D. Mehmet Doğan, isminin önündeki D harfi sadece devrimciliği simgelemiyor, aynı zamanda “Dava Delisi” olmanın da nişanesiydi. İsterseniz “Dil Duyarlılığı”nın tecessüm etmiş şekline de işaret sayabilirsiniz. “Dertli” ve “Daimî Dost” gibi kelimelerle ünsiyet kurmanız da yerli yerindeliğe aykırı değildir.
Hüseyin AKIN
Şair-Yazar
D. Mehmet Doğan, isminin önündeki D harfi sadece devrimciliği simgelemiyor, aynı zamanda “Dava Delisi” olmanın da nişanesiydi. İsterseniz “Dil Duyarlılığı”nın tecessüm etmiş şekline de işaret sayabilirsiniz. “Dertli” ve “Daimî Dost” gibi kelimelerle ünsiyet kurmanız da yerli yerindeliğe aykırı değildir.
***
Hareketçidir. İnsanın hareketi insanı ve eşyayı değiştirmektir fikrini savunan Nurettin Topçu’nun rahle-i tedrisinden geçmiştir. Var olmak, düşünmek ve hareket etmektir düsturunca yaşamıştır. Düşünceyi anlamlı kılan onu ayaklandırmak ve isyana zorlamaktır. D. Mehmet Doğan’ın ömrü hayatı bu isyan ahlakının örnekleriyle doludur.
***
Dergâh’ın kapısından eğri odun geçmesin diye gayret sarf eden bir tavır adamıdır. Hareket “Dergâh”a evrildiğinde iman-niyet ve eylem arasındaki münasebetin de birliğine müdrik bir mütefekkir olmanın mücadelesini vermiştir. Bu topraklarda olan ve bitmeyen şeyler birdenbire olmamıştır, bir seyir ve mühendislik üzere cereyan etmektedir. Öz kültürümüze karşı bir mukavemet bilinci, topyekûn bir medeniyet direnişi sergilememiz gerektiğini yüksek sesle dile getirmiş, öncü olmuştur.
***
Kendisini ruberu tanımadan evvel kitaplarıyla tanışmıştım. Onun kült kitabı sayılabilecek yakın tarihin arka yüzünü anlatan “Batılılaşma İhaneti” kitabı lise yıllarımın aydınlanma kitabı olmuştur. Onun sayesinde yakın geçmişin ışığıyla yakın geleceğimi görmeye çalıştım. Üstat Cemil Meriç’in “İthamname” ifadesiyle nitelendirdiği bu kitap, nesillerin başucu kitabı olmayı hak etmektedir. Dönemi itibariyle de cesur bir kitaptır. Ayrıca bu kitap bana okumayı sevdirmiştir.
***
Bakü’de gerçekleşen bir şiir programında kendisiyle sohbetimiz esnasında “Batılılaşma İhaneti” kitabına çok vurgu yapmış ve bu kitabın ilavelerle yeniden basılmasının iyi olacağını söylediğimde bu teklifimden hazzetmemiş olmalı ki, “O yazıldı bitti. Yeni şeylere odaklanalım” diye karşılık vermişti. Onlarca kitaba imza atmış bir yazarın en çok bilinen ve ünlenen kitabının sürekli gündeme getirilmesi birçok yazar gibi onu da rahatsız etmiş olmalıydı.
***
Türk Tarih Kurumu’ndan TRT’ye kadar birçok resmi kurumda aktif olarak görev almış olmasına rağmen çalıştığı kurum ve kuruluşların resmi rengine boyanmaması, onu yakasız gömlek ve fiyakasız vazife anlayışının sembol ismi kılmıştır.
***
Uzun yıllar Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanlığı’nı yürüterek Ankara ile İstanbul arasındaki insicamın tesis edilmesi için uğraştı. Yorgunluğunun şahidiyim. “Yıkmak kolay yapmak zor” çerçevesinde kendisiyle yaptığım uzun konuşmaların notları hâlâ evrak-ı muhimme’m içerisinde muhafaza edilmektedir.
***
Lise son sınıfta bir öğretmenimin “Sözlük okuyun” tavsiyesine “Sözlük de okunur muymuş” diye önce şaşırmış, bir süre sonra D. Mehmet Doğan’ın “Büyük Türkçe Sözlük” isimli kamusunu okuyarak buna alışmıştım. Sadece sözlük okumakla kalmamış aynı zamanda kelimelerin seyir defterini tutan bu adam sayesinde sözcüklerle dost ve arkadaş olmuştum. Gerçekten de kamusa uzanan el ile namusa uzanan el arasında bir suç ortaklığı varmış, bunu o vakit anlamış oldum.
***
Bir yazarı sözlük yazmaya sevk eden şey ne olabilir? Bunun cevabını seneler önce (10 yıl evvel) kendisiyle yaptığım bir söyleşide almıştım. “Kitabın Ortasından Söyleşiler” başlıklı söyleşide bunu şu cümlelerle anlatmıştı: “Edebiyat müfredatında, 20. yüzyılın edebiyatçılarının eserlerinde bulunan kelimelerin Türk Dil Kurumu’nun hazırladığı sözlükte bulunmadığını gördüm. Bunun üzerine ne yapabilirim diye düşündüm ve karşılaştığım kelimeleri notlarıma kaydetmeye başladım. Okul ve askerlik döneminden sonra ciddi olarak sözlük çalışmasını sürdürerek ortaya çıkmasını sağladım.”
***
D. Mehmet Doğan Türkçe düşünmeyi ve Türkçeyi düşünmeyi mesele edinmiş bir yazardı. Bir yazar milletinin nasıl sözcüsü olması gerekiyorsa kurduğu cümlenin mücadelesini öyle verdi. Bunu hakikatin hatırını kırmadan yaptı. Mukavemetin ve de savunmanın nereden başlaması gerektiğini sözü eğip bükmeden ifade etti: “Keşke babalar şapka giyseydi de kelimelerimizin sahibi olsa idik! Asıl kahramanlık şekli değil muhtevayı, özü, esası korumaktır.”
***
D. Mehmet Doğan Ağabey’in aynı saate ayarlı kafa ve gönül duvarında hep Mehmet Akif çerçevesi asılıdır. Mehmed Âkif: Çanakkale’den Sakarya’ya, İslam Şairi İstiklal Şairi Mehmet Akif, Camideki Şair: Mehmet Akif, İstiklal Marşı: Bin Yılın Destanı… gibi eserleriyle Safahat ruh ve atmosferini bütün bir memleket sathına yaymaya çalışmış, Akif’in bıraktığı yerden istiklal mücadelesini sürdürmüş, ruhu Nurettin Topçu dergâhından Tacettin dergâhına intikal etmiştir. Hiç şüphesiz o hafızamızda Akif’i hatırlatan adam olarak kalacaktır.
***
En son Konya’da Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi rektörü ve Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Prof. Dr. Musa Kazım Arıcan Bey’in de olduğu sohbetimizde bol bol Sinop’un güzelliğinden, şirinliğinden ve mutlu şehir olma özelliğinden konuşmuştuk. D. Mehmet Doğan Ağabey “Türkiye’nin bütün vilayetlerini gezdim, Sinop hariç” demişti. İlk fırsatta bir Sinop ziyareti yapmak üzere kavilleşmiştik. İki kez davet etmiştim. Birincisinde meşguliyeti, ikincisinde sağlığı el vermemişti. Sinop ziyaretinde ısrarım üzerine verdiği cevap bu konuda son sözleri gibiydi:
“Hüseyinciğim sanırım senin cennet memleketin Sinop’u görmek bana nasip olmayacak!”
Allah gerçek, sahih ve sahici cenneti görmek nasip etsin Mehmet Ağabey’e.