Müteakiben Weizmann’ın Yahudilerin Filistin’i kurtarmak için vuku bulan mesâîsine nakl-i kelâm ederek bunların serâpâ yalan olduğunu beyan ediyor. Asırlardan beri Arabların Filistin’i muhafaza ettiğini ve şimdiye kadar nasıl muhafaza ettilerse Yahudilerden de aynı surette muhafaza edeceklerini söylüyor.
Sadeleştiren: Ahmet GEÇER

Ahvâl-i harbiyye dolayısıyla Filistin’den ordumuzun çekilmesini müteakib Yahuda devletini tesis etmek fikri matbûâtta intişâr eder etmez Arab dindaşlarımızın, bilhassa İtilafçılardan hayır umanların ne elim bir sukût-i hayâle dûçâr olacaklarını, ne müşkil bir vaziyet muvâcehesinde bulunacaklarını takdir ederek vakâyi’in inkişafına intizâr eylemiştik. Ahîren Paris’de el-Müstakbel nâmıyla intişâr eden Arapça bir gazetede okuduğumuz makalelerde Arab dindaşlarımızın Yahudilerin icrâât-ı mütehakkimânelerinden ne kadar müşteki olduklarını gördüğümüz gibi Yahudilerin Filistin’de neler yapmakta olduğuna da muttali olduk. Ezcümle Kudüs Merkez Kumandanı Miralay Stavros bir ziyafet keşide ederek Yahudi rüesâsını davet etmiş ve bil-münâsebe Yahudi rüesâsından Doktor Weizmann bir nutuk îrâd ederek siyonistlerin makâsıdını izah eylemiştir.
Doktor Weizmann’ın bu nutkunda mevzû-i bahs eylediği en mühim meselelerden biri Yahudilerin Filistin’de sâkin akvâm-ı sâire ile ittifak ve ittihâd dairesinde yaşamak arzusunda bulunduklarını, akvâmdan hiç birisine karşı sûiniyyet beslemediklerini izah etmesidir. Halbuki bu sözlerin hakikat-i hâle mutabakattan kat’iyyen uzak olduğunu beyan eden Arab muharriri, Weizmann’ın nutkunu tenkid eden bir makalesinde diyor ki:
“Osmanlı ordusunun çekilmesini müteâkib Yahudilerin ahvâlini tedkik edenler bunların akvâm-ı sâireye karşı mütehakkim bir vaziyet aldıklarını; gerek kavlen, gerek fi’len komşularına izhâr-ı husûmet eylediklerini; türlü türlü iftirâlarla vatandaşlarını müşkilâta maruz bıraktıklarını müşahede eyler. Yahudiler kendi dindaşlarıyla alış veriş hususunda gösterdikleri tesâmuhu sâir vatandaşlarına karşı ibraz etmiyorlar. Oğullarını usûl-i askeriyyeye tevfikan terbiye ediyor, silâh kullanmayı öğretiyor, Yahudi bayrakları taşıyarak, askeri elbiseler telebbüs ederek sokaklarda dolaşıyorlar. Yahudi rüesâsının Filistin’de sâkin akvâm-ı sâire ile ittifak ve ittihâd dairesinde yaşayacakları hakkındaki beyânâtı bu ef’âl tekzib edip duruyor. Hatta Yahudiler daha ileri giderek Arablara karşı hakâretâmiz vaziyetler takınıyorlar. General Allenby’nin şerefine verdikleri bir ziyafette müftimizi ve eşrâf-ı memleketi haysiyetleriyle gayr-i mütenâsib yerlerde oturttukları cihetle müftî ziyafetten çekilmeye mecbur olmuştur. Bu gibi muameleler Yahudilerin ağzında dolaşan kelimelerin ma’nâ-yı hakikisini ifhâma kâfidir. Bundan mâada Yahudilerin mekteplerinden Lisân-i Arabî ile icrâ-yi tedrisâti men etmeleri Arablarla ittifak etmek hususunda ne kadar ileri gittiklerini isbât edecek bir delil-i sâtı’dır. Yahudilerin icrâât-ı aleniyyeleri bundan ibaret ise icraat-ı hafiyyelerinin ne merkezde olduğu kendi kendine tavazzuh eder.”
Arab muharriri Yahudilerin icraat-ı aleniyye ve hafiyyesine karşı kemâl-i nefret ve hiddetle beyan-ı mütalaa ettikten sonra asıl icraat-ı hafiyyeye nazar-ı dikkati celb ederek, Weizmann’ın; “Bizim Filistin’de hiçbir siyâsî maksadımız yoktur.” sözünden bütün bütün hiddetlenerek Âlem-i İslâm ve Âlem-i Nasrâniyyet’e müracaat ediyor. Filistin’in mutlaka Yahudilerden tahlis edilmesini, Yahudilerin icraatına mukabele bil-misil edilmesi için her türlü muâveneti taleb ediyor. Arabların Yahudilerden uzaklaşmalarını, Yahudilerin ahlâkından vikaye-i nefs eylemelerini tavsiye ediyor.
Müteakiben Weizmann’ın Yahudilerin Filistin’i kurtarmak için vuku bulan mesâîsine nakl-i kelâm ederek bunların serâpâ yalan olduğunu beyan ediyor. Asırlardan beri Arabların Filistin’i muhafaza ettiğini ve şimdiye kadar nasıl muhafaza ettilerse Yahudilerden de aynı surette muhafaza edeceklerini söylüyor.
Görülüyor ki, Arab dindaşlarımızla Yahudilerin arasındaki ihtilâfât pek şiddetlidir.
*Sebîlürreşâd (Cild 15, Aded 374, Sayfa 195-196)