İşaret Çocukları

Bir sonbahar mevsimi, bir yaprak dökümü zamanı geldi ve gönlümün hüzünlü yanı yine uyanıp beni rahatsız etmeye başladı. Balkona çıkıp temiz havayı çektim içime ama bir şey eksik gibi geldi. Kitaplığıma gidip bir kitap seçtim; elime İşaret Çocukları geldi.

Betül ZEYREK

Zarif adamdan zarif cümleler dokundu kalbime. Gönlümün hüzünlü yanı bazen o kadar ağır basıyor ki ne yaparsam yapayım, sığamıyorum bulunduğum yere. Böyle zamanlarda şiire kaçıp sığınmak yapabileceğim en güzel şey oluyor. Bir tek şiir okuyunca içimdeki hüzünlü yanın doyduğunu hissediyorum.

İnsanın sadece mutlu yanı değil, hüzünlü yanı da doymak istiyor. Benim en hüzünlü yanım ise zaman zaman önü alınamayacak kadar yükseliyor.

Bir sonbahar mevsimi, bir yaprak dökümü zamanı geldi ve gönlümün hüzünlü yanı yine uyanıp beni rahatsız etmeye başladı. Balkona çıkıp temiz havayı çektim içime ama bir şey eksik gibi geldi. Kitaplığıma gidip bir kitap seçtim; elime İşaret Çocukları geldi. Yeniden balkona çıktım, temiz hava ile doldurdum sinemi; bir fincan kahve ve bir tutam şiir. Sonra şiire dalıp fincandaki kahveyi unutma mevsimi yaşandı. Şiir bitti, kitap kapandı, rafına itina ile yerleştirildi. Kalan kahve fincanı ise yıkanmak üzere yerine kondu. Artık dışarı çıkıp sadece yürümenin sırası gelmişti; okuduğum şiirler zihnimde, ben yolda.

İşaret Çocukları kitabı ile yazdıklarımın ne alakası var diye düşünebilirsiniz. Bunlar sadece benim şiir okuma hallerimden bir kesit. Şiir her zaman okunmuyor çünkü.

İşaret Çocukları ilk baskısını 1967 yılında İnsan Yayınları’ndan yapmış. Şu an elimde bulunan ise 12. Baskısı; 2020 yılında Beyan Yayınları’ndan yayımlanmış.

İşaret Çocukları, zarif adamın ilk yayımlandığında satmayan -daha doğrusu anlaşılamayan –  bir kitabıydı. O zamanlar, ateşin bağrını da yaksın diye yazmıştı bu kitabı, zarif adam. Yıllar geçtikçe kaç yüreğin yarasındaki ateşi harlayacağını bilmeden tutuşturmuştu bu ateşi.

Şiirlerini tam manasıyla anladım diyemem; çünkü onun sırrı, anlaşılamamak. Belki his, evet hissedebilirsiniz acıyı, hüznü, heyecanı, umudu, mutluluğu ama yazamazsınız. Onun da huyu bu işte.

Her şiiri ayrı bir dünya, ayrı bir iklim, ayrı bir ülke hatta… Kendi dünyasında bir şiir dili kurmuş gibi. Öyle hemen şiirlerini belli bir kalıba koyamıyorsunuz. Buzdağının görünen kısmı diye elinize alıp görünmeyene doğru adım attığınız şiirler var sizi bekleyen.

“Kendimden yorulduğum günlerdeyim.”

Eğer siz de böyle hissediyorsanız, evet, elinizi korkak alıştırmayın; alın ve okuyun.  İnsan kendinden yorulur ama hissedemez yorgunluğunu. Ben ise şiir ile hem yorgunluğu gördüm hem de dinlendim.