Doğu Türkistan’da edebî eserler, sadece bir sanat ürünü olarak kalmamış, aynı zamanda halkı uyandırmak ve bilinçlendirmek için hizmet etmiştir. 1920’li yıllardan 2016 yılına kadar yazılan bazı örnek şiirler incelendiğinde bu durumu açık ve net bir şekilde görmek mümkündür.
Raile A. KAŞGARLI
Doç. Dr., İstanbul Üni., Edebiyat Fak.

Çağdaş Uygur Edebiyatı’nın Tarihî Süreci
Çağdaş Uygur Edebiyatı; İslamiyet öncesi (Maniheizm, Budizm Devri) Uygur klasik edebiyatı ve İslamî Devir Uygur klasik edebiyatından sonra, XX. yüzyılın başlarında oluşan ve günümüze kadar devam eden Uygur edebiyatını ifade etmektedir. Çağdaş Uygur Edebiyatı, 1910 yılından sonra Çağatay edebiyatının devamı olarak çeşitli siyasi ve sosyal atmosferlerde varlığını ve gelişimini sürdürerek farklı edebî türlerin görüldüğü bir edebiyattır (Kaşgarlı 2017: XV).
Çağdaş Uygur Edebiyatı; Doğu Türkistan dışında, Kazakistan, Kırgızistan, Türkiye gibi ülkelerde de farklı düzeylerde gelişme göstermiştir. Biz bu yazıda ana kitlenin bulunduğu Doğu Türkistan sahasına odaklanacağız.
Doğu Türkistan; günümüzde Çin Halk Cumhuriyeti’nin işgali altındadır. Yakup Beg hâkimiyetine (1864-1878) son veren Mançu-Çing sülâlesi, 1884 yılında bölgeye “yeni toprak” anlamındaki Şincan adını vererek bölgeyi kendi imparatorluğunun bir eyaletine dönüştürmüştür (Yu 2010: 197). Bölge, 1912-1949 yılları arasında Çin’i yönetmekte olan Milliyetçi Çin Partisi’nin tayin ettiği Çinli askerî valilerce sömürülmüştür. Bu süreçte 1933 ve 1944 yıllarında iki kere bağımsız cumhuriyet kurulmuş ise de uzun ömürlü olamamıştır. 1949’da Çin’in yönetimini ele geçiren Çin Komünist Partisinin işgaline uğramış ve 1955 yılında sözde özerk bölge ilan edilmiştir (Şehidi 1986: 780).
1949’dan önce, Doğu Türkistan halkını cehaletin batağına terk etmeyi ve her şeyi sömürmeyi hedefleyen politikalar uygulanmıştır. 1949 yılından sonra ise bu politikaya, Müslüman Türk kimliğini her anlamda yok etmeyi hedefleyen çeşitli politikalar ilave edilmiştir. Bu politikalar insanî olmayan biçimde uygulanırken Uygur edebiyatı, bir direniş örneği olarak karşımıza çıkar.
Uygurca Yayınlar
İsmail Gaspıralı’nın Kırım’da başlattığı usul-i cedit okulları, daha sonraki dönemlerde, Türk dünyasındaki bütün reformculara ilham kaynağı olmuştur. Gaspıralı’nın “dilde, fikirde, işte birlik” sloganı ile birlikte cedidizm, Türk dünyasını birleştirmeyi amaçlayan siyasi bir akım hâline dönüşmüştür (Andican 2003: 24). Bu ideolojinin konu edildiği ve Rusya işgalindeki Türklerin yayımladığı çeşitli kitap, mecmua, gazete ve dergiler, Doğu Türkistan’a da ulaşmıştır (Komisyon 2006: 240). Doğu Türkistan’daki Uygur aydınlar, halkın cehaletten ve esaretten kurtulmasının eğitimle mümkün olabileceğini görmüş, ceditçi fikir ve görüşleri benimsemiş ve desteklemiştir. Halkı bilinçlendirme, eğitme ve uyandırma hareketlerini edebiyatla birlikte yeni bir aşamaya taşımış, bu fikirlerin mahsulü olarak gazetecilik ve yayıncılık işleri hızla gelişmiştir. 1899’da Uygur aydınları ve zenginleri tarafından Matbaa-yi Hurşid’in kurulmasından 1949’daki Çin işgaline kadar olan süreye bakıldığında, birçok matbaanın çeşitli gazete, dergi ve kitap yayımladığı görülür (Tatlik 2004: 51-54; İnayet 2013: 2-5;Yarring 1998: 320).
1949 yılından sonra Çin, Şincang Edebiyat Sen’iti dergisini tesis ederek sanat aracılığıyla toplumu yeniden şekillendirmeyi hedeflemiştir. Toplumcu gerçekçilik akımının kıskacına alınan Uygur Edebiyatı, 1966-1976 yılları arasında gerçekleşen Kültür Devrimi sırasında durgunluk noktasına gelmiştir. 1978 yılından sonraki açılım politikasıyla beraber, tüm bu sancılı süreçten sağ kurtulan ve yazma hakları iade edilen şair ve yazarların ve yeniden yetişen şair ve yazarların eserleri Tarim, Aksu Edebiyatı, Kumul Edebiyatı, Kaşgar Edebiyatı, Turpan Edebiyatı gibi süreli edebiyat dergilerinde yayımlanabilmiştir. Bu yıllarda tesis edilen Dünya Edebiyatı dergisi aracılığıyla Uygur halkı, dünyaca ünlü yabancı yazarlar ve eserleri ile tanışmıştır. Tarim Ğunçiliri ise çocuk edebiyatına ayrılan süreli yayındır. Bu tür yayınlar ve Kaşgar Uygur Neşriyatı, Yaş-Ösmürler Neşriyatı, Milletler Neşriyatı, Şincang Halk Neşriyatı gibi yayınevleri, çağdaş Uygur edebiyatının sürekliliğinde ve gelişmesinde önemli roller üstlenmiştir.
Çağdaş Uygur Edebiyatı’nın Halkı Uyandırma Misyonu
Doğu Türkistan’da edebî eserler, sadece bir sanat ürünü olarak kalmamış, aynı zamanda halkı uyandırmak ve bilinçlendirmek için hizmet etmiştir. 1920’li yıllardan 2016 yılına kadar yazılan bazı örnek şiirler incelendiğinde bu durumu açık ve net bir şekilde görmek mümkündür. Örneğin, Abduhalik Uygur’un Zulme Karşı, Açıl, Uyan; Lutpulla Mutellip’in Yıllara Cevap, Sevgi ve Nefret; Memtili Efendi’nin Kurtuluş Yolunda, Ordumuz; Nimşehit’in Esarettekilere Hitap, Teyipcan Eliyev’in Gevezenin Ölümü, Mömin Sepiri’nin Meclislerin Kavgası, Rehim Kasim’in Amirin Bindiği Araba; Abdurehim Ötkür’ün İz, Ehmetcan Osman’ın Arabacının Şarkısı, Perhat İlyas’ın Beklemek; Rahmancan Avut’un Vazgeçemem senden vatanım; Abdukadir Calalidin’in Dönüşüm Yok gibi şiirleri, farklı üslup ve konularla halkı uyandırmaya hizmet eden şiirlerdir.
1934’ten itibaren Doğu Türkistan’in her yerinde âdeta bir akım hâline gelen eğitimde reform hareketi Uygur Medeniyetini Geliştirme Birimi’ni de beraberinde getirmiştir. Bu birim eğitim hizmetinin yanı sıra edebiyat ve sanat hizmetlerini de üstlenmiştir. Her birimin bünyesinde bulunan tanıtım bürosu Sanayinepise adlı sanatçı kadrosunu bulundurmuştur. Bu kişiler bazen yabancı, çoğu zaman ise yerli yazarların tiyatro metinlerini sahnede sergilemişlerdir. Abdulla Rozi’in (1919-1945) Timur Ağa Geldi, Üvey Anne gibi tiyatro eserleri (Zaman 1996: 4-40), Mömin Efendi’nin Boz Yiğit’i, Ziya Semedi’nin Kanlı Leke, Lupulla Mutellip’in Çimengül (Komisyon 2006: 361) gibi eserleri halkı uyandırmayı ve bilinçlendirmeyi görev edinen eserlerden bazılarıdır.
Zunun Kadiri’nin Öğretmenin Mektubu, Nur Rozi’nin Mumin’in Göndere Tırmanışı, Abbas Moniyaz Türkiykan’ın Ak Serçe adlı hikayeleri; Abdurehim Ötkür’ün İz, Zordun Sabir’in Ana Yurt romanı gibi eserler de halkı uyandırmaya ve bilinçlendirmeye hizmet eden eserlerdendir.
Çağdaş Uygur edebiyatında halkı bilgisizlikten ve esaretten kurtarma, halka hürriyet için mücadele etme ruhunu aşılama amacıyla pek çok eser yazılmış; hürriyete olan inancı, vatanseverlik duygusunu ve millî ruhu güçlendirme, birlik ve beraberliği vurgulama teması neredeyse bütün eserlere hâkim olmuştur. Bu duygular bazen doğrudan doğruya bazen de temsilî ifadelerle okuyucuya verilmiştir. Örneğin zulmet, karanlığı; kış, güz, gece esareti; tañ, bahar kurtuluşu; yultuz, güneş ise hürriyet ve kurtuluşu temsil etmiştir (Kasapoğlu Çengel 2013: 148-149).
1980’li yıllardan sonra uzun süre kapalı kalan bölge insanının Çin’in yurt dışına açılma politikasından istifade ederek yurt dışına gitme, eğitim alma fırsatları zor da olsa elde edilmiştir. Bu nedenle anı ve gezi yazıları niteliğindeki eserler kaleme alınmıştır. Yabancı ülkelerdeki demokrasi ve milletlerin hakları, eğitim sistemi gibi hususlar kültürel açıdan ele alınarak satır aralarında halk bilinçlendirilmeye çalışılmıştır. Eset Sulayman’ın Özlük ve Kimlik-Avrupa Medeniyetine Bakış; Muhammet İmin Ela’nın Taklamakan’dan Avrupa’ya Kadar, Ebeydullah İbrahim’in Avrupa’da Neler Gördüm, Abdukadir Calalidin’in Var Olma Arzusu-İngilterede Gördüklerim Duyduklarım gibi eserlerinde yabancı ülkelerde gördükleri, hissettikleri sunulmuştur.
Çağdaş Uygur Edebiyatı’nın Tarihi Sonraki Kuşaklara Aktarma Misyonu
Uygurların kurmuş olduğu cedit okulları, 1949 yılındaki işgalden sonra Çin Halk Cumhuriyeti devletinin yönetimine geçmiştir. Okullar el değiştirince müfredat da değişmiş, okullarda Uygurlar ve diğer Türk halklarının tarihi, liseye kadar olan müfredattan tamamen kaldırılmıştır. Okul kitaplarına yerleştiren tarih, Çin tarihidir. Üniversitede bir dönemlik ders olarak verilen Uygur tarihi, Çinlilerin bakış açısıyla kaleme alınan ve gerçek dışı içerikli kelime yığınıdır. Bu nedenle gerçek tarihi öğretmek, edebiyatın bir misyonu haline gelmiştir.
1949 sonrası Çağdaş Uygur Edebiyatı’nda yasak konu haline gelen tarihî tema, 1980 sonrası açılım ile birlikte, edebiyatta kendine yer bulabilmiştir. Böylece tarihte geçen vakaları, vatansever kahramanları ve şehitleri konu alan eserler basılabilmiştir. Teyipcan Hadi bu konudaki eserleriyle Uygur Edebiyatı’nda çığır açmıştır. Onun 1980’de yayımlanan Pehlivan Geldi, 1987’de yayımlanan Gözümü Açıp Çıktım gibi hikâyelerinde Sadır Pehlivan anlatılmıştır. 1987’de yayımlanan Bahadır Geldi adlı hikâyesinde 1944 yılındaki Kurutluş Savaşının kahramanlarından Ğeni Batur’un savaştaki kahramanlıklarından biri anlatılmıştır.
Seypidin Ezizi’nin Satuk Buğra Han, Ehet Turdi’nin Unutulan Kişiler, Abdurehim Ötkür’ün Uyanan Zemin, Ebeydulla İbrahim’in Tündeki Şimşek, Hevir Tömür’ün Abdukadir Damolla Hakkında Kıssa adlı romanları, tarihi, sonraki nesillere aktarmak amacıyla yazılan eserlerdendir. Yine Abdulla Talip’in mücahit şair Lutpulla Mutellip’in hayatını anlatan Girdap Dalgası romanı, Uygur gençlerinin 1940’larda açık veya gizli gerçekleştirdiği mücadeleleri ve facialı kısmetlerini anlatan Çala Tekken Oq Tam İsabet Etmeyen Kurşun, XIX. yüzyıldaki Kuça halkının zulme karşı mücadelesini anlatan Lale Kurban adlı romanı, Abdurahman Kahar’ın Kurtuluş Savaşını anlatan İli Nehrinin Dalgaları, Hevir Tömür’ün şehit Abduhalik Uygur’un hayatını anlatan Erken Uyanan Adam adlı romanı, Memtili Efendi’nin eğitimcilik hayatını, mücadeleci kişiliğini konu alan Gulam Gopur’un yazdığı üç ciltlik Çöldeki Ateş romanı, Abduveli Eli’nin Yakup Han Bedevlet’i ve onun mücadelesini anlatan üç ciltlik Bedevlet adlı tarihî kıssası, tarih konulu eserlerin başında gelir. Halide İsrail’in Altun Ayakkabı adlı romanı Çin işgalinin aydınlara yaptığı zulme ışık tutan bir eserdir.
Çağdaş Uygur Edebiyatı’nda tiyatro, 1980’den 1990’a kadar diğer edebî türler gibi canlanma yaşamıştır. Hatta bu dönem tiyatro eserleri yüzyılın altın çağı denilebilecek bir gelişme göstermiştir. Devrim’den hemen sonra klasik edebiyatın nadir konuları olan Garip ile Senem, Ferhat ile Şirin, Tahir ile Zöhre gibi eserler tekrar veya değiştirilerek yazılmış, sahnelerde gösterilmiştir. Seypidin Ezizi’nin Amannisa adlı eseri tarihî konuyu ele alan sahne eserleri içinde konusu itibariyle önemli bir yere sahiptir.
Çağdaş Uygur Edebiyatı’nın Toplum Değerlerini Koruma Misyonu
Birçok edebî eserde toplumdaki olumsuzlukları eleştirme, millî kültürü koruma gibi temaların işlendiği görülür. Muhammet Eli Zunun’un Çift Mescit, Kahar Niyaz’ın Bayram, Halide İsrail’in Kök, Ehtem Ömer’in Uykulu Seher, Tohti Ayup’un Beşik adlı hikâyeleri bu tür eserlerden bazılarıdır. Ayrıca kahramanların psikolojik durumlarını yansıtan, toplumsal bunalımları ve toplumsal bozuklukları edebî seviyede işleyen hikâyeler de bulunmaktadır. Memtimin Hoşur, Abbas Moniyaz Türkiyqan gibi yazarlar bu konuları işleyen önemli yazarlardandır. Mahmut Muhemmet’in Doppa Hakkında, Memtimin Abliz’in Civcive Dönüşen Deve, Gümeynisa Behti’nin Ağız Belası, Abdurahman Hebibulla’nın Gaflet gibi hikâyeleri özlü anlatıma sahip ve konuyla ilgili kısa hikâyelerdir.
Nimşehit’in Hata başlıklı şiirinde (Harbalioğlu 2019: 287); Tursunbeg İbrahim’in Sekiz Yüzüm, Muhammetcan Sadik’ın Gurur adlı şiirleri, toplumu doğruluğa, adalete, ahlaklı ve gururlu olmaya davet eden şiirlere örnektir.
Uygur Edebiyatı’nda edebî ahbarat olarak isimlendirilen bir tür bulunmaktadır. Bu tür, haberi, edebî metin olarak işler ve edebî eser olarak okuyucuyla buluşturur. Nurmuhemmed Tohti’nin Hotan’dan Mektup, Ablet Cüme ile Micit Nizamidin’in Gurur Verici Oğul, Abdusalam Abliz’in Zafer Şarkısı, Kurban Tohti’nin Kalbe Varan Yol gibi eserleri, önemli olaylarla ilgili haberleri veya rol model olabilecek başarılı kişiler ile ilgili haberleri, edebî eser hüviyetine büründüren ve toplumun değerleri gözetilerek yazılan eserlerdendir. Haber olarak kendine yer bulamamış veya çözüme kavuşamamış bazı problemlerin, edebî ahbarat türünde yazılan eserlere konu olması nedeniyle toplumda ses getirdiği ve yetkililerin dikkatini çektiği, hatta çözüme kavuştuğu durumlar da söz konusudur.
Çağdaş Uygur Edebiyatı’nın Realist Bir Edebiyat Olma Zorunluluğu
Uygur aydınları arasında sanat toplum içindir, düşüncesi hâkimdir. İşgal altındaki toplumlarda sanat için sanat görüşünün yaygınlaşması neredeyse olanaksız bir durumdur. Çünkü bu tür toplumlarda her şey özgürlük içindir. Toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel yapısı, doğrudan veya dolaylı olarak sanata yansıyacaktır. Bunun farkında olan Uygur aydınları Uygur edebiyatının yukarıda dile getirilen misyonlarını tamamlayabilmesi için, realist bir edebiyat olması gerektiğine inanmışlardır. Dolayısıyla eserleri değerlendirirken içinde bulunduğu gerçeklik boyutuna daha çok önem vermişlerdir. Örneğin şu an hapiste olan ve son dönemlerin popüler eleştirmenlerinden biri olan Yalkun Rozi bu hususa şöyle değinir:
Ben her zaman kendi sanat anlayışıma göre “bana ..izm değil, özüm gerek” diye propaganda yapmakta ısrarcıyım. Çünkü kendine özgü geçmişi olan ve özel bir tarihî ve sosyal süreçte bulunan Uygur halkı öncelikle gerçek anlamdaki Uygur edebiyatına muhtaçtır. Uygur halkı edebiyatta kendisinin süslenmemiş gerçek görüntüsünü görmek, kalbinin en derinlerindeki fısıldamaların kudretli yankılarını duymak ister… Uygur edebiyatı, Uygur halkı ile kader birliği içerisindedir. Biz öncelikle gerçek insan gibi yaşama arzularımızı gerçekleştirelim ondan sonra estetik yaygarayı pazarlasak da geç kalmayız (Rozi 1999: 4).
Edebiyat teorilerinde de edebiyatının gerçek yaşamı yansıtan realist bir edebiyat olması gerektiğine vurgu yapılmaktadır (Ömer vd. 1983: 33; Sadik 2005:24).
Edebî eserler incelendiğinde genel olarak realist eserler olduğu görülecektir. Örneğin, Erşidin Tatlik’in Uygur hikâyecilik sahasındaki ilk uzun hikâyesi olan Deneme başlıklı eserinde Uygur çiftçilerin komün hayatı anlatılmıştır. Köy ve çiftçi hayatı, köylerde yapılan reformlar ve onun çiftçilere olan etkilerinin işlendiği eserler, çağdaş Uygur edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Nitekim nüfusun büyük çoğunluğu tarımla uğraşmaktadır. Nurmuhemmet Tohti’nin Arda Kalan Bir Yoksul adlı hikâyesi, Zohregül Abduvahit’in Son Sonbahar adlı hikâyesi çiftçilerin yaşadığı sıkıntıları tüm çıplaklığıyla edebî seviyede dile getirir.
Devrim’den hemen sonra Kültür Devrimi sırasında yaşananları konu alan eserler yoğun olarak yazılmıştır. Şair Memteli Zunun’un 1979 yılında yazdığı Güneş Kızı adlı destanında kanun ve kuralların çiğnendiği, aydınların hor görüldüğü, demiryollarının paslanıp maden ocaklarının mezarlık sükûnetine dönüştüğünden bahsedilmiş, alt üst olan haklar ve haksızlıklar üzerine fikir yürütülmüştür. Teyipcan Eliyev, solculuğu uğursuz çocuğa benzeterek Öyle çocuk doğarsa yine/ Boğuvermeli beşiğinde dizeleriyle halkın nefretini ifade etmiştir.
Devrim konusu işlenen eserlerde 1966-1976 yılları arasında gerçekleşen Kültür Devrimi’ndeki Çin şovenizmi tenkit edilmiş, yapılan mantıksızlıklar kınanmıştır. 1980’li yılların başında yayımlanan Ablimit Sabir’in Onun Mekânı, Ehet Turdi’nin Merhaba Öğretmen, Zordun Sabir’in Borçlu, Görüşme Odasında, Dolan Gençleri, Kadir Arslan’ın Titreyen Ses gibi hikâyeleri örnek eserlerdendir.
Kurtarılan Eserler
Kültür Devrimi’nde Nimşehit, Rozi Kasım gibi pek çok şair ve yazar, çektiği eziyetler sonucu hayatını kaybetmiştir. Nimşehit’in Gör Ağzidin Ölümden Dönüldüğünde adlı manzum romanı, Zunun Kadir’in roman ve senaryoları, Keyyum Turdi’nin 1966 yılında tamamladığı Altın Pınar adlı uzun hikâyesi devrimciler tarafından yok edilmiştir (Polat 2014: 1196). Bunlar nice kayıplardan sadece birkaçıdır. Ancak Uygurlar; edebî eserleri ilk fırsatta kurtarma yoluyla, değerleri sonraki kuşaklara aktarmıştır. Burada birkaç örneği kısaca dile getirmek mümkündür. 1949 öncesi Milliyetçi Çin tarafından katledilen ceditçi aydınlardan Memtili Ependi’nin eserleri Komünist Çin yönetimince 1980’li yıllara kadar yasaklanmıştır. 1981 yılında öğrencisi ve manevi oğlu Mirehmet Seyit, onun hayatını tanıtan bir yazı ile birlikte ezberindeki şiirlerini yayımlamıştır. Daha sonra Memtili Ependi ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır (Kaşgarlı 2021: 20).
Aynı dönemin şairleri ve ortak çalışmalara imza atan yakın arkadaşlardan olan Lutfulla Mutellip ile Abdurehim Ötkür’ün kaderi, Çin yönetiminin, Uygur Edebiyatı aracılığıyla toplumu yeniden şekillendirmeye çalıştığını gözler önüne sermesi bakımından dikkat çekicidir. Lutpulla Mutellip 1945 yılında katledilmiştir. 1944 yılında hapse alınan Abdurehim Ötkür ise 1945 yılında serbest bırakılmıştır. 1949 sonrası işgal döneminde Lutpulla Mutellip devrimci şair ve devrimci şehit olarak değer görürken, Abdurehim Ötkür Pantürkizmci ve milliyetçi ithamıyla otuz yıl boyunca yazma haklarından men edilmiştir. Ayrıca bu iki şairin o zamanki ortak çalışmaları ve benzer fikirleri bir sonraki nesillere yanlış anlatılmıştı. 1943 yılında Lutfulla Mutellip’in Aksu’ya sürgün edilmesine ve Abdurehim Ötkür’ün hapse alınmasına sebep olarak gösterilen, birlikte yazdıkları Çin Moden adlı drama, 1949 sonrası sadece L. Mutellip’in eseri olarak gösterilmiştir. Eset Sulayman, Ötkür’ün eşi ile birlikte yazdığı Yaşam Öykümüzden Hatıralar’ı elde ettikten sonra, bu duruma ve bununla ilişkili birçok kargaşaya açıklık getirmiştir (Sulayman 2022: 146).
Çağdaş Uygur Edebiyatı’ndaki ilk romanın gün ışığına çıkma hikâyesi de bir hayli düşündürücüdür. Muhammet İmin Tohtayov’un (1920-1969) Kaşgar’da 1945’de yazdığı Kanlı Yer adlı romanı Çinceye çevrilerek Kuzey-Batı Edebiyat Sanatı dergisinin 1951 yılındaki 4-9 sayısına basılır. Yazar, 1944 yılında kurulan cumhuriyetin profesyonel fotoğrafçısı olduğundan ve elinde cumhuriyete ait önemli arşivler, yayımlanmamış pek çok orijinal eserler bulundurduğundan dolayı Kültür Devrimi’nde ağır işkenceye maruz kalır. Üç koli halindeki arşivi, Çinli komşusunda gizlendiği için Devrim’den kurtulur. Fakat kendisi sağlığını kaybeder. 1969 yılında 49 yaşında yaşamını yitirir. Daha sonra çocukları tarafından geri alınan arşiv, 1983 yılında evde yangın çıkması nedeniyle tamamen kül olur. 1986 yılında aydınlar tarafından gündeme getirilen mezkur roman, 1989 yılında Çince dergiden bulunur, yetkililerce okunup Uygurcaya aktarılmasında bir sakınca olmadığı yönünde onay alındıktan sonra Mahmutcan İslam tarafından Uygurcaya kazandırılır ve 1993 yılında Halk Neşriyatı tarafından yayımlanır.
Huşur İbrahim, Mirzahid Kérim, Haci Ehmet, Abdurehim Ötkür gibi şairler hapisteyken bile şiir yazmaya devam etmiş ve bu şiirleri bir şekilde saklayarak 1980’den sonra yayımlamışlardır. Mirzahid Kerim’in Elveda Ürümçi, Tutsak Gazeli, Ben Ölmedim; Haci Ehmet’in Mahpus Dilekleri, Kavuşma Arzusu, Ayrılık Koşukları; Abdurehim Ötkür’ün İz adlı şiiri, bunlardan bazılarıdır.
Çimengül Avut, Yalkun Rozi, Seypidin Ezizi gibi kişilerin yurt dışında yayımlanan eserleri de aslında kurtarılan eserlerdir.
İnternet ve Çağdaş Uygur Edebiyatı
Doğu Türkistanlılar, internet konusunda, dünyada gelişen teknolojiden 2000 yılında ancak nasibini alabilmiştir. Gençlerin ilk etapta internet ortamında paylaştıkları edebî eserler, okulların dil ve edebiyat ders kitaplarında bulunan hikâyeler, Lutpulla Mutellip, Abduhalik Uygur, Abdurehim Ötkür, Rozi Sayit gibi ünlü şairlerin şiirleri olmuştur. Gençler zamanla özgün eserlerini de paylaşmaya başlamıştır. Çin’de yatılı okulda okuyan liseli ve üniversiteli Uygur gençlerin ailesine ve kendi kültür çevresine olan özlemini biraz da olsa bastırmaya yarayan bu ortam, zamanla başarılı eserlerin ve genç yeteneklerin kendisini belli etmesine olanak sağlamıştır. Gerçi Tarim, Milletler Edebiyatı gibi dergiler genç yazar ve şairlere belli oranda yayım hakkı tanımış olsa da çeşitli Uygur internet sitelerinde devletin tüzük ve yönetmeliklerine aykırı olmayan yazıları paylaşmak çok daha kolay olduğundan internet ortamı gençlerin sıklıkla eser paylaştığı yer durumuna gelmiştir. Özgün eserlerini de paylaşmaya başlayan gençlerden kimileri büyük okuyucu kitlesine ulaşmıştır. Tursunay Sultan, internet ortamında eser paylaşıp iyi bir başarı yakalayan genç yazarlar arasındadır. Tursunay Sultan, Uygur web sitesi olan elküyi web sitesinde Bergiye kullanıcı adı ile Ah, Kiristal Kız adlı romanını paylaşmıştır. Bir milyon okuyucuya ulaşmasının ardından Yaş-Ösmürler Neşriyatı yazar ile iletişime geçmiş ve 2015 yılında bu romanı yayımlamıştır.
İnternet ortamında ünlü yazarlara ait edebî eserlerin ses dosyası olarak paylaşılması, yeni baskısı olmayan ve kolay bulunmayan eserlerin dinleyicisiyle buluşmasını sağlamıştır. Ayrıca Yeni Uygur Türkçesi konuşamayan eğitimli yeni nesillerin ana dilini geliştirmesinde etkili bir yöntemdir. Seypidin Ezizi’nin Sultan Satuk Buğrahan, Ehet Turdi’nin Savrulan Ruh, Memtimin Hoşur’un Kumun Bastığı Şehir gibi eserleri internet ortamında paylaşılmıştır. Ancak edebî eserlerin Elektronik Kitap veya Eser Sesli Eser olarak paylaşıldığı Uygur web sitelerinin sık sık kapanması edebî eserlerden istifadeyi olumsuz yönde etkilemiştir. 2009 Ürümçi Katliamı’ndan sonra pek çok web site kapanmış, sahipleri tutuklanmıştır. 2017 sonrası neredeyse hepsi kapanmıştır.
Yok Olma Tehlikesiyle Karşı Karşıya Kalan Uygur Edebiyatı
Başlangıçtan XX. Yüzyıla kadar kesintisiz devam edegelen Uygur edebiyatı, Çin işgalinden sonra Çin’in izlediği politikaya bağlı olarak kimi zaman durgunluk noktasına gelmiş kimi zaman gelişme göstermiştir.1980 sonrası açılım politikasıyla birlikte baskı azalmış gibi görünse de Çin’in amacına yönelik politikasında yumaşama olmadığı anlaşılmaktadır. Örneğin, 1991’de Hunların Kısa Tarihi, Eski Uygur Edebiyatı, Uygurlar adlı üç kitap karalanmış, kütüphane ve şahısların evlerinden toplatılmıştır (Kurban 1994: 169). Yazarı Turgun Almas, önce göz altına daha sonra ev hapsine alınmıştır. Mayıs 2002 tarihinde Kaşgar Uygur Neşriyatının yayımladığı Uygur kültürüne ait kitaplar toplatılmıştır ve yayıma hazır bazı kitaplara el konulmuştur (Teylur 2006: 28, 29). Kaşgar Edebiyatı dergisinin 2004 yılı beşinci sayısında yayımlanan Yabani Güvercin adlı hikâye, insanları hürriyete teşvik ettiği gerekçesiyle karalanmış, hikâyenin yayımlandığı dergi toplatılmış, yazarı on yıllık hapis cezasına çarptırılmıştır (Örkişi 2005: 8-17).
2002 yılında yükseköğretim kurumlarında Uygur öğrencilere yapılacak derslerde fen bilimlerinin hepsinin, Uygur dili ve Edebiyatı derslerinin %75’inin Çince olacağı kararı yürürlüğe girmiştir (Teklimakani 2010: 23). Akabinde başarılı ortaokul mezunlarının Çin’de yatılı lisede Çince eğitim alması uygulamaya konulmuştur. 2010 yılından itibaren kreşlerde Çince eğitim için devlet büyük yatırımlar yapmış ve geniş çaplı uygulama başlatmıştır, Uygur Türkçesi, eğitim öğretimden tamamen kaldırılmıştır. 2017 yılından itibaren ise Uygurca basım yayım durdurulmuştur. Mevcut yayınların da yasaklandığı ve yakıldığı bilgisi yayılmıştır. Doğu Türkistan tamamen ablukaya alındığı için ve aydınlar ortadan kaldırıldığı için, Uygur edebiyatı Uygur Türkçesi ile birlikte yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.
Kaynakça
ANDİCAN A. Ahat (2003). Cedidizm’den Bağımsızlığa Hariçte Türkistan Mücadelesi. İstanbul: Emre Yayınları.
HARBALİOĞLU Neşe (2019). Uygur Şair Nimşehit ve Şiirleri, Kayseri: Kimlik yayınları
İNAYET Alimcan (2013). “1930’lu Yıllarda Kaşgar’da Çıkan ‘Şerqi Türkistan Hayati’, ‘Erkin Türkistan’ ve ‘Yeñgi Hayat’ Gazetelerindeki Bazı Şiirler”, Uluslararası Uygur Araştırmaları Dergisi (1): 1-42.
KASAPOĞLU ÇENGEL Hülya (2013). “Çağdaş Uygur Edebiyatı”. Çağdaş Türk Edebiyatları-II. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları. 140-170
KAŞGARLI Reyila (2021). Memtili Ependi ve Şiirleri, Ankara: TDK yayınları
KAŞGARLI Reyila (2017). Çağdaş Uygur Edebiyatı Tarihi (Edt. Neşe harbalioğlu). Ankara: Gazi Yayınevi
KOMİSYON (2006). Uygur Edebiyati Tarihi 3. Pekin: Milletler Neşriyatı.
KURBAN İklil (1994). “Turgun Almas ve ‘Uygurlar’”. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi (1): 169-173.
ÖMER Ablet vd. (1983). Edebiyat Neziriyisi, Ürümçi: Maarip Neşriyati
ÖRKİŞİ Nurmuhammed Yasin (2005). “Yabani Güvercin”, Gök Bayrak (65): 8-17.
POLAT Muhemmet (2014). Uygur Edebiyatida 50 Yıl. Ürümçi: Yaşlar-Ösmürler Neşriyatı.
ROZİ Yalkun (1999). Mening Edebî Tenkit Karişim, Teklimakandiki Altun Koldurma, Ürümçi: Halk Neşriyatı, s. 1-8
SADİK Hesencan (2005). Edebiyat Neziriyisi Asasliri. Ürümçi: Halk Neşriyati
SULAYMAN Eset. (2022). Ötkür ve Kaynam Örkişi: Abdurahim Ötkür ile Lutpulla Mutallip’in Gerçek Dostluğu ve Edebî İşbirliği, Uygur Dili ve Edebiyatı (Edt. R. Kaşgarlı, N. Harbalioğlu, A. Muhem Kumtur), İsveç: Dünya Uygur Yazarlar Birliği, s. 126-190
ŞEHİDİ Burhan (1986). Şinciangniñ 50 Yılı. Pekin: Milletler Neşriyatı. (Çev. Nurmuhemmet Döleti v.d.)
TATLIQ Erşidin (2004). “1949. Yildin Burun Şincanda Uygur Tilida Neşir Kilinğan Gézit-Jornallar”, Şinciang Tezkiriçiliki Jornili(3): 51-58.
TEKLİMAKANİ Abdureop Polat (2010). Muhakimetul Lugheteyn’din Meariful Lugheteynğiçe. İstanbul: Teklimakan Uygur Neşriyatı.
TEYLUR K. (2006). Wild West Chına The Taming of Xinjiang. Uygurca Neşri: Tincimas Uyğur Diyari 1-2. (Çev. Abdurehman). Miyonhen: Dünya Uygur Kurultayı Neşriyatı.
YARRING Gunnar Alfred (1998). Keşkerge Kayta Seper.Ürümçi: Halk Neşriyatı. (Haz. Yang Lian, Çev. Abdugupur Seidin)
YU Tian (2010). Mingyue Tianshan. Pekin: Shıjıe Zhıshı Neşriyatı.
ZAMAN Nurmehemmed (1995). Uygur Edebiyati Tarihi. Ürümçi: Maarip Neşriyatı.