Japon İşgali, Göç ve Kimlik: Kore Draması Pachinko’da Kore Ulusal Bilincinin İnşası

Bir yandan Japon işgali sonrası kendini toparlamaya çalışan Kore halkı, diğer yandan kardeşleriyle karşı karşıya getirilmiş ve ikiye bölünmüştür. Batılı-olmayan devletlere demokrasi müdahalesi yapan özgürlükler ülkesi! Amerika sayesinde Güney Kore, 1948 yılında bağımsızlığını kazanmıştır.

Sevde ÖZTÜRK

İbn Haldun Üni. Sosyoloji Doktora Öğrencisi

Medya ve iletişim araçlarının bir kültürün entelektüel ve toplumsal meşguliyetlerini aktarmada son derece kritik olduğunu bir çağda yaşıyoruz. Bugün sinema ve dizi endüstrisi, düşüncenin yeniden şekillendirilebilmesi, kitlelerin doğruya veya yanlışa yönlendirilebilmesinde öncü rol oynuyor. Popüler kültürel söylemlerini ve ulusal kimliğini medya platformları ve sinema üzerinden tanıtmayı başaran Güney Kore, k-pop sektörünün ötesinde sinema alanında elde ettiği başarılarla da kendinden söz ettiriyor. Oscar ödüllü Parazite (2019) ve Minari (2020) filmlerinin ardından Pachinko (2022) dizisi global çapta izlenme oranlarıyla Güney Kore’yi zirvede tutan ve Kore-Japon ilişkisinin gerilimli tarihini yeniden tartışmaya açan önemli bir yapım oldu. Güney Kore, artık sinema perdesinde tartıştığı politik, tarihi ve siyasi konuları dizi sektöründe de işlenmeye başladı. Pachinko’yu tekrar akıllara getiren unsurlardan birisi de Güney Kore’nin son hamlesi. Kore’nin 15 Ağustos Japonya’dan Kurtuluş gününde “Oppenheimer” filmini vizyona sokması çok konuşuldu. J. Robert Oppenheimer, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombasının babası olarak biliniyor. Bu hareketiyle Güney Kore, Japonya’yı karanlık geçmişiyle hesaplaşmaya davet ediyor gibi. Koreli yazar Min Jin Lee’nin 2017’de çok satan aynı isme sahip tarihi romanından uyarlanan Pachinko, sekiz bölümden oluşan yüksek bütçeli bir 20. yüzyıl dönem dizisi. Özellikle, Koreli kadınların Japonlar tarafından seks kölesi olarak kullanıldığı, erkeklerin köle gibi çalışmaya zorlandığı, zorla vatanından koparılan Koreli göçmenlerin acılarının aktarıldığı Japon sömürge dönemine odaklanarak başlayan dizi; sezonun son bölümünde Japonya’ya sürülmüş gerçek Koreli göçmenlerin röportajlarına da yer veriyor. Dizi yaşananların etkisinin günümüzde bile süren karanlık boyutuna dikkat çekiyor. Böylelikle, Japon işgalinin bıraktığı yaralara parmak basıyor. 

Pachinko dizisi ilk olarak Apple TV’de yayınlandıktan sonra pek çok platformda seyirciye ulaştı. Pachinko, Japon kökenli bir şans oyunu ve kumar salonu anlamına geliyor. Japonya’da bugün kumar ve şans oyunları mekanları sıradan insanların sahip olabildiği işletmeler olsa da II. Dünya Savaşı’ndan itibaren daha çok Japon yakuza çeteleri ve özellikle dönemin ikinci sınıf vatandaşları olarak görülen bazı Korelilerin dahil olduğu bir sektör haline gelmiş. Dizinin konusunu Koreli göçmen bir ailenin dört neslinin Kore, Japonya ve Amerika’daki hayat hikayesi oluşturuyor. Pachinko, başarılı dönem tasviri ve oyunculuklarının yanında özellikle Korelilik ve milliyetçilik duygularını öteki üzerinden başarılı bir şekilde ortaya koyduğu için incelemeye değer. Japonya’nın pek de konuşulmayan sömürgeci tarihine şahit olmak ve sömürge tecrübesinin Güney Kore’de ulusal bilince ve kimliğe olan etkisini okumak için gelin diziyi birlikte inceleyelim.

Pachinko’nun hikayesi ilk olarak Koreli baş karakter Sunja’nın köyünden Japonya’ya uzanan hayat hikayesiyle başlıyor. Sunja’nın hikâyesi tasvir edilirken her sahnede Japon işgalinin derinliğini temsil eden sahneler sunuluyor. Sunja’nın torunu Solomon’un hikayesi de Sunja ile paralel ilerlerken seyircinin zamanda ileri geri yolculuk yaparak bir aile üzerinden dönemin çalkantılı ve korkunç gerçekliğini görmesi mümkün oluyor. Ancak daha ilk bölümden Pachinko’nun vermek istediği özel bir mesaj olduğu anlaşılıyor. Çünkü zamanda ilerledikçe pazarda Japon askerlerine boyun eğen küçük Sunja yerine dimdik duran bir genç kız görüyorsunuz. Japonların maşası olmuş bir Koreli tüccar olan Hansu karakteriyle talihsiz yakınlaşmasının ardından hamile kalıp Japonya’ya seyahat eden misyoner Isak karakteriyle evlenen Sunja, işgal halindeki vatanını bırakıp Japonya’ya göç etmek zorunda kalıyor. Japonya’da göç ettiği getto Kore mahallesinde sosyal ve insani haklardan yoksun bırakılmış işsiz ve aç Koreli erkek, kadın ve çocukların durumlarına şahit oluyor. Ağır işlerden endüstriyel fabrikalarda çalışmaya kadar her işe sürülen Koreliler, isyan etmek şurada dursun sesli olarak en küçük bir şikâyette bile bulunsa Japon askerler tarafından derhal gözaltına alınıp kayıplara karışıyor. Diğer taraftan dizinin paralel hikayesi izleyiciyi yeni bir eşiğe hazırlıyor. Sunja’nın torunu Solomon çalıştığı şirkette 80’li yılların Tokyo’sunda değerli bir emlak sahibi Koreli bir kadını arazisini bu şirkete satması için ikna görevini üstleniyor. Ve ikna sürecinde Solomon’un Koreli yaşlı kadına bakışının değişmesiyle kendi Koreliliğine bakışı da değişiyor. Solomon’un bin bir zorlukla ikna ettiği Koreli yaşlı kadın, arazisini Japonlara satmaktan son anda vazgeçiyor ve şöyle söylüyor: “Bize yalvarma ve hesap verme sırası artık onlarda!”.[1] Bu anlamda Koreli yapımcılar 20.yüzyıldan 21.yüzyıla doğru Kore’nin değişen konumuna dikkat çekiyor. Artık hesap verme sırasının Japonlarda olduğunu belirtiyorlar.

Pachinko dizisinin mercek altına aldığı 20. yüzyıl, pek çok dünya ülkesi gibi Uzakdoğu ülkelerinde de sömürgeciliklerin ve demokrasi müdahalelerin zirvesinin yaşandığı bir dönem. Bu dönem Kore için oldukça acı tecrübelerle geçmiştir. 1910’daki Japon işgali 1945’te tamamen sona erdiğinde Soğuk Savaş döneminin sıcak savaşı yani Kore Savaşı patlak vermiştir. Bir yandan Japon işgali sonrası kendini toparlamaya çalışan Kore halkı, diğer yandan kardeşleriyle karşı karşıya getirilmiş ve ikiye bölünmüştür. Batılı-olmayan devletlere demokrasi müdahalesi yapan özgürlükler ülkesi! Amerika sayesinde Güney Kore, 1948 yılında bağımsızlığını kazanmıştır. Ancak, bu süreç ilk başta pek de demokratik geçmeyip sıkıyönetim olarak devam etmiştir. Güney Kore’de Amerikan demokrasisinin lideri, 1948’de ABD’nin desteğini alan ve 1960’a kadar görev yapan tek adam Syngman Rhee’dir. 1960 yılından 90’lı yılların sonuna kadar Güney Kore’deki dönüşümler halkın katkısı olmaksızın otokratik olarak yürütülmüştür.[2] Bu süreçte ordudan okullara, sağlık kurumlarından akademik merkezlere kadar önemli ulus-devlet politikaları gerçekleştirilmiştir. Güney Kore’de etkisi büyük olan ABD politikası, kalkınma ve ekonomiye yönelik politikaların yanında milliyetçiliklerinde de etkili olmuştur. Zira II. Dünya Savaşı’nda Amerika’nın siyasi rakibi olan Japonya, Güney Kore’nin de bir numaralı düşmanıdır. Japon sömürgesi tecrübesi, Korelileri Amerikan ulus-inşacılarla yakınlaştırmıştır. Çünkü Doğu ve Güneydoğu Asya ülkelerinin aksine Kore Batılılar tarafından sömürgeleştirilmemiştir. Böylelikle Güney Kore’deki post-kolonyal milliyetçilik, Batı karşıtı olmamıştır. Savaş, göç ve işgal gibi tüm bu acı tecrübeler, Güney Kore’nin sinema perdelerine ve dizi sektörüne sirayet etmiştir.

Dünya’nın Güney Kore’de yaşananlardan haberdar olması ise 2000’li yıllarda sinema ve dizi sektöründe yükselişe geçmesiyle yaşanmıştır. Güney Kore, tarihi ve trajik yapımlarıyla dikkat çekmeye başlamıştır. Bu etki günümüzde Kore sinema endüstrisinde Güney Kore’nin yeniden varoluş hikayesini Japonya üzerinden tartışmaya açtıran yapımlar üzerinden okunabilmektedir.

1998-99 yıllarında Kore TV dramalarının Çin’de kazandığı popülerlik neticesinde Kore dizileri ve filmleri, Asya’nın geneli başta olmak üzere, Kuzey Amerika, Avrupa ve Latin ülkelerine yayılmıştır. 2000’lerin başından bugüne kadar ise Kore medya endüstrisinin yakaladığı başarı giderek katlanmış ve Kore ulusal imajı havalı bir kültür olarak inşa edilmiştir.[3] Kore dalgasının erken dönem başarısı araştırmacılar tarafından neoliberal politika ışığında Kore hükümeti ve kültür endüstrisinin “yumuşak güç” (soft power) galibiyeti olarak yorumlanmıştır. Pachinko gibi politik tarihi yapımlar, Kore dalgasının yalnızca içerik ve biçimlerin akışını değil, karşılıklı finansal, teknolojik ve kültürel unsurların yeniden inşa edilmesine de katkıda bulunduğunu göstermektedir.

Bu hususta altı çizilmesi gereken nokta ise Güney Kore’nin özellikle 2000’lerden sonra Koreliliği ve milliyetçiliği Japon işgali ve sömürge tecrübesi üzerinden yeniden inşa etmesidir. Bu tecrübeyi sinemaya aktaran yapımcılar Korelilerin reaksiyonlarını incelemiş ve Japon işgal dönemi anlatıları üzerinden Koreli halkın kendi tarihiyle daha yakından bağlantı kurduğunu fark etmişlerdir. Özellikle, Kore kültür endüstrisindeki yapımlarla Japon öteki kavramı üzerinden Kore-li biz kavramı öne çıkarılmıştır.[4] Örneğin, 2018 yapımı Mr. Sunshine dizisinde Rusya-Amerika ve Japon işgaline karşı direnen Koreli aktivistler, erdemliler ordusu ve yurtsuz bırakılan Kore halkının mücadelesi işlenmiştir. Dizi Pachinko ile benzer şekilde Japon işgalinin başladığı 1900’lerin başında geçmektedir. Ancak, dizi yapımcıları Mr. Sunshine dizinde de diğer ülkelerin neden Kore’de olduğu sorgulamadan doğrudan Japonlara odaklanmayı tercih eder. Yine Pachinko dizisinde bazı sahnelerde Batılılara yer verilse de sömürge temsilleri Batılı ögelerle anılmamıştır. Son yıllarda dram, gizem ve aksiyon gibi farklı konularda dahi işlenen dizilerin içerisine Japon işgal dönemine dair vurgulamalar, benzetmeler ve karşılaştırmaların daha çok eklenmesi dikkat çekicidir.

Bu durum Kore-Japonya arasındaki savaşın bitmediğine sadece başka bir mecrada devam ettiğine işaret etmektedir. Pachinko dizisinin sekizinci bölümünde Solomon ve üvey kız kardeşi Hana karakterleri arasındaki diyaloglar üzerinden Güney Kore, “Kendine acımayı bırakmanın vakti geldi” diyor. Ve sinema sektöründe korkusuzca kendi tarihindeki yaraları açarken tarihi düşmanı Japonya’yı hesap vermeye davet ediyor. Bu anlamda dizinin yedinci bölümünde ise Büyük Kanto depremi ardından bir araya gelen Hansu karakteri ve Japon mafya patronun konuşması dikkat çekiyor. Güney Koreli yapımcılar “Acı çekip hayatına devam edenler ve acılarında boğulanlar” arasında Güney Kore’nin hayatına devam etmeyi ve küllerinden yeniden doğmayı seçtiği vurgusunu veriyor. Bu husus, Kore ulusal bilincinin inşasında Japonya tecrübesinin ekranlara nasıl yansıdığını gösteriyor. Pachinko dizisinde, başrol Sunja ve ailesinin mercek altına alınan ilk ve ikinci nesillerinin hikayesi, Kore’nin Japon sömürgesi altında olduğu dönemdeki korkunç vaziyetini tüm çıplaklığıyla sunarken; Koreli üçüncü nesle dair diyaloglar, Japonlar tarafından uygulanan baskı, zorlama ve göç nedeniyle ülkesine dönememenin, Japonlara boyun eğerek yaşamanın gerçekliğini anlatıyor.

Dördüncü nesil olan torun Solomon’un hikayesi ise sınıfsal farklılık ve göçmenliğin sadece Japonlarla ilgili olmadığını çalıştığı şirkette ne kadar başarılı olsa da Amerikalıların ve Japonların arasında kalma savaşıyla ekranlara yansıtılıyor. Böylelikle, Koreli Solomon’un bir yandan ne kadar iyi Japonca konuşsa da Japonya’da uğradığı aşağılanmalar, diğer yandan Amerika’nın en başarılı üniversitesinden mezun olsa da Amerikalılar tarafından uğradığı haksızlıklar dile getiriliyor. Özellikle, Hana’nın: “Sen asla onlardan biri olamayacaksın. Hoş kıyafetlerine, yüksek derecelerine rağmen. Hala kapıyı açık tutacaklar ki şansın var zannedeceksin.[5] sözleri, Solomon’u huzuru göçmen olduğu Amerika veya doğduğu Japon topraklarında değil kendi topraklarında ve kendi benliğinde aramaya sevk ediyor. Bu uyanışla birlikte aslında Koreli göçmenler üzerinden ayrımcılığın ve güç dayatmasının günümüzde bile değişmeyen durumu tasvir ediliyor. Kişi göç ettikten sonra her şey değişse bile ruhu ancak kendi vatanında huzuru bulur, diyor Pachinko’nun yazarı Min jin Lee.

Kısacası, Pachinko, Güney Kore-Japonya gerilimi üzerinden ortaya koyduğu; sömürgecilik, göçmen emeğin sömürüsü, kapitalizm ve asimilasyon vurgularının yer aldığı alt metinlerle seyirciyi derinden etkiliyor. Koreli göçmenlerin gerçek hayat hikayelerine dayanan Pachinko dizisi, Kore’nin global başarısını kullanarak dünyayı kendi durumundan haberdar etme misyonunun açık bir örneği olarak karşımızda duruyor. Kendine has kültürel akışıyla Kore dalgası, sinema ve dizi sektörünün kültürel üretim araçları üzerinden ortaya koyabileceği ideolojik potansiyele işaret ediyor. Doğu Asya’daki kültürel konseptin yeniden inşasında rol oynayan Kore film ve dizileri bölgenin tarihi, siyasi ve sosyal süreci hakkında önemli ipuçları veriyor. Sadece Kore kültürü hakkında değil Koreli kültüre karşı olan siyasi, tarihi ve hegemonik söylemler önemli derecede tasavvur ediliyor. Sonuç olarak, medya ile ideolojiyi birlikte düşünmenin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Güney Kore’nin yükselen başarısı ülkeyi hesap sorma konumuna taşımış görünüyor ve tüm dünyaya önemli bir ders veriyor: “Acılarında boğulanlar değil acı çekip hayatına devam edenler” başarıya ulaşıyor.


[1] Pachinko, Bölüm 3, 20 Temmuz 2023, Erişim: https://l24.im/mI1q.

[2] Brazinsky, Gregg A. “Nation Building in South Korea: Koreans, Americans, and the Making of a Democracy.” The SHAFR Guide Online, 2 Oct. 2017, doi:10.1163/2468-1733_shafr_sim140160199.

[3] Istad, Kim & Curran, 2022, p. 13.

[4] Istad, F., Kim, M. J., & Curran, N. M. Banal Koreanness: National imagery in multicultural-themed television shows. Critical Studies in Television, September, 2022. https://doi.org/10.1177/17496020221124704

[5] Pachinko, Bölüm 6, 22 Temmuz 2023, Erişim: https://l24.im/mI1q.