Şairi Evkaftaki Memuriyetinden İstifa Ettiren O Bahar

Yasemin ve hanımelinin baş döndüren kokuları bizi mecnun eyler. Senin sevgini içimize yerleştirip kavileştiren onca bahar delilinden hangi birinde karar kılsın bu gözler. Şairleri işlerinden eyleyip, öylece hayran hayran izletecek kadar deli divane eden bir sarhoşluksun.

Öznur GÖRÜR KISAR

Seni sevmek için herhangi bir bahaneye ihtiyacımızın olmadığını biliyorsun ey bahar. Seni sevmek bizim kaçamadığımız karşı koyamadığımız türden bir mucize. Seni sevmekteki nazlanışımız güzelliğine duyduğumuz tereddütten ibaret değil, bilakis yine, sana aldanışımızdan duyacağımız kederle ilgili.

Tam kara kışa alışıyor gönlümüz. Yağmur,  boran, kar, fırtına her yer. Sonra gelip içimize bir kucak umut bırakıyorsun. Ağaçlarında seni şakıyan kuşların, kuru dalların uçlarından fışkıran yemyeşil bir gülşeni andıran tomurcukların. Aydınlık tertemiz, günlü, güneşli günlerin. Senin hangi mucizen, hangi yansıman, hangi tecelline şaşırmadan bakakalsın öyle gözlerimiz hayretle?

 Yanağımızı hafifçe okşayıp, esip geçen tatlı rüzgarlarına mı? Fırtınalar henüz dinmişken bir güneşe aldanan çiçeklerine mi? Her seferinde kışa yenilmeyen, gövdesinde tomurcuklar saklayan zümrüt fidanlarına mı? Vaktini belleyip hiç şaşmayan takvimi ile gönlümüzü şen eyleyen erguvanlarına mı? Bir Acem halısı misali ayaklarımıza serdiğin yemyeşil rüyaya mı?

“Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz” sorusuna cevaben sadece baharın tek bir gününde sayabileceğimiz onlarca nimet varken …

Biz senin güzelliğine meftûn, sen ise onun bize yansıyan cüzî bir yanısın sadece. Her sabah gönlümüzü şükrünle doldurur serçelerin cıvıldayan türküsü. Yasemin ve hanımelinin baş döndüren kokuları bizi mecnun eyler. Senin sevgini içimize yerleştirip kavileştiren onca bahar delilinden hangi birinde karar kılsın bu gözler. Şairleri işlerinden eyleyip, öylece hayran hayran izletecek kadar deli divane eden bir sarhoşluksun. Orhan Veli’nin evkaftaki memuriyetinden istifasına sebeptir baharın. “Beni bu güzel havalar mahvetti” der. “Eve ekmek ve tuz götürmeyi böyle havalarda unuttum” diye devam eder. Aklını alır; mecnun eyler, esaslı, efsunlu hallerin. Öyle bir cennet sedasıdır ki rüzgârın, yaprakların, kuşların.

İnandık, iman ettik. Kalbimiz bu muştuyu nasıl görmezden gelsin? Hâşâ. Aksi mümkün olmaz iki cihan bir araya gelse. Her bahar tekrarladığın bu dersi âmâ olsak, yine ezberden okur dilimiz, gönlümüz. Sadece tehlike şu ki; senin ihtişamlı bahar bayramına hazırlıksız yakalanır kalbimiz. Aldanıverir, sevmeyi dener, yeniden bir fanide arar ısrarla sesinin aksini. Bu akis sanır ki ona yarendir. Sever, koşar, aldanır. Sonra yine dizlerimizin üzerinde senin huzurunda buluruz kendimizi bilirsin. Tevbe, mağfiret ve türlü yakarış ile.

Bahardan korkumuzu bildin mi? Neden temkinli hallerimiz ile meftûnuz ona. Neden hep bir adım geriden gelir ürkek sevdamız. Dokunursak gönül terazimizin şaşmasından korkarız. Uzaktan severiz baharı bundan sebep. Başımız dönse de mecnun olup, içimiz gitse de akıl yitirecek gibi olsak da yolunda. Biz uzaktan sevmelerin sevdalısıyız. Elimize batmasından korktuğumuz, yediveren güllerini uzaktan koklayışımız gibi. İnandık, iman ettik. Amenna ve saddakna. Yalnız Rabbim, baharın aldatıcı hallerinden sana sığınır, senden aman dileriz. Acizliğimizi aşikâr eyler; affımızı dileriz. Niyazımızdır.