. Fakat evliliğe karşı fazla eleştirel bir tavır almak da bir gerçekliği ıskalamaya sebep olabilir. Her şeyi göreceli olarak ilan edip bir nevi gerçeğin olmadığı bir yaklaşıma kadar giden aşırı bir rölativizm, entelektüalite adına yapılsa bile kişileri riske sokan bir yaklaşımdır. Doğru zaman doğru kişi var mıdır sorusu bu noktada bana göre oldukça mantıklı ve hatta bu yaklaşım oldukça elzem bir meseledir.
- Gelenekler, ekonomik sorunlar, yüksek beklentiler, ailevi ve toplumsal baskılar gibi birçok nedenle gençlerin evlilikten kaçındığını görüyoruz. Bu anlamda evlenme niyetinde olup bu sorunları aşamayan gençler ne yapmalı sizce?
İnsanlık tarihi boyunca insanlar evleniyor. Avrupalılar, Amerikalılar evlenmeyi çok sever. Boşanıp tekrar evleniyorlar. Avrupalılar giderek evliliğe karşı silik bir davranış içerisindeler. Evliliği biraz daha değersizleştiriyorlar. Türkiye’de bazı toplumsal kesimler var; evlilik üzerine aşırı vurgu yapan veya değersizleştiren. Fakat trendin evliliğe yapılan yatırımın giderek azalacağı bir modernleşme sürecinin parçasıyız. Türkiye, Batı’yı modernleşme süreci olarak geriden takip ediyor. O yüzden Batı’daki birçok trendin gecikmeli olarak bizde başladığını görüyoruz. Evlilik yaşları mesela bizde de dramatik olarak yükseldi, yükselmeye devam edecek. Aile küçüldü, doğurganlık oranları azaldı. Ailedeki bu değişim trendleri devam edecek. Bunun en önemli kısmı düşünceyle, evliliklere bakış ve yatırımla ilişkili olması. Bir yandan da tabi evlilik aynı zamanda bir ekonomi meselesi. Yani şu anda kiraların, masrafların bu kadar çok yüksek olduğu bir dönemde, bir ev tutmanın zor olduğu bir süreç yapıyoruz. Konut sorunuyla karşı karşıyayız. Evlilik meselesinde ikinci problem de zihniyet meselesine ek olarak karşımıza çıkan ekonomi sorunu. Ekonomi sorununa bakarak bu sorunun evlilik sürecinde kolaylaştırıcı olmasını bekliyoruz. Sosyal devlet olmak demek böyle bir şey demek çünkü. Ekonomik olarak evliliği de kolaylaştırmak lazım. Ailevi, toplumsal baskılara gelince, aileler çocukların yüklerini almaktan ziyade çocukların evliliklerini kendileri yapsınlar havasına giriyorlar yavaş yavaş. Bunu da şu şekilde görüyoruz, işte ben bulurum çocuğa bir eş adayı da sonradan başımıza bela olur diyenler var. Anne-babanın çocuklarının evlilik ve eş seçimi sürecine eşlik etmekten uzaklaşma hali var. İkinci şey de eskiden anne-babaların görevi çocuklarını evlendirmekti. Bu ana görevlerden biri olarak kabul edilirdi ve ekonomik olarak da buna hazırlık yapılırdı. Kimseyi suçlamak için söylemiyorum zira ekonomik durumlar iyi değil ama şimdi beklentiler bir nevi çocuklar okullarını bitirsin, işlerini kursun, kendi paralarını biriktirsin ve kendi evliliklerini de yapsın gibi bir havada olup masraf yapmaktan kaçınılan bir duruma gelince, bu evliliği zorlaştıran durumlardan biri haline geliyor. O yüzden gençleri ister devletin, ister vakıf ve derneklerin ister de ailelerin bir nevi baskı yapmadan evlenmek isteyenler için destekleyici fonksiyonlar göstermesi gerekiyor.
- Son olarak gençlerimize mutlu bir evlilik için ne gibi tavsiyelerde bulunabilirsiniz?
Benim mutlu evlilikle ilgili bir sınıflamam var. Mutlu bir evlilik için yedi tane mühim mesele olduğu kanaatindeyim. Evlendikten sonrası için söylüyorum bunu. Evlilik sürdürme becerileri kazanmaları gerekiyor. Bunun için de kişinin eşe karşı bir pozitif bakış açısına sahip olması gerektiğini düşünüyorum. Eşinin pozitif taraflarına dikkat etmeli. Evliliğin başından itibaren de doğru bir insan olmak, sahici bir insan olmak, aldatmamak, zalim bir insan olmamak, kandırmamak, insan olmak gerekiyor ki birincil mesele olan karşılıklı pozitif bakış açısı oluşsun. İkinci mesele, farklılıkları yönetme becerisi kazanmak gerekiyor. Çünkü kiminle evlenirseniz evlenin birtakım farklılıklar olacaktır. Bu yönetme becerisi, sorun çözme becerisi ve çözülemeyen sorunlar için de bir nevi kabul etme becerisi lazım. Üçüncüsü ise sorunları kavgaya dönüştürmeden bir iletişim süreci içerisinde, iletişimi artırma, bir sorunu yıkıcı kavgaya dönüştürmeden konuşabilecek, sorunu ele alabilecek becerileri kazandırmak gerekir. Şiddetli ve yıkıcı kavgalar olmaması için bunlar çok önemlidir. Dördüncü mesele ise kavgalardan sonra bir şekilde küsme, uzaklaşma yapmadan normale hızlı dönebilme becerisi göstermek. Beşinci mesele cinsel yaşamı yolunda sürdürmekle alakalıdır. Altıncı mesele evlilikteki ortak sorunlarda dayanışma içerisinde olmaktır. Yani çocuk yetiştirirken boş vakitler meselesi, birbirinizin ailesi meselesi yahut paranın yönetilmesi meselesi gibi ortak yaşamdan kaynaklanan sorunlarda bir uzlaşma, dayanışma, bir karşılıklı müzakere süreci becerileri kazanması lazım. Son meselemiz ise eşimiz ile bir aktivite yapmamız, onunla arkadaşlık becerileri kazanmaktır. Bir nevi evlilikte de bir set beceriye ihtiyacımız var. Bir okuryazarlığa ihtiyacımız var. İyi niyetle beslenen birtakım idare becerileri kazanmak gerekiyor. Bunlarla bir kişinin iyi bir eş olabileceği ve çaba göstererek kendini daha iyi bir hale getireceği kanaatindeyim.
Hocam çok teşekkür ediyoruz.