Türkiye Siyonizmle Mücadele Derneği, amacı ve faaliyetleri bağlamında türünün ilk örneği olarak tarihe geçmiştir. Ayrıca sonradan değişik Arap ülkelerinde kurulacak olan siyonizmle mücadele derneklerine öncülük ederek bir uyarıcı görevi görmüştür. Osmanlıdan günümüze Türkiye’nin gündeminde olan siyonizm, İsrail’in ırkçı ve sömürgeci politikalarıyla birlikte güncelliğini korumaya devam etmektedir. İsrail’in yaklaşık iki buçuk aydır Gazze’de hiçbir din ve millet ayrımı gözetmeden yaptığı katliamlar, siyonizmin sadece Araplar için değil, aynı zamanda diğer milletler için de büyük bir tehdit olduğunu ortaya koymuştur.
Celil BOZKURT
Doç. Dr., Düzce Üni. Akçakoca Bey Siyasal Bilgiler Fak.

Filistin’de bağımsız bir Yahudi devleti kurmak amacıyla ortaya çıkan siyonizm, Osmanlı devletinden bu yana Türk kamuoyunun gündeminde oldu. 1948 yılında kurulan İsrail’in “Büyük İsrail” ve “Arz-ı Mevud” söylemiyle takip ettiği emperyalist ve ırkçı politikalar, siyonizmin Türkiye için büyük bir tehdit olduğunu ortaya koydu. Filistin’le tarihi ve kültürel bağları bulunan Türkiye, siyonizm tehdidinin en çok işlendiği ülkelerden birisi oldu. 1967 Savaşı’nda Arap ülkelerini yenen İsrail’in savaştan büyük toprak kazanımıyla çıkması Türk kamuoyundaki antisiyonist tepkiyi daha da körükledi. Bu dönemde İzmir’de kurulan Türkiye Siyonizmle Mücadele Derneği, gayriresmî biçimde yürütülen siyonizmle mücadeleyi dernek bazında resmi bir platforma taşıyacaktır.
Türkiye Siyonizmle Mücadele Derneği, 1968 yılında İzmir’de bir grup iş adamı tarafından Türkiye Siyonizm ve Masonlukla Mücadele Derneği adıyla kuruldu. Fakat Emniyet Genel Müdürlüğü, dernek isminde yer alan “masonluk” veya “siyonizm” ibarelerinden yalnızca birinin kullanılmasına dair derneğe uyarıda bulunmuştur. Bunun üzerine dernek, Türkiye Siyonizmle Mücadele Derneği adıyla son şeklini alacaktır. Dernek, 65 maddeden oluşan bir tüzüğe sahipti. Tüzüğün Türkiye Komünizmle Mücadele Derneği tüzüğüyle aynı olması, antikomünist bir yapıda olduğunu göstermektedir. Dernek, kuruluş amacını “…başta Siyonizm olmak üzere yıkıcı, yıpratıcı fikir ve cereyanlarla mücadele etmek, Milli Kültürümüzü, milli ve manevi değerlerimizi korumak” olarak açıklamıştı.
Türkiye Siyonizmle Mücadele Derneği, en faal dönemini Kemal Fedai Coşkuner’in başkanlığında geçirmiştir. Coşkuner, İzmir’de görev yapan bir ilkokul öğretmeniydi ve milliyetçi fikirleriyle temayüz etmiş bir aksiyonerdi. 1963’ten itibaren yayımladığı Fedai dergisi, milliyetçi camianın önemli yayın organlarından birisiydi. Dergi, milliyetçi çizgisine paralel olarak Yahudi ve Mason aleyhtarı fikirleriyle dikkat çekmişti. Fedai, Türkiye Siyonizmle Mücadele Derneği’nin kurulmasıyla birlikte derneğin sözcülüğünü yapmaya başladı. Coşkuner, siyonizmle mücadelenin önemini şöyle açıklıyordu; “Siyonizmle mücadele Türkiye’nin en büyük davasıdır. Tehlikeleriyle düşünülürse, böyle bir cemiyette vazife alabilecek kimselerin ancak idealist kimseler olabileceği tabiidir. Bir dev cesametinde olan düşmanımızın madde üstünlüğü yanında bizim varlığımız bir karınca mesabesindedir. Ancak şu var ki; küfre karşı yegâne dayanağımız olan iman kuvvetiyle hayatımız pahasına da olsa mücadeleye devam edeceğiz”
Türkiye Siyonizmle Mücadele Derneği, merkez şubenin dışında tek şubesini 1970 yılında Edirne’de açmıştır. Edirne şubesinin başkanlığını bir asker emeklisi olan Mehmet Fırıncılar yapmaktaydı. Fırıncılar, derneğin feshine kadar başkanlığını kesintisiz olarak yürütmüştür. Dernek, Yahudilik âlemini dünyada yaşanan birçok huzursuzluğun kaynağı olarak görmekte ve “insanlık düşmanı” dediği bu kavmî bütün “fesat” unsurlarıyla birlikte kamuoyuna ifşa etmeyi amaçlıyordu. Dernek, buna yönelik olarak hazırladığı bildiri, beyanat ve konferans gibi etkinliklerle kamuoyunun dikkatini çekmekteydi. Derneğe göre Yahudilik; siyonizm, komünizm ve kapitalizm gibi Yahudi menşeli ve onun casusluk faaliyetini üstlenmiş fikir akımlarıyla dünyayı istila etmek niyetindeydi. Dernek, “Büyük Türk Milletime” hitabıyla yayımladığı ilk beyannamede siyonizm tehlikesini şöyle açıklıyordu:
“İsrail’in sahte Tevrat’ından Talmut’a ve kutsal kitaplarına aktarılmış canlı örneklerle bu asi kavmin karakterini insanlığa karşı korkunç kin ve intikam planlarını ortaya koymuş bulunuyoruz. Kendilerini Yehova’nın imtiyazlı seçkin ırkı olarak kabul eden İsrail ve onun siyasi kolu olan Siyonizm, bugün bütün insanlığı hile ve desiselerle karıştırarak felaketler hazırlamakta, iktisaden sömürmeye çalışmaktadır. Hatta bu yolda büyük mesafeler kaydetmiş olduğu da ortadadır. Beşeriyet asırlardan beri bu fesat programının ıstırabını çekmektedir. Bütün ihtilâller, karışıklıklar, huzursuzluklar beynelmilel Yahudiliğin başı altından çıkmış olup, dünya bu yüzden manevi bir buhrana sürüklenmektedir. Dünyayı bir ahtapot gibi saran her türlü ahlaksızlığın, küfrün menşei olan Siyonizm, bütün milletlerin iç bünyelerine nüfuz etmiş durumdadır”

Türkiye Siyonizmle Mücadele Derneği’ne göre, Ortadoğu’da bağımsız bir İsrail devleti kurmak amacıyla dünya siyasetine giren siyonizmin misyonu İsrail’in kuruluşuyla bitmemiştir. Misyonunu güncelleyen siyonizm, Nil’den Fırat’a uzanan “arz-ı mev’ud” üzerinde büyük İsrail devletini kurmaya yönelik yeni bir istila hareketine hazırlanmaktaydı. Dernek, bahsi geçen plan dâhilinde Türkiye’nin tehdit altında olduğunu ve bu “sinsi” tehlikeye karşı mutlak surette önlem alması gerektiğini savunuyordu. Nitekim İslam aleminin kutsal mülkü Mescid-i Aksa Camii’nin 21 Ağustos 1969 tarihinde fanatik bir Yahudi tarafından kundaklanması derneğin İsrail aleyhtarlığını zirveye çıkarmıştır. Dernek, Türkiye Cumhuriyeti’nin İsrail’e siyasî ilişkilerini resmen kesmesi gerektiğini savunmuştur.
Türkiye Siyonizmle Mücadele Derneği’nin Edirne teşkilatı, mülkü şehir merkezinde başkan Mehmet Fırıncılar’a ait üç katlı bir binadan idare edilmekteydi. Teşkilat, Yahudiliğin, Türkiye’de ve dünyada yaptığı “bozguncu” faaliyetler hakkında bilgilendirme çalışmalarına yoğunlaşmıştı. Bu bağlamda Cevat Rifat Atilhan, Ziya Uygur ve M. Şahap Tan gibi tanınmış yazarların fikirleri referans alınmaktaydı. Bu yazarların eserleri, şehirde bulunan resmi ve sivil makamlara ücretsiz olarak dağıtılmaktaydı. Teşkilatın 15 günlük olarak hazırladığı dosyalar, idare merkezinde ve şehrin birkaç caddesinde bulunan panolar vasıtasıyla vatandaşlara ulaştırılmaktaydı.
Türkiye Siyonizmle Mücadele Derneği’nin antisiyonist faaliyetleri, kamuoyunda dikkat çekmiş ve Yahudiler tarafından mahkemeye taşınmıştır. Derneğin genel başkanı Kemal Fedai Coşkuner’in 1967 Arap-İsrail Savaşı boyunca Fedai’de kaleme aldığı Yahudi karşıtı yazılar için İstanbul Toplu Basın Mahkemesi’nde dava açılmıştır. Davada beraat eden Coşkuner, Temyiz Mahkemesi’nin beraatı bozmasından dolayı 25 Mayıs 1969’da İstanbul Toplu Basın Mahkemesi’nde yeniden yargılanmıştır. Sonradan davanın görülmesine İzmir Toplu Basın Mahkemesi’nde devam edilmiştir.
Edirne Yahudilerinin şikâyeti üzerine derneğin Edirne teşkilatı hakkında halkı “kin ve adavete tahrik” suçundan Edirne Sulh Ceza Mahkemesi’nde bir dava açılmıştır. Davada teşkilatın başkanı Mehmet Fırıncılar ve idare heyetinin ilgili kanunlara göre cezalandırılması ve derneğin de feshedilmesi istenmiştir. 7 Aralık 1971 tarihinde sonuçlanan davada, derneğin antisiyonist bir politika takip ettiği, Musevilerin siyonizmle bir ilgisinin olmadığı ve Türk toplumu içinde ayrı bir sınıf teşkil etmediği ve dernek yayınlarının Musevileri hedef almadığı anlaşıldığından sanıkların beraatine karar verilmiştir. Ayrıca, derneğin feshedilmesini gerektirecek bir halin de olmadığına hükmedilmiştir.
Türkiye Siyonizmle Mücadele Derneği, yaklaşık 6 yıllık bir faaliyet döneminden sonra diğer antisiyonist teşkilatlarla güç birliği yapma kararı almıştır. 3 Kasım 1974’de toplanan genel kurulda, genel merkezin gayrimenkul, ayni ve nakit mallarının Ülkü Ocakları Derneği İzmir Şubesi’ne; derneğin Edirne Şubesi’nin menkul ve diğer emvalinin de Ülkü Ocakları İstanbul Şubesi’ne teberru edilmesine ve derneğin de feshine karar verilmiştir.
Türkiye Siyonizmle Mücadele Derneği, amacı ve faaliyetleri bağlamında türünün ilk örneği olarak tarihe geçmiştir. Ayrıca sonradan değişik Arap ülkelerinde kurulacak olan siyonizmle mücadele derneklerine öncülük ederek bir uyarıcı görevi görmüştür. Osmanlıdan günümüze Türkiye’nin gündeminde olan siyonizm, İsrail’in ırkçı ve sömürgeci politikalarıyla birlikte güncelliğini korumaya devam etmektedir. İsrail’in yaklaşık iki buçuk aydır Gazze’de hiçbir din ve millet ayrımı gözetmeden yaptığı katliamlar, siyonizmin sadece Araplar için değil, aynı zamanda diğer milletler için de büyük bir tehdit olduğunu ortaya koymuştur.