Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan komisyon depremin toplam maliyetinin 148,8 milyar dolar olduğunu tespit etti. Bu rakam 1999 Marmara Depremi’nin maliyetinin 6 katından fazla idi.
Serdar YAKAR
Kahramanmaraş binlerce yıllık tarihinin yakın zamanında yaşanmamış büyüklükte bir depremle uyandı 6 Şubat sabahı.
Saatler 04:17’yi gösteriyordu.
6 Şubat sabahı meydana gelen depremler Kahramanmaraş’ın yanı sıra yaklaşık 14 milyon insanın yaşadığı Adıyaman, Hatay, Kilis, Osmaniye, Gaziantep, Malatya, Şanlıurfa, Diyarbakır, Elazığ ve Adana’yı da etkilemişti.
Ülkede yedi günlük yas ilan edildi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti de aynı gün yedi günlük yas ilan etti.
Kosova ve Bangladeş ise bir günlük milli yas ilan etti.
Arnavutluk ve Kuzey Makedonya hükümeti de 13 Şubat gününü milli yas ilan etti. Bayraklar yarıya indirildi.
Bölgede en az 50.783 kişinin vefat ettiği ve 122 bin kişinin de yaralandığı kayıtlara geçti.
Yaşanan artçı sarsıntıların sayısı 40 bini buldu.
Resmi kurumlarca hazırlanan raporlarda 14 milyon kişinin depremden doğrudan etkilendiği belirtiliyordu. Bölgede özellikle yakın zamanda restorasyon görmüş birçok tarihi yapı da dahil olmak üzere 35 binden fazla bina yıkıldı ve 300 bin civarında bina ise ağır hasar aldı.
Deprem sonrası iki milyondan fazla kişi barınma sorunu yaşarken beş milyona yakın kişi de farklı bölgelere göç etti. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) deprem sonrası Türkiye’de 658 bin kişinin geçim imkânını kaybettiğini açıkladı.
Türkiye’nin Güneydoğu bölgesinde yaşanan bu depremlerin ilk gününde 4’ün üzerinde 54 artçı deprem meydana geldi. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ise deprem sonrası ilk 24 saat içerisinde 120 artçı sarsıntı kaydetti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulan komisyon depremin toplam maliyetinin 148,8 milyar dolar olduğunu tespit etti. Bu rakam 1999 Marmara Depremi’nin maliyetinin 6 katından fazla idi.
“Asrın Felaketi”nin yaşandığı bölgeye acil olarak AFAD tarafından yardım çağrısında bulunuldu. Dev iş makinaları ve gıda taşıyan araçlar sanki uçuşa geçmiş gibi yetişmeye çalışsa da depremzedelere, depremzedelerin ümitleri kırılma noktasında idi. Depremin merkezi olmakla birlikte Kahramanmaraş tam bir sahipsizliği yaşıyordu.
Kar yağışı devam ediyordu Kahramanmaraş’ta. Yıkılan ahşap binaların ağaçları yakılarak ısınılmaya çalışılıyordu, sokaklıktan çıkmış beton molozlarının gölgesinde. Su musluklarından çamur akıyordu. Depremin öldüremedikleri açlıktan ve soğuktan ölüyordu yanı başımızda…
7 Şubat sabahı İstanbul başta olmak üzere birçok ilden gönüllü doktor ve hemşireler yola çıkmıştı deprem bölgesine yetişmek için…
Bölgede AFAD’ın yanı sıra PAK, JAK, JÖAK, DİSAK, DAK, MEB, Sahil Güvenlik, İtfaiye, Sivil Toplum Kuruluşları ve gönüllülerin oluşturduğu 242.392 personel görev yaptı. Başta ekskavatör olmak üzere çekici, vinç, dozer, kamyon, arazöz, treyler, greyder, vidanjör vb. olmak üzere 13.700 araç görev aldı. Bölgeye 38 Vali, 160 Mülki İdare Amiri, 19 AFAD üst yöneticisi ile 68 il müdürü görevlendirildi. Uluslararası yardımların koordinesi için ise 12 Büyükelçi, 15 Dışişleri Bakanlığı personeline görev tevdi edildi.
6 Şubat 2023 günü, Türkiye saati ile 04:17’de meydana gelen deprem yerin 8,6 kilometre derinliğinde meydana gelmişti. Saat 13:24’de meydana gelen Elbistan depremi ise yerin 7 kilometre derinliğinde meydana geldi. Her iki deprem de “sığ deprem” olarak değerlendirildi. Yüzeye yakın olduğundan hasar da göreceli olarak daha büyük oldu.
Kahramanmaraş Depremi, cumhuriyet tarihimizin en büyük depremi olan 7,9 veya 8 büyüklüğünde olan 1939 Erzincan depreminden biraz daha küçüktür. Erzincan depreminde 32 bin 968 kişi hayatını kaybederken 100 binden fazla kişi ise yaralanmıştı.
Kahramanmaraş depreminin üzerinden bir yıl geçti. İlk günler yapılan yardımlar her geçen gün azalarak da olsa devam etti. Şehirde deprem görmemiş ev yok gibiydi. Acil yıkılması gereken binaların yıkımına başlanıldı. Ağır hasarlı binalar da acil yıkılması gereken binalar arasında idi. Bir de yıkılacak mı kalacak mı belli olmayan orta hasarlı binalar vardı. Hakikatte ise tüm bu binalar deprem görmüş binalardı. İnsanlar önce çadırlara, sonra konteynırlara ve daha sonra da sanki “bize ne yapsın ölüm” dercesine yıkık binalara taşınmak zorunda kaldı.
Artık ölüm de korkutmuyordu Kahramanmaraşlıyı. Ve Kahramanmaraşlı bu gerçeği ilk kez de yaşamıyordu. 104 yıl önce yine bir şubat ayında medeni Batılıların yağdırdığı top mermileri ile yakılıp yıkılmıştı Maraş.
Şair boşa demiyordu:
“Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır”