Çin Komünist Partisi (ÇKP), 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’deki 11 Eylül saldırısı sonrası Doğu Türkistan’da görmek istemediği her şeyi terör adı altında nitelendirdi ve Doğu Türkistanlıların dini ve kültürel yaşam tarzlarını “aşırılık” olarak tanımladı.
Nurettin İZBASAR

Yazılı kaynakların ifade ettiği gibi Türklerin ana yurdu olarak bilinen Doğu Türkistan, İslam öncesinde Hun İmparatorluğu, Büyük Göktürk devleti ve Orhun Uygur kağanlığı tarafından yönetilirken 10. yüzyılda Karahanlı Tekinlerinden Satuk Buğra’nın İslamiyet’i kabul etmesiyle eş zamanlı olarak devlet iktidarını da ele geçirmesiyle birlikte Karahanlı devleti, Türkistan bölgesindeki ilk Müslüman Türk devleti oldu. Bu devlet, Doğu Türkistan topraklarını merkez edinerek geniş Türkistan sahasının Müslümanlaşma sürecini hızlandırdı ve Doğu Türkistan bölgesi İslamiyet’in doğudaki kalesi haline geldi. Moğol imparatorluğu döneminde bölge, Çağatay’ın payına verilmiş ve ilerleyen dönemlerde birçok tarihî olaya şahitlik ederken, son olarak bağımsız bir Kaşgarya devleti tarafından yönetilirken 1877 yılında Çin’i yöneten Mançu imparatorluğu tarafından işgal edildi. 1884’te bölge Mançu İmparatorluğu tarafından resmi ilhak edilerek Çince Xinjiang adı verildi.[1]Bölge halkı her fırsatta işgale karşı ayaklanmalar yaptı. Nitekim yapılan ayaklanmalar sonucu 1933’te Kaşgar’da Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti ve 1944’te Gulca’da Doğu Türkistan Cumhuriyeti’ni kurmayı başardı. Fakat İkinci Dünya Savaşı sonrası şekillenen uluslararası konjonktür Doğu Türkistan’ın bağımsız kalmasına fırsat tanımadı ve Sovyetler Birliği’nin desteğini alan Çin Komünist Partisine (ÇKP) bağlı ordular 1949 yılının sonbaharında Doğu Türkistan’a yönelik işgal harekâtını başlatarak bölgeyi yeniden ilhak etti. ÇKP yönetimi 1955’te Doğu Türkistan’a yerel özerklik verdiğini ilan etti ve bölgenin adını Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi olarak değiştirdi. Fakat bu özerklik günümüze kadar yasal bir biçimde uygulamaya konulmadı. Günümüzde 1.828.418 km² yüz ölçüsüyle Çin işgali altında bulunan Doğu Türkistan; Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Pakistan, Hindistan, Keşmir, Tibet, Moğolistan, Rusya ve Çin ile komşudur.
ÇKP ordusu Doğu Türkistan’ı ilhak ettikten sonra bir yandan bölgenin verimli arazilerini ve zengin yer altı kaynaklarını var gücüyle sömürürken diğer yandan asimilasyon ve Çinlileştirme stratejisi kesintisiz bir biçimde yürütüldü. Bununla birlikte Doğu Türkistanlılar etnik, kültürel, sosyal ve ekonomik ayrımcılığa maruz kaldı; kültürel ve inanç alanları kısıtlandı. Müslüman Türklerin yaşama, düşünce, çalışma, basın-yayın ve ifade gibi en temel özgürlükleri askıya alındı; hukuksal ve ekonomik eşitsizlik, komünizm propagandaları; demografik yapının Çinliler lehine değiştirilmesi, Müslüman Türklere yönelik nüfus ve doğum kontrol uygulamaları; dil ve eğitim yasakları, nükleer denemeler; hürriyetten yoksun bırakma, işkence ve idam gibi konularda büyük sıkıntılar yaşandı. Bu sıkıntılar yıl geçtikçe artarken özellikle de Çin’in Uluslararası ekonomik sisteme entegre olarak güçlenmesiyle bölgedeki Müslüman Türklerin dini ve kültürel özelliklerini sistematik yok etmeye evrildi.
ÇKP’nin Doğu Türkistan’ı ilhak etmesinden önce Doğu Türkistan’da 29,500 adet cami, medrese veya tekkeyle birlikte 54,500 din adamı bulunurken, 1955 yılından itibaren camiler yıkılmaya, medreseler kapatılmaya ve din adamları idam edilmeye başladı. 1965 yılına gelindiğinde ayakta kalan cami ve tekke sayısı 14,100’e, din adamlarının sayısı ise 26,900’e düştü. 1966’da Mao’nun başlattığı Kültür Devrimi sırasında yıkımlar ve idamlar daha da hız kazandı ve 10 yıllık bu süreçte Doğu Türkistan’daki camilerin büyük bir kısmı yıkıldı ve geride yaklaşık 2930 cami kaldı.[2] Din adamları ise “karşı devrimci” olarak nitelendirilip çoğu idam edildi. 1980’li yıllarda Deng’in ekonomiyi önceleyen reform politikaları sonucu Doğu Türkistan’da dine yönelik baskılar biraz da olsa hafifledi ve Doğu Türkistanlılar kendi imkanlarıyla eskiden yıkılan camilerini yeniden inşa etmeye başladı. 1985’te Doğu Türkistan’daki cami sayısı 15,500’e, 1990’da ise 22,949’a, din adamlarının sayısı 29,617’ye yükseldi. Fakat 1993 sonrası geçici ılımlı hava yerini eski uygulamalara bıraktı ve din üzerindeki baskılar gün geçtikçe arttı.
Çin Komünist Partisi (ÇKP), 11 Eylül 2001 tarihinde ABD’deki 11 Eylül saldırısı sonrası Doğu Türkistan’da görmek istemediği her şeyi terör adı altında nitelendirdi ve Doğu Türkistanlıların dini ve kültürel yaşam tarzlarını “aşırılık” olarak tanımladı. Doğu Türkistan’da bin yıldır devam eden İslam inancını “sağlıklı olmayan düşüncelerle enfekte olan”bir ideolojik hastalık olarak betimledi. Böylece Doğu Türkistanlıların dini eğitim alma, ibadetlerini yerine getirme ve inancına göre yaşama özgürlüğünü tamamen ellerinden alındı. 2003-2009 yılları arasında bu ikircikli siyasetinde başarılı olduğunu kanıksayan ÇKP, “Teröre Karşı Global Mücadele” isimli yasa tasarısının BM’de kabul edilmesinin ardından dış dünyaya, Doğu Türkistan’da yürürlüğe koyduğu politikaların; uluslararası kamuoyu tarafından eleştirilmesini önlemeyi ve Doğu Türkistan diasporasını terörle suçlamaya başladı.[3] Mayıs 2014’te Doğu Türkistan’da “Teröre Karşı Sert Darbe Kampanyası’nın” başlatılmasıyla, Doğu Türkistan tam bir “açık cezaevine” dönüştürüldü.[4] Tibet’in ÇKP Genel Sekreteri Chen Quanguo’nun 29 Ağustos 2016’da ÇKP’nin Xinjiang Uygur Özerk Bölgesi Genel Sekreter olarak atanmasıyla beraber, Doğu Türkistan’da Nazi tarzı toplama kampları resmi olarak yürürlüğe girdi ve Müslüman Türkler kitlesel olarak bu kamplara kapatıldı.[5] Burada Çin’in en büyük hedefi, Türk İslam kültürünün önemli bir parçası olan Doğu Türkistan Müslümanlarının dinlerini ve kültürlerini tamamen ortadan kaldırmaktı. Bunu yaparken ÇKP yönetimi tüm uluslararası hukuku ve iç hukukunu tamamen ayaklar altına aldı. Üstelik İslam dini hastalık yayan bir din olarak suçlanırken, Uygurların da Türk olmadığı ve Çin kavminin bir parçası olduğu propagandası dayatılmaya çalışıldı.
Bunun dışında yine dini sembolleri içeren kıyafet giymek, üzerinde Arapça harf bulunan giysiler giymek, başörtüsü takmak, dini ahkamları öğrenmeye çalışmak, din dersi almak ve vermek, helal gıda tüketmeyi teşvik etmek, sigara ve içki içmemeye davet etmek, sigara ve içkiyi aniden bırakmak, sakal bırakmak, camiye gitmek, namaz kılmak, oruç tutmak ya da kahvaltıyı güneş doğmadan önce yapmak bile aşırılık belirtisi olarak nitelendirildi. Bu ve benzeri sıradan dini ibadetlerini ve yaşam tarzlarını yerine getirenler hapse veya toplama kamplarına götürüldü.[6] Ayrıca “Allah veya Hüda” demek, “Selamün Aleyküm” demek de yasaklandı.[7] ÇKP’nin beğenmediği Müslüman isimleri değiştirilmeye zorlandı.[8]
Özellikle Çin’in resmi devlet politikası olarak ilan ettiği İslam Dinini Çinlileştirme Politikası adeta Doğu Türkistan’da İslam’a karşı açılan savaştı. Nitekim bu politika adı altında Doğu Türkistan’da ibadet yerleri yıkıldı veya tahrip edildi. Çok sayıda din adamı tutuklandı. 2019’daki verilere göre 2016-2019 arasında ÇKP yönetimi Doğu Türkistan’da 10.000 ile 15.000 arasında camiyi yok etti, bu da Doğu Türkistan’daki toplam cami sayısının %70’ini oluşturuyordu.[9] Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü’nün (ASPI) 2020’de Doğu Türkistan’daki kültürel mirasların yok edilmesiyle ilgili yayımladığı bir raporda, Doğu Türkistan’da yaklaşık 16.000 caminin hükümet politikasının bir sonucu olarak 2017’den bu yana yıkılmaya devam ettiğini veya hasara uğradığını ortaya koydu. Geri kalan camiler ise İslami tarzdaki mimari ve sembollerden arındırılarak tahrip edildi, Müslümanlara ait olan türbe ve mezarların %30’u büyük ölçüde yıkıldı, %28’i ise hasar gördü.[10] Günümüzde Doğu Türkistan’da “Allah” yazısı olan fotoğraf, ay yıldız sembollü resimler, ayet ya da hadisler, İslam’ı çağrıştıran belgeleri kullanmak teröristliktir.[11]
Çin hükümeti, dini ibadetlerin yasaklanmasına ek olarak Doğu Türkistanlıları kendi kültür ve geleneklerinden arındırmaya çalıştı. 2018’den itibaren ÇKP yönetimi Doğu Türkistanlıları, Han Çinlilerinin festivallerini kutlamaya, domuz eti yemeye ve içki içmeye zorlamaya başladı.[12] Bunun yanı sıra Doğu Türkistan’ın köylerinde özellikle ramazan aylarında bira içme yarışması düzenleyerek katılmayı zorunlu hale getirdi.[13] Doğu Türkistanlıların nikah ve cenaze törenlerinin İslam hukukuna göre yapılması da yasaklandı.[14] Çin hükümeti, Doğu Türkistanlıların geleneksel kültürü yansıtan tüm ögeleri yaşamından çıkarmalarını istedi.[15] Müslüman Türk ailelere Çinlileri yerleştirerek aile mahremiyeti ortadan kaldırıldı ve Müslüman kadınlara yönelik tecavüz adeta devlet desteğiyle teşvik edildi. Çocuklar zorla Çince eğitim veren kreşlere alınarak asimile edilmeye ve ailelerinde koparılmaya çalışıldı.
Müslümanların dini inançlarından vazgeçmesini sağlamak ve Türklük kimliğini silmek Çin’in Doğu Türkistan’daki en büyük gayesidir, ki bunu yapmak için istediği bütün yöntemlere başvurmaktan çekinmemektedir. Ancak uluslararası hukuka bakıldığında Çin’in güttüğü amaç ve uyguladığı yöntem açıkça soykırım özelliği taşımaktadır, ayrıca bazı ülkeler Çin’in Uygur Türklerine yönelik uygulamalarının soykırım olduğunu kabul etti. Fakat uluslararası arenada Müslüman ülkeler başta olmak üzere, Çin’e caydırıcı ve güçlü bir yaptırım gelmediği sürece Çin’in bu uygulamalarından vazgeçmesi mümkün görünmemektedir.
[1] Türkiye’de yanlış ve yaygın haliyle Sincan olarak kullanılan bu kelime, Çin’in tabiriyle Yeni İşgal Edilmiş toprak ya da Son Sömürge manasına gelmekte olup, Doğu Türkistan’ın işgalini sembol etmektedir. Doğu Türkistan’ı Xinjiang ya da Sincan ismiyle adlandırmak Doğu Türkistan’ın Çin toprağı olduğunu kabullenmek anlamına gelmektedir.
[2] Li Xaioxia, Xinjiang’daki Camilerin Sayı ve Denetim Politikası Analizi- 新疆清真寺的数量变化及管理政策分析, Pekin Üniversitesi, 2018.
[3] Çağla Gül Yesevi, Türk Dünyası ve Göç: Vatandan Yeni Vatanlara (İstanbul: Küre Yayınları, 2021).
[4] Darren Byler, ‘The “Bright Future” of Chinese Life in Xinjiang’, Sup China, 2020 <https://supchina.com/2020/08/05/the-bright-future-of-chinese-life-in-xinjiang/> [accessed 18 June 2021].
[5] An Delie, ‘Çin’e Geri Gönderilmekten Korkan 20 Uygur Tayland’dan Kaçmayı Başarmışlardır (恐遭遣返中国20名维族人泰国成功越狱)’, Rfi, 2017 <https://www.rfi.fr/cn/中国/20171120-恐遭遣返中国20名维族人泰国成功越狱> [accessed 24 June 2021].
[6] cssn.cn, ‘Xinjiang’da Bazı Bölgeler 75 Aşırı Dini Faaliyetler Hakkında Bilgiler Öğreniyor, Faaliyette Bulunanlara Rastalnınca Polise Bildirebilir (新疆部分地区学习识别75种宗教极端活动 遇到可报警)’, Cssn.Cn, 2014 <http://www.cssn.cn/zjx/zjx_zjsj/201412/t20141224_1454905.shtml> [accessed 6 July 2021].
[7] Darren Byler, ‘Uughur Human Rights Violations in Northwest China’, The Sage Encyclopedia of Pharmacology and Society, 2018, p. 6 <https://www.ourcommons.ca/Content/Committee/421/SDIR/Brief/BR10230024/br-external/BylerDarren-e.pdf> [accessed 6 July 2021].
[8] Xinjiang Gazetesi, ‘Önemli Haberler (مۇھىم خەۋەرلەر)’, Xinjiang Gazetesi, 2017.
[9] He Ping, ‘澳洲智库:中国近年拆毁新疆清真寺多达一万六千座 (Avustralyalı Düşünce Kuruluşu: Çin, Son Yıllarda Xinjiang’da 16.000 Kadar Camiyi Yıktı)’, Radio Free Asia, 2020 <https://www.rfa.org/mandarin/yataibaodao/shaoshuminzu/cl-09252020134623.html> [accessed 10 August 2021].
[10] Nathan Ruser and others, Cultural Erasure, 2020 <https://www.aspi.org.au/report/cultural-erasure>.
[11] ICIJ, A Voice for Xinjiang Detainees, 2019 <https://www.youtube.com/watch?v=NJNYK6me8Bk>.
[12] Qiao Long, ‘Xinjianglı Müslümanlariçki Içme Eğitimi Almaya Zorlanıyor; Ulusal Kimliklerini Yok Ediliyor (新疆穆斯林被要求接受喝酒培训 以磨灭其民族特性)’, Radio Free Asia, 2020 <https://www.rfa.org/mandarin/yataibaodao/shaoshuminzu/QL-09242020042732.html> [accessed 6 July 2021].
[13] Long, ‘Xinjianglı Müslümanlar İçki İçme Eğitimi Almaya Zorlanıyor; Ulusal Kimliklerini Yok Ediliyor (新疆穆斯林被要求接受喝酒培训 以磨灭其民族特性)’.
[14] Li Zaili, ‘ÇKP Müslümanların Cenaze Törenlerine Zorla Müdahale Ediyor (中共強行干涉穆斯林葬禮)’, Bitter Winter, 2019 <https://zh.bitterwinter.org/ccp-forcibly-intervenes-muslim-funerals/> [accessed 6 July 2021].
[15] Liam Powers, ‘Kashgar’s Redevelopment Is about More than Anti-Uyghur Sentiment’, Open Democracy, 2014 <https://www.opendemocracy.net/en/opensecurity/kashgars-redevelopment-is-about-more-than-antiuyghur-sentiment-0/> [accessed 6 July 2021].