İnsan Hakları maddelerinden ihlal edilen ve kendilerince kılıf bulunan maddeler, özellikle de temel haklar ve bu hakları ihlal ederken Çin hükümetinin sunduğu bahaneler, evrensel boyutta olan insan haklarının ÇHC’ye göre nasıl şekil değiştirdiği, tek tek ele alınarak incelenmiş.
Betül ZEYREK

Doğu Türkistan’da 17. yüzyıldan itibaren Çin işgali kesintili olarak devam etmektedir. Bölge 1949 yılında Komünist Çin Hükümeti tarafından işgal edilmiştir. Özellikle 1950’li yıllardan itibaren Çin yönetimi, Doğu Türkistan halkına yönelik bir kimliksizleştirme ve asimile etme politikası uygulamıştır. Bu uygulamayı yaparken “terörizm” kullanılmış ve halka zulmü legalleştirmiştir. (65 yıllık devam eden bir zulüm)
21. yüzyıl ile Doğu Türkistan meselesi, uluslararası toplumsal bir sorun olarak değerlendirilerek hem Doğu Türkistanlı hem de yabancı yazarlar tarafından ele alınmış ve araştırmalara konu olmuştur.
Sayın Ahmet Türköz de bu çalışmayı bu amaç doğrultusunda kaleme almıştır. Fakat hastalığı sebebi ile genç yaşta vefat edince kitaplaştırılması sonraya kalmıştır. Eser, bölge üzerinde araştırma yapacak kişilere kaynak teşkil edecek niteliktedir. “Doğu Türkistan’da yıllardır kalın duvarlar ardında devam eden Çin zulmü ve baskısı, bu kitapla ilk defa, bilimsel verilerle akademik boyuta uluslararası ilgi alanına taşımıştır.” (Arka kapak yazısından.)
Yazar Hakkında
Ahmet Türköz, 1963 yılında İstanbul-Zeytinburnu’nda dünyaya geldi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden mezun olduktan sonra yüksek lisansını aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde “Türkiye’de Pozitivist Akım ve İlk Pozitivistler” adlı tezi ile tamamladı. Daha sonra “Doğu Türkistan’da İnsan Hakları” tezi ile doktorasını bitirdi. Bir müddet deri üzerine ticaret ile uğraşmış, Özgürlük radyosunda muhabirlik yapmış ve uzun sürede orta öğretimde öğretmenlik yapmıştır. Çeşitli dergilere makaleler yazmış, panellerde Doğu Türkistan ile ilgili tebliğler sunmuş, TV programcılığı ve sunuculuğu yapmıştır. Sürgündeki Doğu Türkistan Parlamentosu’nun milletvekili olmuş, yine aynı dönemlerde kültür bakanı olarak da görev yapmıştır. Kısacası ömrünü Doğu Türkistan için feda etmiş bir dava adamı diyebiliriz Ahmet Türköz için. Elim hastalık sonucu, 2009 yılında vefat etmiştir.
Tez çalışmasının kitap haline getirilmesi Doğu Kütüphanesi Yayınları tarafından 2010 yılında ilk baskısını İstanbul’da yapmıştır. Koca bir dünyaya meydan okuması ile dikkat çeken kapak tasarımı ise; 2009 yılında Urumçi olaylarında, Çin işgalcilerine karşı koltuk değneğiyle direnişin sembolü olan Tursun Gül Hanım’a ait. Tüm Doğu Türkistan halkı ve mazlum insanların sessiz çığlığı gibi.
Kitabımız Prof. Dr. A. Ahat Andican’ın takdimi, önsöz ve giriş ile başlıyor. Giriş bölümünde Doğu Türkistan’ın kısaca tarihçesinden bahsediliyor. Bu bölümde yıllardır bir Türk yurdu olan Doğu Türkistan bölgesi tanıtılmış, bölgede bulunan doğal kaynaklardan bahsedilmiş, bölgenin sömürü unsuru olma sebeplerine değinilmiş. Bu bilgiler kaynaklarla desteklenmiş, sayfa altlarında dipnotlarla veriler güçlendirilmiştir. Daha sonra kitabın ana meselesi olan “İnsan Hakları” ve ÇHC’nin tutumu, üç kısımda okuyucuya sunulmuş.
Birinci bölümde Çin hükümeti ile yan yana dahi gelemeyecek kadar aykırı duran “İnsan Hakları” ve “Doğu Türkistan’da İnsan Hakları” kavramı açıklanmış. Bu başlık altında iki alt başlık açılarak konu detaylandırılmış. İnsan Hakları maddelerinden ihlal edilen ve kendilerince kılıf bulunan maddeler, özellikle de temel haklar ve bu hakları ihlal ederken Çin hükümetinin sunduğu bahaneler, evrensel boyutta olan insan haklarının ÇHC’ye göre nasıl şekil değiştirdiği, tek tek ele alınarak incelenmiş. Doğu Türkistan’da insan haklarının ihlalinin en temel sebebi, ekonomidir. Yeraltı kaynakları gitgide zayıflayan, ilerleyen zaman diliminde ekonomik olarak sıkıntı yaşayacağını, kendi ihtiyacını dahi karşılayamayacak duruma düşebileceğini öngören Çinli yöneticiler, Doğu Türkistan bölgesinin doğal kaynaklar yönünden oldukça zengin olduğunu bildikleri için bölgenin ellerinden çıkmasını istememişlerdir. Sonrasında geliştirdikleri politika ile Çin’den insanları grup grup getirterek bu bölgeye yerleştirmiş ve Doğu Türkistanlı halkı azınlık durumuna düşürerek bölgede hâkimiyeti arttırmaya çalışmışlar ve bunda başarılı da olmuşlardır. Türk halkının sayısını azaltmakla ilk adımı atan Çin hükümeti, doğum kontrolü politikası ile çalışmalarına devam etmiştir. Bu durumun bir soykırım olduğunu bile bile korkunç boyutlara ulaştırmışlardır. Hatta bu soykırım çalışmalarını, nükleer denemelerle devam ettirmişlerdir. Doğu Türkistanlı halk artık ölümle çok kolay yüzleşir hale gelmiştir. En büyük amaçları azınlık durumuna düşürdükleri Doğu Türkistan halkının milli benliklerini yok etmek olan Çin hükümeti, bunu da halkın dini inançlarını kullanarak yapmaya kalkmıştır. Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü tarafından İstanbul’da düzenlenen “20. Yüzyılda Uygurlar” konulu panelde bu konular Hawai Üniversitesi’nden Prof. Dr. Dru C. Gladney tarafından sunulan tebliğde kısaca, “Doğu Türkistan’ı tarih, etnik, dil, ekonomi, ülke toprağı ve inanç başlıkları altında altı bölümde inceleyerek, bölgenin artık Çin’in ‘iç sömürge’ bölgesine dönüşmüş olduğunu” izah etmiştir. (s. 45)
İkinci bölümde “azınlık hakları ve çevre hakkı” kavramlarının tanımlarına yer verilerek “otonomi, self-determinasyon” kavramlarına da değinilmiştir. Bu kavramların genel tanımlaması yapıldıktan sonra ÇHC için bu kavramların ne ifade ettiği üzerinde durulmuş, bunlar örnekler ve verilerle sunulmuştur.
Üçüncü bölümde “Birleşmiş Milletler, Uluslararası Toplum ve Çin” ana başlığı altında “Çin ve Birleşmiş Milletler”, “Çin ve Uluslararası Toplum” alt başlıklarına yer verilerek Çin’in insan hakları müdafaası ile ilgili maddeler ve kaynaklarına yer verilmiş.
Sonuç bölümünde ise ÇHC’nin uluslararası alandaki ve BM’deki insan hakları durumu ele alınmış, Çin ile ilgili BM İnsan Hakları Komisyonu’nda yaşanan gelişmelere yer verilmiştir. Sayın Ahmet Türköz Beyefendi 2010 yılında yayınladığı bu yazılarında Doğu Türkistan sorununun BM gündemine getirilmesinin an meselesi olduğunu dile getirmiştir (s.227). Yazarımızın beklentisi 10 yıl sonra gerçekleşiyor ve ilk kez 2020-2021 yıllarında uluslararası düzeyde hukukçular tarafından hak ihlalleri de dosyaya eklenerek gündeme getirilmiş ve eyleme geçilmiştir. Daha önce STK’lar çalışmalar yapmış fakat uluslararası düzeyde eyleme geçirilememiştir. Sonuç alınır mı? Tartışılır… Bu mücadeleler ülkelerin kendi aralarındaki ekonomik çıkarları sebebi ile görmezden gelinmiş ve insan hakları konusu göz ardı edilmiştir.
Bu tez çalışmasında yer verilen Doğu Türkistan’la ilgili bilgilerin, verilerin yer aldığı makalelere ulaşma noktasında bir kolaylık tanınmış. Meraklıları için önsöz kısmında yer alan “Doğu Türkistan ile ilgili tüm makaleler elimizde bulunmaktadır. Eğer isteyen olursa fotokopi çektirerek bizden temin edebilir.” (s. XVII) cümlesi gereği makale temininde kolaylık sağlanacağı ifade edilmiş. Farazi bilgiler değil kayıt altına alınan kaynaklardan faydalanıldığı açıkça ifade edilerek şüpheler aza indirilip, güvenli bilginin adresi okuyucuya dipnotlar, kaynakça çeşitliliği ile sunulmuştur. 2000 yılı öncesi veri taraması yapılarak tahminlerde bulunulmuştur. Günümüze gelindiğinde de zulmün artması dışında yeni bir gelişmenin olmadığına da şahit olmuş olduk.
Akıcı bir anlatıma sahip demek, doğru bir ifade olmaz. Okurken verilerin çokluğu, kaynak kontrolü beyin yorgunluğu yaparken, anlatılan konunun ağırlığı ve cümleler arasına yüklenen acı da ruhu ciddi anlamda yoruyor. Bu eseri okumak, Çin ve zulmünü gözler önüne seriyor ve bu konu hakkında hiçbir bilgisi olmayan okura ciddi bilgi yüklemesi yapıyor. Sağlam bir okuma sonunda, “acaba mı?” sorusu, akılda silikleşiyor diyebilirim. Bu kadar detaylı bilgi, kaynak çeşitliliği, yoğun dipnot bilgisinin olması, eserin bir tez çalışması olarak hazırlanmasından ileri geliyor.
Son olarak kitabı bitirip kapattıktan sonra Çin’in sadece azınlık milletlere değil kendi halkına da insan hakları ihlali ve kendi kurallarını uygulama konusunda dayatmacı davrandığını anlamış olacaksınız. Kendi halkına, Doğu Türkistan halkına oranla biraz daha cömert davransa da bu dayatmacı hali ile Çin, insan hakları hususunda oldukça gerilerde kalmıştır. Kitaba verilen isim ve Çin’in uyguladığı politikalar göz önüne alındığında, içerik ile uyumsuzluk gözler önüne serilmiş oluyor. İnsan haklarından bu kadar bahsettikten sonra insana verilmeyen en temel hakları ve kıymetsizliği okumuş olmak çok üzüyor insanı. BM, AGİT AF örgütü derhal bu zulme bir dur demeli görünür olarak, sözde değil. Ve ÇHC, Doğu Türkistan için tanıdığı otonomi hakkını tam olarak yerine getirmelidir.
Kitap hakkında söyleyecek çok söz var lakin ben sadece tek bir cümle ekleyerek yazımı noktalamak istiyorum: