Siyonizm ve Çeşitleri

Siyonizme dair temel olarak kabul edilen bu yaklaşımların haricinde bir de zamana, mekana ve şartlara göre ortaya çıkan siyonizm yorumları olmuştur. Küresel gelişme ve değişimlerin etkisi altında şekillenen bu yorumlar da belirli kesimlerce temsil edilmiş ve edilmeye devam etmektedir.

Ahmet Faruk ASA

Yahudilere Filistin topraklarında bir yurt tahsisini amaçlayan siyonizm, özellikle 7 Ekim’in ardından daha yakından tanınmış ve çalışmalara daha fazla konu olmuştur. Türkiye’deki yaklaşımlar itibariyle tekdüze bir siyonizm algısının varlığından bahsedilse de siyonizm; kurulduğu topraklardan İsrail’in kurulmasına kadar kırılmalar yaşamış ve yaşamaya devam etmektedir. İhtiva ettiği düşünceler itibariyle siyonizmin tek bir metodolojiden ibaret olmadığını içinde farklı çeşitleri barındırdığını söyleyebiliriz. Bu yazıda siyonizmin çeşitli alt dallarının üzerinde duracağız.

Siyonizmin çeşitlerinden bahsederken üzerinde ilk durmamız gereken yaklaşım “Siyasi Siyonizm”dir. Siyonizmin kuramsal çerçevesinin şekillendirilmesinde büyük rolü olan Herzl’ın benimsediği bu yaklaşım, siyonizmin pragmatik yorumlarından biri olarak göze çarpmaktadır. Hâkim bir gücün desteği ve diplomasi ile bir yurt edinmenin gerekliliğini savunan Herzl, bu amaç doğrultusunda dönemin bölgedeki hâkim güçleri olan Osmanlı ve Almanya ile görüşme sağlamıştır. Ancak Herzl’ın bu anlayışının değer yüklü olduğunu belirtmekte fayda var. Zira Filistin topraklarına amaçlanan göçe, halefleri kadar sıcak bakmayan Herzl için diğer bölgeler de makul öneriler arasındadır. Filistin değil de Uganda ya da Arjantin de Herzl için kabul edilebilir yerlerdir. Göçün rotası neresi olursa olsun Herzl’ın metodolojisinin içerisinde “kolonileşme” vardır. Hâkim gücün etkisiyle yerli halkın topraklarından çıkarılması, Aliya’ların rotası Kudüs değil, farklı bölgeler olsaydı da yerinden edilme ile sonuçlanacaktı diyebiliriz.

Herzl ve Siyonist Kongrelere öncülük yapan isimlerin düşüncesinin aksine, diplomatik temasların zaman kaybı olduğu düşüncesi ile pratik adımların hızlıca atılması gerektiğini düşünen “Pratik Siyonizm” anlayışı da kendisine önemli ölçüde taraftar bulmuştur. Filistin dışında herhangi bir göç bölgesinin yanlış adım olacağını savunan Pratik Siyonizm taraftarları için Filistin’e göç ve yerleşme bir an önce başlaması gerekmektedir.

Mezkûr iki anlayışı da içerisinde ihtiva eden “Sentezci Siyonizm” anlayışı, Herzl’ın ölümünün ardından Siyonist Kongreler’in esas yapısını oluşturmuştur. Diplomatik adımların gerekliliğini savunan bu anlayış, aynı zamanda bu lobi çalışmalarının Filistin için atılması gerektiğini ortaya koyarak iki siyonizm biçimini bir nevi birleştirmiştir. Chahim Weizmann’ın önderliğinde devam eden siyonizmin bu yorumu, aktif ve saldırgan bir dış politika izlerken Filistin’de kolonileşmeye de ağırlık vermiştir. Sentetik Siyonizm, siyasi atılımlar sebebiyle uzaklaşan Pratik Siyonizm taraftarlarının da desteğini almıştır. “Balfour Deklarasyonu”, Sentezci Siyonizm taraftarlarının izlediği yolun anlaşılması için önemli örneklerden bir tanesidir. Kimyager olan Weizmann’ın lobi çalışmaları neticesinde dönemin İngiltere Dış İşleri Bakanı’nın kaleme aldığı bu mektup, Yahudilere Filistin topraklarında bir yurt kurulmasını öngörüyordu. Bununla beraber Weizmann’ın İsrail’in kurulmasının çok öncesinde Arap liderler ile gerçekleştirdiği temaslar da siyonizmin bu yorumunun üzerinde durulması gereken faaliyetlerinden biridir. Aynı zamanda İsrail’in ilk Cumhurbaşkanı da olan Weizmann’ın öncülüğünde şekillenen bu görüş, Herzl’ın Siyasi Siyonizm yaklaşımının ardından uzun yıllar Siyonist Kongrelerin almış olduğu kararlara yön vermiştir.

Siyonizmin en önemli yorumlarından biri de “Revizyonist Siyonizm”dir. Vladimir Zeev Jabotinsky öncülüğünde şekillenen bu anlayış, siyonizme getirdiği sert yaklaşım ile dikkat çekmektedir. Geçmiş lider ve yorumların aksine Jabotinsky, göçlerin ve hedefin sadece Filistin toprakları ile sınırlı kalmasını sert şekilde eleştirmiştir. İsrail’in güvenlik açısından devamlılığı için nehrin öte yakasını yani Ürdün bölgesinin de işgal edilmesi gerektiğini savunan Jabotinsky, bu hedefin gerçekleştirilmesi için her adımı meşru görmüştür. Siyonizmin militan kanadı olarak da bilinen revizyonist yaklaşım, 1930’ların ardından gerçekleştirmiş olduğu terör saldırıları ile öne çıkmıştır. Sadece Araplara yönelik değil İngilizlere yönelik de saldırılar gerçekleştiren Revizyonist Siyonistler, bu faaliyetler ile Yahudilerin bölgede kalıcılığını amaçlamışlardır. İlerleyen yıllarda İsrail Savunma Ordusu’nun temelini oluşturacak başta Haganah ve İrgun olmak üzere irili ufaklı pek çok militan yapılanma da Revizyonist Siyonistlerin etkisi ile ortaya çıkmıştır. Özellikle son otuz beş yılda İsrail’in Filistinlilere yönelik acımasız saldırılarının arkasındaki “Demir Duvar” politikası da yine Jabotinsky’nin kaleminden çıkan bir doktrin olarak göze çarpmaktadır.  Özellikle 7 Ekim’in ardından İsrail’in uygulamalarına baktığımızda İsrail siyasetinde Revizyonist Siyonizm’in temsiliyetinin güçlü bir şekilde devam ettiğini söyleyebiliriz.

Siyonizm, Avrupa’da ortaya çıkan ve esasları itibariyle seküler bir ideoloji olmasına karşın “Dini Siyonizm” de siyonizmin çeşitlerinden birini oluşturmuştur. Dini siyonizm de Yahudiler’in toprak sahibi olmasına yönelik bir perspektif ortaya koyarken metotlar itibariyle diğer yorumlardan ayrılmıştır. Halaka merkezli hareket eden Dini Siyonizm taraftarları; oluşacak devletin ve toplumun esas kimliğinin Yahudilik olması gerektiğini düşünmektedir. Oldukça pragmatist yaklaşımları içeren Dini Siyonizm, Yahudilerin Filistin’de var olma girişimlerini ilahi bir mesaj olarak yorumlamışlardır. Mesih gelmeden önce devlet kurulmasını şirk olarak gören Yahudi topluluklarına karşın Dini Siyonizm, sürgün dönemini Yahudiler için geri kalınmışlıklarla tarif etmektedir. Bu sebeple Mesih’in geleceği, Süleyman Mabedi’nin yeniden inşa edileceği, seküler yorumların engelleneceği, Yahudi kimliğinin baskın unsur olduğu bir İsrail Dini Siyonizm’in temel düşünce noktalarını oluşturmaktadır. 1967 yılındaki “6 Gün Savaşları”, Dini Siyonizm’in popülaritesini halk arasında oldukça arttırmıştır. Hem yeni toprakların hem de kutsal mekanların ele geçirilmesi, bu yaklaşıma olan desteği arttırmıştır. Zaman zaman İsrail içerisinde farklı tartışmaların öznesi olan Dini Siyonizm, desteklenme itibariyle geçmişten bugüne dalgalı bir görünüm arz etmiştir. Kitle iletişim araçları ve küreselleşme Dini Siyonizm’in de değişmesine neden olmuştur.

“Kültürel Siyonizm” de Siyonizm’e dair önemli yorumlardan bir tanesidir. Ahad Ha’am’ın başını çektiği bu yaklaşım, Yahudi kültürünün merkeze almıştır. Yahudi kültürü olmaksızın siyonizmin başarıya ulaşamayacağını savunan Ha’am, göç edenlere Yahudi kültürünün aktarılması gerektiğini savunmuştur. Ha’am, Filistin’e ilk göç eden Yahudilerden biridir. Ancak Ha’am’ın düşlediği ile gerçekte gördüğü tablolar birbirinden farklı olmuştur. Ahad Ha’am, göçün ardından Filistin halkının varlığını realist bir pencerede ele almış ve yorumunu bu perspektifte geliştirmiştir. Ha’am için Filistinlilerin varlığı diğer birçok siyonizm yorumunun aksine kabul edilebilir bir durumdur. Bunun İsrail ulusunun gelişimine katkı sağlayacağını düşünen Ha’am için güçlü bir kültürel bilinç, beraberinde güçlü bir kültürel yayılma getirecektir.

Siyonizme dair temel olarak kabul edilen bu yaklaşımların haricinde bir de zamana, mekana ve şartlara göre ortaya çıkan siyonizm yorumları olmuştur. Küresel gelişme ve değişimlerin etkisi altında şekillenen bu yorumlar da belirli kesimlerce temsil edilmiş ve edilmeye devam etmektedir.

Geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısı itibariyle oldukça etkili olan sosyalizmin sosuna bulanan “Sosyalist (İşçi Siyonizm’i)”, mezkûr değişimlerden etkilenen yorumlardan bir tanesidir. Kibbutzlara öncülük yapan bu Siyonizm biçiminde işçilerin hakkı savunulmakta ve tarım okulları ile kalıcılık hedeflenmektedir. Sosyalist Siyonizm’in partisi olan “İşçi Partisi”, 1977 yılında yapılan ve Likud’un kazanmasıyla sonuçlanan seçimlere kadar İsrail’de iktidarda kalmıştır.

“Neo Siyonizm” olarak adlandırılan siyonizm yorumu ise güncele yakın yaklaşımlardan birisidir. Milliyetçiliği ön plana çıkaran bu yaklaşım, bugün İsrail merkez siyasetinde kendine yer bulmaktadır. Tıpkı Dini Siyonizm’de olduğu gibi 6 Gün Savaşları Neo Siyonizm’i İsrail içinde öne çıkarmıştır. Neo Siyonizm’e karşı bir düşünce olarak “Post Siyonizm” ön plana çıkmaktadır. Sadece Neo Siyonizm’i değil siyonizmin diğer yorumlarını da karşısına alan bu anlayış, İsrail’in varlığına temelden sorgulamalar getirmektedir. Arapların da adil bir paylaşım ve yönetimin içinde olması gerektiğini savunan bu yaklaşımın belirli bir kesimde karşılık bulmasında özellikle İsrail içinde yükselen Radikal Siyonizm’in etkisi fazladır. 77 seçimleri ile beraber 80’li yılların ortasından itibaren İsrail siyasetinde ve düşüncesinde başlayan sorgulamalar Post Siyonizm’in etki alanını arttırmıştır. Post Siyonizm taraftarları, İsrail’in ortaya koymaya çalıştığı tarihi, siyasi, coğrafi, kültürel ve güvenlik paradigmalarının yıkıcı boyutlarına odaklanmaktadır.

Görüleceği üzere siyonizm bir eksende ortaya çıkıp ilerlemediği gibi, tek bir yaklaşımdan da oluşmamaktadır. Esas itibariyle siyonizm çeşitlerinin önemli çoğunluğu benzer bir İsrail geleceği perspektifi ortaya koysa da metotlar ve aygıtlar itibariyle birbirlerinden farklılaşmaktadır. Türkiye’deki siyonizm çalışmalarının bu boyutuna dair araştırmaların artması, Filistin meselesine sağlayacağı katkı açısından önem arz etmektedir.