Öyle korkunç bir şeydi, sallantı hafiflediğinde iki dakikada aşağıda bulduk kendimizi, insanlar şoktan ne yaptığını bilmiyordu, herkes o gece arabada sabahladı. Soğuk, yağmurlu havada insanlar ve ben ayakkabı bile giymemiş, yalın ayak çıkmıştık dışarıya.
Ömer ÖZ

Deprem gecesi bizler de herkes gibi normal uykumuza dalmıştık, ta ki gece depremi kâbus sanarak uyanıncaya kadar. İlk başta gerçek değil rüya, daha sonra ufak bir şey gelip-geçici diyerek bir süre avuttuk kendimizi. Bilmiyorduk, daha önce yaşamamıştık böyle bir şey. O anki korku, endişe, panik anlatılmaz; adeta kıyamet gibi şimşek edasındaki ışık parlamaları, uğultu hiç gitmiyor aklımdan, çok uzun süren bir sarsıntıydı. Bir apartmanın 6. katındaydık. Aklımızdaki tek düşünce; ne zaman düşeceğiz, ne zaman yıkılacak; çünkü bunları uzun uzun düşündürecek sürede sallandık. Şimdi duracak diye diye artık durmasını dilemekten ziyade öleceğiz düşüncesi sarmıştı aklımızı. 1 dakika 43 saniye sallandık şiddetli olarak, ailemizle helalleştik, el ele tutuştuk ve ölümü bekledik.
Öyle korkunç bir şeydi, sallantı hafiflediğinde iki dakikada aşağıda bulduk kendimizi, insanlar şoktan ne yaptığını bilmiyordu, herkes o gece arabada sabahladı. Soğuk, yağmurlu havada insanlar ve ben ayakkabı bile giymemiş, yalın ayak çıkmıştık dışarıya. Asıl üzücü kısım, insanlar o kadar hissiz ve tepkisizdi ki, bir müddet sonra alınan vefat haberleri bile normal gelmeye başlamıştı. Bizler sadece deprem değil, birçok şeyi yaşadık; yakınlarımızdan, arkadaşlarımızdan, aile fertlerimizden kayıplar vermiştik. Bunlar yetmezmiş gibi birçok şeye daha tanık olduk; yağmalamalar, hırsızlıklar, yol kesip yardım tırları gasp etmeler… Bitmeyen kötülükler silsilesi ve bize kalan, sadece hissizlik oldu. Ölmedik ama yaşıyoruz da diyemedik hiçbir zaman.
Birbirini seven-sevmeyen herkes birbirinin halini-hatırını sordu, insanlar yakınlaştı. Herkes herkesin iyiliğini istedi. Soranlar oldu “Nasılsın, iyi misin?” diye, “İyi miyiz bilmiyorum, nasıl anlatılır bilmiyorum evine girememek, uykun var ama korkudan uyuyamamak, açsın ama iştahın yok, hiçbir şey yiyememek.” Ölmedik ama yaşadıklarımız, gördüklerimiz, daha beter hale getirdi bizleri. Hiçbir ölüme tepki veremez hale geliyorsunuz. Sürekli sallandığınızı hissediyorsunuz, sallanmasanız bile ailenizle yan yana gelince çaresizliği hissediyorsunuz. Hüngür hüngür ağlamak istiyorsunuz ama çevreye güçlü görünmeye çalışıyorsunuz. Bedenimiz sağlam ama ruhen çoktan öldük. İyi değiliz, kötü desek Rabbimiz gücenir. Çok şükür demekten başka bir cümle bulamıyorum. Arkadaşlar dua edin, bu bize yeter.
Çok şeyin kıymetini anladık. Evimizi özledik, yatağımızı özledik, banyo yapmayı özledik. Sizler de hayatınızın değerini anlayın, her şeyin kıymetini bilin, bunlar çok güzel şeylermiş arkadaşlar. Evinizin, odanızın, kitaplarınızın, özel eşyalarınızın kıymetini bilin. Bu hayatta doğru olan her şeyi yapıp, yanlıştan uzak durun; çünkü hayat üç günlük bir dünya, biz bunu çok derinden anladık. Korkudan Yaradan’a sığındık, keşke her an adını ansaydık.
Allah’ım bizleri affet.