Türkiye Sevdalısı Senegalli Mustafa Ndiaye ile Depremi, Deprem Çalışmalarını Konuştuk

Mustafa Ndiaye, Senegalli. 2011-2012 yılında lise için Türkiye’den eğitim bursu kazandı. Dünyanın birçok ülkesinden gelen öğrencilerle Uluslararası Fatih Sultan Mehmet Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde okudu. Üniversite eğitimini İstanbul Şehir Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nde %100 burslu olarak tamamladı. 2018 yazında üç ayda bisikletle Türkiye’yi il il gezdi. Her yerde dostluklar kurdu. Şimdilerde bir şirkette ihracat sorumlusu olarak çalışıyor.

İNSİCAM

Sevgili Mustafa, uzun zamandır Türkiye’desin. Depremi ilk duyduğunda adeta bölgeye koştun. O anki hissiyatını bizimle paylaşır mısın?

Öncelikle hepimize geçmiş olsun.

Aslında ilk başlarda sahadaki yetkililere ayak bağı olmamak için hemen harekete geçmedim. Uzaktan yardımcı olmaya çalıştım ama vakit geçtikçe ve bana özelden ulaşan yardım çığlıkları çoğaldıkça, içim daraldı. Bir şeyler yapmam gerekir dedim ve bir umut gider, bir işin ucundan tutarım, diye apar topar çantamı toplayıp havalimanına koştum. İlk başlarda isimlerimizi alıp, ihtiyaç halinde çağırılacağımızı söylediler. Fakat gitmekten başka seçenek kabul etmeyerek inat ettik ve sonunda bölgeye gönderildik.

Sosyal medyadaki paylaşımlarınla Afrika ülkelerinde Türkiye hakkında büyük farkındalık oluşturdun. Deprem Afrika kıtasında nasıl karşılandı?

Evet, bu süreçte sosyal medyanın gücünü bir kez daha derinden idrak ettik. Türkiye’den mezun olup ülkesine dönen ve mezunlar derneğinin başındaki birçok arkadaş ile ne yapabiliriz diye düşündük. Bu farkındalık için başta ülkelerimiz sonra Afrika olmak üzere adımlar atmaya karar verdik. Kimi para toplayarak, kimi elinden geldiğince sosyal medyada yayarak, kimi de yardım kuruluşlarında koli taşıyarak dayanışmaya destek verdi. Birkaç ülke arama kurtarma ekiplerini gönderirken birkaçı da nakdi yardımlarda bulundu.

Deprem bölgesinde çocuklarla bilhassa vakit geçirdiğini gördük. Bu konuda neler söylemek istersin?

Bu tarz afetlerde en çok üstüne düşülmesi gereken canlı, çocuklardır. Onlar gelecektir ve geleceğine sahip çıkmayanın elinde hiçbir şey kalmaz. O yaşlarda bir çocuk bu kadar sert düşmemeli, düşerse de ayağa kaldırmak için elinden tutacak birilerinin hazırda bekliyor olması lazım. Doğrusunu söylemek gerekirse, itiraf etmeliyim ki, gündüzleri enkazda geçirdikten sonra akşamları çocuklarla vakit geçirmek kısmen de olsa kendi içimi iyileştirmek içindi. Çünkü umudun bu kadar tükendiği yerde, onlar umudun en önemli kaynağı olarak görülebilir.

Her fırsatta “Benim bu ülkeye borcum var” diyorsun. Nedir bu borcun mahiyeti? Niye borçlu hissediyorsun?

Benim gibi binlerce genç, yarın öbür gün kendi ülkelerine yararlı olmak için Türkiye sayesinde eğitimine burslu olarak devam etti. Bizden hiçbir beklentisi olmadan, buraya getirerek en güzel şartlarda eğitimimizi almamızı sağlayan bu ülkeye ömür boyu hizmet etsek, yine borcumuzu ödeyemeyiz. Bununla birlikte ben çoğu uluslararası öğrencilerden farklı olarak Türkiye’nin her yerini karış karış gezme fırsatı elde ettim. İlginç olan şu ki, ben bu geziyi beş parasız yaptım; o süre boyunca hiç kalacak yer, yiyecek yemek, sahip çıkacak aile sorunu yaşadım. Depremzede şehirler dâhil hemen hemen her yerden aileler edindim. Bu yüzden bu mesele benim için yeteri kadar zordu. Çünkü yetişmem gereken çok aile vardı.

Bilhassa arama kurtarma çalışmalarında aktif görev aldın. Bu süreç nasıl gelişti?

Bu afet, sadece Türkiye değil bütün insanlığın başına gelmiş çok acı bir faciadır. Dolayısıyla inancının ne olduğu fark etmeksizin dünyanın her yerinden yardımlar geldi. Birkaç ekiple çalışmış biri olarak sahada en etkili performansı en kısa sürede sergilemek için tercüman olarak destekte bulunuyordum. Yeri geldi ceset taşıdık, kazı çalışmasına katıldık; yeri geldi yaşam belirtisi tespit edip işi ehline devrettik. Bir de bu iletişimde köprü rolünü oynayan biri olarak depremzede ailelerle birebir ilgilenmeye çalıştık. Tek başlarına olmadıklarını, acının hepimizin acısı olduğunu hissettirmeye çalıştık. Zaten sahada acılarını bir yana bırakarak bizimle ilgilenmeleri, bütün gönüllüleri etkilemiştir. 

Sevgili Mustafa, enkazı ve ölümü yakından hissetmek epey zor bir tecrübe. Deprem bölgesinden döndükten sonra sende neler değişti?

Enkaz çalışma sürecinde yanımda bayılan, devam edemeyip dönen gönüllüler gördüm. O sırada bana zor gelse de dişlerimi sıktım ve çalışmaya devam ettim. Deprem bölgesinde hiç hayal edemeyeceğim kadar sarsıcı çok ölüm gördüm. Sıcağı sıcağına yapılan bir sakatlanma gibi olmalı ki o anlarda hissetmiyordum duygularımı. Fakat ne zaman deprem bölgesinden ayrılıp İstanbul’a geri döndüm, o zaman tahmin etmediğim kadar beni sarstığını fark ettim. Arada ceset kokusu duyma, sık sık kâbus görme, üşüyor, sallanıyor hissine kapılmak, boşa düşmek vb. psikolojik etkiler bıraktı. Muhtemelen tamamen geçmesi biraz zaman alacaktır ama hiç önemli değil, bugün olsa bölgeye gitmek için daha erken hareket ederdim.

Son olarak, deprem bölgesindeki gönüllü faaliyetler hakkında okurlarımıza neler söylemek istersin?

Şüphesiz ki Türkiye’mizin başına gelen ve asrın felaketi diye nitelendirilen bu olay, kimsenin kaldıramayacağı kadar çok büyük bir acıdır. Fakat ben şahsen, bizi sarsmaya yetecek kadar güçlü olmadığını sahada fark ettim. Acının olduğu yerde sevgi dışında her şey değerini yitirirmiş, orada daha iyi anladım. Sahadayken ne zaman sosyal medyaya göz atsam, herkes suçlayacak birileri aradığını görüyordum ve o zor zamanlarda enerjilerini yardım etmeye değil de kavga etmeye harcadığını gördükçe inanın çok üzülüyordum. Sonra başımı telefondan kaldırıyorum ki, enkazdan tüm ailesini çıkarmaya çalıştığımız bir gencin bana “Mustafa abi, sen ateşe geç, az ısın, üşümüşsün” dediğini görüyorum, az çok ne hissettiğimi tahmin edebiliyorsunuzdur. Biz birlikte güçlüyüz, sarılacak çok yara, kat edilmesi gereken çok mesafe var. En önemlisi, kavga etmeye vakit bulamayacak kadar çok işimiz var. Enerjimizi zamana yayalım ki, herkese, her yere vaktinde yetişelim.

Tekrar hepimize geçmiş olsun. Rabbim beterinden saklasın. Şehit olanlara rahmet, kalanlara sabır diliyorum. Hepimize de birlik içinde bir an önce toparlanma gücü versin.