BM uzmanları, 2019’dan bu yana Hindistan’ın uygulamalarıyla ilgili endişelerini dile getiren yaklaşık 25 açıklama yayımlamıştır. Bu durum, Hindistan’ın insan hakları siciline ilişkin artan rahatsızlığı yansıtıyor. Ancak, Hindistan hiçbir çekince göstermeden işgale devam ediyor.
Aslan BALCI

Jammu Keşmir’in yarısı 27 Ekim 1947’de İngiltere’nin yol vermesiyle Hindistan tarafından işgal edildi. Bir yıl sonra, 14 Mayıs 1948’de, Müslümanlar için son derece kıymetli olan Filistin toprakları, ABD ve yine İngiltere’nin desteğiyle bebek katili Siyonist İsrail’e peşkeş çekildi. Söz konusu her iki İslam beldesinde gözyaşı ve işgal günümüze kadar devam etmektedir. Her iki işgal BM’nin masasına gelen ilk dosyalar olmasına rağmen, bir çözümün bulunmaması tarihin bir kara lekesidir.
Hint askerleri, işgali sonucunda Pakistan’a hicret eden yaklaşık 350 bin sivili katletti. Aynı tarihlerde Siyonist, barbar, işgalci İsrail, 1948’de, 1 milyona yakın Filistinliyi zorla topraklarından çıkararak sürgün etti. Nisan 1948’de, her iki soykırım ve işgal için BM karar aldı. Filistin halkının ayrı bir vatanı olacağı, Keşmir halkının referandumla kendi geleceklerine karar vermesi karara bağlandı. İsrail ve ona destek veren emperyalistler, Filistinlilere devlet kurma fırsatı vermedi. Hindistan da, Keşmirlilerin yaşam haklarını sonlandırmak için günümüze kadar soykırım yapmaya devam ediyor.
Keşmir’de referandum yapılmadı, Filistin halkına bir vatan parçası verilmedi. BM’nin sözünü dinleyen yok: Bundan dolayı, BM’nin yapısı değiştirilmeli. Beş sömürgecinin ve üzerlerindeki üst Siyonist yapının hegemonyası yok edilip, BM’de milletlerin gerçek temsilcileri yerlerini almalı. Güçlü olanların dünyayı yönetmeye kalkmasının sonuçlarını görüyoruz: İşgal, iç savaş, açlık, göç ve esaret sahneleri… Bunlar hep basiretsiz ve güçsüz BM’nin etkili olmayışının neticesidir.
BM uzmanları, 2019’dan bu yana Hindistan’ın uygulamalarıyla ilgili endişelerini dile getiren yaklaşık 25 açıklama yayımlamıştır. Bu durum, Hindistan’ın insan hakları siciline ilişkin artan rahatsızlığı yansıtıyor. Ancak, Hindistan hiçbir çekince göstermeden işgale devam ediyor.
Artık Gazze, Filistin ve Keşmir’in çatışma alanı değil, barış ve huzurun yurdu olma zamanı geldi. Hem Keşmirdeki Hindular hem de farklı bölgelerden yahudiler Gazze’deki Müslümanlara yönelik soykırım yapıyorlar. Farklı millet ve inanışla olsa da islam beldelerine saldırmak ve oradaki müslüman halkı katletmek noktasında birleşiyorlar. Birbirlerine taktik, silah, mühimmat ve siyasi destek verdiklerine şahit oluyoruz.
Modi İdaresi Keşmir’de Soykırım Yapıyor
Yüzsüz işgalciler kendilerinden son derece eminler. Arkalarında emperyalist güçlerin ve BM’deki 5 soytarının olduğunu bildiklerinden, kimseden korkuları olmadığını açıkça dile getiriyorlar. İşgal altındaki Jammu ve Keşmir Meclisi, özel statünün yeniden sağlanmasına ilişkin bir karar aldı. Kararın kabul edilmesiyle işgalci Hinduların önde gelen siyasi gücü BJP başkanı Sat Paul Sharma, yaptığı açıklamada, “Narendra Modi başbakan ve Amit Şah içişleri bakanı olduğu sürece binlerce benzer karar geçse de 370. madde geri getirilemeyecek” tehdidinde bulundu.
Hindistan işgali altındaki Jammu Keşmir 1947’den beri özgürlüğüne kavuşacağı günü beklerken Başbakan Narendra Modi hükümeti,5 Ağustos 2019’da, özerk bölgeyi hukuksuz bir şekilde işgalden ilhaka çevirdi. İşgal altında olmasına rağmen en azından özel bir statüye ve özerkliğe sahipti. Kısmen de olsa bazı hakları vardı. Özerklik ortadan kaldırılınca Jammu Keşmir eyalete dönüştü. Ayrıca Hindistan, “böl-parçala” mantığıyla hareket ederek bölgeyi “Keşmir” ve “Ladak ve Jammu” olmak üzere iki bölüme ayırdı.
İşgal ve ilhaka karşı çıkan Müslüman Keşmirliler barışçıl yöntemlerle gösteri, protesto ve toplantı yapmaya kalkıştılar. Ancak Hindistan’ın ölüm saçan askeri birlikleriyle, tanklarıyla ve toplarıyla karşılaştılar. İşgalci ordu, yasaklı silahları kullanarak tarihte eşine rastlanmayan devlet terörüyle karşılaştılar. Binlerce masum insan sokak ortasında katledildi. Camiler, okullar yıkıldı; ayakta kalanlar ise kapatıldı. Dükkânlar, iş sahaları ve tarım alanlarının işletilmesi yasaklandı. Aylarca sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Yiyecek stoku olmayanlar açlıkla karşı karşıya kaldı.
Elektrikler kesilerek, kısıtlı imkânlarla kurulan sanayi tesislerinin iflas edilmesi sağlandı. Ev ve cep telefonlarıyla birlikte internet de kapatılınca dış dünyayla irtibat kesildi. Gazetecilerin eyalete girişi yasaklandığı için kimse işgalci Hindistan’ın Jammu Keşmir’de işlemiş olduğu soykırım ve barbarca katliamlardan haber alamadı. On binlerce sivil gözaltına alınarak korkunç işkencelere tabi tutuldu. Genç, kadın, erkek, yaşlı, özellikle kanaat önderleri ve siyasilerin bir kısmı işkence esnasında ve sağlıksız hapishane ortamında can verdi.
Tüm dünyanın ve insan hakları örgütlerinin tepkisine rağmen Modi idaresindeki Hindistan, ardına bebek katili İsrail ve soykırımcı ABD’yi alarak etnik temizliğe devam etti/ediyor. Demografik yapıyı değiştirmek için Hindu asıllı kişiler bölgeye sevk edilmeye başlandı. Başıboş Hindular kapalı olan işyerlerini, evleri ve tarlaya gitmesi yasaklanan Keşmirlilerin ürünlerini çaldı. Bu çirkeflik bizzat Hindu rejim tarafından organize edildi.
Gazze ve Doğu Türkistan’daki Vahşetin Aynısı
Zulüm ve işkenceye dayanamayan bazı Keşmirliler ata yurdunu terk ederek Hindistan veya yurt dışına gitti. Bölgeyi terk edenlerin mülklerine el koyan başıboş Hindular, sahte belgelerle halkın mülkünü üzerlerine geçirdi. Bir kısmı ise silah ve askerlerin işkencesi altında topraklarını değerinin çok altında satmak zorunda bırakıldı. Gasp yoluyla bölgeye yerleşen milyonlarca Hindu var. Böylelikle, özerk bölgedeki Müslümanların oranı düştü; Hindu nüfusun oranı ise arttı.
Baskı, şiddet ve hileli yollarla Müslümanları bölgeden uzaklaştırılıyor. İşgalci Hinduların çoğunluğu sağlamasıyla halk oylamasına gidilecek. Böylece Hindistan, 1948’de BM’nin almış olduğu referandum kararını yerine getirip sözde “hakkaniyetten” yana ve “uslu çocuk” olduğunu gösterecek. Yeni Delhi idaresi bu zulmü yaparken danışman olarak hep Siyonist Yahudileri ve ABD’lileri kullandığına şahit oluyoruz. Bir başka deyişle, bebek katili İsrail’in 1948 yılından beri Filistin’de yapmış olduğu baskı, katliam, tecrit, hukuki düzenbazlık ve insan hakları ihlalinin aynısını Hindistan, Keşmir bölgesinde yapıyor.
Bölgede henüz sayım yapılmadı. Bu süreçte eyalete dönüştürülen Keşmir bir vali tarafından idare ediliyor. Hindu valisinin aslında tek işi, Müslümanların bölgeden çıkartılması ve yerlerine ise Hindutva terör örgütü üyelerinin yerleştirilmesini sağlamaktır. Müslüman ismi olan, İslam’ı çağrıştıran tüm cadde, sokak ve mahalle isimleri değiştirildi. Bölgeyle alakası olmayan yüzlerce Hindu Tanrısı uyduruldu. Söz konusu tanrılar için, bu güzel ve bereketli İslam beldesinde, tapınaklar yapıldı. Tapınaklar için gerçekle alakası olmayan yalan yanlış tarihler oluşturuldu. Binlerce yıl öncesine dayandırılan yalan tarih yalve korsan tapınaklar için Hindistan’dan “inekperest hacılar” getirilmeye başlandı. Bazı sapık Hindu mezhepleri için Keşmir’de “hac” merkezi oluşturuldu.
Hindistan devleti Keşmirlilere barbarca soykırım uygulayarak bölgeden çıkarmak ve yok etmek istiyor. 6 yıldan beri devlet görevlileri halkın bölgeyi terk edip, geri dönmemek üzere gitmesi için uğraşıyor. Öte yandan, Hindutva terör örgütü baskılarını devam ettiriyor. Bunca zaman bölge seçimle iş başına gelmiş siyasilerle değil merkezden atanan bir sömürge valisiyle yönetildi. Müslüman Keşmir’in tarihi hafızası yok edildi. Yalan ve Hindu inancına dayanan sahte argümanlar oluşturuldu.
Müslüman yerleşim yerlerine işgalci Hindular yerleştirildi. Böylece hem demografik yapı değiştiriliyor hem de her mahalleye onlarca “Hindu ajan” yerleştiriliyordu. Bebek katili Siyonist işgalci İsrail’in, Filistin ve Gazze’de yaptığı soykırım ile Komünist Çin’in işgalindeki Doğu Türkistan’da işlemiş olduğu katliamın aynısını Hindistan Jammu Keşmir’de uyguluyor. Küresel emperyalizmi arkasına alan Modi idaresi Hindistan tarihinin en ırkçı, faşist ve ayrımcı hükümetidir. Dünyada İslamofobi suçunun en fazla işlendiği yer, bu yüzyılda Hindistan’dan desek olur mu?
2019 Öncesine Dönüş İçin Önerge Kabul Edildi
Gecikmeli de olsa Modi, 19 Nisan’da Keşmir’de seçime gitmek zorunda kaldı. Sömürge valisi ve zulüm mahkemeleri yüzlerce Keşmirli siyasi ve kanaat önderinin seçimlere girmesine izin vermedi. Hala birçoğu hapishanelerde yargılama olmadan hukuksuzca tutsak tutuluyor. Buna rağmen, seçimlere katılan onlarca irili ufaklı siyasi partiler meclisi oluşturdu. Koalisyon hükümetinin kurulması için bölgenin en eski, Hindistan destekçisi, partisinin 3. kuşak lideri olan Ömer Abdullah 16 Ekim 2024’te başbakan olarak yemin etti. Hindu partiler sandıkta büyük hileler yaptı. Sahte seçmenlerle Hindu partileri 90 sandalyeli mecliste ilk kez yarıya yakın vekil çıkardı.
Anayasa’nın 370. Maddesi, ayrıcalıklı statüdeki özerklik, 2019’da kaldırılınca meclisin yetkisi oldukça daraltıldı. Bölgenin kendi Anayasası, bayrağı ve Hindistan Parlamentosu’ndan bağımsız olarak yasalar çıkarabilen iki meclisli yasama meclisi vardı. Özerkliklerini kaybeden işgal altındaki Keşmirliler, Ömer Abdullah’ın liderliğindeki hükümet ile hemen harekete geçti. Hindistan tarafından, tek taraflı, kaldırılan 370. maddenin, Ağustos 2019 kararının geri alınması, eyalet statüsünün yeniden tesis edilmesi için Başbakan Yardımcısı Surinder Choudhary, 6 Kasım 2024’te, zayıf argümanlarla da olsa, meclise bir önerge sundu.
Hindu işgalcilerinin ve Modi’nin partisi BJP üyeleri önergeye karşı çıkarak taşkınlık çıkardı. Oylamanın olmaması için tehdit ve edep dışı söylemlerde bulunmalarına rağmen, Meclis Başkanı Abdul Rahim Rather önergeyi kabul ederek oylama için konuşmacılara söz verdi. BJP’nin uzlaşmaz tavrına rağmen oylama yapıldı ve meclis eski statüye dönülmesi için karar alınca Hindu işgalciler meclisi ablukaya aldı. Ana caddelere çıkan yolları kapatarak kabul edilen yasanın geri alınmasını istedi.
Keşmirli muhalif ve Gandi ailesinin Hindistan Ulusal Kongre (INC ) partisi de hükümetin aldığı kararı destekledi. Parlamenterler ortak bildiride, “Meclis, kararı geçirerek sözünü yerine getirdi. Hindistan Hükümeti diyalog sürecini ve 370. maddenin yeniden yürürlüğe girmesini derhal başlatmalı. 5 Ağustos 2019’da bizden alınanları geri getireceğimize dair kararlılığımız var” açıklamasında bulundu.
Halk İsrail ve ABD Desteğiyle Katlediliyor
Ancak bu karar Yeni Delhi’deki ulusal meclise ve Modi’nin onayına sunulacak. Aşırı inekperest olan Modi’nin bu kararı kabul etmesi zor gözüküyor. Bu önerge cellattan merhamet dilemeye benziyor. Jammu Keşmir halkı ve siyasilerin bir kısmı eski özerkliğine kavuşmak isterken, kahır ekseriyeti 77 yıldan beri istiklalini almak için mücadele ediyor. Hindistan ancak güçten anlar, masa başı görüşmelerde şimdiye kadar bir sonuç elde edilmediği gibi elde olanlar da kaybedildi. Ömer Abdullah gibi siyasi figürlerin Keşmirlilerin önünden çekilme zamanı geldi.
Halk, İngiltere’nin şeytanca oyunlarıyla Hindistan’ın karşı çıktığı referanduma hemen gitmek istiyor. Yeni Delhi rejimi soykırımcı İsrail ve ABD’nin desteğini alarak Keşmirlileri katledip, yok etmeye çalışıyor. Bölgede çoğunluğu sağladığında referanduma gitmek isteyen Hindistan, o zamana kadar soykırım ve sürgünle Müslüman Keşmirlileri eritmek istiyor.
Keşmirliler işgalin başladığı 1947’den beri hemen her gün öldürülmek ve ata yurtlarından sürülmek korkusuyla yaşıyor. Hapishanelerde on binlerce masum yargılanmadan 25-30 yıl tutsak hayatı yaşarken, bir kısmı da hücresinde ölüyor. Keşmirliler İslam ve hür dünyaya seslerinin duyulması için haykırıyor. Özellikle Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve körfez ülkelerinin Hindistan’a baskı yapmaları bekleniyor. Çünkü bu ülkelerde milyonlarca Hindu çalışıyor. Az da olsa baskı yapılsa, korkak Modi ve kökten inekperest Hindular Jammu Keşmir’de bu denli soykırım ve tecridi uygulayamaz.
Gazze’de, Doğu Türkistan’da, Arakan ve Keşmir’de yaşanan fiili soykırım, barbarlığın son bulması için devletler kadar STK’lar ve bireyler de elini taşın altına koymalı. Bu İslam beldelerinde Müslümanlar katlediliyor ve zulme uğruyor. Yaşanan vahşete son vermek için herkesin yapabileceği mutlaka bir şeyi vardır: İşin esası kötülüklerin elle ve dille düzeltilmesidir. Ancak bunlara güç yetmiyorsa dualarla kardeşlerimizin yanında durmak gerekir. Emperyalist habisler şunu iyi bilmeli ki, savaş ve rahmet peygamberinin ümmeti sömürüyü ve işgali asla kabul etmez!