Hac büyük bir buluşmadır. Yaşanılan ülkeyi, etnik kökeni, insanın üzerinde bulunan ne kadar fark varsa, hepsini arkaya atıp sonsuz kudret sahibine kul olma provası, sözleri hâle, hâlleri da duruşuna döndüren sıyrılarak varlığın sahibine “hazırım/lebbeyk” diyebilmenin imkanıdır hac.
Ahmet MERCAN

Hac, şahsi ve toplumsal bir ibadettir. Aynı zamanda maddi ve manevi yönüyle, bedeni ve ruhu eğitime alan, pratikleriyle Müslümanı hesabı verilebilir bir hayata hazırlarken tüm pişmanlıkları tevbeyle arındıran; sayısız hikmet yüklü bir ibadettir. Elbette hacının diğer Müslümanlardan ayrı bir fıkhı yok.
Hac aynı zamanda, ümmetin büyük buluşması. Herkes durumuna göre, ya İbrahim ya İsmail veya Hacer duyarlılığıyla cem olup birlikteliğin görkemli ifadesini, geldikleri coğrafyalara taşımakla görevli. Hac ahiretle dünyanın buluştuğu yerde başlıyor. Hacer’in koşusundaki “umut ve korku” ile dünyadaki müminin olması gereken tutumumuzu idrak edip aktarırken beyaz kefenlerle mahşer günü, hesap vermeye koşanların haliyle ahireti yaklaştırır.
Hac büyük bir buluşmadır. Yaşanılan ülkeyi, etnik kökeni, insanın üzerinde bulunan ne kadar fark varsa, hepsini arkaya atıp sonsuz kudret sahibine kul olma provası, sözleri hâle, hâlleri da duruşuna döndüren sıyrılarak varlığın sahibine “hazırım/lebbeyk” diyebilmenin imkanıdır hac.
Büyük buluşma aynı zamanda ümmetin hâlleşme zirvesidir. Kul olmanın, olabilmenin bütünlediği “hacı” ismiyle her mümini seslenme yakınlığına taşıyan bu hâlleşme, tanış olanın bereketine açılmayı murad eder. Hangi bölgede, nasıl yaşandığı, ortak ve farklı sıkıntılar, çözüm yolları da bilişme olmadan çözüme ulaşmaz.
Hac aynı zamanda modern devirlerde korkulu, yasaklı ifadelerle karşılanan siyasi özelliği de olan bir ibadettir.
Malumdur ki, Hz. Peygamber Medine’den içlerinde Mekke’den hicret eden hacıların da bulunduğu kafile ile tavaf etmekteydi. Mekkeli müşrikler Medine’ye hicret eden müminlerin çelimsizleştiklerini konuşurken Hz. Peygamber tavafın ilk üç şavtında “remel” yapmayı emretti. Pazuları şişirip suretli ve çalımlı, kendine güvenli bir yürüme şekliyle “remel” günümüze kadar geldi. Ne var ki, günümüze pazumuz şişiyor mu, daha önemlisi gücümüzü kime gösteriyoruz?
Bu iki boyutlu soruyu izlediğimizde, yaptığımız haccın anlamının peşine düşme durumunda olduğumuzu görürüz. Hac her ibadette olduğu gibi biçim/şekil ve anlamdır. Zamanla ifsat azlığında anlam buharlaşıyor ve bütün mahiyet şekle yükleniyor. Kâbe’nin zihniyet putlaşmasının işgalinde olduğu abartı değildir. Tavafta başınızı kaldırıp baktığınızda Allah’ın (c.c.) evine tepeden bakan “ zemzem” isimli oteli ve diğerlerini görürsünüz. Sosyetenin umre için tercih ettiği, bu çok yıldızlı otellerin haccın ruhunu ne ölçüde taşıdığı izahtan varestedir. Tavaf sonrası kapılardaki isimleri okuyun. Hz. Ömer ve diğer önder sahabelerin yanında bugünkü ABD hizmetkârı kralların isimlerini görürsünüz. Medine’de yarı çıplak rock şarkıcılarına konser veriden ve bunu “özgürlük” diye sunan krallar ve onların hiç susmadan konuşan, hayatla irtibatını koparmış “müftülerine” hiç itiraz ettiniz mi? Farklı her görüşe hatta büyük imamlarda bile tekfire uzanan şiddetli azarlı ifadeler kullanılır. Hacılar her an sınır dışı edilme endişesiyle suskunluğa bürünürler. Verdikleri fetvalar, Suud ailesinin krallığını devam ettirmenin dışında Filistin ve Gazze ile ilgili fikir ve soruyu geçersiz kılmaktan ibarettir. Hatta bu kaygı öyle bir aşamaya geldi ki, Filistin kefiyesi takan bir umreci gencin Kâbe’ye giremeyeceğini ve bir daha takması halinde sınır dışı edileceği ikaz edilir. Beytullah, Allah’ın (c.c.) evidir. Bu yasak tutum, buna rağmen Allah’ın (c.c.) evinden Müslümanı çıkarma cüretini kendinde buluyorsa Beytullah’n işgal altında olduğu açıkça ortaya koymaktadır.
Haccın “büyük buluşma” olmasını engelleyen eylem ve kuralları çoğaltmak mümkün. Artık kimi Müslümanların Hacca gitmeye “Suud’u mu zengin edeceğiz?” yaklaşımı da sorundur.
Beytullah/ Allah’ın (c.c.) evidir. Bütün Müslümanlarındır. Haccın rükünlerinden alan tesettüre riayet eden Müslümanı Allah’ın (c.c.) evini görmekten men edecek hiçbir güç meşru değildir. Mekan onun, kul onun.
Yapılacak iş haccı, gerçek anlamıyla buluşturmak, adına, bilinçten uygulamaya bir çabayı iradeye dönüştürme ödevidir. Bu ödev her Müslümanın mazeret kabul etmez vazifesidir. Öncelikle iki ravzanın da Suud toprağı olmadığı, ümmete emanet olduğu bilinci devreye girmeli. Bundan ötürü küçük büyük demeden, her halkı Müslüman ülkeden temsilcinin bulunduğu Hac organizasyonu tarafından, başkanı değişimle gerçekleşen bir yapı ile idare edilmelidir. Bu yapı için halklar kendi idarecilerini yönlendirip icraya yönetmeliler.
Bu hayretle:
- Hac asıl anlamına taşınma süreci başlatılmalı.
- “Büyük Buluşma”nın hikmetine uygun hacıların yanında devlet görevlileri de bu emin beldede toplanmalı. Ümmetin ekonomik, siyasi uluslararası her türlü derdine çözüm aranmalı. Sürecin oluşturduğu ihlas ikliminden istifade edilme yoluna gidilmedi.
- Açılacak yarışma ile Kâbe ve çevresi ucube mimariden temizlenmeli ve Haccı kolaylaştırıcı eksende yeniden inşa edilmeli.
- Ulemanin ümmetin sorunlarını her yönüyle, önceden hazırlıklı olarak konuşup sonuç belgesi çıkarmaları sağlanmalı. Her konuda fikirler muhalif görüşlerle biirlikte konuşulup sonuca bağlanmalı.
- Ümmetin zenginliklerinin kendi içinde değerlendirilmesine öncelik verilmeli.
- Hacca gitme kolaylaştırılmalı ve “toprak bastı” ücreti Allah’ın (c.c.) evi için geçerli olmayacağı karara bağlanmalı.
- Devletler ve halklar düzeyinde meşru kültürel panayırlar, “gelin tanış olalım” yaklaşımıyla sergilenmeli.
- Bayramların ilan edilmesi problemi, sabit bir yöntemle karara bağlanıp ümmetin aynı günde bayrama toplanması sağlanmalı.
Şüphesiz daha yapılacak, düzeltilecek pek çok iş var. İlk sayılabilecek bu ödevleri düşünerek, bilince dönüştürerek ümmet coğrafyasında yankı aramak gerek. Her hacı bu yaklaşımların farkında olarak haccını gerçekleştirsin. Mübarek beldeleri işgalden kurtarıp doğal haline ve işlevine döndürmekten her Müslüman sorumludur. Her yönüyle ölü taklidi yapan Filistin’e karşı tepkisiz kalan ümmetin, derin uykudan uyanmaya hacdan başlaması anlamlı ve bereketli olacaktır.