Hâlâ şoktayım, hâlâ etkisindeyim. Aileme karşı güçlü olmak zorundayım, zorundayız. İlk yedi gün göz pınarlarımız kurudu, nefes alamadığımız anlar oldu. Gözümüze uyku girmiyor, kafamın içi sallanıyor, ayaklarımın altı sallanıyor, her şey üstüme geliyor, ama ayakta durmak zorundayım; zorla da olsa umutla bakmak zorundayım, zorundayız.
Mehmet EDİKLİ

Çığlık atarak kalktığım yataktan, halılara tırnaklarımla tutunarak uyandım. Beni duvardan duvara fırlatan şiddetli sallantının sonunda kafamı televizyona çarptım, sehpanın üzerine düştüm. Kapı kasıldığından zor kuvvet açtım, direkt annemin babamın olduğu odaya koştum. Kafama beton parçaları düşüyor, gözüm hiçbir şey görmüyor, her yer karanlıktı. Annemin panik atak olduğunu, daha önce olan küçük depremlerde bile ne kadar korktuğunu biliyordum. Hâlâ kulaklarımdan silinmiyor annemin dediği tek şey, “yavrularım”, babamın ise “Allah’ım!” sözü.
Ölümü çaresiz bir şekilde bekliyorduk, bir an durdu deprem. Ben ninemi (85 yaşında yine aynı kiloda) sırtımda 7. kattan aşağı can havliyle nasıl indirdiğimi bilmiyorum, şu an kaldıramıyorum kendisini. Allah’ın o anlık verdiği güç kuvvet, bana cesaret verdi. Aşağısı mahşer gibiydi. Her yer zifiri karanlık. Sağanak yağmur gökten boşalırcasına yağıyordu. Arabaların üstüne balkonlar düşmüş herkes kaçışıyordu. Bazıları çocuklarını bazıları annesini-babasını, eşini arıyordu. Mahşer gibi kalabalık. Kaçış yollarına on beş katlı binalar yıkılmış. Uzun süre bekledik, hâlâ sallanmaya devam ediyorduk. Dağ evine sığındık, oradan ayrılıp arabalarda kalmaya başladık. Dışarısı kar, arabanın içi eksi derecelerde. İlk gece anlatılamayacak kadar kötü. Şehir sessizliğe bürünmüş, siren sesleri bile çıkmıyor, herkes içine kapanmış, çaresiz. Enkaz altlarından gelen çığlıklar, onca aile, eş-dost akraba enkaz altından çıkmayı bekledi ama insan gücü yetersizdi. İki gün sonra geldiler bizim bazı akrabaların olduğu binaya ama o gelen sesler kesilmiş, canlarını emanetlerini teslim etmişlerdi. İlk kırk saat, yeme-içme yok. En acısı ve üzücü olanı, enkaz altındaki insanları düşünmek, kurtarılmalarını beklemek. Çok geç kalındı maalesef. Birçok hayal o gece yok oldu. Hamdolsun ki imanımız var, sığınağımız Allah’ımız var, teselli edenimiz var. Birçok insan son kez hayal kurdu, ailesiyle birlikte son kez yemek yedi, son kez kafasını yastığa koydu.
Hâlâ şoktayım, hâlâ etkisindeyim. Aileme karşı güçlü olmak zorundayım, zorundayız. İlk yedi gün göz pınarlarımız kurudu, nefes alamadığımız anlar oldu. Gözümüze uyku girmiyor, kafamın içi sallanıyor, ayaklarımın altı sallanıyor, her şey üstüme geliyor, ama ayakta durmak zorundayım; zorla da olsa umutla bakmak zorundayım, zorundayız. O siren sesleri, o görüntüler dayanılacak gibi değildi. Şu an yaşıyorsam, ailem hayatta ise mucize gerçekten. Bu dünyada daha yiyecek yemeğimiz, alacak nefesimiz varmış. Hâlâ “Nasıl hayattayız” diye düşünüyorum, “nasıl indik oradan?” diye soruyorum kendime. Allah’a hamdolsun ölmedik ama ruhen, manen enkaz altındayız. Rabbim hepimize güç versin inşallah…
Tek sığınağımız köydü; çocukluğumun geçtiği, büyüdüğüm, var olduğum, her şeyimizdi. Şimdi yerinde yeller esiyor. Babam bugün köye gitmiş. Beni görüntülü aradı. Ağlayarak söylediği ilk cümle, “Oğlum gitti emeklerim!” oldu. İçim daha da çok parçalandı. Diyecek bir şeyler bulamadım. Mal mülk elbette geri gelir. Ancak insan görünce dayanamıyor, hatıraları yok olmuş, tutunduğu dal kırılmış. Yürek bu, dayanmıyor. Dedemin bir haftadır dilinden düşürmediği cümle şu: “Keşke giyecek elbisem, ayakkabım olmasaydı da bunlar olmasaydı.” Her şey çok zor, imtihan çok ağır. Allah tekrar yaşatmasın hiç kimseye.
Kardeşimin üç gün öncesinde gördüğü rüya, beni çok etkiledi: “Kocaman bir zürafa kafasını kaldırmış, balkona kadar uzanıyor ve saldırıyor, bizler kaçışıyor ve aşağı iniyoruz, indiğimizde bizleri inekler karşılıyor.” Yorumuna bakıldığında, zürafanın afete, ineğin ise yeni başlangıçlara işaret edildiği görülüyor.
Şok oldum, kanım dondu, gözlerim doldu. Sözlerin gerçekten bittiği yerdeyiz. Her halimize hamdolsun, bizlere yaşama nefesi bahsettiği için, tekrar şans verdiği için hamdolsun. Allah vefat eden akrabalarıma, dostlarıma, tanıdıklarıma, herkese rahmet eylesin, hepsinin mekânları cennet olsun. Âmin…
Bu süreçte günlerce arayan, mesaj atan eş-dost, hocalarım, abilerim, ablalarım oldu, maddi/manevi desteklerini esirgemeyen herkesten Allah razı olsun…
Diyeceğim o ki “Hepimiz öldük, bazılarımızı gömdüler.”