İnsandı, acizdi. Sınırlı ve faniydi. Yalnız doğup, yalnız ölecekti. Hayat seyrüseferinde kâh kendini bilecek, kâh oradan oraya uçuşan bir kuru yaprak gibi savrulacaktı. Ümit edecek, sevecek, sevilecek; yaşadığına kalbiyle kâni olacaktı. Gönlüne her mevsim baharlar yerleşecek, lakin kimi zaman vaktinden önce zemheriyle tanışacaktı. Dünyaydı, yalandı. İnsandı, beşerdi. İnanacak, aldanacak, yenilecek, tökezleyecek, düşecek, kalkacak elbette sınanacaktı.
Öznur GÖRÜR KISAR

İnsandı, acizdi. Sınırlı ve faniydi. Yalnız doğup, yalnız ölecekti. Hayat seyrüseferinde kâh kendini bilecek, kâh oradan oraya uçuşan bir kuru yaprak gibi savrulacaktı. Ümit edecek, sevecek, sevilecek; yaşadığına kalbiyle kâni olacaktı. Gönlüne her mevsim baharlar yerleşecek, lakin kimi zaman vaktinden önce zemheriyle tanışacaktı. Dünyaydı, yalandı. İnsandı, beşerdi. İnanacak, aldanacak, yenilecek, tökezleyecek, düşecek, kalkacak elbette sınanacaktı.
Deryadan geçip bir damla suda boğulacaktı. Sınandıklarıyla var olacaktı. Kendisini bekleyen sona, bir kul olarak adım adım hazırlanacaktı. Yalan olana aldandığının farkına varacaktı. Nedamet yokuşlarında koşacak, çırpınacak, bitap düşecekti. Zaman zaman Rabbini bilecek, fakat çoğu kez nefsine yenilecekti.
Burası dünyaydı. Sınanmadığı dert üzerinden ahkâm kesemeyeceği bildirilecekti. Boyun eğmeyi, teslim olmayı öğrenecekti. Acziyle yüzleşecekti. Gücüyle, dünyada durduğu yer ile, pek tabii sınanacaktı. Yapıp ettikleriyle kulluk dersini ezber edecekti. Yapmam dediğini yapacak, etmem dediğini eyleyecekti. Peşi sıra gelen sınavların üstesinden gelebilmeyi umacaktı.
Varlıkla sınanacaktı. Elindeki güçle sınırlarını zapt etmekte, nefsinin hudutlarını bilmekte zorlanacaktı. İsteyecek, daha çok isteyecek; istedikçe istemenin sınırlarında kaybolacaktı. Kaybolduğunda kimi zaman kendini bulacak, kimi zaman bulunmak arzusu hissetmeyecekti bile. Kaybolmak ona varlıkla bildirilecekti.
Yoklukla sınanacaktı. Yokluklarında bazen boyun büküp, el açıp O’na sığınacak; kimi zaman isyankâr olacaktı. Yokluğun içinde varlık nimetine erişecekti. Rıza kapısında nimetlendirilecekti. Cennete varan duaları, hayalleri olacaktı. Duayı kalkan eyleyecekti.
İnsandı. Ona eşyanın hakikati bildirildi. Sorumluluğu kuşandı. O’nu bilmek, kulluk etmek, şükretmek nimeti ile şereflendi. Geldi, gördü, yaşadı. Çağın kötülüğünden ürperdi. Kimi zaman değiştirmenin çabasında oldu kötülüğü. Kimi zaman zalimlerden oldu. Affedilmeyi umanlardan da oldu. Tanrılaşmaya çalışanlardan da.
Dünyaydı. Burası bir sürgün diyarıydı. Sılayı özleyecek, özledikçe hırçınlaşacaktı. Gönlünü teskin edecek makama koşacak, huzurda nefeslenecekti. Kalbini mutmain kılacak huzurda daim kalma muradını taşıyacaktı. Gelgitlerde yorulacak, dinlenip nefesleneceği bahçeler bulmayı umacaktı. Müjdelere yaslanacak, kalbi teskin olacaktı. El hak doğruydu; kul bu seyrüseferde yürüyecek, daim yürüyecekti.