Bir Gecenin Şahitliği: Umudun ve Gözyaşının Hikâyesi

Bu, sadece bir halkın sevinci değildi; bu, zulmün son bulduğu, umudun ve özgürlüğün kazandığı bir geceydi.  

Nuran ÖNDEŞ

Arş. Gör., FSMVÜ

O gece her zamankinden farklıydı. Odamı paylaştığım Suriyeli arkadaşımın gözlerinde tarifsiz bir karmaşa vardı: endişe, umut, korku ve sabırsızlık… Sanki bir fırtına, tüm duygularını aynı anda sarıp sarmalıyordu. Gece boyunca haber kanalları arasında mekik dokuyordu. Bir şey söylemeden ekranı izliyor, ardından derin bir nefes alıyor ve  sonra tekrar gözlerini uzaklara dikiyordu. Her yeni haber, onun yüreğini biraz daha sıkıştırıyor, bakışlarındaki endişeyi derinleştiriyordu. Korku ile umut arasında gidip geliyordu. Her zamankinden farklıydı bu gece; sanki tüm hayatının düğümü bu birkaç saate sığdırılmıştı. Başta arkadaşım olmak üzere, tüm Müslümanlar için bu gece sıradan bir gece değildi. Suriye için yeni bir başlangıcın habercisi olabilirdi. O gece, ne kadar uzak olursak olalım, insanların acılarının ve umutlarının nasıl birleşebileceğini bir kez daha anladım.

Gece ilerledikçe sabırsızlık yerini çaresiz bir bekleyişe bıraktı. Dualarımız bir bir dudaklarımızdan dökülüyor, “Allah’ım, bu geceyi hayırlı sabahlara eriştir!” diyorduk.  Nihayet, yorgunluktan ikimiz de uyuyakaldık. Sabah olduğunda, içimde bir huzursuzlukla telefonuma baktım. İşte o an… Rejimin düştüğü haberi gözlerimin önünde belirdi. Onu hemen uyandırdım. Haberi paylaştığımda gözleri doldu. Önce sessizce ağladı, sonra bana sarıldı. Sevinçle gözyaşı birbirine karışıyordu; hem ağlıyor hem de gülüyordu. “Elhamdülillah! Şükürler olsun Allah’ım!” diye mırıldandı defalarca. Sevincimizi kelimelere dökemiyor, birbirimize sıkıca sarılıyorduk.  Bu anı unutamayacağım; çünkü o, hayal kırıklıklarıyla dolu bir coğrafyanın üzerindeki kara bulutların bir anlığına dağılmasını izler gibi bir mutluluk yaşıyordu. 

Bu mutluluğu paylaşmanın bir yolu vardı: başkalarına da tattırmak. Aceleyle üzerini giydi ve tatlı almak için dışarı çıktı. O, bir halkın sevincini küçücük bir tatlı kutusuna sığdırmak için dışarı koşarken ben, odada kalıp sessizce düşündüm. O gece, yalnızca bir rejimin düşüşü değil; yıllardır süren bir zulmün, bir halkın onurunu ezmeye çalışan bir karanlığın sona erişiydi. Ve içimden dua ettim: “Rabbim, bu sevinci daim kıl ve zulmün son bulduğu nice sabahlar nasip eyle!”

Bir süre sonra başka arkadaşlarla Fatih’e gitmeye karar verdim. Oraya vardığımda gördüğüm manzara beni derinden etkiledi. Bu kutlu haberin ardından Müslümanlar, sokaklarda toplanarak sevinçlerini paylaşıyordu. Bu mutluluk, yalnızca bir halkın değil, ümmetin ortak sevinciydi. Zor zamanlarda gösterilen sabrın ve yapılan duaların sonunda gelen bir müjdenin ifadesiydi. Herkesin ellerinde bayraklar, yüzlerinde buruk bir mutluluk vardı. O an, bu insanların tüm acılarına rağmen umutlarını kaybetmediklerini görmek, bana tarifsiz bir huzur verdi.  

Bir köşede durup kalabalığı izlerken, arkadaşımın da oraya geldiğini duydum. O da başka bir grupla birlikte oradaydı, insanların mutluluğuna ortak olmuştu. Bu, sadece bir halkın sevinci değildi; bu, zulmün son bulduğu, umudun ve özgürlüğün kazandığı bir geceydi.  

Fatih’teki o sabah, yalnızca bir zaferin kutlandığı bir an değil, bir halkın dirilişine, sabrına ve Allah’a olan teslimiyetine şahitlik ettiğim bir hatıra oldu. O gece, dualarımız gökyüzüne yükselirken yüreklerimizde iman ve umut vardı. Ve biliyorum ki, Rabbim o duaları kabul etmişti.  

O gece yaşadıklarımızın yankısı ertesi gün okula da taşmıştı. Sabah olduğunda içimde hâlâ bir huzur ve heyecan vardı. Okula adım attığımda ise karşılaştığım manzara tarifsizdi. Suriyeli hocalarımın ve arkadaşlarımın yüzlerinde bambaşka bir sevinç vardı. Sanki yıllardır omuzlarına çöken yük bir anda kalkmış, yüreklerini sıkan prangalar kırılmıştı.  

Okul adeta bayram yerine dönmüştü. Herkes birbirine güzel haberleri anlatıyor, gözler yaşlı ama mutlulukla doluydu. Bir hocam, gözlerindeki sevince rağmen derin bir tevazu ve şükürle “Elhamdülillah, Rabbim mazlumun duasını kabul etti.” diyordu. Diğerleri ise sık sık “Bu, Allah’ın bir lütfu!” diyerek sevinçlerini paylaşıyordu.  

Arkadaşlarım birbirlerine sarılıyor, sevinçlerini dualarla ifade ediyordu. Bir kardeşim, gözleri dolu dolu, “Bu, yıllardır hayalini kurduğumuz bir gündü.” dedi. Hep birlikte ayakta kalmanın, sabrın ve direncin ne denli kıymetli olduğunu bir kez daha anlamıştık. Herkesin dilinde, kalbinde, gözyaşlarında Rabbimize hamd ve mazlumların duasını kabul ettiği için şükür vardı.