Boykotun ilk günlerinde yüzlerce marka listeleri yüzünden yaşanan kafa karışıklığına çözüm olarak bu markaların kalite ve nitelik olarak yerli yahut Siyonist çetelerin güdümünde olmayan alternatiflerinin sunulması ilerleyen zamanlarda çeşitli aplikasyonların hazırlanmasına da zemin hazırladı. İnternet sitelerinde gördüğümüz kafa karıştıran boykot malları listeleri artık telefonlarımızda uygulama şeklinde bulunabiliyor. “Boykot dedektifi”, “Boykot kafası” gibi uygulamalar şimdilik gözüme en çok takılanlardan.
Gözde ÇİMEN

Gazze, tüm dünyada yeni bir devrim modeli yarattı: Boykot.
Son zamanlarda İsrail’in tanınmış markalarının isimlerini bir bir değiştirmesi, hatta bazı ürünlerde isim ve logoyu kaldırıp farklı sembollerle ürün pazarına çıkması boykotun ilerleyen süreçte nereye evrileceğini gösterdi. Kapitalist düzende her gün kahve bile diyemeyeceğimiz o berabat sıvıyı içerken, AVM katlarında son derece kötü şartlarda üretilen hamburgerleri yerken, takıntısı olduğumuz markaları giyerken aslında bilinçsizce İsrail’i yaşattık. Siyonizm’in gönüllü finansörleri olduk. Yıllardır Gazze’de yaptığı katliamların sponsorları olduğumuzdan habersizliğimiz veya umarsızlığımız masumların katledilmesine olanak sağladı. Meseleyi sadece buraya indirgemek doğru değil evet. Ancak İsrail’in tüm dünyayı çepeçevre sardığı para ve teknoloji gücü, biz bilinçsiz insanlar eliyle sürdürülebilir hale geldi.
Toplum olarak durmaya çalıştığımız ahlaki çizgi, üzerimize binen insani sorumluluk neticesinde hastaneleri bombalayan ve çocukları katleden İsrail’e karşı elimizden ne gelebilir sorusuna dikkat çekti. Devletlerine rağmen bir şeyler yapmak isteyen milyonlarca insan çareyi Siyonist çetenin şirketlerine zarar ettirmekte buldu. Dolayısıyla İsrail’e bir zarar da benden olsun diyen vicdan sahipleri, tüm dünyada etkisini gösteren ciddi ve sistematik bir boykot kültürü yarattı. Boykotun mahiyetini devlet düzeyinden birey düzeyine çeken aklıselim gruplar, meselenin insanlık olduğunu ve kitle iletişim araçlarının doğru kullanıldığı takdirde insanlığa olan anlamlı katkısını da gözler önüne serdi.
Güçsüzlüğün içerisinde ahlaki hassasiyetlere sahip toplumlar boykotla güç buldu. Boykot önce sivil toplum kuruluşları eliyle; kanaat önderleri, bir kısım sanatçılar, gazeteciler, yazarlar gibi topluma mal olmuş kişilerin etkisiyle sürekli bir kampanyaya dönüşebildi. İlk zamanlar boykotun neden yapılmasına yönelik yürütülen kampanyalar, gelinen süreçte nasıl etkili bir araca dönüştüğüne yönelik eylemlerle insanlara “sabırla boykota devam etmeleri” mesajıyla devam etti. Böylelikle boykotta sebat çağrıları yükseldi. Öyle ki son zamanlarda yayımlanan bir rapora göre, giderek artan ve yerleşik hale gelen boykot çağrıları İsrail ürünlerine yönelik talebi azaltmış durumda. İsrail’in en büyük tarım ürünleri ihracatçılarından bir firma boykot çağrılarından sonra ihracatında yüzde 20’lik azalma yaşadığını ifade etti. Bu sürecinin temel taşlarından biri, boykot edilecek her markanın neden boykot edildiğine dair alt metninin bizzat toplumun ölçeğinde yapılmış olması. Boykotun ilk günlerinde yüzlerce marka listeleri yüzünden yaşanan kafa karışıklığına çözüm olarak bu markaların kalite ve nitelik olarak yerli yahut Siyonist çetelerin güdümünde olmayan alternatiflerinin sunulması ilerleyen zamanlarda çeşitli aplikasyonların hazırlanmasına da zemin hazırladı. İnternet sitelerinde gördüğümüz kafa karıştıran boykot malları listeleri artık telefonlarımızda uygulama şeklinde bulunabiliyor. “Boykot dedektifi”, “Boykot kafası” gibi uygulamalar şimdilik gözüme en çok takılanlardan.
Boykot toplumsal bir protesto, ne bir ay ne de bir yıl ile sonuca varamayacağını bilmemiz lazım. Hayatımızın vazgeçilmez bir “kırmızıçizgi”si olarak var olmalı ve hatta çocuklarımızla markete, alışveriş merkezlerine gittiğimizde bu bilinç bizimle olmaya devam etmeli. Boykot Gazze’de çocuklar ölmesin, masumlara yönelik zulüm son bulsun diye ortaya çıkan bir bilinç. Kabul etmeliyiz ki vatandaşın önüne yüzlerce listelik boykot markası ile çıkıldığında bunun uygulanabilirliği sorunlu hale geliyor. İlk etapta İsrail hükümetine destek verdiğinden emin olduğumuz belli başlı markaları vatandaşın önüne koyarsak bir sonraki adım daha kolay uygulanabilir hale gelecek.

Gelelim boykotun uygulanabilirliğini artırdıkça Siyonist markaların pazarlama tekniklerindeki dramatik değişime. Türkiye’de cirosu epey yüksek olan bir içecek markasının toplumu ikna etmek için sık sık reklam kampanyası yürütmesi boykotun önemini ve devamlılığının önemini ortaya koyuyor. Hem markaların satış paydalarındaki düşüşler hem de reklam kampanyalarını ve ürün stratejilerini değiştirmek için gösterdikleri çaba, boykotu sahiplenen kesimler için bir şeyleri değiştirme inanç ve motivasyonunu ortaya çıkardı. Zira tüketim kültürünün en önemli yönü kendi sıradan, gündelik hayatlarımız. Modern dünyada günlük yaşam pratikleri içerisinde sıkışmış fıtratımız ve vicdanlarımız kültürel hegemonyanın tüketim baskısı altında can çekişiyor. Şu anda arz noktasında ciddi bir azalmaya giden İsrail mallarına daha fazla zarar vermek, kendi içimizde daha fazla güçlenmek için günlük hayat pratiklerine yönelik alternatifler oluşturmamız gerekiyor. Tüketim kültürünü dizginlemek için boykot enfes bir avantaj olabilir. Aksi halde boykot edilen bir ürünün yerine koyacak başka bir ürün bulunamadığında bu protesto sürdürülebilir olmaktan çıkar.
Boykot bir gönüllülük ve vicdan meselesi. İsrail barbarlığını durdurmak için yapılan bilinçli tüketmeme protestosudur. Mahiyeti itibarıyla boykot, kitlesel bir ambargodur. Ciddi bir yaptırımdır. Seni besleyen damarları kuruturuz mesajıdır. İnsanlığa zulmederek elde ettikleri şeylerle inşa ettikleri bu ekonomik sistemde, hedefe yönelik çalışmalar yapmayı şiar edinerek tüm insanlığın faydasına bir iş yapılabilir. Bu hususta Keşmir için Hindistan malları, Doğu Türkistan için Çin malları, Afrika’da hala emperyalizmi yaşatan Fransızların mallarını boykot etmek gibi. En başta ABD ve İsrail’e destek olan ülkeleri kara listeye almak gerekir. Zira İsrail boykottan son derece korkar hale geldi. İndirim kampanyalarından reklamları arttırmaya hatta boykot edilen markaların “biz de insanlıktan yanayız katliamlardan yana değiliz” diyerek açıklama yapmasına kadar hemen her şeyi deniyorlar.
Boykot neleri ne kadar başarabilir süreç gösterecek. Canlarını mallarını ve onurlarını koruyamadığımız kardeşlerimize en azından bazı bedelleri göze alarak derman olabiliriz. Parayı tekel gibi yöneten bu zalim kavme karşı imkânlarını kısıtlama fırsatını pas geçemeyiz. İsrail’e bir tekme dahi olsa atma fırsatından mahrum kalamayız.