Mamafih asil olan bir kavme -velev ki müntesip olsun- intisab herhalde iftihar vesilesi ise de, ben bu kavme mensubum diye diğer İslam kavimlerini hakir görmek dahi adilikten başka bir şey olmadığından, bu adiliği yapanlar öyle asil bir kavme mensubiyet iddia ederlerse, bu o kavmin şerefine bir nakısadır.
Eşref Edîb
Sadeleştiren: Ahmet Geçer

Bağdat’da yayınlanan “ez-Zühûr” gazetesi “Türk, Arap” başlığı altında yazdığı bir başmakalesinde Vahdet-i İslamiyye’yi ihlal edebilecek bir mahiyette cereyan eden Türklük ve Araplık cereyanlarını şiddetli bir surette tenkid ediyor. Bazı Türk muharrirleri tarafından biri diğerinin zıddı olmadığı iddia edilen bu iki cereyanın öteden beri kardeş, öteden beri biri diğerine yardımcı olarak gelen ve bütün mukadderata beraber katılan bu iki İslam unsuru arasında müthiş bir uçurumun ortaya çıkmaya başladığını ileri sürüyor. Tarihin iki ikiz kardeş gibi kaydettiği bu iki kavmin hiçbir ciddi sebep olmadığı halde yalnız bazı menfaatperestlerin kurmuş oldukları kavmiyet tuzağına düşmekten kendilerini engelleyemediklerine teessüfler ediyor. Türklük cereyanını idare edenler hakkında hiçbir şey demiyor ise de, Irak taraflarında Araplık cereyanı başındakilerin henüz kendilerini idareden aciz birkaç mektep çocuğundan ibaret olduğunu söylüyor. Mukadderat-ı milletin böyle henüz aklı başına gelmemiş çocuklar elinde oyuncak olmasına ve buna müsaade edilmesine hayretler ediyor. Ve nihayet makalesine devamla diyor ki: Bunlar Araplık iddia ettikleri halde hiç birisi maatteessüf Arap nesline mensubiyetlerini katiyen ispat edemezler.
Mamafih asil olan bir kavme -velev ki müntesip olsun- intisab herhalde iftihar vesilesi ise de, ben bu kavme mensubum diye diğer İslam kavimlerini hakir görmek dahi adilikten başka bir şey olmadığından, bu adiliği yapanlar öyle asil bir kavme mensubiyet iddia ederlerse, bu o kavmin şerefine bir nakısadır.
Evet, sen eğer bulunduğun kavmin asaletini ortaya çıkaracak, terakkisinin tamamlanmasını istiyor isen, o kavmin şeref ve asaletini bozacak bir harekette, terakkisini engelleyecek tefrikada bulunma ki o kavim dahi senin ile iftihar etsin.
Bu gençlerin fikirlerini neşreden, geçenlerde yayınlanan “en-Nahda” gazetesinin bir başmakalesinde “Camia-i Türkiye” diye bir makale çıktı ve bu makalede dahi Türklerin Anadolu’da, Kafkasya, Buhara, Hive (Özbekistan) ve Büyük Türkistan’daki Türkler arasında bir birlik kurmaya çalıştıkları ve bunu Arap siyasetine mugayir gördüğü için ona mukabil olmak üzere Berberistan, Yemen, Suriye ve Irak’ta bir Arap birliğinin kurulmasının lazım geldiğini bir fikri siyaseti pazarlayarak beyan ediyor.
Biz burada haktan başka hiçbir şeye tâbi olmayarak söyleriz ki: Türkler sade Kafkasya, Buhara, Hive ve Kırım’da bir Türklük birliği kurulması için değil, aynı zamanda Hind’de, Afganistan’da, Çin’de Afrika’da, İran’da bir İslam Birliği’nin kurulmasına mesai hasretmiş bulunurlar ki bunu da yaşananları takip edenler, gazetelerde okuyanlar elbette bilir ve takdir ederler. Geçen sene Fas’tan Fransızlar tarafından İttihad-i İslami için çalıştıkları bahanesiyle ihraç olunan Türk subayları değil miydi? Şu halde Türkler’in bu hareketi neden kötü oluyor? Hem Türkler hem Araplar aynı maksatla aynı hareket tarzını takip etseler mi daha iyi olur, yoksa birbirine düşman iki grup halinde bulunsalar mı? Bu durumu takdir etmeyecek bir akıl sahibi bulunabilir mi?
*Sebîlü’r-Reşâd, 21 Teşrînisânî 1329, cilt: XI, sayı: 273, syf.: 205