Gazze’de Soykırım Yapılarak İnsanlık Katlediliyor!

Her gün bombalanan, yiyecek, içecek, barınma, sağlık imkânı ve elektrik gibi en temel insani ihtiyaçlar dahi olmadan küçücük alana sıkışan Gazzeliler Allah’a şükrederek şehit olmak istediklerini ve topraklarını asla terk etmeyeceklerini haykırıyor. Önümüzde iki fotoğraf var. Birisinin elinde dünyalık olarak silah, mühimmat her şey var, ancak inanç ve cesaret yok. Öbür tarafta ise dünyalık olarak ellerinde hiçbir şey yok.

Aslan BALCI

Gazeteci-Yazar

Birçok savaş bölgesinde bulundum. Nizami, gayrinizami ve şehir savaşlarını gördüm, mülteci ve göçmen kamplarını ziyaret ettim. Bebek katili İsrail’in Gazze ve Filistin topraklarında yapmış olduğu soykırım ve mezalim gibisini görmedim, duymadım. Dünyanın gözü önünde vahşice katliam yapılıyor. Yahudi Siyonist zibidiler ve çakma din adamları işgal edilmiş topraklarda ve dünyanın farklı yerlerinde işlenen soykırımı alkışlıyor ve dans ediyor. Böyle bir kepazelik, dindarlık(!) ve terbiyesizlik olamaz. Bölgede “Filistin sorunu” yoktur, “İsrail işgali ve sorunu” vardır. Ancak emperyalistler manipülasyonla İsrail sorununu Filistin sorununa dönüştürdüler.

7 Ekim Cumartesi Filistin’de Hamas ve İsrail arasında başlayan savaştan sonra doğru dürüst uyuyamıyor ve hayattan tat alamamaya başladım. Hüzün, kahir ve dehşet içerisinde yaşanan soykırımı gözlemlerken Siyonist Yahudiler, Masonlar, Yahudiliğe hizmet ederek kendine “Goyim” dedirten insan kılıklı yaratıkların savaş naralarını duyunca insanlığımdan utanmaya başladım.

Karadan, havadan ve denizden abluka altına alınan Gazze’de yaşananları basit bir dille “savaş” olarak adlandıramayız. Siyonist rejim resmen insanlık suçu işleyerek 21. yüzyılın soykırımını yapıyor. Bu vahşeti ve barbarlığı tek başına yapmıyor. Her zaman güvendiği ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Kanada ve diğer ekonomisi gelişmiş Avrupa ülkelerini arkasına alarak böyle bir katliama imza atabiliyor. Soykırımın dayanılmaz hal almasıyla Kanada bu şer gruptan ayrılmaya başladığını görüyoruz.  

Normalde İsrail ve Siyonist Yahudiler, tarih boyunca bulundukları toplumlarda istenmeyen, güvenilmeyen kişiler olduklarından dışlanmış bir topluluktur. Her zaman korkak ve sinsidirler. Tek başına asla bir eyleme kalkışmazlar. Tarih boyu zamanın güçlü olan devletlerinin eteklerine tutuşarak hayatta kalmayı başardılar. Şimdi de aynısını yapıyorlar. Dedelerimiz bu canilerin atalarını Hristiyanların zulmünden kurtarmıştı. Sonra bize de ihanet ettiler. Emperyalist devletleri şantaj ve ekonomik alanda ele geçiren Siyonist teröristler Filistin topraklarını işgal ederek yerli halka yaşam hakkı tanımıyor.

Kendilerinden başkasını düşünmeyen ve hatta tanrılarının bile sadece kendilerine ait olduğunu söyleyecek kadar bencil olan bu topluluk gittikçe radikalleşmeye başladı. Kendi Hahamlarının elleriyle değiştirdikleri Tevrat’ı oyuncak hale getirdiler. İyice zıvanadan çıkarak bebeklerin dahi katledilmesini öngören terörist ideolojiyi ise Telmud’dan alıyorlar. Hiçbir inanç ve felsefede “Tanrı”, “Bebekleri öldürün” gibi bir telkinde bulunmaz. Böyle telkinleri ancak terör örgütleri yapar.  Gazze ve Filistin topraklarında yapılan soykırımı terörist bir saldırı olarak değerlendirmeliyiz.

“El-Ehli hastanesini biz vurduk!”

Havadan, denizden ve karadan ablukaya alınan Gazze şeridine günlük ortalama bin tondan fazla ölümcül bombaları atan Tel Aviv rejimi hiçbir ahlaki ve insani değere önem vermiyor. Yaklaşık 2,3 milyon insanın suyunu, elektriğini ve yiyeceğini keserek ölüme terk etti. Dünya halkları ayağa kalktı ancak sözde süper güçler müsaade etmediği için açlıktan ölen bebeklere bir yudum süt ve su ulaştırılamıyor. Yemek yerken ve bir şeyler içerken kendimden utanıyorum. 

Dünyanın en büyük eksikliğinden birisi de tek kutuplu olması ve dirayetli liderlerin olmamasından dolayı sağlıklı kararlar alınmıyor. Birleşmiş Milletler (BM) ise sadece beş emperyalist ülkenin elinde oyuncak olduğundan dolayı dünyanın sıkıntıları bitmek bilmiyor. Dünyanın neresinde bir terör hareketi veya sorunlu bir alan varsa hepsinin arkasında bu emperyalist beş ülke vardır. Bunlar sorunu çözmez, aksine daha geniş alana yayılması için uğraş verir. Çünkü bu belalı ülkeler savaşan taraflara silah ve mühimmat satar, bölgenin madenlerini ve gelir kaynaklarını sömürürler. Bundan dolayı savaşın bitmesini istemezler.

Günümüzün sözde süper gücü olarak görünen ABD’nin başında bulunan garip olduğu kadar akıl sağlığı tartışılan Joe Biden koşarak soykırımcı katillerin ayağına gitti. Gitmeden önce “ülke olarak her yönüyle İsrail’in yanındayız” diye açıklama yaptı. Savaşın onuncu gününde Siyonist rejim korkunç bir katliama imza attı. Gazze’deki Protestan Hristiyanların idaresindeki El-Ehli Hastanesi’ne bombalı saldırıda bulundu. Saldırıda 471 sivil hunharca katledildi, 600’u ise yaralandı. Korkunç bir vahşet. Bebekler, yaşlılar, hastalar, hasta yakınları, sağlık çalışanları ve hatta etraftaki hayvanlar bile katledildi. Dünya’nın şahit olmadığı böyle bir vahşete ABD Başkanı ve idarecileri sebep oldu.

Hiçbir delil ve araştırma sonucu olmadan bunak Biden’in eline bir kâğıt tutuşturuldu. Biden, “Saldırıyı karşı taraf yaptı” diye öznesi belli olmayan ve ancak İsrail’i aklayan bir açıklamada bulundu. Oysa saldırı yapıldığında sözde Başbakan Binyamin Netanyahu’nun yakın adamlarından Hananya Naftali, El- Ehli Hastanesi’ni kendilerinin vurduğunu sosyal medyadan duyurmuştu. Bunun üzerine lanetli Yahudiler dünyanın farklı bölgelerinde kutlamalar yaptı.    

Siyonistler dışında dünyanın duyarlı insanlarından ciddi tepkiler gelmeye başlayınca Siyonist rejim her zaman yaptığı gibi yalan söylemeye ve medyayı yönlendirmeye kalktı. İlk önce saldırı kendileri tarafından değil, Gazze’deki İslami cihad tarafından yanlışlıkla vurulduğunu, akabinde ise Hamas’ın İzzettin el Kassam Tugayları tarafından işgal edilmiş topraklara attığı füze ile vurulduğunu iddia ettiler. Bilgisayar hilesiyle yapılan uyduruk görüntüler paylaştılar. Ancak dünya artık teknolojiyi çok iyi kullandığı için Siyonist rejimin yalanları anında çürütüldü.

Bunak Biden, Sunak ve Macron soykırımın ortaklarıdır.

Bunak Biden’den bir gün sonra İngiltere’nin Hint asıllı Başbakanı Rishi Sunak Tel Aviv’e gitti. Siyonist rejime ve bebek katili Netanyahu’ya destek verdiklerini sonuna kadar yanlarında olduklarını, bu savaşı kazanmalarını istediklerini bir kez daha ilan etti. Sunak adam yerine bile konulmadı. Cumhurbaşkanı Yitzak Hertzog’a sarılmak isteyen Sunak’ı eliyle engelledi. Netanyahu ise Sunak’ı eli cebinde dinledi. Yani bu adamı köle olarak gördüklerinden dolayı fazla laubali olmasına müsaade edilmedi. Ardından Fransa’nın zibidisi Emanuel Macron, İsrail’in ayağına gidip şaklabanlık yaptı. Soykırım işlenmesine rağmen bunların destek vermelerinin ana teması aslında dünyanın geri kalanına bir mesajdır. Çünkü bu emperyalistlerin ekseninde olan onlarca devlete “sakın ha Filistin’in yanında olmayın” mesajının verilmesidir.

ABD, Çin ve İngiltere’den sonra Fransa da Akdeniz’e uçak gemisi gönderecek. Rusya ise Karadeniz’den uçaklarla Akdeniz’i gözetliyor. Bunca askeri yığınak, ölümcül bombalar, uzaydan izlemeler, İHA ve SİHA’larla gözetlemeler topu topuna 365 km² olan Gazze için yapılıyor. Bunca sözde büyük güçlere karşı sadece bir siyasi parti olan İslami Direniş Hareketi, Hamas ve onun silahlı kanadı olan İzzettin el-Kassam Tugayları var. Yıllardan beri ambargo altında yaşayan, insanı ihtiyaçlarını dahi karşılamakta zorlanan bir avuç inanmış kişiye karşı dünyanın en büyük(!) devletleri bir araya geldi. Bunca güçlerine rağmen el yapımı Hamas’ın füzelerini engelleyemiyor, korkakça sığınaklara kaçıyorlar. Hemen her gün Gazze’den işgal edilmiş topraklara atılan füzelere korkak ve pısırık İsrailliler ağlayarak sığınaklara koşuyor. Ölüm korkusundan psikolojilerinin bozulduğu için ülkeyi terk edip başka yerlere kaçtıklarına şahit oluyoruz.

Her gün bombalanan, yiyecek, içecek, barınma, sağlık imkânı ve elektrik gibi en temel insani ihtiyaçlar dahi olmadan küçücük alana sıkışan Gazzeliler Allah’a şükrederek şehit olmak istediklerini ve topraklarını asla terk etmeyeceklerini haykırıyor. Önümüzde iki fotoğraf var. Birisinin elinde dünyalık olarak silah, mühimmat her şey var, ancak inanç ve cesaret yok. Öbür tarafta ise dünyalık olarak ellerinde hiçbir şey yok. Hatta yiyecek ve içecek suları bile olmamasına rağmen Allah’a olan imanları ve cesaretleri var. En büyük arzuları ise Allah için şehit olmak. İşte bu inanç ve iman karşısında bütün çakma süper güçler diz çökmek zorunda kalıyor.

Her ne kadar Gazze harabeye çevrilmiş olsa da bunca teknoloji ve maddi güce rağmen emperyalistler Hamas idaresine karşı yenilmiştir. Bu savaş, dünya tarihinde yeni bir sayfa açacaktır. Bu az ama inanmış küçük bir topluluğun, büyük ama inançsız ve korkak bir topluluğa nasıl galebe çaldıklarının destanıdır. 7 Ekim 2023 tarihi Siyonist rejimin ve onun dostlarının topyekûn yenilmesi olarak anılacaktır. Tel Aviv idaresi Gazze’ye yönelik kullandığı orantısız, yasaklanmış Beyaz Fosfor bombası, yıkıcı ve ölümcül güç karşısında bir avuç mücahidi yenemedikleri yazılacaktır.

İsrail kendini “Tanrının biricik oğlu(!)” ve asla yenilemez olarak gösteriyordu. Dünyanın en kanlı istihbarat örgütü Mossad ile iç istihbarat örgütü Şin Bet efsanesi çöpe atıldı. Her birinin birer kâğıttan kaplan oldukları göründü. Tanrı’nın çocukları ve koruması altında olmadıkları ortaya çıktı.    

ABD ve İsrail kara hareketinden çekiniyor.

İşgalci İsrail savaşın başladığı 7 Ekim’den beri Gazze’ye kara harekatı başlatacağını duyurdu. Bunun için binlerce tank ve 300 binden fazla yedek askeri sınıra yerleştirdi. Televizyonlardan her gün çapulcu silahlı birliklerin hareketlerini izleyip duruyoruz. Ancak Gazze’ye girmeye bir türlü cesaret edemiyorlar. Hamas gözdağı vererek Siyonistleri Gazze’deki “metro” ismini verdikleri yeraltı tünellerinde beklediklerini duyurarak düşmanın moralinin bozulmasına neden oldu. Bölgeye ABD askerleriyle birlikte onlarca devletin istihbarat ve özel donanımlı askerlerinin yerleştiğini biliyoruz. Hepsi tünellerden ve meskûn mahalde savaşmaktan dolayı büyük kayıplar verileceğinden çekiniyor. Kimse Hamas’ın kabiliyetini test etmek istemiyor.  Kara hareketinde yaşanacak sivil kayıplar İsrail ve Batı karşıtlığını daha da artıracağı tahmin ediliyor. Zaten bazı devletler Siyonist rejime verdiği desteği çekmek üzere.

Ancak görünen o ki, barbar İsrail ilk önce Kuzey Gazze’yi tamamen havadan vuracak. Bölgede sivil halkın çıkması için akıllara ziyan bir beyanat yayımladı. Bu duyurudan sonra Kuzey Gazze’de bulunan bütün siviller terörist olarak kabul edilecek. Böyle aptalca ve hukuk dışı bir karar olur mu? Filistinliler kendi topraklarında “terörist” olarak ilan ediliyor sözde koca ülkeler de İsrail’in bu aptalca kararına “arkandayız” diye destek çıkıyor. Gerçekten dünyanın çivisi yerinden çıktı.

Bölgenin yerleşim birimlerini, alt ve üst yapıyı yıktıktan sonra korkak Siyonist birlikleri bölgeye girerek petrol ve doğalgazın olduğu sahil şeridini blok bariyerlerle ayırarak ilk etapta Gazze’nin kuzeyi işgal edilecek. Daha sonra bu işgal hareketi Han Yunus’a kadar ilerleyecek. Yaklaşık 2,3 milyon Gazzeliyi Refah sınır kapısına ve Mısır’ın el Arış çölüne sürmek istiyor. Böyle şeytani planları olduğunu sözde istihbarat bakanları duyurdu. 

İşgal edilmiş topraklardan Gazze sınırına sevk ettiği askeri araçların bir kısmında blok bariyer olduğunu görünce kısa aralıklarla Gazze’yi ayırarak halkı sindirebileceğini ve masum Filistinlilerin elinde bulunan 20 milyar m³ değerindeki doğalgaz ile petrol sahalarını alabileceklerini sanıyorlar. Şimdiye kadar yanıldıkları gibi bundan sonra da yanılacaklar. O topraklar Yahudi çapulcularının mezarı olacak. Dünyanın farklı bölgelerinden toplayarak getirdiği katil, hırsız, tecavüzcü ve ahlaksız çapulcular Filistinlilerin binlerce yıllık atalarının topraklarını asla ellerinden alamayacak. Çünkü Filistinli ölümden, zulümden veya barbar Siyonistlerin işkencelerinden korkmuyor. Aksine elindeki taşla koca tanka kafa tutan küçücük çocukların azmi var oldukça hiçbir korkak çapulcu Yahudi buralara hâkim olamayacak.

ABD’den şehir savaşında uzman üç yıldızlı beş general ile birlikte iki bin deniz piyadesinin Tel Aviv’e geldiği ve birlikte ortak plan üzerinde çalıştıkları için kara harekatı bir müddet askıya alındı. İngiltere, Fransa ve diğer emperyalist ülkelerden de özel birliklerin gizlice operasyona katılacağı tahmin ediliyor. Her ne kadar işgal güçleri “operasyona ABD birlikleriyle hazırlanıyoruz” diyorsa da bu inandırıcı değil. Ancak Hamas bu askerlerden esir alırsa işte o zaman söz konusu ülkelerin hükümetleri zor duruma düşecek, belki de başkanlar koltuğundan olacak.  

Özgürlük savaşçılarını tünellerde zehirli gazla katledecekler.

Kara hareketi yapıp, sahil şeridini ayırdıktan sonra ABD ve diğer emperyalistlerin askerleriyle birlikte Kassam Tugayları’nın tünellerini arayıp imha etmeye çalışacaklar. Bu esnada eğer tünellere ulaşmayı başarırlarsa esas soykırım ve katliam o zaman yapılacak. Tünellere ölümcül ve yasak olan zehirli gazları basacaklar. İçeride bulunan özgürlük savaşçıları şehit edilecek. Akabinde de geride delil bırakmamak için denizden alacağı suları tünellere basarak çökmelerine sebebiyet verecekler. En önemlisi attıkları zehirli gazın delillerini ortadan kaldıracaklar. İsrail ve suç ortağı ABD, İngiltere ve diğer şeref yoksunu köleler böyle bir katliama göz yumacaklar ve olayı örtbas edecekler.   

Durmadan havadan gözetleme yapıyorlar. Hamaslı savaşçıların yerleri ve atış yaptığı rampaların yerlerini bulmaya çalışıyorlar. Şimdiye kadar bunca çaba ve sözde “uzman” ekiple istedikleri sonuca ulaşamadılar. Savaşın 16’ncı gününde Siyonist birlikler Han Yunus tarafından sızmaya çalıştı. İki buldozer, bir tank Hamas tarafından imha edilerek geri çekildiler. Daha sonraki günlerde kısa ve dar alanlarda Gazze’ye sızıp çatışmalar devam etti. Ancak barbarlar mukavemeti görünce kaçtı. Daha önceden beri yaptığı gibi sivil ve Müslüman kılığına girerek halkın arasına karışmaya başladılar. Yaralı numarası yaparak istihbarat toplayıp ölüm merkezlerine iletiyorlar. Küçücük bir alanda dahi başarısız olunca hile ve hurdaya başvuruyor. Delikanlı gibi ortaya çıkıp savaşacak bir düşman yerine, sivil, yaralı kadın veya yaşlı numarası yaparak kahpece davranıyor. İsrail mert değil namerttir.           

7 Ekim’de İsrail efsanesi yerle bir oldu. Ayaklarında terliklerle aldıkları kısa eğitimle elli hafız paramotora binerek Siyonistlerin aşılamaz dedikleri sahte sınırları aşarak, havadan süzülerek işgal edilmiş topraklara indi. Önceden tespit edilen karakollar, kontrol noktaları, demir kubbe kuleleri, çakma ordunun generalleri, hareket ve istihbarat merkezleri ele geçirildi. Sinyal kesici Jammerlerle İsrail ordusunun iletişimi kesildi. Bu sayede milyarlarca dolar harcadıkları elektrikli ve sensörlü teller kesilerek binlerce özgürlük savaşçısı işgal edilmiş topraklara girdi. İlk öncü ekip yiğitçe çarpıştı. Bir kısmı şehit oldu. Bir kısmı ise hala içeride kalarak gerektiği zaman harekete geçeceği zamanı beklemektedir. Hamas ve diğer direniş grupları yüzlerce Siyonisti esir alarak Gazze’ye getirdi.

Esirlere İslam’ı ölçülere göre muamele edildi. Ancak İsrail medyayı kullanarak yalan haber ve dünyadaki etki ajanları vasıtasıyla kurgulanan yalan görüntüler yayılmaya başlandı. İlk önce genç bir kız yarı çıplak olarak teşhir edilirken yayın yapıldı. Kısa zaman sonra Hamas, söz konusu kızın bir müzik festivalinden alındığını ve üzerinde elbise olmadığına dair gerçek video görüntülerini yayınladı. Ayrıca o kız yaralandığı için hemen hastanede tedaviye alındı.

Ardından 40 çocuğun kafasının kesildiği yalanı yayıldı. Bunak Biden de “ben de gördüm, 40 çocuğunun kafasını kestiler” diyerek yalana destek oldu. Yine kısa zaman içerisinde bu haberin de yalan olduğu böyle bir olayın olmadığı ve Hamaslı savaşçıların esir çocuklarla oyun oynadıkları ve onlara yiyecekler verdiğine dair görüntü yayınladılar. Savaşın 17. gününde serbest bıraktığı iki kadına kahve ikram ettikleri, daha sonra da kadın ayrılırken askere “Selam” diyerek veda ettiği görüldü.

Siyonistlerin onlarca yalana karşı Hamas aslanca mücadele etmeye çalışıyor. Onlarsa dünyanın farklı bölgelerinde durmadan sosyal medya platformlarında yalan içerik hazırlayıp yayınlıyor. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de kamuoyuna doğru ve gerçek haberleri ulaştırmak için çalışan gençler var. Bu yiğitler “@paramotornewss” adı altında sosyal medya mecralarında durmadan doğru ve güvenilir haber yaymaya devam ediyor.    

Hamas’ın cesurca hamlesi İsrail’in karizmasını çizdi.

1967’den beri bölgeye ve dünyaya lanse edilmeye çalışılan bir konu vardı. Onlara göre İsrail ordusu Tanrı tarafından korunuyor(!) ve asla yenilemezdi. Ancak karnı aç, ayağındaki terliklerle bu algıyı yok eden bir avuç yiğit, dünya savaş tarihinde yeni bir sayfa açtı. Söz konusu ordunun ne kadar korkak ve beceriksiz olduğu tüm dünya tarafından göründü. Bu durum aslında ezilmiş halklara bir umut ve meşale oldu. İsrail’in dokunulmaz olmadığını herkes gördü. Köle yerine konulan uluslar teker teker ABD, İsrail ve Siyonistlere kafa tutmaya başladı.

Başta ABD olmak üzere Avrupa ve dünyanın birçok ülkesinde devletler zoraki bebek katili İsrail’in yanında yer aldı. Ancak halklar sokak ve caddelerde ellerinde Filistin bayraklarıyla İsrail’i telin ve masum sivil halka destek vermeye başladı. Dünya halklarının yanında Türkiye gibi bazı ülkelerin yoğun baskı ve çabasıyla saldırıların 15. gününde Mısır’ın Refah sınır kapısından 20 tır da olsa kısıtlı insani yardım malzemesi sokulabildi. 2,3 milyonluk halk için 20 tır hiçbir şeydir. Ancak bu yardımlar sayesinde belki de birkaç masumun hayatı kurtuldu. Yardımlar çok kısıtlı da olsa devam ediyor. En önemlisi yakıt olmadığı için onlarca hastane çalışamaz duruma geldi. Koca dünya birkaç çapulcu itiraz ediyor diye yakıt tankerleri Gazze’ye giremediği için hastanelerdeki binlerce masum sivil hayatını kaybediyor. Bu çaresizlik bizi kahrediyor. 

Türkiye, Mısır ile tam zamanında normalleşme sürecine girdi. Bu sayede diktatör ve Muhammed Mursi’nin katili olan Abdulfettah es-Sisi idaresiyle yakın irtibat kuruldu. Daha ilk günlerde askeri kargo uçaklarıyla yardım malzemesi, akabinde sağlık bakanlığı sahra hastanesi kurmak için tüm ekipmanları el Ariş Havalimanı’na gönderdi. Yardım malzemelerinin Gazze’ye girmesi için BM’yi harekete geçirmeye çalıştı. Katar, Kolombiya ve bazı Latin Amerika ülkelerinin de yakın gayretleriyle BM Genel Sekreteri Antonio Guterres Refah Sınır kapısına getirilip orada basın açıklaması yaptırıldı.

ABD ve emperyalist zalimler zorla da olsa kapının açılmasını sağlayıp az miktardaki yardımın Gazze’ye girmesi sağlandı. Ne yazık ki bu bile bir kazanım olarak değerlendiriliyor. Çünkü bölgeye en ölümcül ve gaddar canavarlar sevk edildi. Hepsi bir avuç aptal soytarı ve uçuk mitolojilerinin gerçekleşmesi için sorgusuzca itaat ediyor. İsrail’i koruyanların geneline yakını Hristiyan. Oysa barbar rejim 2 bin yıllık tarihi kiliseyi ve içerisindeki yüzlerce Hristiyan’ı da katletti.  Tarihi kilisenin yıkılmasına en çok Müslümanlar üzüldü. El Ehli Protestan Hastanesi’nin vurulmasını da yine Müslümanlar telin etti. Papa dahil olmak üzere hepsi barbar İsrail’in yanında yer aldı. Papa da kendi inancını ve dindaşını sattı.    

Türkiye daha ilk günden itibaren şiddetin durması, tarafların ateşkes ilan etmesi ve iki devletli çözümün derhal yürürlüğe girmesi için itidal çağrısında bulundu. Yine aynı günlerde başını ABD ve emperyalistlerinin çektiği Batı ülkeleri bombaların ve en ölümcül silahların Filistinlilerin başına atılması, çocuklarının, bebeklerinin kundaklarda öldürülmesi gerektiğine yönelik açıklamalarda bulundular. Bir tarafta barış ve adalet istenirken, çapulcu, yozlaşmış Batı’da ise savaş boruları çalınmaya başladı. Bu aslında iki medeniyeti gösteriyor. Batı tarihi boyunca hiçbir zaman medeni ve adil olmamıştır. Bütün serveti doğulu zengin ülkelerinin çalınmasıyla elde edildi.

Avrupa devletleri İsrail’i halkları ise Filistinlilerin yanında

İsveç de sözüm ona “fikir hürriyeti” adı altında İslam’a, Müslümanlara ve Kur’an-ı Kerim’i yakma dahil türlü hakaretleri savundu durdu. Aynı İsveç devleti bu kez Filistin’i savunan hatta Filistin bayrağıyla gösteri yapanların vatandaşlıklarının düşürülmesi ve ülkeden kovulmaları gerektiği yönünde çirkin maskelerini ortaya çıkardı. Sadece Filistin bayrağı açtı diye bir insan hangi akıl ve hangi hukuk maddesine göre yargılanabilir? Dünyada, resmi devlet olan Filistin bayrağının açılmasını suç sayan hiçbir anayasa maddesi yoktur. Hatta işgal altındaki İsrail’de bile Filistin bayrağı açılıyor, Avrupa’da açılamıyor. Bu aptalca yasağı getirenler sözde demokrat.

Avrupa’nın hemen her ülkesinde aynı faşist ve nazi kafasıyla İsrail’i telin mitingleri ve Filistin lehine slogan atmak yasaklandı. İşin garip tarafı bu aptal mankafalılar yaptıklarını “demokrasi” ve “insan hakları” için yaptıklarını iddia ediyor. Böyle aptalca bir insan hakkı olur mu, bebekler ölmesin, camiler, kiliseler vurulmasın, halk açlıkla ve susuzlukla cezalandırılmasın diyenlerin neresi insan haklarına aykırı?  

Bir de bu dünyada yaşayıp yaşamadıkları pek belli olmayan Arap dünyası var. Onların kralları, sultanları ve diktatörleri kendi halkına karşı aslan kesilirken yabancılara ve özellikle emperyalistlere karşı ise süt dökmüş kedi gibiler. Bir de Filistin devletinin başkanı var. Adı Mahmut Abbas. Bu zavallı kendi halkını dahi savunamayacak derecede köle ruhludur. Ürdün Kralı Abdullah ise Aksa’nın koruyucusu. Ancak soykırımcı İsrail, hemen her gün Mescidi Aksa’ya baskın düzenliyor, bu kralcık kalkıp Siyonist soytarılara tek kelime dahi söyleyemiyor. Katar, nispeten Cezayir ve son zamanlarda delikanlı tavırlar sergileyen Libya liderleri dışında Arap aleminde soykırımcı İsrail’e söz söyleyebilecek veya söylese de ciddiye alınacak hiçbir devlet ve lider yoktur.

Mısır, Suudi Arabistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri’nin envanterinde bulunan silah ve mühimmat onlarca Avrupa ülkesinin elinde yoktur. Peki, bu silahları ne zaman ve kime karşı kullanacaklar? Söze sıra geldiğinde en büyük düşman İsrail’e karşı kullanılacak. Ancak bu doğru değildir. Barbar, bebek katiline tek bir mermi dahi sıkamazlar. Bu silahlar kendi halkları üzerine kullanmak için alınmıştır. Sisi’nin kendi halkını katlettiği gibi diğerleri de acımadan Müslümanları öldürürler ama kafir efendilerine(!) asla karşı çıkamazlar.

İran ise yıllardan beri Filistin ve Kudüs şovu yapar. Arap devletleri gibi o da konuşmaktan öteye geçmeden bir eylem yapmaz. Devamlı tehdit edip durur. Ancak icraatını gören olmamıştır. Bu olayda da öyle oldu. Hamas’ın hamisi gibi görünmeye çalışan İran, kendini bu savaşın dışında tutmaya çalışıyor. İran’dan kimse gözü kapalı savaşa girmesini istemiyor. Yardım etmeyeceksen barı süs ve şov yapma! İnsanların umutlarını boşa çıkarma.

Arap devletleri neden pısırık ve sessiz?

Fiyaskoyla sonuçlanan ve kapanış bildirisi dahi çıkarılamayan Kahire’deki Barış Zirvesi’nde Arap Birliği Genel Sekreteri sıfatını taşıyan Ahmet Ebu Gayt denilen zavallı, kendi ülkesini işgalcilere karşı koruyan Filistinli özgürlük savaşçılarını utanmadan “terörist” olarak tanımladı. Böyle bir adamın başkanlık ettiği Arap Birliği’nden hiçbir numara olmaz. Bunlar yalandan otururlar hararetli ve hamasi konuşmalar yaparlar. Sonunda da “kınıyoruz” bazen de “şiddetle kınıyoruz” diye açıklama yaparak dağılırlar. Bu kez onu dahi yapamadılar. İsrail’de bunların kafasına vurarak elindekileri alır. Bundan dolayı Arap ülkelerinden hiçbir beklentimiz yoktur. Eğer Türkiye buralara garantör olarak girerse o zaman bölgeye gerçek anlamda güven ve huzur ortamı gelebilir. 

Aslında Mısır gerçek anlamda bir lidere sahip olmuş olsa bugün Gazze ve Filistin durumu bu halde olmaz. Emperyalistler bunu bildiği için Mısır’ı her zaman baskı altında tutarak kalkınmasını istemiyor ve askerler devamlı darbe yaparak sivil ve yerli liderlerin politika yapmasının önüne geçiyorlar.

Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve diğer bölge ülkelerine çağrıda bulunuyor “Filistin için garantör olalım, askerlerimizi bölgeye yerleştirip kutsal yerlerimizi ve kardeşlerimizi biz koruyalım” diyor. Bu aslında hem bölge hem de Filistin için çok önemli bir çıkış yoludur. Ancak bu liderler kendi koltukları ellerinden çıkacak diye korktukları için Türkiye’nin böyle bir teklifini asla duymak istemiyorlar. Bunun için bu ülkeler Türkiye’nin aleyhine konuşarak kendilerini haklı çıkarmaya çalışacak kadar zavallı duruma düşüyorlar.        

Üzülerek ifade etmeliyim ki yaşadığımız dünyanın birçok yerinde haklıların değil güçlülerin sözünün geçtiği bir hal almaya başladı. Oysa esas olan haklının hakkının savunulmasıdır. Delikanlılık, erdemlilik ve centilmenlik bunu icap ettirir. Zaten devletlere bakıyorsun hemen hepsi Siyonistlerin kölesi durumundalar. Yasaklara rağmen halklar her ortamda korkmadan masum Filistin halkının yanında. Bütün dünya halkları birleşti Gazze’deki soykırımın durması için adeta tek bir vücut oldu. Hiçbir yer de İsrail’i savunan bir miting veya yürüyüş olmadı. Dünya hakları İsrail ve şeref yoksunu ortaklarını suçlu buluyor, Filistin halkını ise mazlum ve hakkını savunan özgürlük savaşçısı olarak görüyor. Menfaat ve çıkar çevreleri ise küçük bir kırıntı elde etmek için katil ve soykırımcı soytarıların yanında durarak büyük hata yapıyorlar.

Siyonistler özellikle sivilleri katlediyor.

Siyonist rejim, özellikle sivil ve savunmasız halkı katlediyor. Çakma Yahudi din adamları bebeklerin katledilmesi için durmadan açıklama yapıp duruyor. Bu kavim tarihte peygamberleri, en masum olan bebekleri hunharca katlettikleri için farklı nedenlerle Allah tarafından lanetlenmiştir. Yeryüzünde Yahudilerden başka lanetli bir kavim yoktur.           

Gazze’yi eşi benzeri görülmemiş şekilde bombalayan işgal rejimi halkın suyunu, elektriğini ve gıda tedarik yollarını keserek yoğun sivil ölümlerine yol açtığı için tüm yöneticiler ve emperyalist ortakları savaş suçu işliyor. Sivil halkı korkutarak yerinden ediyor ve güney Gazze’ye gitmeleri için zorluyor. Bebek katiline kanarak kuzey Gazze’yi terk eden sivil konvoyun üzerine bomba atarak yaklaşık 80 kişinin ölümüne sebebiyet verdi. Dünya devletleri buna da sessiz kaldı. Hastaneleri, okulları, kilise ve camilerle birlikte sadece sivillerin yaşadığı binaları vurdu, yüzlerce masum katledildi söz konusu emperyalistler yine de İsrail tarafını tuttu. 

BM’nin okulları, çalışanları ve kurumları zalim barbar İsrail tarafından bombalandı. Onlarca çalışanı öldürüldü. BM bildiğimiz ayni BM. Gözü var görmez, dili var hakikati konuşmaz! BM görevini yapamaz haldedir. Derhal yeniden bir BM tesis edilmeli ve emperyalistlerin ellerinden kurtarılmalıdır. 5 bine yaklaşan şehit ve 20 bine yakın yaralı olmasına rağmen BM hâlâ sessiz….     

Türkiye’nin teklif ettiği garantörlük konusu derhal tesis edilip en yakın zamanda Filistin topraklarına İslam orduları konuşlandırılmalıdır. Bu arada başkenti Kudüs olan egemen ve bağımsız Filistin Devleti kurulmalı. Mahmut Abbas gibi Batı’nın ve İsrail’in kuklası olan kişilere bir daha Filistin davasının başına geçme fırsatı verilmemelidir. Eğer Türkiye bölgede garantör olursa burada akan kan durma noktasına gelir. Adil seçimler yapılır. Bu aynı zamanda işgalci İsrail’in bile işine yarar. Haksız yere gasp ettiği yerlerde güven içerisinde yaşamalarının önü açılır.

Dünyayı kaosa sokmak isteyen, “Tanrıyı kıyamete zorlamaya” çalışan akılsızlarla emperyalistler bölgede barış ve sulhun olmasını istemez. İran dahil bunlar kandan ve savaştan nemalandıkları için gerçek anlamda barıştan hoşlanmazlar. Türkiye bölgede gerçek anlamda barış istiyor. Çocuklar ve bebekler ölmesin diye mücadele veriyor. Bizler dağların, taşların dile geleceği güne inanıyoruz. Bundan dolayı emperyalistler istese de istemese de yakın gelecekte bölgede barış ve huzur ortamı oluşacak.