*Metinde İbnülemin tarafından üstü çizilen yerler çeviri yazıya alınmamıştır.
*Metni yeni yazıya aktaran Dr. Fatih Tığlı
İNSİCAM-ALINTI
KAYNAK: Fatih Belediyesi Sanat Yayınları No:6

6 Şubat 1943
“Üç aydan beri hasta idim. Tamamiyle kesb-i afiyet edemediğim halde kıymet bilen kıymetli gençlerimizin lütfen tertip ettikleri bu toplantıda bulunmağı vecibe addettim. Aziz vatandaşların, bilhassa ilim ve irfanıyla milleti tenvir edecek olan münevver gençlerin sevgisine nâil olmak, en büyük şeref iken böyle bir toplantı tertip edilmesini, istihkakımın fevkinde bir iltifat olarak telakki eylerim ve kadirşinas gençlerimize ve beni tatyib için teşrifeden zevat-ı kirama teşekkürler ve dualar ederim. Müddet-i ömrümde bir kürsiye çıkıp hitabet etmeğe nefsimde salahiyet ve liyakat tasavvur etmemişken bugün bu kürsüde arz ve cidde mecbur oldum. Söz söylemeğe, liyakatim gibi sıhhatim de pek müsaid olmamakla beraber söylemeyi, söylememeye tercih ettim. Malumdur ki bir ferd, bir cemiyyet, kıymet-şinaslığı nispetinde yükselir. Kıymet bilmeyenler, yükselmekten mahrumdurlar. Kıymeti olanları yahud benim gibi kıymetli zannolunan acizleri takdir ve tevkir idenler
“Kadr-i dürr ü gevheri âlem bilir
Âdemi ammâ yine âdem bilir”
fehvasınca hakikatde kendi kıymet ve meziyyetlerini göstermiş ve millete hidmet etmiş olurlar. Kendilerini herkesin üstünde farz ettikleri halde tevazu‘ perdesine bürünerek bazı hodpesendlerin ihtiyar ettikleri riyakârlığa ve cali tevazua benzetilmemesini reca ederim, ben nefsinde meziyyet tecelli eden hayal-perestlerden değilim. Haddini bilenlerdenim. Bu sebeple hakkımda gösterilen teveccühü meziyyete haml etmekten teeddüb ederim. Vaktiyle
“İlmine hükm ettiren insana fart-ı cehlidir
Ehl-i irfan cehlini âlim olunca anlıyor”
demiştim. Başkalarının ne fikirde olduklarını bilemem. Ben, kendi halimi ve benimle hem-hal olanları nazar-ı dikkate alarak söylüyorum, ilim sahasında ilerledikçe cehlimizde kani‘ olarak kendimizi âlim addetmekten utanıyoruz. Beğenerek yazdığımız eserleri bir zaman sonra beğenmiyoruz. İlmimize hükm etmek cehaletini kabul etsek beğenmemek mümkün olmaz. Her şeyimizi beğeniriz, kendimizi her şeye layık görürüz. Benim beğenilecek bir şeyim olmadığını samimi bir lisan ve vicdan ile itiraf etmekle beraber müteselli olduğum yalnız bir cihet vardır ki pek genç yaşımdan beri aziz milletin maarifine âcizane hidmet etmeğe çalışmışımdır. Muvaffak olunursam şükrederim, olamıyorsam kusurumun hulus-i niyetime bağışlanacağını ümid ederim. Babam merhum, bana iffet ve namustan başka miras bırakmadı. Ben ise kazanmanın yolunu hiçbir devrde öğrenemediğimden servet sahibi olamadım. Cenab-ı mürebbi-i âlem “Rızkın hayırlısı kifayet edendir” buyurduğundan bana isabet ve kifayet eden rızka kanaat etdim ve bu kanaati mahza saadet addeyledim. Çünki en büyük servet ve saadet kanaatdir. Allaha hamd ederim ki nefismce maddi bir emelim ve kimseden dileğim yokdur. Bütün servetim, kitaplarımdan, yazı koleksiyonumdan ve müzelik ufak tefek bazı şeylerden ibaretdir. Evlad-ı vatanı nefsime tercih ettiğim için servetimi memnuniyetle onlara teberru’ etdim. Üniversite senatosunca lütfen müsaade edilmesi üzerine merkez binasında -nâm-ı âcizaneme izafetle- bir kütübhane tesis olundu. Pek kıymetli mühendislerimizden Ekrem Hakkı, üniversitenin eski muhasebe müdiri Asım Vehbi ve genç yüksek mühendis İlhan Tevfik Beyler bu hususta pek ziyade muavenet etdiler. Kendilerine müteşekkirim. İnşaallah gayretli gençlerimiz ve ilim ile iştigal eden diğer vatandaşlarımız, naçiz kütübhanemden müstefid olurlar ve üniversite idaresi kütübhanenin muhafazasına itina eder de kitab hayatım hitam bulduktan sonra ruhumu şâd ederler. Eski büyük şairlerimizden Taşlıcalı Yahya’nın
“Kaşki sevdiğimi sevse kamu halk-ı cihân
Sözümüz cümle hemân kıssa-i cânân olsa”
demiştir. Ben de
“Kaşki yapdığımı yapsa bütün ehl-i kitab
Kârımız cümle hemân millete hidmet olsa”
derim. Vatanını sevenler, onun uğrunda sevdikleri şeylerden feda etmekten çekinmezler. Mahabbet lafla değil, fedakârlıkla isbat olunur. Vatana hidmet itmek ehl-i vatan içün en mühim borcdur. Borcı eda etmek ise hakikatde bir meziyyet sayılamaz. Ben de bir meziyyet ibraz etmedim, borcumu eda etdim. Bu toplantıyı tensib ve tanzim eden ve müstehak olmadığım sözlerle bana kıymet vermek isteyen – müsecca’ olarak söyleyeyim- Fen sahasında projektör-Üniversitede kıymetli doktor-üstad Kâzım İsmail Beyefendiye ve hakkımda şitayiş-kârâne kelam eden zevat-ı muhteremeye bilhassa teşekkür ederim. Pek uzayan söze nihayet vermeden evvel teveccühlerinin müteşekkiri olduğum kadir-bilir gençlerimizin bu gün hakkımda izhar etdikleri samimi mahabbet ve riayeti, yaşadığım müddetçe unutmayacağımı, kendilerinin de ayni suretle izaz ve taltif edilmelerini ve mesleklerinde tefeyyüzle devlet ve millete arz-ı hıdmete muvafık ve dünya ve ukbada mamur olmalarını eltâf-ı ilahiyeden temenni ederim.”


konuşmanın ikinci sayfası
