BM kararları mucibince İsrail işgali altındaki Doğu Kudüs’teki Şeyh Cerrah Mahallesi’nde uzun süredir tırmanan gerginliğin çatışmalara dönüşmesi son Filistin – İsrail çatışmalarını tetiklese de, kurulduğundan bu yana Siyonist İsrail’in Filistin toprakları üzerinde dur durak bilmeyen Yahudileştirme planlarıdır asıl sorun. Bu çatışmalar ilk değildi, ateşkes anlaşmasından sonra son da olmayacaktır.
Mahmut OSMANOĞLU

Kudüs bir Gordion Düğümüdür, onu çözecek olan günün birinde üzerine inecek bir kılıç darbesidir.
BM kararları mucibince İsrail işgali altındaki Doğu Kudüs’teki Şeyh Cerrah Mahallesi’nde uzun süredir tırmanan gerginliğin çatışmalara dönüşmesi son Filistin – İsrail çatışmalarını tetiklese de, kurulduğundan bu yana Siyonist İsrail’in Filistin toprakları üzerinde dur durak bilmeyen Yahudileştirme planlarıdır asıl sorun. Bu çatışmalar ilk değildi, ateşkes anlaşmasından sonra son da olmayacaktır.
Önceki çatışmalarda, İsrail’in hesaplaşması daha çok Gazze’deki “Direniş” ile olsa da, son gerginlikte üç tür Filistinli gündeme geldi:
- 48 Arapları olarak bilinen ve İsrail topraklarında yaşayan Filistinliler.
- Filistin devletinin Batı Yakası olarak bilinen bölümünde kısmi İsrail işgali ve tam kontrolü altında yaşayan Filistinliler.
- Filistin devletinin Gazze Şeridinde yaşayan Filistinliler.
Gazze’deki durum Filistin’in diğer bölümlerine göre farklılık gösterse de İsrail’e çoğu zaman eşlik eden Mısır kuşatması ile ( Mısır, Gazze’nin Mısır üzerinden dünyaya açılan Refah kapısını çoğu zaman iki taraflı olarak kapalı tutuyor, açarsa da birkaç günlük kısa müddetlerle açıyor.) Gazze kara, hava ve denizden 2007’den beri şiddetli bir abluka altında ve adeta açık bir hapishaneye çevrilmiş durumdadır.
Kudüs’ün adeta kilit noktası olarak bilinen Şeyh Cerrah Mahallesi’nin yerleşimcilere peşkeş çekilmesi ve bağlantılı olarak Mescid-i Aksa’da namaz kılanlara İsrail polisi ve yerleşimcilerin saldırılarının son gerginlik ve çatışmaları tetiklediğini söylemiştik.
İsrail polisinin Mescidi Aksa baskını Gazze’den önce uyarı sonra karşılık buldu. Ardından, kontrollü savaş olarak niteleyebileceğimiz çatışmalar başladı.
Filistinlilerle İsrail arasındaki husumet her iki tarafı da her an bir şeyler olacakmış gibi teyakkuzda ve hazırlıklı tuttuğu ve her bir taraf bir sonraki gerginlik ve çatışmaya hasmının imkân ve kabiliyetlerine karşılık verme hazırlığına ittiği için, yenilikler ve sürprizleri ancak yeni çatışmalarda gözlemleyebiliyoruz.
Bu son savaşta da öyle oldu.
İsrail kurulduğundan bu tarafa süren ve kısa, orta ve uzun erimde de aynı şekilde devam etmesi beklenen bu çekişmede bir güç dengesinden söz etmek mümkün değil. İsrail askeri güç ve potansiyel noktasında ( Nükleer müphemlik politikası gütmesi ve nükleer silahlara da sahip olduğu kanaatini de unutmadan) hem elindeki ateş gücü ve hem de kendisini kayıtsız şartsız destekleyen büyük uluslararası güçlerin kendisini ateş gücü olarak Filistin ve bölge ülkelerinden birkaç tık ileride tutma politikaları nedeniyle açık ara öndedir.
Ancak, Filistin tarafının özellikle de Gazze’deki direniş gruplarının, başından beri ölüme meydan okuyan cesur insan unsuruna teknolojik unsurları da katmaya başladığını gözlemliyoruz bu ve bundan bir önceki çatışmada.
Şeyh Cerrah kıvılcımının ateşlediği çatışmaların bu seferki en önemli özelliği yukarıda saydığımız üç tür Filistinlinin de İsrail’e karşı ayağa kalkmasıdır. Saldıran İsrail polisi ve ordusuna karşı, yeni bir intifadayı andırırcasına, işgal ve kontrol altındaki Filistinlilerin simgesi taş, Gazze direnişinin simgesi füzeler aynı anda yağdı. 48 Arapları dâhil Filistinlilerin hepsi birden ayağa kalktı. Filistin sahasında değişik statüdeki Filistinlilerin hep birden ayağa kalkması şüphesiz İsrail aleyhine önemli bir gelişme idi. Bunu, bir sürü istihbarat kurumu ile adeta sinek uçurtmayan, İsrail dâhil kimse beklemiyordu.
Çatışmalarda Gazze “Direnişi”nin füze kabiliyetlerini nitelik ve nicelik olarak daha da geliştirdiği ortaya çıktı. Dünyanın en gelişmiş hava savunma sistemlerinden bir olan “Çelik Kubbe”yi “Direniş “in iyi çalışmış olduğu anlaşıldı. Önceki çatışmalarda da fire veren “Çelik Kubbe” bu sefer fena şekilde delik deşik oldu. Gazze’deki direniş grupları İsrail’de istedikleri noktayı vurabileceklerini ispat ettiler.
Bu sınırlı savaşın başka bir sürprizi de “Direniş“in kullanıma soktuğu kamikaze dronları oldu. Etkisini muhtemelen toz duman yatıştığında görebileceğiz.
Savaş devam etse, belki de, “Direniş” komutanlarının sözünü ettiği başka sürprizlerle de karşılaşacaktı İsrail.
Filistinliler kendilerini savunmada öldürülmek dâhil ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Bebekler, çocuklar (Filistin Sağlık Bakanlığı 23 Mayıs 2021 verilerine göre 66 çocuk ve 39 kadın dâhil 248 ölü, 1948 yaralı) acımasızca İsrail güçleri tarafından öldürüldü ama her zamanki gibi, egemen ve İsrailsever uluslararası medya tarafından karartma ve dezenformasyona maruz kaldılar: En basit örneğiyle, İsrailliler “öldürüldü” Filistinliler “öldü”.
İsrail’in Gazze’deki kendi bürolarını vurmasına bile tepki vermekte kontrollü idi Uluslararası medya.
Neyse ki pro–İsrail uluslararası medyaya karşı Anadolu Ajansı, TRT, El Cezire gibi haber kaynakları, canları pahasına, ellerinden geldiğince sahadan gerçekleri tüm dünyaya yansıtmaya gayret ettiler.
Batı zaten İsrailci ve tepki de verse İsrail lehine verir ama Müslüman dünyadan da fazla ses çıkmadı. Türkiye gibi cumhurbaşkanından, diplomasisine, halkına, ajansına ve sporcularına kadar ayağa kalkan ülkeler dışında tepkiler sınırlı kaldı. Tüm bu duyarsızlıklara rağmen neticede Filistin direnişi kendisini tüm dünyaya dayattı.
Bu, son Filistin – İsrail çatışmasının bölge ve dünya açısından bazı önemli sonuçları olmuştur.
En önemli neticelerden birisi mikro bazda, İsrail ve işgal altındaki bölgeler dâhil, Filistin direnişinin tüm Filistin’de yayılmasıdır. Makro bazda da Filistin meselesinin, İsrail’in konuyu Filistin içerisinde tutma çabalarına rağmen, yeniden uluslararası platforma taşınmasıdır.
Trump yönetimi döneminde başlatılan İsrail ile Arap ve Müslüman ülkeler arasında geliştirilmeye çalışılan sözde “normalleşme” çabaları en azından akamete uğrayacaktır. İlişkilerini normalleştiren ve gizli – açık kuyrukta olan Müslüman ülkeler bunu halklarına anlatmakta zorlanacaklardır.
Gazze direnişi İsrail’e karşı hatırı sayılır ve acıtacak bir güce ulaştığını tüm dünyaya göstermiştir.
Yoğun bir şekilde şahitlik ettiğimiz son Filistin – İsrail savaşı tarihsel çekişme ve husumetin son halkasını oluşturmaktadır ama Müslümanlar açısından günün birinde onu çözmek üzere üzerine inecek bir kılıç darbesine kadar devam edecektir.