Mutlak otoriteye sahip bir karizmatik lider ve belirli bir ideoloji etrafında toplanma özellikleriyle ön plana çıkan yeni dini hareketler, tarih sahnesine çıkmaya başladıkları ilk andan itibaren, sahip oldukları sıra dışı inanç ve ritüeller, üye kazanmada kullandıkları yöntemler ve ayrıca kadınlar ve erkeklere biçtikleri rollerle yeni bir hayat tarzı oluşturmayı hedeflemiş ve bu doğrultuda faaliyet göstermek suretiyle geleneksel dini anlayış ve kurumlara meydan okuyarak onların yerini almaya çalışmıştır. Bu tür oluşumların ortaya çıkışında modernizm, sekülerleşme, subjektivizm, kayıtsızlık, aşınmışlık, bireycilik, hazcılık, küreselleşme, çoğulculuk ve hızlı değişim gibi çeşitli faktörlerin değişen oranlarda etkisinden söz edilmektedir.
Süleyman TURAN
Prof. Dr., Recep Tayyip Erdoğan Üni., İlahiyat Fak.
“Yeni dini hareketler” (YDH) [İng. New Religious Movements, NRM], daha ziyade yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren ortaya çıkarak dini alanda geleneksel anlayışlara meydan okuyan ve alternatif bir hayat tarzı sunan Mormonlar, Yehova’nın Şahitleri, Branch Davidian, Adidam, Cennetin Kapısı, Moonculuk, Sathya Sai Baba, Raelyenler, Ananda Marga, Aum Shinrikyo, Falun Gong gibi dini, manevi ve felsefi oluşumlara gönderme yapmaktadır. Son yarım yüzyıl incelendiğinde her yıl neredeyse onlarca, hatta yüzlerce yeni dini hareketin ortaya çıktığı ve günümüzde de bu hareketlerin sayısının artmaya devam ettiği anlaşılmaktadır. Nitekim araştırmacılar dünyanın farklı coğrafyalarında faaliyet yürüten on binlerce YDH’nin varlığından söz etmektedir. Bunlar içerisinde Yehova’nın Şahitleri, Mormonlar, Moonculuk ve Sayentoloji gibi taraftar sayıları milyonlarla ifade edilen ve hatta birçok ülkenin kanunlarına göre ayrı bir din olarak kabul gören oluşumlar bulunduğu gibi, misyonerlik faaliyetlerine önem vermemesi, intihar kültlerinde olduğu üzere toplu intiharlar, grup içinde yaşanan liderlik çekişmesi ve üyeler ya da anti-kült hareketlerin açtığı hukuki davalar nedeniyle etkisini kaybeden, yok olma noktasına gelen ya da tarih sahnesinden silinen hareketler de azımsanamayacak kadar çoktur.
Söz konusu oluşumlar, inanç ve pratikleri açısından baskın kültürden ayrılarak yeni oluşturdukları yapıya taraftar kazanmaya çalışan gruplardır. Bu durum başlangıçtan itibaren çoğunlukla heterodoks inançlar olarak görülmelerine ve “yıkıcı kültler”, “zararlı örgütler” ve “kıyamet tarikatları” gibi çeşitli pejoratif isimlerle yaftalanmalarına yol açmıştır. Buna karşın “mezhep” ve “kült” gibi bazı kavramlar etrafındaki tartışmaların sonucunda geliştirilen “yeni dini hareketler” tabiri, daha nesnel ve kuşatıcı bir nitelik arz ettiği için akademik çevrelerde daha revaç bulmuş ve kullanılmıştır. Öte yandan “yeni” olarak nitelendirilseler de söz konusu oluşumların çoğunun aslında Hıristiyanlık, Hinduizm, Budizm ve Şintoizm gibi geleneksel dinlerin içinden ortaya çıktıkları ve önemli ölçüde bu dinlerden beslendikleri bir vakıadır. Ayrıca son dönemlerde liderlik çekişmesi, ideolojik ayrılık, gruba yöneltilen ithamlar ve açılan hukuki davalar gibi çeşitli sebeplerle bazı yeni dini hareketlerin bölündüğü ve içlerinden yeni grupların ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Bu yeni oluşumlar, literatürde “Yeni Dini Hareketler” tabirinin yanı sıra “Yeni Yeni Dini Hareketler” şeklinde bir kullanımı daha karşımıza çıkarmaktadır.
Dünya genelinde sayıları on binlerle ifade edilen bu oluşumlardan “Türkiye’de hangileri faaliyet yürütmektedir?” şeklinde bir soru gündeme getirilebilir. Türkiye’de faaliyet yürüten yeni dini hareketleri iki kategoride değerlendirmek mümkündür: Birinci kategoride, Türk toplumuna özgü bir temeli bulunmamakla birlikte uzantılarına ve faaliyetlerine ülkemizde de rastlanan Batı ve Uzak Doğu kökenli hareketler yer almaktadır. Bu gruba Yehova’nın Şahitleri, Hare Krişna, Moonculuk, Sayentoloji, Branch Davidian, Aum Shinrikyo, Raelyenler ve Transandantal Meditasyon gibi çeşitli hareketler dahil edilebilir. İkinci grupta ise ülkemiz topraklarında ortaya çıkıp gelişen Dünya Kardeşlik Birliği Mevlana Yüce Vakfı, Mihr Vakfı, Adnan Oktar Grubu ve -her ne kadar kült ya da YDH olarak kimliği tartışılsa da- FETÖ gibi yapılanmalar karşımıza çıkmaktadır.
Mutlak otoriteye sahip bir karizmatik lider ve belirli bir ideoloji etrafında toplanma özellikleriyle ön plana çıkan yeni dini hareketler, tarih sahnesine çıkmaya başladıkları ilk andan itibaren, sahip oldukları sıra dışı inanç ve ritüeller, üye kazanmada kullandıkları yöntemler ve ayrıca kadınlar ve erkeklere biçtikleri rollerle yeni bir hayat tarzı oluşturmayı hedeflemiş ve bu doğrultuda faaliyet göstermek suretiyle geleneksel dini anlayış ve kurumlara meydan okuyarak onların yerini almaya çalışmıştır. Bu tür oluşumların ortaya çıkışında modernizm, sekülerleşme, subjektivizm, kayıtsızlık, aşınmışlık, bireycilik, hazcılık, küreselleşme, çoğulculuk ve hızlı değişim gibi çeşitli faktörlerin değişen oranlarda etkisinden söz edilmektedir.
Yeni dini hareketler, özellikle geleneksel dinlerin ya da dini kurumların zayıfladığı, teolojik yenilenmeye ihtiyaç duyulan ve sosyo-politik iklimin dini özgürlük ve ifadeyi desteklediği toplumlarda ortaya çıkıp gelişme göstermektedir. Kendilerini kapitalizmin küresel yayılımının yarattığı fırsatlar ve ihtiyaçlar içinde konumlandıran yeni dini hareketler, kültürel çoğulculuğun yükselişi gibi durumların yarattığı memnuniyetsizliklere ve fırsatlara Peter Horsfield’ın ifadesiyle “pazar odaklı ve inanç boyalı” çözüm paketleri sunuyor gözükmektedir. Dahası, çoğu grubun sadece dini konularda değil, aynı zamanda sosyal, finansal, kültürel, siyasi ve ahlaki alanlarda insanlar için dini malzeme ve ürünler üretmeye dayalı bir dini ekonomi yaratarak küresel medya pazarının yarattığı fırsatlardan yararlanmaya çalıştıkları söylenebilir.
Yapıları ve ait oldukları kültürel gelenekler açısından birbirinden farklı özelliklere sahip olmalarına karşın yeni dini hareketlerin bazı ortak özelliklerinden söz edilebilir. Bu özelikleri liderlik, organizasyon, üyelik ve kimlik, inanç ve uygulamalar başlıkları altında gruplandırarak şu şekilde sıralayabiliriz:
Lider/lik
- Hareketlerin zirvesinde mutlak hakikati getirdiğine inanılan, sınırsız otoriteyle donanmış karizmatik bir lider bulunur.
- Liderler, kararsız zamanlarda ve mekanlarda ortaya çıkarlar; toplumsal gerilimleri sezerler ve yerleşik kurumlara ve otoriteye meydan okurlar.
- YDH liderlerinin çoğu, sahte peygamberler, deliler, güven sahtekarları veya müritlerini duygusal, maddi ve cinsel olarak istismar eden vicdansız psikopatlardır.
- Bazı gruplarda mehdi ya da mesih kimliğiyle ortaya çıkan karizmatik liderlerin, olağanüstü güçler de dâhil olmak üzere çok sayıda kutsal ve olumlu özelliğe sahip olduklarına, suç işlemiş dahi olsalar hiçbir şekilde eleştirilemeyeceklerine ve sorgulanamayacaklarına inanılmaktadır.
- Karizmatik liderlerin yeni bir dünya düzeni ve yeni bir dünya dini kurarak insanlığın bütün problemlerini çözüme kavuşturacağı düşünülmektedir. Bu açıdan karizmatik liderler, takipçileri tarafından kurtuluşun yegâne yolu olarak kabul edilmekte ve onlara mutlak bir bağlılık ve teslimiyet gösterilmektedir.
- Söz konusu liderler, sahte bir bağlılıkla demokrasiye gönül verseler de genellikle aslında ayrımcı ve anti-demokratiktirler.
- Karizmatik liderler, zaman zaman hareketin yerleşim yerlerini değiştirmek suretiyle kontrollerini güçlendirme ve rutinleşmeyi önleme yoluna gitmektedirler.
- Karizmatik liderler, hareket içindeki otoritelerini tasdiklemek için zaman zaman takipçilerinden birtakım fedakârlıklar yapmalarını isteyebilmektedir.
- Söz konusu liderler, takipçileri üzerindeki karizmatik ve idari otoritelerini korumak için çeşitli stratejiler geliştirmektedir. Belirli aralıklarla karizmatik meşruiyeti ve liderlik iddialarını destekleyen mucizeler gösterme, ani ve dramatik bir şekilde doktrin ve politika değiştirme, çekirdek kadro dışındaki üyelerle araya mesafe koyma ve irtibatı kesme, gruba ve lidere bağlılığı kuvvetlendirmeye yönelik talepleri çoğaltma, sadakat testleri uygulama, yeni ve büyük düşmanlar icat etme gibi uygulamalar bu stratejiler arasında zikredilebilir.
- YDH liderleri düzenlenen toplantı ve ayinlerde taraftarlarının coşkusunu artırmak için zaman zaman kutsal metinlerden parçalar okumakta, ilahiler söylemekte ve vaazlar vermektedirler.
- Karizmatik otoritenin yeni bir YDH’nin ortaya çıkışı ve gelişiminde merkezi bir rol üstlendiği ve karizmatik liderin otoritesinde meydana gelen herhangi bir istikrarsızlık ya da liderin ölümü gibi durumların hareket açısından kritik bir dönüm noktası oluşturduğu söylenebilir.
Organizasyon
- Büyük oranda klasik dinlerin yetersiz ve etkisiz kaldıkları iddiasından beslenirler.
- Yerleşik kurumsal mantığa meydan okuyan yeni sistemler ortaya koyarlar.
- Mevcut toplumsal düzenin iflas ettiği ve sürdürülemez bir hal aldığı, büyük kurumların ve mevcut kiliselerin yozlaştığı ve ahlaksızlığın arttığı düşüncesini öne çıkarırlar.
- Yeni bir dünya dinî ve yeni bir dünya düzeni tesis ettikleri/edecekleri fikriyle hareket ederler.
- Genellikle oldukça eklektik, çoğulcu ve bağdaştırıcı bir görünümüz arz ederler; inanç sistemlerinde farklı kaynaklardan gelen doktrinleri ve uygulamaları özgürce birleştirirler.
- Birçok insanın daha geleneksel dini kurumlar veya modern sekülerizm yoluyla tatmin edemediği belirli ihtiyaçları gidermek iddiasıyla ortaya çıkmışlardır.
- Yeni dini hareketler ile daha geniş toplum ve diğer dini yapılar arasındaki düşmanlık ve şüphe, hepsinin olmasa da bazı YDH’lerin, önemli özelliklerinden biridir. Bu, bir açıdan YDH’lerin hem giderek kalabalıklaşan bir “dini pazarda” net bir kimlik oluşturmalarının hem de güçlü bir benlik duygusunu sürdürmelerinin önemli bir yoludur. Bir anlamda “rakiplerin şeytanlaştırılması” söz konusudur.
- Çoğu zaman kendilerini aile ve diğer geleneksel sosyal kurumların yerine koymakta ve takipçilerinden mutlak bir sadakat ve bağlılık beklemektedirler.
- Faaliyetlerini geleneksel olmayan yollarla, genellikle çeşitli türlerde sosyal hareketler (atölyeler, eğitim merkezleri, aileler, komünler, meclisler, topluluklar, projeler, kutsal yerler) olarak düzenlerler.
- Organizasyonlarını tasavvur ettikleri geleceğin dünyasının mantığını modellemek için tasarlar.
- Geleneksel toplumdan bir dereceye kadar ayrılmalarına izin veren kuruluşlar tesis ederler.
Üyelik ve Kimlik
- Yeni dini hareketler, büyük oranda ilk nesil üyelerden oluşur. Bu nedenle üyelerinin çoğu gençlerdir.
- Katılımcılar, başlangıçta gruplarla çeşitli şekillerde (entelektüel, duygusal, mistik, deneysel) bağlantı kurarlar; üyelik, fedakarlık (sözlü, cinsel, deneme süresi gibi) ve taahhütler (emek, finans, sadakat, grup öncelikleri) gerektirir.
- Üyeleri için yeni roller (statüler, taahhütler, sorumluluklar) ve kimlikler (isimler, doğum tarihleri) yaratırlar.
- Üyelerini yeni norm ve kimliklerin empoze edildiği toplumsal bir öğrenme sürecine tabi tutarlar.
- Kısmen üyelerin inancını destekleyen kesinlik ve hakikat temelinde, ‘Biz’ (hareketin üyeleri) ve ‘Onlar’ (üye olmayanlar veya inanmayanlar) arasında her zaman keskin bir ayrım yapılır. Bu bağlamda, homojen olarak ‘iyi’ ve ‘tanrısal’ kendi ile ‘kötü’ öteki duygusu sürdürülür.
İnanç ve Pratikler
- Yeni dini hareketler, normal olarak daha dogmatik, kesin ve hem sorgulamaya hem de revizyona daha az açık bir “hakikat” düşüncesi benimserler.
- Birçoğunun ortak noktası her şeyi yaratan bir Tanrı’nın varlığını inkârdır.
- Neredeyse bütün yeni dini hareketlerin, içinde doğdukları ana dinin kutsal kitaplarına eş değer, hatta daha üstün saydıkları ayrı kutsal metinleri bulunmaktadır. Bazı hareketler ise halihazırda var olan literatürü kullanır.
- Çoğunda kıyametin yaklaştığı beklentisi hâkimdir. Nitekim söz konusu hareketlerin önemli bir kısmı dünyanın hızlı bir şekilde sona doğru yaklaştığını vurgulayarak kıyamet öncesi gerçekleşecek çeşitli senaryolar üzerine odaklanmaktadır.
- Halihazırda geldiği kabul edilen ya da geleceğine inanılan bir mesih anlayışı söz konusudur. Bu inanç doğrultusunda üyelerin, kötülüğün egemenliğinin ortadan kalktığı ve insanların bir daha acı, ıstırap, adaletsizlik ve zulüm görmeyeceği altın çağ nesli olarak yüceltildiği görülmektedir.
- Genelde kurtuluşun çok zor olduğuna ancak kendileri tarafından sunulan reçetelerin dünyevi ve uhrevi kurtuluşu garanti altına aldığına inanırlar.
- Kendi mitolojik sistemlerinin gerçekliğini gösteren ritüeller ortaya koyarlar.
- Bireyselcilik ve bireysel kutsallığın merkeze alındığı bir anlayış dikkatleri çekmektedir. Nitekim yeni dini hareketlerin çoğu, iç huzuru, ruhsal esenlik, tatmin edici deneyimler ve maddi başarı vaadiyle bireyleri cezbeder.
Sergiledikleri görünüm ve temel özellikleri dikkate alınarak yeni dini hareketler, bazı araştırmacılara ve konuya ilgi duyanlara göre samimi dini gruplar, öte yandan aile fertlerinden biri bu tür bir yapılanmaya katılan insanlar ve yelpazenin diğer kesiminde yer alan akademisyen ve araştırmacılara göre ise sapkın ve zararlı oluşumlar olarak nitelendirilmektedir. Bütün yeni dini hareketleri a priori olarak kötü ya da tam tersi bir şekilde faydalı şeklinde değerlendirmek elbette doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Nitekim hem sayılarının çokluğu hem de sahip oldukları ve sergiledikleri farklı özellikler buna imkan tanımamaktadır. Ancak ortaya çıkmaya başladıkları andan itibaren vergi, askeri hizmet, halk sağlığı, tıp, eğitim, çocuk bakımı, toprak kullanımı ve maddi kaynaklar hususunda hukuken yerleşik beklentileri karşılamada başarısız olmaları nedeniyle YDH’lerin başının çoğunlukla belaya girdiği bir vakıadır. Kaldı ki bu alanlardan herhangi birinde yerleşik düzenin dışına çıkılması, dolandırıcılığın ve güven sarsıcı niyetin kanıtı olarak kabul edildiğinden dünya çapında üne kavuşmuş yeni dini hareketlerin birçoğunun liderinin işledikleri ekonomik, ahlaki ve diğer bazı suçlar nedeniyle mahkum edildiklerini hatırlatmak gerekir.
Bütün bu hususlar insanların yeni dini hareketlere niçin ve hangi saiklerle katıldığı sorusunun cevabını daha önemli hale getirmektedir. Bu konudaki çalışmalarıyla tanınan John Lofland ve Rodney Stark, bazı gruplar üzerinde yaptıkları gözlemlere dayanarak şu yorumlarda bulunmuşlardır. Bireyler başlangıçta mevcut yaşamlarından memnun olmadıkları için dini arayışa yatkın olurlar. Bireyler, bu gerilime seküler terapiye girmek, yeni arkadaşlar edinmek veya yaşam tarzlarını değiştirmek gibi çeşitli şekillerde tepki verebilmektedirler. Bireyler, sorunu doğası gereği manevi olarak tanımlasalar da, “dini bir problem çözme perspektifi” benimserler. Sorunu dini terimlerle tanımladıktan sonra, mevcut dini bağlantılarından memnun kalmazlarsa muhtemelen dini arayışa girerler. Buna ek olarak, bireylerin kendi dünya görüşleri ile karşılaştıkları belirli bir grubun dünya görüşleri arasında kültürel bir bağlantı algılarlarsa, üye olacakları belirli bir grup belirlemeleri daha olası olmaktadır. Neticede konuya dair araştırmalar, insanların yeni dini hareketlere tıpkı diğer dinlere olduğu gibi, aynı gerekçelerle; yani yeni arkadaşlar edinme, tatmin edici bir inanç sistemi bulma isteği vb. saiklerle katıldıklarını göstermektedir.
Yeni dini hareketlerin önemli bir bölümünün dini kimliklerini bir kenara bırakarak sosyal ve kültürel organizasyonlar olarak faaliyet yürüttükleri ve böylelikle üye tabanlarını genişletmeye çalıştıkları anlaşılmaktadır. Nitekim söz konusu oluşumların birçoğunun başlangıçta potansiyel olarak kendileriyle ilgilenen insanlarla, onların ilgisini çekecek yoga dersleri, meditasyon seansları, halka açık konuşmalar, şifa dağıtma, kişisel gelişim vb. hizmetler sunarak temasa geçtiklerinin altını önemle çizmek gerekir. Öte yandan üye kazanmak için kullandıkları metotlar ve yürüttükleri faaliyetler dikkate alındığında, YDH’lerin en önemli metodunu aktif misyonerlik faaliyetlerinin oluşturduğu söylenebilir. Nitekim mevcut araştırmalar bir hareketin üye sayısının yürütülen misyonerlik faaliyetleri ile doğru orantılı olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla bu durumun farkında olarak Yehova’nın Şahitleri, Mormonlar ve Moon Tarikatı gibi bazı hareketler aktif misyonerlik faaliyetlerine büyük önem vermekte ve özel olarak yetiştirilen misyonerler ev ve işyerlerini kapı kapı dolaşarak ve caddelerde, sokaklarda, havaalanlarında, alışveriş merkezlerinde vb. kalabalık mekanlarda faaliyet yürüterek grubuna yeni üyeler kazandırmaya çalışmaktadır.
“Bu tür hareketler ve faaliyetlerine karşı ne yapılabilir ya da yapılmalıdır?” yanıt aranması gereken en önemli sorulardan biri olarak karşımızda durmaktadır. Elbette bu, böylesine sınırlı bir yazı kapsamında cevaplandırılamayacak derecede geniş kapsamlı ve ayrıca ele alınması gereken önemli bir meseledir. Bunu başka bir çalışmaya bırakarak, ancak önemli bir uyarıda bulunarak yazımızı noktalamak istiyoruz. Bir yeni dini hareket, James R. Lewis’in “erken uyarı işaretleri” olarak atıfta bulunduğu; i) hareketin kendisini yasaların üzerine koymaya istekli olması, ii) lider ya da lider kadrosunun kiminle evlenileceği ya da hangi okula gidileceği gibi kişisel hususlarda takipçilerinin yaşamlarına karar vermesi, iii) liderin üyelerin uyması gereken ancak kendisi ya da yakın çevresinin muaf olduğu kurallar ortaya koyması, iv) grubun diğer insanlara karşı fiziksel bir Armageddon’a hazırlanması, v) kamuoyunu yanıltıcı iddialarda bulunulması ve vi) grubun genellikle toplumdan izole ya da ayrı bir şekilde yaşam sürmesi şeklindeki altı özellikten bir veya birkaçını sergiliyorsa bu tür oluşumlara karşı mesafeli ve dikkatli olmak gerekmektedir.
Kaynakça
Horsfield, Peter. “New Religious Prosperity Movements and Their Social and Economic Implications”. Media, Communication and Democracy: Global and National Environments. Conference in Melbourne. 1-2 September 2011.
Lewis, James R. Cults. California: ABC Clio, 2005.
Lofland, John – Stark, Rodney. “Becoming a Word-Saver: A Theory of Conversion to a Deviant Perspective”. American Sociology Review 30/6 (1965), 862-875.
Özkan, Ali Rafet. Kıyamet Tarikatları. İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncılık, 2006.
Turan, Süleyman – Battal, Emine. “Giriş: Yeni Dini Hareketler”. YDH Ansiklopedisi. ed. Süleyman Turan – Emine Battal. 11-19. İstanbul: Okur Akademi, 2020.
Turan, Süleyman. Abusionem: Yeni Dini Hareketlerin İstismar Dünyası. İstanbul: Okur Akademi, 2. Baskı 2024.