İnsicam dergisi olarak okurlarımız için Filistin meselesi, İsrail sorunu ve Kudüs hakkında birkaç temel eser tanıtmak istedik. Gerek araştırma inceleme sahasından, gerek edebiyat sahasından olmak üzere Kudüs’ü birçok açıdan okuyabileceğimiz bilindik, güncel ve en iyi eserlerden beşini sizlere takdim ediyoruz.
İstifadesi bol olsun.
İNSİCAM
- Selahaddin: Şarkın Kartalı
(Ali Emre, Ketebe Yayınları, ss. 472)

Ali Emre, “Şarkın Kandili: Nureddin Zengi” romanının ardından üçlemenin ikinci kitabı “Selahaddin: Şarkın Kartalı”nda Eyyubi Devleti’nin kurucusu, kutlu komutanı, ilk hükümdarı ve Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi’nin hayatını epik bir şekilde anlatır. Roman, Haçlı seferlerinin gölgesindeki Filistin topraklarını ve Müslümanların zulme karşı direnişini günümüze taşır. Emre, eserin tanıtımında “Şark’ın kartalı; yıllarca çöllerin, ovaların, dağların üstünde süzülen, Kudüs semalarına yükselen sevinç nidalarına eşlik eden, deniz kıyısına Yecüc ve Mecüc gibi yığılan istilacıları şaşkına çeviren, kan ve çamur içinde çırpınan evlatlarını sabır ve cesaret gıdasıyla besleyen, en zor durumlarda bile yetimleri ve mazlumları koruyup kollayan, şeref ve muhabbetle büyüyen çocukları selamlayan ve artık ağrıdan sızıdan kıpırdayamaz hâle gelen yorgun kanatlarını sabaha doğru usulca kapattı. Bir çocuk kuyudan çıktı, bir delikanlı zindandan kurtuldu, bir baba yuvadan ayrıldı.” der. Selahaddin Eyyubi’ye dair şimdiye kadar yazılan eserler içerisinde hakkında en fazla konuşulan eserlerden biri olan “Selahaddin: Şarkın Kartalı”, İnsicam okurları için şiddetle tavsiyedir.
2. Limon Ağacı
(Sandy Tolan, Pegasus Yayınları, ss. 400)

“Eğer millî çıkar, ortak insanlığımızdan önde geliyorsa o zaman kurtuluş için hiçbir ümit yok demektir, iyileşmek için ümit yok, dönüşüm için ümit yok, hiçbir şey için ümit yok demektir!” s.253.
Tarihi bir gerçekliği eşsiz bir roman olarak okumaya hazır mısınız? Tolan, İsrail-Filistin anlaşmazlığını ve iki milletin sorunlarını tarihi bilgiler ve mukayyet veriler ışığında okurlara aktarıyor. Filistinlilerin zorunlu göç ile evlerinden edilmesi ve İsrail’in işgal ettiği topraklardaki zulmünü derinden işliyor. Filistinli Beşir ve Bulgar asıllı bir İsrailli olan Dalia karakterleri üzerinden tarihi bir araştırmanın romanlaştırıldığı eser, yazar tarafından “Ortadoğu’nun kalbi… Acı, savaş, anlaşmazlık dolu bir tarih. İki halk ve iki aile. Topraklarından zorla sürgün edilen Filistinli Arap Beşir ile ailesi Nazi katliamından kaçmış olan İsrailli Yahudi Dalia’nın anlaşmazlığın ortasında kurduğu, yüreğinizi ısıtacak dostluğu…” şeklinde tanıtılıyor.
3. Şairin Filistini
(Mourid Barghouti, Küre Yayınları, ss. 173)

“Yazmak bir yerinden edilme halidir. Normlara uygun sosyal anlaşmalardan edilme halidir. Alışılagelenden, intizamdan ve hazır kalıplardan edilme durumudur. Aşkın ve düşmanlığın herkes tarafından tutulan yollarından ayrılma halidir. Siyasi partilerin doğasına inanma duygusundan edilme halidir. Şartsız destek mefhumundan olma halidir. Şair herkesçe kullanılan baskın dilden kaçarak sadece kendi için ve ilk defa dile getirilen bir dili seçer. Kabilenin zincirlerinden, tabularından ve onayından kaçmak için uğraşır. Bu firarında başarılı olup özgürlüğe kavuştuğunda artık o bir yabancı da oluvermiştir aynı zamanda. Sanki şair özgür olduğu kadar yabancılaşır. Şayet bir kişiye şiir yahut sanat yani genel anlamıyla edebiyat dokunduysa bir kere, o kişinin ruhu bir yerinden edilmelerle dolup taşar ve artık ona hiçbir şey deva olamaz, -vatanı bile.” (s.130-131)
Mourid Barghouti’nin bu eseri, sürgündeki bir Filistinlinin doğduğu topraklarla kurduğu ilişkinin şiirsel bir anlatımı, bir şairin işgal altındaki yurduna dönüşünün öyküsü. “Doğru, hayat İsrail’den önce cennet değildi” der, Barghouti (s. 49) İsrail’in işgalinden öncesini ve sonrasını tüm gerçekliğiyle anlatır. Eserin önsözünde Edward Said konuşur, “Vatana geri dönüş ve vuslatın orta yerindeki bu kaybediş hikâyesidir Barghouti’nin eserine gerçek ayrıcalığını veren.” Şairin kaybettiği vatanı, komşuları, aşkı ve dostluğudur onu “Şairin Filistini” yapan. Diasporadaki bir şairin kendi hikâyesinden hareketle Filistinlilerin acılarını gözler önüne seren bu eserde felsefeden siyasete, sanattan kültüre birçok alana değinilmiş.
4. Osmanlı Kudüs’ü Kent Kimliği, Nüfuz ve Meşruiyet (1703-1789)
(Alaattin Dolu, Küre Yayınları, ss. 292)

Dolu’nun bu eseri doktora tezinin kitaplaştırılmış hali olup 18. yüzyılda Osmanlı Kudüs’ünün kent kimliğini ele alır. Bu bağlamda siyasi, ekonomi ve hukuk ekseninde bir Kudüs incelemesi ortaya koyar. 18. Yüzyıldaki Osmanlı idaresinin ne şekilde şekillendiğini inceler. Eser tarihi bir arşiv niteliğinde olup çeşitli belgeleri ve dönemin olaylarına ışık tutan önemli kayıtları da ihtiva edinir. Kudüs’ün dini kimliğine binaen birçok etnik grubun farklı kimliklere sahip olmasına rağmen bu mukaddes şehirde nasıl birlikte yaşayabildiğini sorgular. Osmanlı’nın Kudüs ile ilgili hizmet anlayışını ve Kudüs ile irtibatındaki incelikleri de belgelerle açıklar. Kudüs’ün sahip olduğu önem neticesinde gelişen ilişkilerin niteliğini sebep-sonuç bağlamında izah eder.
Bilhassa tarihsel bağlamda araştırma-inceleme yapmak isteyen okurlar için önemli bir el kitabı olabilir.
5. Demir Duvar İsrail ve Arap Dünyası
(Avi Shlaim, Küre Yayınları, ss. 1032)

“Oslo II protokolünün getirdiği sonuçlara dair Filistin tarafında da büyük bir hayal kırıklığı söz konusuydu. … İnsan hakları, hem İsrail hem de Filistin yönetimi tarafından sürekli olarak ‘güvenlik’ gerekçesine kurban edilmekteydi” (s. 694)
Eserde Shlaim, İsrail’in siyasi ve askeri hamlelerini, ortaya çıkan yeni belgeler ve önemli isimlerle yaptığı mülakatlara dayanarak objektif bir bakış açısıyla tahlil ediyor. “İsrailli yerleşimciler kendilerini koruyacak ordu, polis ve sınır polisine ek olarak ağır silahlarla donanmıştı. İşgal altındaki bölgelerin Filistinli sakinleri ise yerleşimcilerin ve İsrail güvenlik güçlerinin insafına terk edilmişti”(s. 688) diyor Shlaim, Filistin gerçeğini bütün çıplaklığıyla anlatırken. Eserde Türkiye’nin İsrail’e karşı temkinli yaklaşımlarının ve süregelen anlaşmazlıkların çıkış noktası da araştırılıyor. Bu açıdan eserin siyaseten Yahudilerin bu yeni devleti ayakta tutmak için çevreyle olan ilişkisi ve politik siyonizmin yöntemleri de konuşuluyor. Eserde Balfour Deklarasyonu süreci ve siyonizmin kendi içindeki teorik ve pratik çekişmesini inceleniyor. Aşılmaz bir “Demir Duvar” stratejisi ile İsrail’in gelecekteki varlığı tartışılıyor.
Bilhassa araştırma-inceleme sahası olarak İsrail sorunu çalışmak isteyen araştırmacıların mutlaka okuması gereken önemli bir eser olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz.