Siyasi üstünlük kurma düşüncesi mücadeleyi beraberinde getirmiş ve yaşanılan yıkımı gözler önüne sermiştir. ‘Ben senden daha iyi idare ederim’ düşüncesi ihtirası beraberinde getirmiş ve devletlerin gerilemesi, yıkılması yahut değişime uğraması, yeni devletler, milletler ve dinlerin hakimiyet kurmak için her yola başvurmalarına haklı gerekçe gösterilmiştir. Çünkü Asr-ı Saadet’in ilk dönemleri hariç siyasi mücadeleler hep ‘ben daha iyi yönetirim’ ihtirası ile varlığını devam ettirmiş ve ilerleme bu şekilde olmuştur.
Betül ZEYREK

Denilebilir ki Endülüs olmasaydı Rönesans olmazdı.
Endülüs’ten İspanya’ya geçiş.
Müslümanım diyen herkes Endülüs’ü bilmeli diye düşünüyorum.
Elimizdeki bu eser 29 Kasım 1992 yılında yapılan sekiz konuşmacının tebliğ sunduğu TDV Yayın Kurulu Başkanı S. Hayri Bolay’ın açılış konuşmasını yaptığı ve neden böyle bir sempozyumun tertip edilmeye gerek duyulduğunu açıkladığı konuşması ile başlayan sempozyumun Ahmet Belada editörlüğünde kitaplaştırılmış hali. İyi ki kitaplaştırılmış dedim okuyup bitirdikten sonra.
Kitap 1996 yılında yine Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları tarafından ilk baskısı yayımlanmış. Elimizdeki baskısı ise Mayıs 2021’de Ankara’da yayımlanmış 2. baskısı. Eserin bütün yayın hakları Türkiye Diyanet Vakfı’na ait.
Sekiz konuşmacı farklı başlıklar altında Endülüs’ü konuşmuş. Her bir konuşmacı Endülüs’e güzel bir pencere aralamış. Neler oldu, ne kadar süre Müslüman olarak kaldı, şimdi nasıl?…
711 yılında bir avuç Müslüman İspanya’nın fethine nail olmuş ve birkaç kişi dışında okuma yazma dahi bilmeyen bu ülke de ilmin büyük bir kapısı sayılacak kadar parlak bir medeniyet kurmayı başarmışlardır. Öyle ki bu medeniyet, İslam devleti siyasi varlığını kaybettiği dönemde bile varlığını devam ettirebilmiştir.
İslamiyet’in gelmesi ile birlikte Avrupa’nın “karanlık çağı”ını dağıtan ilk ışıkların kaynağı haline gelmiştir Endülüs. Endülüs aynı zaman da Batı’ya ilmin, felsefenin, düşüncenin var olduğunu göstermiştir. İslam medeniyetinin temeli de bu şekilde güçlenmiş ve asırlarca devamlılığını sağlamıştır.
Endülüs, 780 sene yaşamış bir devlet, 1492 yılında siyasi varlığını kaybetmiştir. Sonrasında ise her Müslüman ülke vatandaşına reva görülen şeyler Endülüs Müslümanlarının da başına gelmiştir. Engizisyona, toplu katliama veya Hristiyanlaştırılmaya tabi tutulmuşlar. Tabi bunun sebeplerinden biri de dünyevi ihtiras, siyasi hırs. Devletler bu çıkmaza girince tarih sahnesindeki varlığı da tehlikeye girmiş oluyor. Ve yavaş yavaş yıkım gerçekleşiyor. Çünkü “Dünyevileşme ve ihtirasın hâkim olduğu yerde, akıl çalışmaz, göz görmez, kulak duymaz olur.” (s.11)
“Geleceği yaşamak zorunda olan milletlerin, geçmişin muhasebesini iyi yapması gerekir.” Bu eserin bu amaca hizmet etmesi düşünülmüş. Endülüs İslam devleti iken benliğini kaybetmiş bir millet halini almıştır.
*Ukbe b. Nafi, Musa b. Nusayr, Tarık b. Ziyad’dan; Melik Ebu Abdulah Es-Sağir’e Sekiz Asırlık Rüyalar Ülkesi/ ENDÜLÜS- AHMED BELADA, genel hatlarıyla Endülüs’ten bahsetmiştir. O dönem Osmanlı Endülüs Müslümanları için bir şeyler yaptı mı? Yapmadı mı? Sorusu çerçevesinde tarihi serüvenini ele almıştır. Tarihte dünyayı kendine hayran bırakan ayrıca Avrupa Rönesans’ının neredeyse en büyük teşvik edici gücü sayılan Endülüs Müslümanlarından da bahsetmiş Sayın Belada. İnsanın olduğu yerde iyilik ve gelişmişlik ile beraber kötülük ve gerilemeye götüren hareketlerin de bir arada bulunduğunu ifade ederek Jean Jacques Rousseau’ya ait olan şu alıntıya yer vermiştir. “Her şey, Yaratıcının, elinden çıktığında iyidir, insanoğlunun elinde bozulur.” (s.30) Çünkü iş artık siyasete dönmüştür. Siyasi üstünlük kurma düşüncesi mücadeleyi beraberinde getirmiş ve yaşanılan yıkımı gözler önüne sermiştir. ‘Ben senden daha iyi idare ederim’ düşüncesi ihtirası beraberinde getirmiş ve devletlerin gerilemesi, yıkılması yahut değişime uğraması, yeni devletler, milletler ve dinlerin hakimiyet kurmak için her yola başvurmalarına haklı gerekçe gösterilmiştir. Çünkü Asr-ı Saadet’in ilk dönemleri hariç siyasi mücadeleler hep ‘ben daha iyi yönetirim’ ihtirası ile varlığını devam ettirmiş ve ilerleme bu şekilde olmuştur.
*Edebi Kaynaklara Göre Son Dönem Endülüs Müslümanlarının Durumu- Prof. Dr. M. Faruk Toprak
İlk olarak sayın Toprak edebi kaynaklara dayanarak Endülüs’ün sıkıntılı süreçlerini ele almış ve bu bağlamda tebliğini sunmuştur.
*Endülüs Medeniyetinde Orijinallik Meselesi- Doç. Dr. Mustafa Aydın
İkinci olarak sayın Aydın Endülüs edebiyatının orijinalliğinden bahsettikten sonra Batı Edebiyatı’nı etkilediği hususlara değinmiştir.
*Endülüs’ün Yıkılış Süreci Üzerine Mülahazalar- Prof. Dr. Mehmet Özdemir
Bu bölümde Endülüs’te hâkim olan hanedanlardan, kurulan İslami devletlerden bahsedip, bu devletlerin yapıları hakkında değerlendirmelerini yaptıktan sonra birlikte hareket edildiğinde Hristiyanların Endülüs üzerinde hiçbir hakimiyet kuramadıklarını ifade etmiş ve aksi yapıldığında halk arasındaki ihtilaflardan yararlanarak Hristiyanların amacına daha çabuk ulaştıklarını beyan etmiştir.
*Endülüs’te Gelişen Düşünce Hayatı ve Batı’ya Tesirleri- Prof. Dr. S. Hayri Bolay
Bu bölümde sayın Bolay, özellikle Endülüs’te yetişmiş olan ‘ibn Rüşd, İbn Bacce, İbn Tufeyl, İbn Arabi gibi filozofların batıyı etkisi altına aldıklarından bahsetmiştir. Batı bu filozoflardan etkilenmekle kalmamış asırlarca sürecek olan akımların ortaya çıkma sürecine değinmiştir.
* Cezayirli Türklerin Endülüs Müslümanlarını Kuzey Afrika’ya Nakli ve Neticeleri- Prof. Dr. Ercüment Kuran
Öğlenden sonraki oturumun başkanı olan sayın Kuran, Osmanlı Endülüs ilişkilerinden bahsettikten sonra Osmanlının Endülüs Müslümanlarını Kuzey Afrika’ya nasıl taşıdığını ve buraları kurtarmak için sarf ettikleri çabaları ele almıştır.
*Muhyiddin İbn Arabi ve Türkiye’ye Tesirleri- Prof. Dr. Mustafa Tahralı
İbn Arabi’den bahseden Tahralı, İbn Arabi’nin Türk Kültür hayatına olan etkilerini ifade ettikten sonra Konya’ya yerleşme sürecini anlatarak Sadrettin Konevi’yi yetiştirme sürecinden bahsetmiştir.
* Edebiyatımızda Endülüs- Beşir Ayvazoğlu
Ayvazoğlu bu bölümde Ziya Paşa’nın tercümesinden bahsederek Osmanlının Endülüs tarihi ile yakından ilgilendiğini ifade etmiştir. Fakat divan edebiyatının Endülüs’ün ilgilenmediğini, Cumhuriyet Dönemi’nde ise Yahya Kemal ve Mehmet Akif Ersoy dışında kayda değer bir alakanın olmadığına değinmiştir.
*Endülüs Sanatı Prof. Dr. Selçuk Mülayim
Bu bölüm slayt gösterisi ile sunulmuştur. Son tebliğ olan bu bölümde İslam sanatının etkilerinin Endülüs’te uzun yıllar varlığını koruduğu ifade edilmiştir. Kitaba da bu görseller eklenmiş, yapıların planlarına yer verilmiştir.
Endülüs’te yüz binlerce Müslüman katledildi, Prof Rodrigo de Zayas (çev. Cemal Aydın), burada yazarın kendi ailesinin de eski Müslüman bir aileye mensup olup sonradan Hristiyanlaşma süreci kanıtları ile ele aldığı şekli yer alıyor. Endülüs’ün Yıkılış Süreci üzerine bir röportaj yer alıyor. En son kısımda Muallim Naci’nin bir şiirine Osmanlı Türkçesi ile yer verilmiştir.
O dönem bu sempozyum oldukça yoğun bir ilgi görmüş. Bu alanda araştırmalar yapacak olan kişiler için bir geçiş bir köprü görevi üstlenmiştir.