Aksa Tufanı’nın Akşam Ülkelerine Tesiri

Aksa Tufanı’nın bu ülke halklarına siyasi tesirlerinin yanı sıra, ahlaki tesirinin de oldukça kuvvetli olduğu kanaatindeyim. Gazze’deki Müslüman kardeşlerimizin bu büyük vahşet karşısında gösterdikleri metanet ve dirayet, iman gücü Batı insanının dikkatini çok çekti. Birçokları, gerçek imanın ancak bu olabileceğini ifade ettiler.

Mucahid YILDIZ

Acizane bu yazıyı kaleme almaya başladığım şu sıralarda henüz öğleden sonra saat 3’e geldi. Dışarıya baktığımda ise sanki güneş batmış gibi karanlık bir hava vardı. Avrupa’nın kuzeyine çıktıkça günlerin giderek kısaldığına ve gün ışığının çok az ya da bazen hiç görünmediğine şahit olursunuz. Bu yüzden Almanca’da batıdaki ülkelere “Abendland” yani akşam ülkesi;  doğudakilere ise “Morgenland” yani sabah ülkesi denmektedir. Güneşin doğduğu ve battığı cihetlerden dolayı böyle bir tabir kullanılmış olabilir.

Havanın durumu ve coğrafi yapıların insanların ruh haline de tesir ettiği konusunda ilmi bir takım izahatlar mevcuttur. Dağlık bölgelerin insanlarının daha sert ve zorluklara daha dayanıklı olmaları buna bir örnektir. Akşam ülkelerinin insanlarının ise, onlardan daha akıllı olduklarını sananlar tarafından kolayca uyutulup kandırıldıkları kanaatindeyim.

Fakat, 400 günden fazla bir zamanı geride bıraktığımız Gazze’deki  “Aksa Tufanı” ameliyesi başta İngiltere olmak üzere hemen bütün Batı Avrupa ülkelerini iyi bir sarsıntı ile kendine getirdi. “Leitmedien” (öncü medya) adı verilen ve ahaliyi kendi tekelinde tutarak haberleri istedikleri gibi aktaran medyanın etkisi önceden daha fazlaydı. Çoğunluğu gençlerden oluşan ve akşam ülkesi insanları olmalarına rağmen kolay uyutulup aldatılamayan insanlar, Gazze’de yaşanan siyonist vahşeti yansıtan gerçekleri sosyal medya aracılığıyla öğrendiler.

Resmi ve yarı resmi kanallar, doğrudan siyonistlerin hizmetinde olup, ezici bir güce sahip gazete ve dergiler ise malum olduğu üzere, siyonist rejimin kendini savunduğu iddialarıyla tüm gerçekleri sümen altı etmeye devam ediyorlar. Ancak, katil Netanyahu hakkındaki insan hakları mahkemesinin tutuklama kararından sonra, televizyonlarda az da olsa Gazze ve Lübnan’daki siyonist katliam ve tahribattan haber vermeye başladılar.

Aksa Tufanı’nın bu ülke halklarına siyasi tesirlerinin yanı sıra, ahlaki tesirinin de oldukça kuvvetli olduğu kanaatindeyim. Gazze’deki Müslüman kardeşlerimizin bu büyük vahşet karşısında gösterdikleri metanet ve dirayet, iman gücü Batı insanının dikkatini çok çekti. Birçokları, gerçek imanın ancak bu olabileceğini ifade ettiler. Vatikan’ın insanlara kabul ettirmek istediği üçleyen “Tanrı” inancını sorgulayanların sayısı her geçen gün artmaktadır.

Seküler hayatın gerekliliğini savunanların, insanları kandırmak için ortaya koydukları, insan hakları demokrasi, dürüstlük gibi değerler, sözümona Batı’nın etik değerleri,  bugün artık birçok insan tarafından sorgulanıyor. Ortaya konan tüm bu değerleri, cahiliyenin helvadan yaptıkları putları acıktıklarında yiyen müşrikler gibi, laiklerin de yiyip bitirdiklerini görenler elbette şaşkına döndüler.

Batı’nın sanayideki gelişimiyle birlikte, son yüzyılda hayata geçirdiği değerlerin bir kısmının gerçekten insanlık adına müsbet gelişmeler olduğu inkar edilemez. Ancak son 30 yılda, bu değerler konusunda da büyük bir gerilemenin yaşandığını da belirtmek isterim.

Bu ülkede şahit olduğum birkaç örneği burada verebilirim. Mesela, iş hayatına baktığımızda, Almanların ekseriyetinin çok dürüst olduklarını, sözlerinde durduklarını, dakik olduklarını ve işlerini sağlam yaptıklarını görürüz. İlk geldiğimde, sokaklarının temizliği, yolları, trafik kurallarına harfiyen uymaları, hele bazı küçük köy ve kasabalarda insanların tanımadıkları halde birbirlerini selamlamaları doğrusu çok dikkatimi çekmişti.

Siyasi açıdan durumu değerlendirdiğimizde Orta Doğu’daki siyonist saldırganlıkla birlikte Ukrayna-Rusya arasındaki savaş, özellikle Almanya’da sırayla işbaşı yapan geleneksel partilerin ne kadar çifte standartlı hareket ettikleri açık bir şekilde ortaya koydu. Bu yüzden bu partilere olan itimat neredeyse tamamen ortadan kalktı.

Almanya’da olduğu gibi,  Avrupa’nın özellikle İsrail siyonist rejimine tam destek veren ülkelerde insanlar, hem siyasi bakımdan hem de ahlaki bakımdan yeni arayışlar içindeler. Aklı selim binlerce insan, özellikle Gazze’deki Müslümanların mert duruşu karşısında İslam’a olan peşin hükümlü bakışlarını tamamen değiştirdiler.  İnşaallah yeni gelişmeler bütün insanlığın hayrına olur.