Dârülkemâl’de Milli Şuur ve Tefekkür: İbnülemin’in Fikir Mirası

Bu konağa misafir olan şahsiyetlerin yetişmesinde, fikri münazaraların ve sohbetlerin neticesinde yeni bir dimağ kazanmasında, ahlak, erdem ve ibadet gibi büyük faziletlere mazhar olmalarında tefekkür ve edebiyatın yeri önemli olmuştur. İbnülemin, böylesi kıymetli bir meclise karargâh olarak kendi çevresi için bir çekim merkezi, adeta bir kutup vazifesi görmüştür.

Şehnaz FINDIK İNAN

Hezâr gıbtâ o devr-i kadîm efendisine (Yahya Kemal Beyatlı), Ne kendi kimseye benzer ne kimse kendisine (Süleyman Nazif)
Hat: Necmeddin Okyay

“En büyük zevkim, okumak, yazmak idi. Yaşım ilerledikçe babamın kitablariyle iktifa etmiyerek elime geçen para ile kitab alırdım. Hemen her gün kapalı çarşıdaki sahhaflara oğramak, bir kaç kitab almak benim için doyulmaz bir safa idi. İşte yar ve ağyarın ‘Hazine’ namını vererek mübalağa etdikleri kütübhane, o safanın mahsulüdür.”[1]

Kendisi hakkında yüzlerce çalışma yapılan, çeşitli konularda eserler yazılan İbnülemin Mahmud Kemal İnal, çağının “çığır açan” öncü şahsiyetlerinden biridir. Kendisini ahlâk, fazilet ve görgü konularında tipik bir Osmanlı beyefendisi olarak yetiştiren bu muhterem zat, monografi, biyografi ve roman türlerinde ustalıkla ele alınmış onlarca eseri vardır. Kalemi kadar kelamı da sıkça konuşulan Mahmud Kemal Efendi, yetiştiği çevrenin aksine tefekküre, düşünceye, musikiye ve bilhassa millî şuur ve misyonun ifasına son derece düşkün bir isimdir. Bu yönüyle İnal’ın, Osmanlı’nın son dönemlerinden Cumhuriyet’in ilk yıllarına uzanan düşünce dünyasından birçok ilke ve soru çıkarmak mümkündür.

Bu yazıyı yazmaktaki muradım, kendisini çok sonradan tanımış olmama rağmen birçok konuda şuur ve azmini örnek aldığım Mahmud Kemal Efendi’nin; fakülte yıllarımda tanışıp talebesi olduğum İbnülemin  Mahmud Kemal İnal Vakfı’nın örnek çalışmalarının hangi ilke ve sorular çerçevesinde şekillendiğini bir nebze olsun izah edebilmektir.

Şahs-ı muhterem İbnülemin  Efendi’nin düşünce ve yaşantısına dair çıkardığım şu dört ilkeyi dikkatinize sunarım.

Halit Ziya Uşaklıgil, Hasan Âli Yücel, Mehmet Emin Yurdakul ve İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Eminönü Halkevi’nde, jübile hatırası olarak Hakkı Tarık Us tarafından hazırlanan 50 Yıl Albümü’nü inceliyorlar. (İÜ İbnülemin Arşivi)

İbnülemin’in Düşünce Dünyasından Dört Temel İlke

  1. İşin Ehli Olana Dek Azim ve Kararlılık

Aşılmaz sanılan birçok soruna erdem, hikmet ve realite nazarından bakabilen, çağının çok ötesinde bir anlama ve anlatma kabiliyeti olan İbnülemin  Efendi, ortaya koyduğu her işte büyük emek sarf etmiştir. O, Süleyman Nazif’in ifadesiyle, “Ne kendi kimseye benzer, ne kimse kendisine” denilecek kadar engin bir dimağa sahipti. Yaptığı biyografik eserlerin çoğunda, biyografisini yazdığı zatın yakınında bulunmuş ve çalıştığı şahsiyet hakkında çeşitli gözlemler yapmıştır. Bu yönüyle, çok çalışmanın yanında doğru çalışma yöntemlerine de sahip olan İbnülemin, biyografi alanında otorite sayılan isimlerden biri olabilmiştir.

  1. Tarihe ve Tarihi Şahsiyetlere Tanıklık

İbnülemin’in biyografi ve tarih yazıcılığı alanlarına yönlenmesinde, kendi kişisel ilgi ve merakı yanı sıra, bu alanlarda -Batılılara nazaran- Türk milletinde gördüğü ciddi bir eksiklik de sebep olmuştur. Kendi kişisel arşivini oluşturma ve hayatını kaleme aldığı şahsiyetlere yakın olma gibi nispeten avantajlı olduğu konuları sistematik şekilde ele alarak biyografi alanında otorite sayılacak kadar ilerlemiştir. Kaynak taraması, vesika okuması, mukayeseli ve eleştirel tahliller sunabilmesi gibi yetkinlikleri sayesinde böylesine çetrefilli ve sabır isteyen bir alana yönelebilmiştir. Tarihe ve tarihi şahsiyetlere tanıklık ederken, bunları kendi yaşadıkları dönemi anlama ve anlamlandırmada birer yaşayan numune olarak ele almıştır.

“Muhakkak biliyorum ki ben yazmasam kimse yazmayacak” diyen İbnülemin, sahip olduğu çevre, ilmi yetkinlik ve hafıza ile bu zorlu görevi kendisine gaye ve dava edinmiştir. Bilhassa Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nun birçok yönden ağır eleştiriler ve haksız ithamlara maruz kalmasına göz yummadığı gibi Cumhuriyet döneminin ekonomik ve toplumsal sorunlara karşı da çözümler üretilebilmesinde tarihi bir rol üstlenmiştir. Bunları yaparken, ilim, erdem ve marifet sahibi kimselerin kapısının çalınmasının ne denli mühim olduğunu daima hatırlatmış; bu vesileyle dönemin Cumhurbaşkanlarının sık sık danıştığı ve kendisinden istifade etmek için müracaat ettikleri bir âlim olmuştur.

Zira İbnülemin, “Bir toplumun mârifet ve erdem sahibi kişiler yetiştirmiş olması kadar, toplumca onlara karşı gösterilen değerbilirliğin derecesini de bir medeniyet ölçüsü” saymıştır. 

  1. İlmin Hakkını Vermede Ciddiyet ve Asalet

İbnü’l Emin Mahmud Kemal İnal, bilhassa yazı yazmayı bir ciddiyet nişanesi olarak görmüştür. Ona göre, zamanı, koşulları ve ilerlemeyi anlamada nitelikli isimlerin nitelikli eserlerini okumak elzemdi. İbnülemin, milli bir şuur ve dava ile kendi kültür ve medeniyetine karşı borcu olduğu düşüncesi çerçevesinde hep yazdı, yazmayı da okumayı da daima teşvik etti. 19 yaşından vefatına kadar neredeyse 60 yıl boyunca birçok türde eserler kaleme aldı. Osmanlı döneminde Tarîk, Mürüvvet, Tercüman-ı Hakikat, Asır, Mütalâa, Resimli Gazete, Beyânü’l-Hak; Cumhuriyet döneminde ise Türk Tarih Encümeni Mecmuası ve Vakit gazetesi gibi süreli yayınlarda dini, tarihi ve edebi konularda yazmayı sürdürdü. Tüm bu yazma serüveninde ortaya koyduğu özveri, birçok şair, yazar ve fikir insanına ilham oldu. Onun ilmin hakkını vermede ortaya koyduğu ciddiyet ve asalet hususunda Yahya Kemal’in kendisi için söylediği “Hezâr gıbta o devr-i kadîm efendisine” sözleri, onun kıymet-i şahsiyetine yönelik en bilindik ifadelerdir.

  1. Ahlakı Sistemleştirmede Edebiyat ve Tefekkür

İbnülemin Mahmud Kemal İnal, hayatı boyunca klasik Osmanlı kültürüne bağlı kalmıştır. Eserleri, yaşam tarzı ve sosyal ilişkileri daima bu kültürün üzerine oturduğu ahlaki zeminde hayat bulmuştur. Eminönü Mercan’da “Dârülkemâl” adı verilen konağında edebiyat, tarih ve İslami sohbetlerine, ilim ve düşünce meclislerine devam etmiştir. Buraya birçok önemli kimse girip çıkmış, Efendi’den bilgi ve hikmet namına çokça istifade edilmiştir.

Babası Emin Paşa dönemi de dahil konağa gelip gidenler arasında Ali Emirî Efendi, Said Halim Paşa, Münif Paşa, Hersekli Arif Hikmet Bey, Tanburî Cemil Bey, Mehmet Akif Ersoy, Süleyman Nazif, Abdülhâk Hâmid, Yahya Kemal, Mükrimin Halil Yinanç, Fuat Köprülü, Hasan Âli Yücel, Ekrem Hakkı Ayverdi, Süheyl Ünver, Ebu’l-Ûlâ Mardin, Fahrettin Kerim Gökay, Kâzım İsmail Gürkan, Sadettin Kaynak, Hakkı Tarık Us, Feyhaman Duran, Ahmet Hamdi Tanpınar, Kemal Salih Sel, Osman Nuri Ergin, Ekrem Karadeniz, Kâni Karaca, Alaaddin Yavaşça ve Nevzad Atlığ gibi alanlarında otorite kabul edilen pek çok tanınmış isim vardır.[2] Öyle ki, Mühürdar Emin Paşa Konağı’ndaki pazartesi sohbetlerinin müdavimlerinden biri olan Ahmet Hamdi Tanpınar, İbnülemin için “Büyük bir muasır” veya “Cihan kaynanası” demiştir.

Münif Fehim’in çizgileriyle, Hayat dergisinin poster ekinde
İbnülemin Sahaflar Çarşısı’ndan geçerken
(Nedret İşli Arşivi)

Bu konağa misafir olan şahsiyetlerin yetişmesinde, fikri münazaraların ve sohbetlerin neticesinde yeni bir dimağ kazanmasında, ahlak, erdem ve ibadet gibi büyük faziletlere mazhar olmalarında tefekkür ve edebiyatın yeri önemli olmuştur. İbnülemin, böylesi kıymetli bir meclise karargâh olarak kendi çevresi için bir çekim merkezi, adeta bir kutup vazifesi görmüştür. Tarihî, edebî ve ilmî sohbetlerin yanı sıra şiir ve musiki de belirli bir ölçü dâhilinde, İslamiyet’in maksad ve manasına yakışır şekilde icra edilmiştir. Bunun dışında, İbnülemin’in toplum nazarında en çok öne çıkaran yönlerinden biri olan onun kendine has latifeleri, şakacı ve eleştirel sözleri, yeni bir meclis adabı teşekkül etmiştir. Bu adabın bir tezahürü olarak, Konak’taki faaliyetler çerçevesinde edebiyat ve tefekkür, aydınlar arasında bir meclise aidiyet yönüyle güçlü bir ahlak ve erdem teşekkül etmiştir.

Bir aydın, âlim ve mütefekkirden halka intikal edecek faziletlerin inşasında, İbnülemin gibi zatların kurduğu bu meclisler, ahlakın sistematikleştirilmesinde hayati görev üstlenmiştir.


[1] İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri, Cüz: 12, İstanbul, Maarif Matbaası, 1942, s. 2203.

[2] İbnülemin Mahmud Kemal İnal, Fatih Belediyesi Sanat Yayınları no: 6, s. 87.