Afetler ve İnsanlık

Şu anda karşınızda duran insanları ve depremde kaybettiğimiz insanları, doğumlarından bugüne kadar uzun bir hikâyeye sahip, yeri doldurulamaz insanlar olarak görürseniz, gelecekte nasıl bir toplum inşa etmemiz gerektiğinin cevabı da kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Naoki YAMAMOTO

Dr., Marmara Üni. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü

Türk toplumunda bir sorun çıktığında sıkça dile getirilen bazı söylemler dikkatimi çekiyor: “Bu İslami açıdan doğru değil”, “her şeyi dine bağladığımız için bunlar oldu” ya da “bunun siyasi tarafı nedir?”

Dini meşruiyetin önemli bir mesele olmadığı Japon toplumunda ilk iki söylem pek yaygın değildir. Öte yandan, siyasi partiler ya da siyasetçiler arasındaki güç mücadelesinin çirkinliği neredeyse tüm ülkelerde aynıdır.

Böyle bir durumda en büyük sorun, kendini ya da başkalarını ‘sorunu çözemeyenler’ olarak görmek ve kendi toplumunun dışında ‘sorunu çözebilecekler’ olduğunu varsaymaktır.

Buradaki vurgu, sorunlarla başa çıkmadaki ‘başarı’ ve ‘başarısızlık’ üzerinedir, insanlar üzerine değildir. Bu zihniyette felaketler ve kurbanlar sadece siyasi bir mücadelede yalnızca sayısal veriler olarak görülür.

Bizim için önemli olan ‘sorunla yüzleşenlerin’ ve ‘sorunla yüzleşmekte olanların’ bireysel hikayelerini her türlü etkiden korumaktır.

Doğrudan yaşayan biri olmasam da Japonya 1995 yılında Büyük Hanshin-Awaji Depremi’ni ve 2011 yılında Büyük Doğu Japonya Depremi’ni yaşamıştır. Büyük Doğu Japonya Depremi’ni iyi hatırlıyorum çünkü deprem sırasında üniversite öğrencisiydim. Başlangıçta birkaç yüz olarak bildirilen ölü sayısı ertesi gün birkaç bine yükseldi ve sonunda 10.000’i aştı. Japonya Öz Savunma Kuvvetleri’nde çalışan bir arkadaşım tsunami nedeniyle ölen insanları çıkarmak için felaket bölgesine gitti. Çamurda can verenlerin cesetlerinin o kadar güzel ve yara almamış olduğunu söyledi ki sanki hâlâ yaşıyorlarmış gibi görünüyorlardı.

Miyagi Eyaletindeki Minami Sanriku kasabası çalışanı Miki Endo, afet önleme ofisi binasının içinden telsizle, insanlara tsunami sırasında kaçmadan tahliye çağrısı yaparken hayatını kaybetti. Sorumluluğunu yerine getirmek için kaçmadı. Kasabanın 17,700 sakininin neredeyse yarısının tahliye edilmeyi başardığını söyledi. Cenaze törenine katılanlardan biri, kadının o anda yaptığı tahliye çağrısı olmasaydı hayatta olmayacağını söyledi.

Felaketin üzerinden 10 yıldan fazla bir süre geçmesine rağmen, etkilenen bölgelerde yeniden inşa çalışmaları halen devam ediyor… Altyapı tesislerinin restorasyonu ve yeniden inşasında ilerleme kaydedilmiş olsa da deprem ve tsunamide hayatını kaybeden her bir kişinin anlatacak bir hikayesi var; arkadaşları, akrabaları ve aileleri onların hikayeleriyle yaşamaya devam ediyor.

“Kendi eviniz olsaydı, nasıl bir ev inşa etmek isterdiniz?”

“Anneniz, babanız ya da çocuğunuz depremden etkilenseydi ne yapardınız?”

Dürüst olmak gerekirse, bu tür bir varsayımı kullanmak için belirli bir dine, belirli bir siyasi ideolojiye veya kültüre gerek yoktur. Sadece insan olmamız yeterlidir. Bizler bir yandan

 bencilce kendi kontrolümüzde bir sosyal sisteme ihtiyaç duyarken, diğer taraftan fedakârlık  yaparak elimizdeki ekmeği başkalarına da verebiliriz.

Bu açıdan bakıldığında, karşı karşıya olunan bu durum, günlük yaşamdan pek farklı değildir. Sadece insanlıktan ne kadar anladığımızı ve ait olduğumuz topluma karşı ne tür bir sorumluluğumuz olduğunu düşünüp buna göre hareket ettiğimizle alakalıdır.

Şu anda karşınızda duran insanları ve depremde kaybettiğimiz insanları, doğumlarından bugüne kadar uzun bir hikâyeye sahip, yeri doldurulamaz insanlar olarak görürseniz, gelecekte nasıl bir toplum inşa etmemiz gerektiğinin cevabı da kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Dini veya siyasi ideolojik “çözümler” veya “yorumlar” için zamanınız varsa, depremde ölen insanlardan birinin hayatının izini sürmeniz yeterlidir.

Nerede doğmuş? Ne zaman doğmuş?

Doğduğunda annesi ve babası ne hissetmiş? Anaokuluna başladığında edindiği ilk arkadaşı kimdi? İlk aşkı ne zamandı? En sevdiği yemek neydi? Onu seven insanlar şimdi nasıl hissediyor? Ailesi onu kaybettiği için şimdi nasıl hissediyor?