X. asrın ikinci yarısından XI. asrın sonlarında Kaşgar’da bütün ihtişamıyla ayakta duran Saciye Medresesi, Hamidiye Medresesi, Mahmudiye Medresesi gibi medreseler o zamanda İslam’ın yayılması hareketinin tesiriyle Doğu Türkistan’da yapılan büyük medreselerin örnekleridir.
Muhammed ÇUÇAK
Dr., Osmaniye Korkut Ata Üni. İlahiyat Fak.

Doğu Türkistan halkı, İslam’ı kabul ettikten beri İslam’ın doğru şekilde anlaşılması için tarih boyunca medreseler inşa etmeye önem vermişlerdir. Doğu Turkistan’daki medreserlerden bahsederken medreselerin, Türkistan halkının İslam’ı kabul ettikten sonra ta ki kızıl Çin istilasına kadar Türkistan’da yapılan medreseler ve Çin istilasından sonra doksanlı yılların başlarına kadar olan medreseler olmaz üzere iki başlıkta ele alınmasında fayda vardır. Zira aşağıda görüleceği gibi bu iki dönemdeki medreseler, yapısal ve işleyiş bakımından birbirinden farklıdır.
I. X. Asırdan Kızıl Çin İstilasına Kadar Doğu Türkistan’da Yapılan Medreseler
Bu dönemde Türkistan’da inşa edilen çok sayıda medrese bulunmakta olup bunlardan en meşhurlarının isimleri şunlardır: Saciye Medresesi, Hamidiye Medresesi, Mahmudiye Medresesi, Satuk Buğrahan Medresesi, Mesudiye Medresesi, Kaşgar Hanlık Medresesi, Sakiye Medresesi, Kazancı Medresesi, Lükçün Cihanname Medresesi, Ak Medresesi, Saidiye Medresesi, Kığdon Medresesi, Lükçün Beylig Medresesi, Saksak Medresesi, Beytullah Cami Medresesi, Cuva Medresesi, Buzak Medresesi, Zerger Medresesi, İşan Hoca Medresesi, Dön Medresesi, Tukam Medresesi, Çarçi Medresesi, Turdu hacim Medresesi, Oybağ Medresesi, Kona Öten Medresesi, Cuva Medresesi ve Yeni Medresedir.
Çalışmamızda her medreseyle ilgili detaylı bilgi verilmesi halinde konunun uzayacağından dolayı örnek mahiyetinde aşağıdaki birkaç medrese hakkında durmayı düşünüyoruz.
Saciye Medresesi: Saciye Medresesi Doğu Türkistan’da bütün ihtişamıyla ayakta duran ünlü ilim merkezlerindendir. Cemal Karışi[1], kendisinin Surah Lügatine İlave adlı eserinde bu medresenin adını zikretmekte ve Cevheri’nin Sıhah adlı lügatını uzun araştırmalardan sonra nihayet, Sultan Satuk Buğrahan tarafından inşa edilen Saciye Medresesi kütüphanesinde bulduğunu bildirmektedir. Saciye Medresesi Karahanlılar’dan sonra, özellikle Nayman Şehzadesi Küçlük Han’ın hüküm sürdürdüğü dönemlerde bir müddet yıkılmış halde kaldıysa da Çağatay hanlarından Orta Asya valisi Mesud Bey, 1260 yılında bu medrese harabesinin yerine Mesudiye Medresesi’ni ve onun yanına Saadet Kütüphanesi’ni yaptırmıştır. Cemal Karışi’nin kaydettiklerine bakılırsa bu medreseye dünyanın her yerinden her yıl çok sayıda öğrenci ilim öğrenmeye gelirdi. Burada sadece dinî bilimler okutulmayıp Aristo, Sokrat, Farabi, İbn-i Sina ve Harezmî’nin felsefeleri de okutulurdu.[2]
Hamidiye Medresesi: Kaşgar Devletbağ’daki bu medrese Karahanlılar döneminden itibaren boy gösterip gelmekte olan önemli medreselerden biridir. Kaşgarlı Mahmud’un meşhur eseri Divanu Lugati’t-Türk’te “Üstadım” dediği Hüseyin İbn-i Halef el-Kaşgarî’nin[3] müderrislik yapmış olduğu bu medrese, Karahanlılar Hanedanın yetişmesinde etkili olduğu gibi diğer sahalarda da birçok âlimin yetişmesine katkıda bulunmuştur.[4]
Satuk Buğrahan Medresesi: Tarihi delillere göre Ebu Nesir Samanî 930 yılında Artuş’ta küçük bir medrese yapmış ve bu medresede ilk olarak 70 kişi yetişmiştir. X. asrın ikinci yarısından XI. asrın sonlarında Kaşgar’da bütün ihtişamıyla ayakta duran Saciye Medresesi, Hamidiye Medresesi, Mahmudiye Medresesi gibi medreseler o zamanda İslam’ın yayılması hareketinin tesiriyle Doğu Türkistan’da yapılan büyük medreselerin örnekleridir. Uygur İslami eğitim öğretim geleneğinin teşekkülü ilkokuldan, orta halli medreselere, oradan da büyük medreselere geçiş şeklindeydi.[5]
Bu medreselerin ilk kurulduğu zamanlarda müderrislik yapan âlimler, Buhara, Semerkand ve Bağdat gibi yüksek bilim merkezlerinde eğitim görmüş âlimlerdi. Bunların bazıları şunlardır: Ebu Nasr Samani (v.350/961), Ebu’l-Hasan Said Hatem ve Said Celaleddin el-Bağdadi, Huseyn b. Halef el-Kaşgari (973–1093), Cemalettin Kaşgari, İmamuddin Kaşgarî, Abdulgaffar b. Huseyn el-Kaşgarî (v.476/1083), Muhammet b. Reşid b. Ali el-Kaşgarî (v.476/1083).[6]
Kaşgar Hanlık Medresesi: Bu medreseyi 1639–1652 yılları arasında hükümdarlık yapmış olan Saidiye Hanlığı’nın 8. Sultanı Abdullah Han 1641 yılında yaptırmıştır. Medresenin yapıldığı yeri, Kaşgar’ın ileri gelenlerinden Kadı Kalan ve bu medresede müderrislik yapmış olan Molla Muhammed Sadık Kaşgarî’nin dedesi vakfetmiştir. Bu medrese kendi zamanında eğitim öğretimin yükselmesine büyük katkı sağlamıştır. O yıllarda Hanlık Medresesi en yüksek ilim yeri sayılırdı. Hanlık Medresesi Doğu Türkistan’da etkisi en yüksek ilim merkezi olup bu medreseye sadece Doğu Türkistan’dan değil Keşmir, Pakistan, Afganistan ve Orta Asya’nın Semerkant, Hokant, Fergana, Nemangen gibi şehirlerinden de öğrenciler gelirdi. Hanlık Medresesi’nin bulunduğu yer şu anda Ordu İşiki (Ordu Kapısı) denilen bölgede bulunan ilkokulun güneyine denk gelmektedir. Hanlık Medresesi; büyük giriş kapısı, giriş kapısı üzeri menzil (birkaç hücreden oluşan dinlenme yeri), minare, avlu, hücreler, pişeyvan (hücrelerin kapılarının açıldığı üç tarafı ve üstü kapalı, yaz günleri dinlenmek ve ders yapmak için kullanılan bölümler) ve kayvan’dan oluşmaktadır. Giriş kapısının her bir kanadının yüksekliği 3 metre, genişliği 2,8 metredir. Kapı üstü menzil öğretmenlerin ders hazırladıkları ve dinlendikleri mekânlardır. Hücrelerin pencereleri, büyük yol tarafına açılmaktadır. Kapının iki tarafında bulunan 13 metre yüksekliğindeki minarelerin üstünde altın suyuna batırılmış hilal bulunmaktadır. Giriş kapısının üzerinde uzunluğu 1,2 metre, genişliği 90 cm. olan ve üzerinde ilim hakkında yazılar bulunan bir levha vardır. Avluyu çevreleyen duvarın temeli dört tarafı birbirine eşit küp şeklinde 13 satır tuğladan yapılmış, genişliği 1,5 metre olan bu temelin üzerine dikdörtgen şeklinde kisek adı verilen tuğladan duvar örülmüştür. Medrese toplam 1468 m² alana kurulmuştur. Hanlık Medresesi’sinde büyüklü küçüklü 53 hücre vardı. Her bir hücrede 6–7 öğrenci kalmaktaydı. Müderrisler ve medrese çalışanları da bu hücrelerde kalıyordu. Bu medresenin 350’den fazla öğrencisi vardı. Dersler 4 yıllık, 5 yıllık, 6 yıllık planlara göre düzenlenmişti. Öğretim usulü şöyleydi: Önce müderris dersi anlatır, talebeler dinler, müderris ödev verir, öğrenciler ertesi günkü derse surelerini ezberlemiş ve ödevlerini yapmış olarak gelirler. Müderris öğrencileri dinler, bazen de müderris kendisi okuyarak öğrenciye nasıl okuması gerektiğini gösterir. Her sene bir defa imtihan yapılır. Ramazan ayında öğrenciler halkın önünde Kur’an’dan ezberlediği yerleri okur, medresede bulunan bütün müderrisler ona puan verir, onların belirlemesine göre başarılı olanlara icazetname verilir. Başarılı olamayanlar medresedeki eğitimini tekrar eder veya okuduğu branş değiştirilirdi. Medreselerde genellikle dini dersler okutulur; ancak bunun yanında müspet ilimlere de yer verilirdi.
Hanlık Medresesi’ni tamamlayan her öğrenciye ilmine göre icazetname verilirdi. Yine durumlarına göre şeriat mahkemelerinde ve camilerde; kadı, başkadı, Damollam, müftü, müderris, hatip, harem hadimi, kâtiplik gibi vazifelerde görev alırlardı. Bu medresede okuyan öğrencilerin içinden ünlü şair, yazar, filozof ve mütefekkirler yetişmiştir. Abdurrahim Nizari[7], Hirkiti[8], Tecelli[9], Nimşehid Armiye Eli Damollam, Kutluk Hacı Şevki[10] gibi ünlü zatlar yüksek ilim merkezleri olan bu medresede okumuştur. 1679 yılında Saidiye Hanlığı yıkılıp Kaşgar’ın yönetimi Appak Hocanın eline geçtikten sonra, Kaşgar ve Yarkent şehirlerinde olan ilim merkezlerinin çoğunluğu, müceddidlerin (müceddid hareketinin) mekânı olduğu ve bidatçıların yuvası olduğu iddiasıyla kapatılmıştır. Bu medreselerde yetişmiş olan âlimler ve büyük zatların çoğunluğu hapsedilmiş, kalanlar ise kötü yaşam şartlarına maruz bırakılmıştır. Hanlık Medresesi, Appak Hoca iktidarda iken Hanlık Medresesi sufiler tarafından baskı altında tutulmuş olmasına rağmen ilim yuvası olma özelliğini kaybetmemiştir.[11]
Lükçün Cihanname Medresesi: 15. asrın ortalarında Turfan bölgesinde İslam dini geniş bir şekilde yayılmıştı. Dolayısıyla bu bölgede mescid ve medreselerin yapılması bir gelenek haline gelmişti. Şifahi rivayetlere göre o dönemdeki Karakoçu Hanlığı’nın Emiri Avamüslim, ilimsever bir kişi olup çok sayıda mescid ve medreseler inşa etmiştir. Avamüslim miladi 1549-1550 yıllarında hacca gidip hacdan sağ salim gelmiş ve şükran ifadesi olarak önce Lükçün ordusunun kuzeydoğu tarafında bir mescid yaptırmış, ona cuma mescidi adı verilmiştir. Avamüslim halkın ilmi seviyesini artırmak için adamlarından bir kısmını eğitim almak amacıyla Buhara ve Kaşgar’a göndermiştir. Buralara giden öğrenciler eğitimini bitirip Allame ünvanı alıp döndükten sonra Avamüslim, Eli Ahunum’a medrese yapılması için emir vermiş, Eli Ahum da cuma mescidinin etrafına dershane ve hücreler yaptırarak Lükçün tarihinde ilk yüksek ilim tahsil merkezini inşa etmiştir. Bu medresenin imarı takriben 1568 yılında tamamlanıp hizmete girmiştir. Açılış merasiminde bu medreseye “Cihanname Medresesi” adı verilmiştir. Eli Ahunum, Cihanname Medresesi’nin ilk müderrisi sayılır. Miladi 1730 yılından 1740 yılına kadar cihanname medresesi’nde okuyan ünlü şair Ahmed Hocam Niyaz da tahsilini tamamladıktan sonra bu medresede müderrislik yapmıştır. Tarihi delillere göre Cihanname Medresesi islamiyetten sonraki Lükçün şehrinin tek yüksek ilim tahsil merkezi sayılır.[12]
Oybağ Medresesi: Oybağ Medresesi Hoten iline bağlı Karakaş ilçesindeki bir medresedir. Karakaş ilçesinde aynı zamanda 20’den fazla medrese bulunmaktadır. Oybağ Medresesi’nin yapılış şekli çok görkemliydi. Bu medrese iki binadan oluşmuş olup karşılıklı bulunmakta ve aralarından bir yol geçmektedir. Bu medresenin hocası olan Nisari Mesuthan Damollam ilim tahsilini yüksek ilim yurdu olan Buhara’da yapmıştır ve icazetini Buhara’dan almıştır. Nisari Mesuthan icazetini aldıktan sonra bu medresede hocalık yapmaya başlamıştır. 1910 yılında öğrenciler bu medreseye sadece Hoten ilinden gelmeyip başka yerlerden de gelmişlerdir. Dolayısıyla bu medrese çok âlim ve aydın kişi yetiştirmiştir. 1930 yıllarında Çinlilere karşı Hoten’de başlatılan İslami direnişin önderliğini yapan ve Kaşgar’da kurulan Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasında önemli rol oynayan ve büyük katkıda bulunan Muhammed Emin Buğra ve kardeşleri de bu medresede yetişmiştir.[13]
II. Kızıl Çin Döneminde Doğu Türkistan’daki Medreseler
Çinlilerin Doğu Türkistan’a 1949 yılında girip 1958’e kadar ne kadar medrese varsa kapatmıştır. 1970 yılının sonuna kadar dini faaliyet yapılmaması için elinden geleni yapmıştır. 1980’li yıllarda Çin hükümetinin siyasetinde biraz yumuşama olmuş, dolayısıyla Çinlilerin âlimlere uygulamış olduğu idam cezasından kurtulan ve cezaevinde cezasını bitirip çıkmış bazı âlimler kendi evlerinde dini eğitimlerini sürdürmüşlerdir. Bu âlimlerin evleri ilerleyen süreçte medrese yerini almış ve o medreselere ilgili âlimlerin isimleri verilmiştir. Bu dönemde Doğu Türkistan’ın her bölgesinde söz konusu medreselerden çok sayıda bulunmaktadır. Fakat burada örnek olarak bir süreliğine olsa da gidip eğitim aldığım veya hakkında güvenilir kişilerden bilgi edindiğim şu medreseler üzerinde duracağım.
Muğal Medresesi
Muğal, Doğu Türkistan’a bağlı Karakaş ilçesindeki bir köyün adıdır. Bu köyde Abdülkerim Ahunum Medresesi, Muhammed Karihacim Medresesi, Abdurreşit Ahunum Medresesi, Mahmut Ahunum Medresesi ve Sabir Damollam Medresesi gibi medreseler bulunmaktadır. Örnek olarak Abdulkerim Ahunum Medresesi’ni ele alıyorum. Bu medrese, Abdulkerim Ahunumun evinin arka çephesinde bulunmaktadır. Medresenin girişi Abudulkerim Ahunumun evinin avlusunun içinden girilip medreseye ulaşılmaktadır. Medresede dokuz oda, bir dershane, bir mescid ve bir banyo bulunmaktadır. Medresenin doğu kısmında Ahunumun evi, batı kısmında ise dershane ile mescid vardı. Dershane ile mescidin arka kısmında spor yapılacak bir alan bulunmaktadır. Güney kısmında ise yedi oda, kuzey kısmında ise iki oda vardır. Medresenin ortasında ise küçük bir bahçe bulunmaktadır. Medreseye sığmayan öğrenciler dışarıda müslümanların kendi evlerinde göstermiş olduğu odalarda kalıyorlardı. Medresede kış dönemlerinde 100–120 civarında öğrenci bulunmaktadır. Yaz dönemlerinde ise 80–100 arası öğrenci olurdu. Yaz aylarında insanların tarım işleriyle meşgul olmasından sebep öğrencilerde azalma olmaktadır. Bu medresede her bir odanın bir öğrenci sorumlusu vardı. Bu sorumluları kontrol edecek ayrı bir kişi bulunmaktadır. Öğrenciler her hafta sonu cumartesi ikindiden sonra evlerine gidip pazar yatsı namazına kadar geri geliyorlardı. Her hafta sonu eve gitmeden önce işlemiş oldukları konulardan sınava tabi tutuluyorlardı. Sınavdan geçemeyen veya hafta içinde kurallara uymayan öğrenciler cezalara çarptırılıyorlardı. Bu medrese sıkı bir sistem içerisinde işliyordu. Muğal köyü çevresinde bulunan diğer köylerde de Sattar Karihacim Medresesi, Muhammed Emin Karihacim Medresesi gibi medreseler bulunmaktadır.
Hoten Medreseleri
Hoten’de her birinde en az 100 öğrenci bulunan medreseler vardır. Bu medreseler şunlardır:
Muhammed Kurban Damollam (1932–1995) Medresesi:
Damollam, dini eğitimini Kaşgar’daki Hanlık Medresesi’nde almış ve cezaevine girmiş, cezasını tamamlayıp çıktıktan sonra dini eğitim vermeye başlamıştır. Dini eğitimleri evinin yanında bulunan camide verirdi, aynı zamanda ilgili camide hatip olarak görev yapardı. Damollanın dersine katılmış olan öğrencilerin içinde ona bağlı olan öğrencilerin olduğu gibi başka medreselerden gelip derse katılanlar da vardı. Ayrıca Damollam inşaat mühendisi olduğu için günde 8 saat hükümette branşı üzerinde çalışıyor, dini derslerini sabah namazı öncesinde ve sabah namazı sonrasında veriyordu. Daha sonra işine gidip öğlen yemeği için evine geldiğinde öğlen namazı sonrası bir ders anlatıp tekrar işine giderdi, işinden geldiğinde akşam namazı öncesi ve akşam namazı sonrası olmak üzere ve yatsı namazı sonrasında kalan derslerini tamamlardı.
Muhammed Abdullah Maksum (1924–1998) Medresesi:
Muhammed Maksum, 1984 yılından sonra kendi evinde öğrenci yetiştirmeye başlıyor ve dersler genelde evinin yanındaki mescidde oluyordu. Bazı öğrencilerin kalmış oldukları eve gidip orada ders verirdi. Öğrenciler içinde Maksum’a bağlı öğrenciler olmakla birlikte başka medreselerden gelen öğrenciler de vardı. Maksum, kendine bağlı öğrencilere ve mescid cemaatine her gün sabah namazı sonrası akide dersi verip bunu sohbet şeklinde işliyor, akide dersi sonrası öğrencilerine o günün dersini anlatıyordu. Bu öğrencilerden sonra başka öğrencilerde gelip ders alıyorlardı. Maksum, tefsir, hadis, belâgat, nahiv ve sarf ilimlerini öğretiyor fakat bunların içinden sarf ve nahivde çok bilgi sahibiydi. Maksum’un maddi durumu iyi olduğundan kimi zaman öğrencilerine kitapları ücretsiz dağıtırdı. 1989 yılına kadar Muhammed Maksum eğitim faaliyetine devam etmiş ve bu yıldan sonra hastalık sebebiyle ders vermeyi bırakmıştır. 25 Kasım 1998 yılında vefat etmiştir.
Muhammed Ali Halfitim (v.2004) Medresesi
Muhammed Ali Halfitim, eğitimini Kaşgar’daki Hanlık Medresesi’nde görmüş. 1958 yılında tutuklanıp cezaevinde 18 sene kaldıktan sonra 1976 yılında serbest kalmış ve dini eğitim vermeye başlamıştır. Derslerini kalmış olduğu mahallenin mescidinde veriyordu. Öğrencilerinin bir kısmı o mescidde kalıyor, diğerleri ise müslümanların göstermiş oldukları evlerde kalıyordu. Bazı dersleri öğrencilerin kalmış oldukları evlere gidip veriyordu. Bu âlim her gün zamanını ders vermekle geçiriyordu. Öğrencilerin tamamı genelde ona bağlı olanlardı, diğer medreselerden nadir sayılacak kadar öğrenci gelirdi. Muhammed Ali Halfitim, doksanlı yıllarında başında medreseler kapandıktan sonra da vefat edene kadar ders vermeyi gizlice sürdürmüş ve kendisi Ağustos 2004 yılında vefat etmiştir.
Abdulehad Maksum Medresesi:
Bu âlim, 1928 yılında Karakaş ilçesinde dünyaya gelmiş, ilk eğitimini Karakaş’ta görmüş. Abdulehad Maksum, Muhammed Emin Buğra’nın yeğenidir. Maksum 1945 yılından itibaren Kargalık ve Kaşgar şehirlerinde eğitim görmüş ve 1958 yılında hapse atılıp cezaevinde 18 sene kalmıştır. 1976 yılında cezaevinden çıkıp Kargalık, Karakaş ve Hoten gibi şehirlerde ders halkaları oluşturmaya başlamıştır. Ağırlıklı olarak Hoten’deki medresede bulunuyordu. Talebelerin çoğu ona bağlı olan öğrencilerdi. Derslerine katılanların içinde az sayıda başka medreselerden gelen öğrenciler de vardı. Hayırsever bir vatandaşın yardımıyla maksum Hoten’deki bu medreseyi genişletmiştir. 1990 yılında medreseler resmi olarak kapatılmıştır. Bu tarihten sonra gizliden medrese faaliyetlerine devam eden kimi âlimler cezaevlerine atılmış ve bunların içinde Abdulehad maksum da vardır. 2004 yılında cezaevine konulan Maksum, arada hapishaneden çıkmış olsa da 2017 yılında tekrar hapse atılmış ve 2018 yılında 88 yaşında hapishanede şehit edilmiştir.
Abdulhâkim Maksum (1925–1993) Medresesi
Bu medrese Türkistan’ın Kargalık şehrinde olup medresenin başındaki âlim Abdulhâkim Maksum birkaç sene cezaevinde kaldıktan sonra 1970 yıllarının sonuna doğru cezaevinden çıkmış ve 1980 yılından itibaren kendi evinde dini eğitim vermeye başlamıştır. 1983 yılından sonra Abdulhâkim Maksum’un öğrenci sayılarında epeyce bir artış gözlenmekteydi. Doğu Türkistan’ın çeşitli şehirlerinden öğrenciler gelmekteydi. Abdulhâkım Maksum’un dersleri önce evinin önündeki mescidde yapılıyordu. Daha sonra öğrencilerdeki artış sebebiyle mescidin arkasındaki arazide yapılan dershaneye geçilmiştir. 1980 yılından sonra üç defa öğrencilerine icazet vermiştir. İcazet alan öğrencilerin sayısı 400 ile 500 arasındadır. Öğrencilerin bir kısmı mescidin yanında inşa edilen odalarda ve arta kalanlar çeşitli evlerde kalarak öğretim hayatını devam ettiriyorlardı. Abdulhâkim Maksum ayrıca Kargalık camisinde hatiplik görevi yapmaktaydı. Maksum, Kargalık şehri müftüsünün yardımcısı olarak da görev yapıyordu. Abdulhâkim Maksum, 19 Haziran 1993 yılında bulunmuş olduğu Kargalık şehrinde vefat etmiştir. Abdulhâkim Maksum tarafından yetişmiş ve icazet almış öğrenciler başka şehirlerde yaptıkları çalışmalarda onun yolunu sürdürmüşler ve çeşitli medreseler açmışlardır.
III. Doğu Türkistan’daki Medreselerine Genel Bakış
Karahanlılar’ın döneminde yapılan medreseler başta olmak üzere Doğu Türkistan’da yapılan medrese binaları özellikle büyük şehir ve merkezi medrese binaları genelde hanlar, hakanlar, meşhur vezirler, büyük nüfuz sahipleri ve beyler tarafından inşa edilmiştir. Medreseleri yaptıranlar medreselerin giderini karşılamak için özel vakıflar kurmuşlardır. Bu tür vakıfların mülkleri araziler, kervansaraylar veya yol boyundaki dükkânlar gibi gayrimenkullardan oluşmakta idi. Müderrislerin maaşları, malî durumu iyi olmayan öğrencilere yardım gibi masraflar da ilgili gayrimenkullardan elde edilen gelirden temin edilirdi ve bu, bir adet haline gelmişti. Meşhur medreselerin binaları, özellikle sultanlar, vezirler, büyük nüfuz sahipleri tarafından yapılanlar çok daha gösterişli idi. Medreselerin dershaneleri çok geniş, kapasitesi yüksek olmakla birlikte, öğretmenlerin dinlenme odaları da bu medreselerin müştemilatı içinde idi. Öğrenci yatakhanelerine gelince bir medresede en az 30–40 kadar yatakhane olup her bir yatakhanede 8–10 kişi barınabiliyordu. Bunun dışında hamam, yemekhane ve tuvaletleri bulunuyordu.[14]
Uygurlar medeniyet tarihinde kasabalarda veya büyük köylerde ilkokullar, şehirlerde orta halli medreseler, büyük şehir ve merkezlerde büyük medreseler yapılmıştır. Tarihteki orta halli ve büyük medreselere bölgenin ileri gelenleri, cemaat erbapları veya vezirler bazen sistemli olarak bazen de gelişigüzel eğitim öğretim işlerini kontrol etmiş ve birtakım organizasyonlar düzenlemişlerdir. Medreselerin yöneticileri müdür, müderris, tertip müdürü ve hizmetçilerden oluşmaktaydı. Medresede okumayı hak eden yeni öğrencilerin anne babaları, çocuklarını medreseye teslim ederken “Evladımızın canı Allah’tan, cismi bizden, niyeti ve geleceği hocasındandır” diyerek teslim eder, müderrisler de onlara “İlim ışığı kalbini aydınlatsın, marifet anahtarı dilini açsın” diye mukabele ederek teslim alırlardı. Bu ifadeler, bir gelenek haline gelmişti. Medreseyi bitirenlere âlim, müderris, halpet ve molla gibi unvanlar verilirdi. Mezun olanlardan yüksek seviyede olanlar hükümet dairelerinde, diğerleri özel kuruluşlarda ve dershanelerde çalışırlardı.[15]
Medreselerde öncelikle dinî eğitim ve öğretim yapılırdı. Tıpkı İbn-i Haldun’un (1332–1406) söylediği gibi İslamî okullarda İslam dini ve Kur’an bütün öğrenimin merkezini oluştururdu. Bütün dinî ve dünyevî dersler bu minval üzere verilmekte idi. Aynı zamanda bu, İslamî okullardaki eğitim ve öğretimin temel amacı idi. Ancak bu okullarda Hz. Peygamber’in (s.a.v.) “Aranızdaki en iyi kişiler, ahiret uğruna dünya işlerini boş veren, dünya uğruna ahiret işlerini boş veren kişiler değil, her ikisi için çalışan kişilerdir” düsturuna uyarak dünya hayatı için gerekli bilgilere de yeterli derecede yer verilmiştir.[16]
Büyük şehirlerde medreselerin yanında kütüphaneler, şifahaneler ve bazen laboratuarlar bulunmakta, ders hocaları öğretim faaliyeti dışında buralarda uygulama ve ilmî çalışmalarla meşgul olmaktaydılar. Medreselerde eğitim süresine sınır konulmazdı. Genelde eğitim süresi 15–20 sene kadar sürerdi. Yetenekli öğrenciler bir medresede belli bir zaman ders aldıktan sonra istediği ilim dalına göre tahsilâtta bulunmak için başka şehirlerdeki meşhur ulemanın derslerine devam edip onlardan da icazet alırlardı. Medreselerde öğretmenler, muallim, müeddip, müderris, şeyh ve imam gibi derecelere ayrılırlardı.[17]
X. asırda Karahanlılar döneminden başlayan medrese geleneği XX. asrın yarısına kadar devam etmiş ve bu on asır boyunca medreseler Uygurların milli medeniyet, edebiyat ve içtimai yükselişi için büyük katkıda bulunmuştur.[18]
IV. Medreselerin İşleyişi
Kızıl Çin Doğu Türkistan’a girmeden önceki medreseler 1958 yılına kadar faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Medreseler bu tarihten itibaren 1980 yılına kadar kapalı kalmış. 1980 yılında Çin siyasetinde yumuşama olmuş ve bu yıldan sonra Doğu Türkistanlı âlimler medrese faaliyetlerine yeniden başlamıştır. Eğitim faaliyetlerine 1980 yılında başlamış olan medreseler faaliyetlerini 1990 yılına kadar ara vermeden devam etmişler ve 1990-1993 yıllar arası bazı medreseler kapatılmış bazıları ise gizli olarak faaliyetlerine devam etmiştir. 1993 yılından sonra Türkistan’daki medrese devri kapanmıştır. Çin’in Doğu Türkistan’ı 1949 yılındaki istilasından önceki medreseler, zenginler, hayırsever kişiler veya halk tarafından mimari şekilde inşa ediliyor ve medreselere ait bir yapı bulunmaktaydı. Medresedeki ihtiyaçlar medreseyi yapan kişiler veya halk tarafından karşılanırdı. Zenginler de medreselere yardımda bulunuyordu. Bir medresede birkaç hoca ders veriyordu. Bu durum 1958 yılına kadar devam etmiştir. Çin’in istilasından sonra 1980 yılından itibaren meydana gelen medreseler, Türkistan halkını yeniden dini eğitimlerle eğitmeye başlamış fakat bu dönemki medreselerin işleyişi, öncekilerin aksine daha zayıf kalmış ve âlimlerin kendi çabaları sonucu ellerindeki imkân ölçüsünde devam etmiştir. Medreselerde eskiye nazaran tek hoca görev yapıyordu ancak bir kısım medreselerde o medresede yetişmiş kimi öğrenciler hocalara bazı derslerinde yardımcı oluyordu. Eskiye nazaran bir de medreselerde büyük ölçüde küçülme olmuştur. Öğrenciler ihtiyaçlarını kendileri karşılamak zorunda kalıyorlardı. Daha önceye bakılacak olursa durumlar, şartlar daha zor bir hal almıştı.
KAYNAKÇA
EMİN, Nur Muhammed, (2005) Karakaş Medeniyet Tezkiresi, Şincang Halk Neşriyatı, Ürümçi, 1. Baskı.
EHMEDİ, Emincan, (1996) Uygur Edebiyati Tarihidiki Namayendiler, Şincang Halk Neşriyari, Ürümçi, 1. Baskı.
HOŞTAR, Şırip, (1999) “Lükçün Cihanname Medresesi ve Hanlık Medresesi”, Cin Müsümanleri Dergesi, Sayı: 2.
KABİL, Kemercan, (1997) “Kaşgar’da İlim Yuvası Olan Hanlık Medresesi”, Şincang Tezkiresi Dergisi, Sayı: 3.
MUTİ, İbrahim (2006) “Uygurların İslam’ı Kabul Ettikleri İlk Dönemdeki İslam Medreseleri”, Çev: K. Nurahmet, Doğu Türkistan’ın sesi Dergisi, Sayı: 66.
NUR Hacı–Giguang, (1995)Şinjang İslam Tarihi, Milletler Neşriyati, Pekin, 1. Baskı
OSMAN, Geyretcan, (2001) Uygur Klasik Edebiyat Tarihi, Şincang Halk Neşriyati, Ürümçi.
ÜMİDYAR, Ablacan, (200) “Uygurların Medrese Maarifi ve Tarihteki en ünlü Medreseler”, Şincang Tezkiresi Dergisi, Sayı: 3.
[1] Bu kişi 1230 veya 1231 yılında Gulca’da dünyaya gelmiş ve 1261 yılında Kaşgar’a gelerek faaliyetlerini burada sürdürmüştür. www.yurtum.cn
[2] Ablacan Ümidyar, Uygurların Medrese Maarifi ve Tarihteki en ünlü Medreseler, s. 62, İbrahim Muti, Uygurların İslam’ı Kabul Ettikleri İlk Dönemdeki İslam Medreseleri,s. 43, Haci Nurhaci, Çın gugvan,Şincang İslam Tarihi, s. 102.
[3] Bu kişi miladi 973 yılında Kaşgar’da doğmuş. Hamidiye Medresesi’nde uzun süre müderrislik yapmıştır. Kaşgarlı Mahmud, yüksek eğitimini bu kişiden almıştır. Hüseyin İbn-i Halef 1093 yılında vefat etmiştir.
[4] Muti, a.g.m., s. 43.
[5] Ümidyar, a.g.m., s. 62.
[6] Muti, a.g.m., s. 47-49, Haci Nurhaci, Çın gugvan, a.g.e., s. 367, 368.
[7] Abdurahim Nizari şair olup 1776 yılında Kaşgar’ın bulak başı mahallesindeki küçük bir esnaf ailesinde dünyaya gelmiş ve 1848 yılında vefat etmiştir. Eserleri: 1. tüm şiirlerini topladığı şiir kitabı: Kıssalar, edebî öyküler ve şiirlerden oluşmaktadır. 2. Necat üncileri: Hükümet organlarının işleyiş şekillerini, özelliklerini ve yöneticilerin nasıl olması gerektiğini soru-cevap üslubuyla kaleme aldığı bir eserdir. 3. Diyari imam. Emincan Ahmedi, Uygur Edebiyati Tarihidiki Namayendiler, 1. baskı, Ürümçi 1996, Şincang Halk Neşriyari, s. 228–236.
[8] Şair 1634 yılında Kaşgar’ın yeni şehrinde doğmuş ve 1724 yılında vefat etmiştir. Şair 16 sene eğitim gördükten sonra edebiyat sahasında faaliyetlerine başlamıştır. Şairin “Muhebbetname ve Mihnetkar” adlı bir dastanısı vardır. Geyretcan Osman, Uygur Klasik Edebiyat Tarihi, Şincang Halk Neşriyati, Ürümçi, 2001, s. 275–276.
[9] Tecelli şairin soyadı oup onun adı Hüseynhandır. Şair 1850 yılında Kargalık şehrinde doğmuş ve 1930 yılında vefat etmiştir. Şairin Uygurca, Arapça ve Farsça yazdığı şiirleri vardır. Bu şiirler daha sonra derlenerek “Divan-ı tecelli” ismiyle basılmıştır. Ahmedi, a.m.e., s. 292-294.
[10] Şair 1876 yılında Kaşgar’da dünyaye gelmiştir. Şair Uygur halkını bilinçlendirmek maksadıyla siyasi bir gazete çıkarmış, dolayısıyla cezaevine atılmış ve 1937 yılında Çinliler şairi ve cezaevindeki diğer insanları yakarak öldürmüştür. Ahmedi, a.m.e., s. 319-323.
[11] Kemercan Kabil, Kaşgar’da İlim Yuvası Olan Hanlık Medresesi, Şincang Tezkiresi Dergisi, 1997, Sayı: 3, s. 79, 80.
[12] Şırip Hoştar, Lükçün Cihanname Medresesi ve Hanlık Medresesi, Cin Müsümanleri Dergesi, 1999, Sayı: 2, s. 48.
[13] Nur Muhammed Emin, Karakaş Medeniyet Tezkiresi, Şincang Halk Neşriyatı, Ürümçi, 2005, 1. Baskı, s. 61, 62. www.islamyoli.net/U_Edebiyati/qaraqash.html
[14] Muti, a.g.m., s. 44, Ümidyar, a.g.m., s. 62.
[15] Ümidyar, a.g.m., s. 62,63.
[16] Muti, a.g.m., s. 45.
[17] Muti, a.g.m., s. 46.
[18] Ümidyar, a.g.m., s. 64.