Zeynep’in annesi ve kız kardeşleriyle beraber Müslüman olduğu gelen rivayetlerden anlaşılmaktadır. Zeynep de diğer Müslüman kadınlar gibi İslâm’ın yayılması için gayret göstermiş, babasına yardım etmeye çalışmıştır.
Rıza SAVAŞ
Prof. Dr., Dokuz Eylül Üni. İlahiyat Fak. Emekli Öğretim Üyesi

Farklı açıklamalar varsa da Zeynep kelimesinin “Zeynü Eb/Baba süsü veya Babasının Süsü” kelimelerinin birleşmesinden oluştuğu görüşü kabul edilebilir.
Hz. Peygamber’in Hz. Hatice ile yaklaşık 594 yılında evlendiği ve 595 yılında ilk çocuğu Kasım’ın doğduğu bundan sonra da Zeyneb’in 596 yılında dünyaya geldiği kabul edilebilir. Teyzesi Hale’nin oğlu Ebülas ile on dört yaşları civarında Hz. Peygamber’in ilk vahyi almasından evvel evlendiği rivayet edilmiştir. Zeynep’in bu evlilikten Ali ve Ümâme adlı iki çocuğu oldu.
Zeynep’in annesi ve kız kardeşleriyle beraber Müslüman olduğu gelen rivayetlerden anlaşılmaktadır. Zeynep de diğer Müslüman kadınlar gibi İslâm’ın yayılması için gayret göstermiş, babasına yardım etmeye çalışmıştır. Mekke’de İslâm’ı tebliğ ederken müşrikler tarafından eziyetlere maruz kalan babasının yanında olmuştur.
Ancak kocası Ebülas, İslâm’a girmedi ve eşinin hicretine de engel oldu.[1] Ebülas, Bedir savaşında müşriklerin safında yer almış ve esir düşmüştür. Zeynep, kocasını esaretten kurtarmak için annesinin evlenirken kendisine hediye ettiği gerdanlıkla beraber gereken fidyeyi göndermiştir. Hz. Peygamber gerdanlığı görünce çok sevdiği ilk eşi Hz. Hatice’yi hatırlayıp duygulanmış ve ashabından gerdanlıkla birlikte kızının gönderdiği malın kendisine iade edilmesini, kocasının da serbest bırakılmasını Müslümanlara sormuştur. Onlar da bunu Zeyneb’i serbest bırakmak kaydıyla kabul etmişlerdir. Ebülas serbest kalınca Mekke’ye varmış ve Zeyneb’in Medine’ye hicret etmesine müsaade etmiştir.
Mekkeli birkaç genç, Zeyneb’in Medine’ye doğru yola çıkan kervanı izleyerek daha fazla ilerlemelerini engellemek için silahlarına sarıldılar. Zeynep bindiği hayvandan düşüp yuvarlandı, kaburgası kırıldı ve hamile olduğu çocuğunu düşürdü. Kendisi bu olaydan sonra birkaç yıl daha yaşadıysa da bu saldırının bıraktığı izler bir türlü iyileşmemiştir. Ebu Süfyan’ın yardımıyla Zeynep hicret edebildi. Zeyneb’in Medine’ye ulaşması üzerine Hz. Peygamber, torununun ölümünün sorumlusu olan Habbar’ı cezalandırmak için bir seriyye gönderdi. Fakat Rasulullah’ın görev verdiği kişiler, görevlerini yerine getirme imkânı bulamadılar. Habbar da daha sonra İslâm’ı kabul edince, Rasulullah onu affetti.
Bundan sonra Zeyneb Medine’de, kocası Mekke’de yaşadı. Ebü’l-Âs, hicretin 6. (628) yılında Kureyşliler’in kendisine teslim ettiği ticaret mallarıyla birlikte Suriye’den dönerken Hz. Peygamber’in gönderdiği Zeyd b. Hârise kumandasındaki bir seriyye onu ve yanındakileri esir alıp mallarına el koydu. Zeynep, Ebülas’a eman verince, Rasulullah’ın ashabın görüşünü de alarak Ebülas’ı serbest bıraktı. Mekke’ye dönünce malları sahiplerine teslim eden Ebülas, İslâm’a girer ve Medine’ye eşi Zeyneb’in yanına gelir. Bundan yaklaşık bir yıl sonra Zeynep hicretin 8. yılında hicret sırasında aldığı darbenin etkisiyle darı bekaya irtihal etmiştir.
Zeynep’in oğlu Ali, çocuk yaşta öldü. Babası Ebülas, Zübeyr b. Avvam’a kızı Ümame ile evlenmeyi tavsiye etti. Ancak Ümame, Hz. Fâtıma’nın vefatından sonra Hz. Ali ile evlendi, onun şehit edilmesinden sonra yine Haşimiler’den biri ile evlendi. Ümame’nin bu evliliklerden çocuğun olmadığı rivayet edilmektedir.[2]
Ebu Katade’den gelen rivayetlerden anlaşıldığına göre: O, mescitte namaz vaktini Rasulullah’ın mescide açılan kapısı önünde bekleyen bir grup Müslümanla beraber otururken Hz. Peygamber evinden omuzunda torunu Ümame olduğu hâlde çıkar ve bu halde namaz kılmaya başlar, rükûa giderken çocuğu yere koyar, kalkınca çocuğu tekrar omuzuna alır ve bu şekilde namazını tamamlarmış.[3] Bu olay kız çocuklarının horlandığı ve değersiz kabul edildiği bir devirde Hz. Peygamber’in kız-erkek ayırımı yapmadan torunlarını sevdiğini açıkça ortaya koyar.[4]
[1] İbn Sa’d, Ebu ʿAbdillah Muḥammed b. Saʿd (ö.230/845), et-Ṭabaḳatü’l-Kübra, Beyrut tarihsiz, VIII, 165,
[2] Zübeyri, Ebu Abdillah el-Mus’ab b. Abdillah b. El-Mus’ab (öl: 236 h.), N. Kureyş, Kahire 1982, s. 22, 157, 158, 219, 231.
[3] İbn Sa’d, VIII, 39
[4] Aynur Uraler, “ZEYNEB”, DİA, cilt: 44, sayfa: 355-356.